• bu filmi ıssız adam ile bir tutanlar varmış. çarpılırsınız.

    kendisi hayatımın filmi olmakla birlikte, akıllı davrandığım için bana kendimi takdir ettiren bir film olmuştur. yoksa götü başı dağıtıp, elimde çocukla kalmıştım.
  • film narsist kisilerin iliskilerinin ve manuplatif davranislarinin irdelendigi bir atmosfere sahip ama dahasi da var: ikili ilişkilerde duygusal manipülasyon kitabindaki anlatima cok benziyor.

    zira ayni oranda yikici da. ıki eserde de etrafinizdan kesitler gormeniz mumkun. arkadasimin anlattigi kiz arkadasini, bezen kendimi, bazen bir baska ornegi ya da genel olarak iliskilerin basari oraninin dusmesinin nedenlerini bu film sayesinde daha net gormus oldum.

    berthnard russell'in iktidar kitabindaki insan dogasi ve yeni dunya duzeninin olusturdugu baski altindaki birey, ister istemez narsist bir kisilige donusmeye basliyor. dogal olarak herkes de biraz gorup gectigimiz sorunlar, nevrotik, kuruntulu ilan ettigimiz insanlar, bazen doyurulmasi imkansiz bozulmus kisilikleriyle ve manuplasyonlariyla eslerine, arkadaslarina ya da aile bireylerine hayati dar edebiliyorlar.

    gercekten yavas, agrili ve hatta dayanilmaz bir iskenceye benzeyen bu durum bazen stokolm sendromu gibi, ki bu filmde de neredeyse bunun gibi bir durum vardi. belki benzer semptomlar ama farkli bir durumdur ama sonucta atese cok yakin ucmaya devam eden hatta hala atesi arzulayan bir kurban vardi. yani kadin.

    her zaman kurban kadin degildir. bunun ozellikle es dosttan sikca duydugumuz milyonlarca ornekle kanitlanmasi mumkun. kitapta bu noktanin kactigini dusunuyorum. ben cevirmenin hatasi odugunun dusunmustum, ki sonradan kendisinin nasil sahsina munhasir birisi oldugunu okuyup ogrendim, ancak yine de ingilizcesini de okuyup gormek istiyorum. cunku anlatim dili gercekten ama gercekten bazen cok cozumsuz ve ajite ediciydi. tabi bu duruma, kitabi okuyan muhtemel kurbana ya da etrafinda boyle bir duruma sahit olan okuyucuya harekete gecme konusunda cesaret verme amaciyla yapilmis olabilecegine dair mutevazi bir akil yurutmeden baska baska bir aciklama getiremedim. film ise adamin koptugu noktalari gozler onune sererek aslinda bize hasta ya da gecmisi karanlik bir bireyin masumiyetine inanma ihtimali veriyor. (tamam ben zorluyorum ve son sahne ozellikle dark side modunda bir tiran'i, narsizm zirhini giymis bir sovalyeyi andiriyor da olsa, buna inanmak istedim). (belki de ozelestirilerim ve endiselerim bende bir korku kivilcimina oradan da hafif tutusmalar ve yogun dumandan kaynaklanan solunum yetmezligi ve bayilmalara neden oldu). * *

    sonuc olarak film, parmak bastigi konunun gunumuz iliskilerindeki etki alani ve narsizmin aramizda orman yangini gibi hizla yayilmasi nedeniyle izleyici de olusturdugu farkindaliklardan dolayi, vurucu. ikili iliskilerde duygusal manuplasyon kitabinin ya da iktidar kitabinin filmlestirilmis hali falan da degil. ancak bu konu daha cok su goturur. buraya baska kitap onerileri yapmak da mumkun ama bence hem konu hem de film icin bu kadar ic dokme yeter.

    ***
  • filmi iki açıdan değerlendirebilirim, bir sinema izleyicisi olarak bir de kadın olarak.

    sinematografik açıdan orijinal ve etkileyici gelen neredeyse hiçbir şey yok. belki konunun anlatımındaki berraklık, sana düşünme alanı bırakmıyorum bak hepsi burada, demesi. belki. filmin tüm yıkıcılığını bu sıradanlığın içine yerleştirmesi ise takdire şayan. dizin tekrar kırılması sahnesi ise bana haneke'nin amour'undaki tokat sahnesini hatırlattı.

    bir kadın olarak, bu tarz adını bizim koyduğumuz ve asla kimseye laf ettirmediğimiz sözümona duygulara dışarıdan bakınca katlanamıyoruz. o kadına kızıyoruz. fakat içinde yaşarken öyle değil. içinde yaşadığımıza eminim, yaşamasaydık kızmazdık. bunu sanırım hepimiz yaşadık. tuhaf, acınası, bize özgü... ne denir ki...
  • aşkın sebep olabileceği bütün aptalca davranışları gayet net bir şekilde gözler önüne seren film.

    birbirini neredeyse hiç tanımadan, karınlarında uçuşan kelebeklerin etkisi ile hızlıca evlilik kararı veren iki insan ve yaşadıkları aşkın geçtiği aşamalar, aşkın göz önüne indirdiği perdenin kalkması ile aşık olunan insanın gerçek yüzünü görmek ve ayrılık aşamasında çirkinleşen insanlar, yaşanan sinir krizleri, kıskançlıklar filmde oldukça detaylı işlenmiş. filmin, süre olarak uzun olmasının en önemli sebebi de bu detayları aktarabilmek olmalı diye düşünüyorum.

    t: vincent cassel ve emmanuelle bercot’un oyunculukları ile ödüle layık görüldüğü film.
  • "kendinden vazgeçmiş olandan sen de vazgeç"
    temalı fransız filmi. bayıla bayıla izledim. spoiler sayılmaz ama yine de
    --- spoiler ---

    (bkz: hatunların efendi adam yerine piç tercihi)
    --- spoiler ---
  • şu an izlemekte olduğum, konusu gayet basit fakat çok iyi işlenmiş bir aşk hikayesi.
  • kabullenilmemiş gerçekler.
  • 2015 yapımı maiwenn le besco filmi.

    bu filme ikili ilişkilerde duygusal manipülasyon başlığını okurken denk geldim. hemen izledim. aktris emmanuelle bercot bu filmle cannes'da en iyi kadın oyuncu ödülünü kucaklamış. fakat ben dillere destan bir oyunculuk göremedim ne yazık ki.

    --- spoiler ---

    upuzun bir hikâye bu film. ne senle oluyor ne de sensiz temalı, ilişkilerdeki kadın erkek rollerine dair önemli gözlemler sunuyor seyirciye. kadın karakter, aşık olan ve gerçekten seven taraf olduğu için terk edilip tekrar dönülebilen bir liman erkek için. erkek karakter ise onca bencilce davranışına rağmen sürekli affedilen, olduğu gibi kabul gören bir liman. adamı bir türlü hayatından çıkaramıyor kadın. çünkü sınırlarını çizmiyor. sınır çizen taraf sadece adam. kadın sürükleniyor. nereye sürüklendiğini bilmeden. umrunda olan şey sadece mutluluk. kadın, adama bir tek yerde sınır çizmeye çalışıyor. boşanmak istediğini söylediğinde.

    zaten film boyunca kadının aşkı giydiği kırmızı giysilerle sembolize edilmiş. erkek ise karanlık ve belirsiz taraf olduğu için film boyunca sadece siyah giysiler giymiş. enteresan bir sahne vardı bu renklerle ilgili. kadın doğumun başladığını anladığı sahnede adam zorla siyah renkte bir şeyler giydirmeye çalışıyor. kadın ise yakıştıramıyor kendini adamın tarafına geçmeyi.

    "manipülasyon tam olarak nedir, ne değildir?" anlamak için izlemiştim filmi. kadının en büyük açmazı, görüntüsüne aşık olduğu bir adamı yeterince tanımadan kendi hayatıyla ilgili kadersel adımlar atmasıydı. örneğin evlendikten sonra adam yüzünden eve haciz gelmesi. adamın bir bağımlı olduğunu öğrenmesi. habire acillik olup merhamet dilenen eski sevgilisini, vaftiz ana ilan etmesi. kadın hamileyken huysuz davranışlarına katlanamadığı için ayrı bir eve taşınması. adamın başka bir kadınla yatakta basılması. hepsi ama hepsi yenilir yutulur şeyler değil. ama hepimiz yiyoruz işte bunları. hem nefret edip hem de sevmeye devam ediyoruz. işte manipülasyon bu. sevdiğini bildiğin bir kadına eziyet edip, onu hiç yanından ayırmadan bir köşede tutmak bu. istediğin zaman git istediğin zaman gel. nasılsa her türlü seni kabul ediyor diye bütün bu adilikler. ve ne yazık ki bu kötü gidişe biz kadınlar "aşk" diyoruz.

    son sahnelerden birinde kadın adama şöyle der:

    - evet bir sevgilim var. oğlumla da çok iyi anlaşıyorlar. oğlum onu çok sevdi.

    kadının bu cümlesinden sonra o an adamla ilgili aklımdan geçen şey, "şimdi kadının suratına bir tane geçirecek."oldu. ve adamın verdiği saldırgan tepki, kadına el kaldırması beni hiç şaşırtmadı. çünkü erkekler, kadınların kaldırabildiği birçok şeyi kaldıramıyorlar. siz onlara saldırdığınızda onlar daha da saldırganlaşır her zaman. aynı tepkiyi arabadayken de gösteriyor adam.

    filmdeki diğer bir ayrıntı, açılış sekansında klinikteki uzmanın dizlere dair yaptığı açıklamadır. burada yönetmen, tüm hastalıkların zihinsel nedenleri adlı kitabın yazarı louise l hay'a göz kırpmış.

    "hayatta bazen bazı şeyleri gözden kaçırırız. nereye gittigimizi bilmeden hızlanırız. öyle bir hızlanırız ki, arkamıza bile bakmayız. sonra da düşeriz değil mi? bazen tekrar ayağa kalkamayız.

    dizler bırakmak, teslim olmak ve geri çekilme kapasitemizi simgeler. çünkü dizler sadece geri giden eklemlerdir.

    dizlerimizdeki acı hayatımızdaki yaşadığımız ve kabul etmekte zorlandığımız olayları temsil eder. dolayısıyla iyileşme süreci psikolojik iyileşme süreci ile paralel gider."

    film, birçok kadının yarasına dokunuyor aslında. sevdiği adamı sahiplenmiş, çocuk doğurmuş, ödün vermiş ve sonunda kendi kendine zarar verme eşiğine yaslanmış tüm kadınlara. anlaşılmak istenmiş ama hep anlayışlı olmak zorunda bırakılmış, öfkesi birike birike patlamaması gereken yerde patlamış vs.
    --- spoiler ---

    izlenmiş en iyi gerilim filmleri: (bkz: #101314076)
    izlenmiş en iyi romantik filmler: (bkz: #122389518)

    ekleme: düzeltme.
  • vincent cassel'e bir kez daha aşik olmami saglayan film. ben begendim. cok begendim. ama cok hastalikli bir aşk. film olarak iyi ama gercegi evlerden ırak.

    --- spoiler ---

    neredeyse 4 aylik hamile karisinin yanindan tasinmak isteyip, duvarina saraplari dizip, sen de bi zahmet bunalimlarinda bas basa kal, behlul kacar tribine girdiginde adam, kadinin gecirdigi sinir krizini hic unutmayacagim. ben olsam ben de ayni oyle olurdum. ne bir eksik ne de fazla.
    kadin bir ilüzyonun kurbaniydi. ve son sahnede, adama bakisi, dudaklarini, yuzunu tek tek inceleyip, o gittikten sonra bile gulumsemesi tam bir teslim olustu celladina bence..icime oturdu film. hepimiz yasamadik mi ayni cikmazi. en azindan bir kere olsun.
    --- spoiler ---

    vincent cassel sen nasil bir kralsin, yaşlandikca seksi oluyor adam.
  • başrollerinde vincent cassel ve emmanuelle bercot'un yer aldığı, aşk, ihtiras, evlilik gibi konuları işleyen, çok güzel bir fransız filmidir. ben gerçekten çok beğendim.

    aşkın ve evliliğin en güzel yanlarını da, en üzücü taraflarını da açık açık anlatmış film. insanın bazı sahneleri izlerken hemen evlenesi, bazı sahneleri izlerken de "asla evlenmicem bu ne lan" diyesi geliyor ve tabi olan hep kadına oluyor...

    bu arada vincent cassel çok tatlı herif yaa. nejat işler gibi aynı, çirkin ama çok tatlı. bir de birol ünel de aynı böyledir mesela.
hesabın var mı? giriş yap