antlaşmanın tarafları, bir yanda sosyalist sovyetler birliği, öte yanda hızla büyüyen bir kapitalizm ve kısa sürede faşist bir rejime dönen nazi almanyası olduğu için ilk etapta ironik gibi görünen ama aslında hiç mi hiç öyle olmayan, vakti zamanında tarihe yön vermiş iki dangalağın yaptığı ittifaktır.meseleye dönemin tarihsel ve siyasi koşulları çerçevesinde eğilmek, olayın özünü daha iyi anlamamıza yardımcı olacaktır.
işçi sınıfının bilimi olan sosyalizm daha teori olarak yaratılmaya başlandığı andan itibaren, marksist teorisyenler ve filozoflar arasında hakim olan kanı, sosyalist devrimin ilk olarak
ileri* bir kapitalist memlekette patlak vereceği yönündeydi.bu da büyük ihtimalle ingiltere olarak öngörülüyordu.daha sonra ulusal birliğini sağlayan ve hızla sanayileşen almanya büyük bir güç olarak tarih sahnesine çıkarak mevcut tüm dengeleri sarstı.sanayileşmeyle birlikte, haliyle burjuva egemen toplumun
marx'ın tabiriyle "kendi mezar kazıcısı" olan güçlü bir proleter sınıf toplum içindeki yerini aldı.malumunuz almanya zaten 19.yy'de avrupa'daki muhalif hareketlerin çıkış noktası ve merkezi konumundaydı.işçi sınıfının geldiği zihinsel kıvam neme doymak üzereydi.her an bir yağmur, fırtına kopabilirdi.bu sefer gözler almanya'ya çevirilmişti.
gel gör ki olaylar beklentilerin aksi yönünde gelişti.devrim, sanayisi zayıf ve yarı-feodal nitelikli rusya'da patladı.aslında bunu
lenin'in hocası olan
pleahanov yaklaşık 30 yıl öncesinden böylesi bir durumu öngörmüştü.ihtilalin bizdeki
kemalist devrimin aksine gayet olgun bir kadrosu vardı.bolşevik önderlerin çoğu uzun müddet avrupa'da sürgündeydiler.ve bu insanlar aristokrat insanlardı.dolayısıyla ekonomik olarak rahat oldukları için kültürel ve siyasi bağlamda kendilerini çok iyi yetiştirmişlerdir.ilk etapta kopan ihtilalle birlikte teker teker anayurda dönen bu adamlar dizginleri ellerine aldılar.başlarda temel düşünce sosyalizmin tek ülkede yaşama şansı bulamayacağı, en kısa zamanda bolşevik ihtilalinin diğer memleketlerde meydana gelecek devrimlerle desteklenmesi gerektiği yönündeydi.ruslar büyük bir heyecanla almanya'da, eli kulağında devrimi bekliyorlardı.
ama başka türlü düşünen insanlar da vardı.yukarda bahsettiğimiz, amiyane tabirle avrupa görmüş geçirmiş, anadili gibi birçok dil konuşabilen, olaylara karşı evrensel boyutlarda yaklaşımlar segileyen aydın kadro dışında parti içinde daha bağnaz ve sığ düşünen bir kesim de mevcuttu.bunlar daha dar bir yaklaşımla
sürekli devrimi maceracılık olarak görüyor, sosyalizmin inşasının tek bir ülkeyle de sınırlı kalmasının pekala mümkün olacağı savını savunuyorlardı.artık sağlam bir iktisat politikasının yürürlüğe konması ve hızla sanayileşmek gerektiğini düşünmekteydiler.
ancak, kısa süre sonra ihtilal, romantik dönemini kapadı.ayaklar yere basmaya başlayınca gördü ki romantiklerimiz, içeride çözülmeyi bekleyen yığınla sorun bulunmaktadır.bir
komintern kongresinde lenin kürsüye yöneldiği zaman (ölümüne yakın, hasta yatağından kalkabildiği bir gün) tüm salon ondan müstakbel dünya ihtilaline dair haberler bekliyordu.halbuki lenin'in hakkında konuştuğu hususlar salonda adeta bir duş etkisi yarattı.konuşmasında devlet bütçesinden, devlet gelir ve giderlerinin nizam altına alınmasından, tasarruftan ve sağlam paraya dayanan bir finansmandan bahsetti.biraz düşünürseniz görürsünüz ki aslında olması gereken de budur.
malumunuz leninin ölümünden sonra iktidar koltuğuna gürcistanın bağlarından kopup gelen, tipik bir taşralı olan cugaşvili geçti
*.ilk iş olarak muhaliflerini ve muhalif olduklarını düşündüğü isimleri partiden ve hayattan paronayak bir biçimde tasfiye etti.ardından süratle sanayileşme periyoduna geçildi.milyonlarca insan
hazarda, ukraynada açlıktan kırılırken, gemiler batıya tonlarca buğdayı götürmekteydi.karşılığında iş makineleri alınmaktaydı.
otomasyon bu biçimde sağlanmaya çalışıldı.20li yılların sonunda patlayan dünya ekonomik buhranı zaten kapitalist memleketleri kasıp kavurmaktaydı.fabrikalar, işletmeler birbir batmaktaydı.bu durumu iyi değerlendiren doğulu devletler atıl durumdaki bu işe yaramaz makineleri çok uygun bir fiyata kapattılar.velev ki adeta yağma ettiler diyebiliriz.cidden kısa sürede
sscb, kapitalist akranlarının yüzyıllardır edindiği birikimi sağladı ve diyebiliriz ki onları her yönden -iktisadi, askeri- yönden ezdi geçti.tabi bu da devletin halkın emeğini, hatta ne emeği, iliğini
* sömürmesi, bu yolda milyonlarcasını gözden çıkarmasıyla gerçekleşti.
sovyetlerde bunlar oladursun, diğer yanda almanya'da işçiler sahipsiz kalmıştı.ha oldu ha olacak gözüyle bakılan alman devrimi artık mazide kalmış, gerçekleşmemiş nafile bir hatıraydı artık.çünkü alman işçiler artık bıçak sırtındadır.nazi partisi hızla yükselmiş, ülke toplumsal hezeyanlar, travmalar eşliğinde faşizm batağına yuvarlanmıştı.kapitalizmin dengesiz gelişen güçleri dünya pazarının yeniden paylaşımını gündeme getirmişti.hitler almanyası avrupanın ortasında adeta serseri bir mayın konumuna gelmişti.halkın yoğun propogandalar sonucu beyni yıkanmış, ordu fevkalade bir şekilde disiplinize edilmiş, sorgulama yetilerinden arındırılan ve
führerlerinden gelecek emirleri bizim osmanlıdaki
kapıkulu misali canları pahasına yerine getirmeye hazır askerler maneviyatları itibarıyla geçtiği yeri yerle bir edecek kudrete erişmişlerdi.
aynı biçimde japonyada ve italyada da benzer gelişmeler yaşanmaktadır.yani yeni bir dünya savaşı artık kaçınılmazdır.saflar bellidir.bir yanda ingiltere-fransa, diğer tarafta almanya-italya-japonya.aslında itilaf bloğuna yaşanan olaylardan tecritmiş gibi bir görünüm arz eden a.b.d yi de koyabiliriz.çünkü onun da sanayisinin sürekliliğini sağlamak için savaşa bilfiil girmesi kaçınılmazdı en baştan beri.
dediğimiz gibi hitler almanyasının her an kime saldıracağı o an itibariyle belli değil.peki sizce sovyetler tarafından izlenmesi gereken en makul dış politika ne olabilir.bence hitlerle bir saldırmazlık paktı imzalayıp, almanyanın olanca kuvvetiyle ingiltere ve fransaya bindirmesini sağlamaktır.yani emperyalist bir gücü, diğer emperyalist memleketlerin üstüne saldırtarak her birini birine kırdırtmak.en rasyonel dış politika seçeneği kanaatimce budur.bir faşistle böylesi bir manevra uğruna antlaşma yapmak cugaşviliyi tek başına faşist ilan etmemiz için yeter sebep değildir.cugaşvilinin kendi zaten iç dinamikleri itibariyle faşistin önde gidenidir.ama bunu yaparken almanyadaki sosyalistleri büyük bir hayalkırıklığına uğratmış, onları nazi adaletinin kucağına itmiştir.ama karşılığında kendi proloterlerini ve halkını hitler kuduzundan korumak yoluna gitmiştir haklı olarak.tabi nerden bilirsin ki hitler çizgi film karakteri gibi bir adam çıksın, doğu-batı, kuzey-güney, dağ, bayır, tepe, deniz demeden
dünyayı ele geçirmek* uğruna her bir yerde cephe açacağını, bunca keşmekeş arasında bir kolordu da moskovaya salacağını.