• günümüzün en yeni haline ve usulüne uyum sağlamaktır.
  • saksı çamı.
  • modernizmin insanlar tarafından benimsenmeye başlaması ile avrupada 17. yüzyıl sonrasında ortaya çıkmış, çoğunluklara uygun hale gelerek laiklik ve sekülerliğin daha verimli ve faydalı bir yaşam şekli sunabileceğinin ispatı olmuştur.*

    her ne kadar temelinde tarihsel materyalizm* olsa da düzgün bir şekilde geliştirildiğinde marksizmden bağımsız, insanoğluna yararlı, faydalı bir görüş olabileceğini düşünmekteyim.
    örn; (bkz: kaizen)

    modernleşmekten daha farklı bir kavramdır. bir nebze, gündelik hayatların hatta yaşamların, nesillerin yaşama alışkanlıklarının zamanın ruhuna dayalı olarak değişimidir. çünkü dünya hızla değişmektedir ve değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.

    edit: kaynak soranlar için kaynak: *.
  • "modernite, anlık olandır, geçip gidendir, olumsal olandır; sanatın yarısıdır; öteki yarısı ise, sonsuz olandır, değişmeyendir."

    modern hayatın ressamı, baudelaire.
  • moderniteye ait ne kadar değer, düşünce ve pratik varsa tümü islam'a kurban olsun.

    yerin dibine batsın demokrasi, yerine dibine batsın insanların egemenliği! her şeyi bilen, sonsuz ilim sahibi allah'ın egemenliği varken, kim ne yapsın insanların fikirlerini?

    (bkz: demokrasi/@the dawn mist glowing)

    yerin dibine batsın kadın erkek eşitliği! kadını da erkeği de yaratan allah'ın her iki cinsiyet için de biçtiği rolleri benimsemek varken kadın ve erkek zorla eşitlemeye çalışmak olacak iş midir?

    (bkz: kadın erkek eşitliği/@the dawn mist glowing)

    yerin dibine batsın kapitalist sömürü düzeni! allah'ın ekonomik sistemi varken, neden küçük bir azınlığın çıkarları uğruna tüm insanları ezen, toplumları çürüten kapitalizme köle olalım?

    (bkz: kapitalizm/@the dawn mist glowing)

    yerin dibine batsın pozitivizm! islam'daki ilim anlayışı varken, bilimi putlaştırmak felaketten başka ne getirir?

    (bkz: hayatta en hakiki mürşit ilimdir fendir/@the dawn mist glowing)

    yerin dibine batsın sınırsız özgürlük arzusu ve nefse kölelik! dünyadaki her şeyin ve herkesin sahibi allah iken, yalnızca bir kul olan insan nasıl özgür olabilir?

    (bkz: özgürlük/@the dawn mist glowing)

    yerin dibine batsın bireycilik, yerin dibine batsın bencillik! allah insanları topluluklar halinde yaşamak üzere yaratmışken, insanlara birbirlerine iyiliği emredip kötülükten men etmelerini söylemişken insan nasıl bireyci olabilir?

    (bkz: emr-i bil maruf nehy-i anil münker/@the dawn mist glowing)

    yerin dibine batsın çıplaklık! allah kadına giyinmeyi, kendisini kötü gözlerden sakınmayı, edep ve hayayı emretmişken açık saçıklıktan daha çirkin ne olabilir?

    (bkz: giyinmek/@the dawn mist glowing)

    yerin dibine batsın batı medeniyeti, yaşasın allah'ın medeniyeti!

    (bkz: islam medeniyeti/@the dawn mist glowing)
  • bu kavrama ait en başarılı sorulardan biri, paul gauguinin ünlü “nereden geliyoruz? biz kimiz? nereye gidiyoruz?” sorularıyla/eseriyle özetlediği kültürel kimlik sorusudur.
    görsel
    bu sorunun cevabı ise ya bilinçdışında ya da kültürel ötekide aranmalıdır.

    politik kültürel dönüşüm aynı zamanda sanatsal dönüşüm alanıdır. zira politik öncüler sanatsal öncüleri de belli yerlere yerleştirerek onlara vekalet verir. bu durum zaten modern sanattaki sol fraksiyonun temelidir: fransız devrimi jacques louis davidi, paris komünü gustave courbetyi, rus devrimi ise vladimir tatlini idealleştirmiştir.

    sözgelimi koyu marksist bir sanatçı, sanatında yer alan etnograf paradigmayı sorgular. zira sınıf ve kapitalist sömürü sorunları artık çürümüş, demode olmuştur. bu soruların yerine ırk ve kolonyalist hatta belki de postkolonyalist soruları ortaya koymayı gerekir. bu şekilde toplumsalın yerine kültürel veya antropolojik olanı yerleştirir.

    koyu bir postyapısalcı ise bu paradigmayı aksi sebeplerle sorgular. zira sanatçı sorunsalının yerini tam olarak değiştiremez. sanatçı/üretici sorununun politik yapısını yani tarihin öznesi kavramının devamı, bu konumun gerçekliğin şartlarıyla tanımlanması ve bu gerçekliğin çeşitlilik koşullarıyla kurulması için korumaya çalışır.

    özetle ilk modelde işçi, ikincisinde ise postkolonyal öteki, ideolojinin değil hakikatin, yani modern sanatın bir parçası olmuştur.
  • herkesi sike sike yola getirecek olandır. götüne güvenen direniş sırasına geçsin ya da eline ıslak tişört alıp beklesin. modernite, ilk önce en çok modernlik eleştirisi yapıp muhafazakar kız kovalayan çakma entelektüel siyasal islam edebiyatçısı götverenleri ehlileştirecek. sonra da geri kalan kim varsa... hepiniz yenileceksiniz ve fiyakalı laflarınız götünüze teneke gibi bağlanmış şekilde ahırlarınıza sürüleceksiniz.

    karşısına çıkanı kingtiger gibi, t-34 gibi ezip geçecek. ağlatacak.

    ben de izleyeceğim.
    direnin göt laleleri.*

    öyle işte.
  • toplumun güncel kabulleridir.
  • sinirlendiğimiz sayılı durumlar haricinde bağırmadığımız bir hayattır modernite. bağırmadığımız, bir çalının ardına sinip saklanmadığımız, savurup kolumuzun tüm gücüyle atmadığımız, reflekslerimize ve içgüdülerimize güvenmediğimiz rutin, uyuşuk, tanıdık hayatın adıdır modernite. ona güvenip sığınırız, başka hiçbir şeye değil. sokakta kulaklıkla yürüyebilme rahatlığının adıdır.

    bugün bir hayvan gördüm, boynuzlu kocaman bir hayvan. yürürken o kadar heybetliydi ki beynim bir anda hızlandı, gördüğüm görüntüden mest oldum. bana dönse aniden koşup kaçacak, elimde bir alet olsa oracıkta acımadan avlayacak içgüdüsel gerilim milisaniyeler içinde oluşuverdi. bu duruma şaşırdım. resmen hayatta olduğunuzu hissettiren bir deneyimdi.

    sonra bilgisayarımın başına oturdum.
  • oryantalist bakış açısıyla modernleşme veya modernite batı tarzı kurumsal ve iktisadi gelişmelerin takip edilmesi izleği olarak görülebilir.
    medeniyetleşme yolundaki özgün kurumsal deneyimlerin ihmaline sebep olan bu yaklaşım artık genel kabul görmezken, devletlerin kendilerine özgü kurumsal evrimlerinin çalışılması tekil bir yol yerine farklı modernite süreçlerini izleme imkanı sağlamaktadır.
hesabın var mı? giriş yap