• gittiginiz gune ve saate gore yarimada ya da ada olabilecek bir dogal guzelliktir. plajindaki egim yataya cok yakin oldugu icin sahil cizgisi bir saat icinde 2 kilometreye yakin degisebilir. bir onceki gelisinizde parkettiginiz yer bir sonrakinde sular altinda olabilir. devasa dag buyuklugunde kale gibi olan yapi aslinda devasa bir kayanin etrafina orulmus bir binadir. icinde gezerken zaman zaman pencereden disari bakarken arkanizdaki duvar duvar degil kayanin kendisidir. ilginc bir mekandir.
  • havalarin soguk oldugu bir zamanda gidilmemesi gereken yerdir. bu yerde oylesine berbat bir deneyim yasadim ki fransa'nin adini her duydugumda aklima burasi geliyor ve bir daha asla fransa'ya gitmek istemiyorum. oncelikle otobusle rennes sehrinden gidecek olursaniz biliniz ki gunde 2 (bilemedin 3) otobusten fazlasi yoktur geri donusunuz icin. sonra sakin ola ki alternatif donus planlari icin turist ofisine danismayin, zira iceride kendisini turist rehberi olarak tanitan bir akilli en yakin kasaba olan pontorson'a suyun kenarindan yarim saat kadar yuruyecek olursaniz oradan daha fazla tasit bulursunuz diyebilir. aklimiz tam olmasa da biraz basimizdaydi da en azindan su kenarindan degil yoldan gidelim dedik. bir de bretagne bolgesi icin ruzgarli diye uyaracak kisileri "evet evet" diye gecistirmeyin, cunku mont st michel'den pontorson istikametinde 2 saat de yuruseniz yolun yarisini ancak gecmis olursunuz ruzgar sayesinde ve de aslinda o yol hic de yarim saatlik bir yol degildir bunu ogrenirsiniz. iyi ki de su kenarindan gitmedik, kim bilir turist rehberi belki de organ mafyasindandi. (simdi google maps'ten yurume suresine baktim ve 1 saat 52 dakika oldugunu ogrendim, ne demis atalarimiz akilsiz basin cezasini ayaklar cekermis.)
  • dünya harikası sıfatını sonuna kadar hakeden bir lokasyona ve mimariye sahip küçük adacık.
    gelgit nedeniyle farklı zamanlarda farklı görüntüye sahip olmakta.

    rennes'e hızlı trenle geçip oradan araba kiralayarak ya da otobüsle gidebilirsiniz. dönüş için araba kiralamak biraz daha size esneklik sağlayacaktır.
    ama 1 gününüzü ayırmaya mutlaka değecek bir yerdir.
  • nevi şahsına münhasır kale, şapel, köy. su gelir ada olur, su çekilir çimenler biter koyunlar gelir otlar çevresinde.

    adından da anlaşılacağı gibi melek mikail'e adanmıştır. yüzyıl savaşları sırasında bölgede ingilizler tarafından işgal edilmeyen tek kale veya köy olan mont saint michel'in savaşçı melek mikail tarafından korunduğuna karar verilmiş. bu sebeple, yüz yıllar sonra da olsa adanın tepesindeki şapelin kulesinin ucuna elinde kılıçla gökten inen bir mikail heykeli konmuş. hatta katoliklerin elindeki tek savaşçı melek olan mikail, zamanında, mont st. michel'in ingilizlerin eline geçmemesi sebebiyle sembolleşerek protestanlara karşı yürütülen karşı devrimin de sembolü olmuş.

    1863'te devrimin etkisiyle dini değerini yitiren şapel hapishane olarak kullanılmaya başlanmış. yetkililer 11 yıl sonra suyun çekilmesiyle tepenin ada niteliğini kaybettiğini ve mahkumların kolayca kaçabileceğini farketmiş olacak ki 1874'te tarihi eser olarak sınıflandırılmış ve restorasyon-koruma programına alınmış. 1979'da da unesco dünya mirası alanı ilan edilmiş.

    bugün neredeyse bütün olayı turizmdir. rennes'den mont saint michel'e düzenli otobüsler kalkar. rennes'e de trenle ulaşmak gayet kolaydır.

    tepenin anakaraya bakan yamacının tümne yayılmış yılansal labirent merdivenlerle kalenin tepesine çıkılabilir. tuhaftır, her yer surdur, tepesi dev bir balkon gibidir. okyanusun içine kurulmuş olmasından olacak, kafanızı duvarlardan azıcık dışarı uzatınca aşağıdan yukarı doğru esen rüzgar sertçe suratınıza çarpar.

    artık asfalt bir yol ile anakaraya sürekli şekilde bağlıdır kendisi. çok güzeldir, batı fransa'da, fransa'da, avrupa'da hatta dünyadaki en sıradışı kalelerden biridir. ayrıca bu ada orta çağsal bir köy de barındırır, şapel bu tepenin ucundaysa etekleri de bir köydür. içinde hosteller oteller bile vardır. tabii bir orta çağ köyünde kalmak pahalıdır haliyle. isteyen alır içkisini, sahilinde sabahlar tabii, kime ne.

    işte böyle de aşmış bir yerdir. (bkz: http://lh5.ggpht.com/…5rr4wyjlxe/mont_st_michel.jpg)
  • oradaki bir müzede izlediğim belgesele göre zamanında bir ada olan ama gelgitin etkisiyle yarımada haline gelen umberto eco'nun gülün adı kitabının filminin çekildiği yer... gündüz de gece de ayrı bir ihtişamı vardır. özellikle denizin gel zamanıysa gece ışıklandırılmış hali insanı gerçekten çok etkiler... ben orayı gezmeye gittiğimde denizin çekilme günüydü ve orayı gezmeye gelenler balçıklaşmış kumların üzerine sevdiklerinin isimlerini yazıyorlardı ama ben yazmadım*` :kesinlikle korkmadım`*
    bunların dışında bence kesinlikle kuzey fransaya yol düşerse gidilmesi gezilmesi ve görülmesi gereken bir yerdir...
  • yapimina 10 yuzyilda baslanip en son tepesindeki archangel in eklenmesiyle 20 yuzyilda su anki gorunumune kavusmus manastir. deniz cekildigi zaman sanki colun ortasinda bir dag gibi gorunur. deniz yukseldiginde ise suyun uzerindeki adacik gibi olur. icinde gezinirken genis kolonlari ile yuksek tavanlari ve tabiki konumu ve manzarasi insanda ortacag rahibi olma istegi uyandirir.
  • fransa denince aklınıza ilk olarak eiffel kulesi geliyor olabilir. fakat pek bilinmemekle birlikte, çoğu bilim adamına göre dünyanın sekizinci harikası olan bir yer daha var fransa’daki o da mont saint-michel.

    ülkenin normandiya ve bretanya bölgelerince paylaşılamayan mont saint-michel, aslında tam olarak iki bölgenin sınırında bulunuyor ve yukarı normandiya bölgesine ait olarak biliniyor. öyle ki, iki bölgenin bu anlaşmazlığı komik kartpostallara bile çokça malzeme olmuş. peki burayı böylesine harika yapan şey nedir? bir yer düşünün ki; aynı anda hem bir ada, hem bir manastır, hem bir kale, hem de tek başına bir köy: işte mont saint-michel!,

    buranın yapımına onuncu yüzyılda bir manastır olarak başlanıyor. fransızların “l’ermitage” diye adlandırdıkları ıssız, sanki dünyadaki her şeyden çok soyutlanmışsınız hissi veren gotik bir havası var. bu sebepten dini eğitime çok uygun olabileceği düşünülmüş. okyanusun bir köşesinde, en yukarıdaki katedrale vardığınızda seçilmiş bir varlık gibi hissedebilmeniz mümkün. bu açıdan çoğu hristiyan için de bir hac yeri haline gelmiş burası. bu, işin dini boyutu.

    mont saint-michel aynı zamanda bir yerleşim yeri. bana söylenildiği kadarıyla şu an burada otuza yakın kişi yaşıyor. bu kişiler sadece turizm sezonunda değil kışları da burada yaşıyorlar. yani aslında manastır olmanın dışında içinde fırını, dükkanları, restoranları, postahanesi, mezarlıkları olan bildiğimiz bir köy de burası. söylemeden geçemeyeceğim ki burada kışın yaşamak ayrı yetenek gerektiriyor, çünkü bu dönemlerde öylesine rüzgarlı ki kış mevsiminde gittiğinizde bir daha asla hatırlamak istemeyeceğiniz bir deneyim yaşayabilirsiniz. malum, okyanus. aman dikkat!

    elbette okyanus kenarında böylesi izole bir yeri hapishane olarak kullanmayı da düşünmemiş değil fransızlar. fransız devrimi sırasında hapishane olarak kullanılan mont saint-michel, bir numarasıyla mahkumların kaçmasına olanak sağlayınca yeniden bir yerleşim yerine dönmüş. bu numara, aynı zamanda burayı bir adaya çeviren numaranın da ta kendisi: mont saint-michel’de günde tam dört kez gel-git yaşanıyor!

    buranın gel-git takvimine bakarak istediğiniz zamanda gelebiliyorsunuz. park kurallarına uymazsanız döndüğünüzde arabanızı sular altında bulmak olası. yani, en tepede manastırın büyük balkonuna ulaştığınızda, metrelerce yükseklikten bazen yeşillik bir alanda otlayan inekleri, bazen kumluk bir alanı, bazen de bir okyanusu seyredebiliyorsunuz. işte böyle aşmış bir yer. şayet suların çekildiği bir dönemde buraya geldiyseniz aşağıya inip burada yürümenin zevki de başka. okyanusa doğru ilerlediğinizde hakikaten bir uçsuz bucaksızlık hissinin yanında gereksiz bir “batar mıyım, su gelir mi acaba?” tedirginliği de olmuyor değil tabii.

    kuzey fransa’ya gelindiğinde uğramadan gidilmemesi gereken yerlerden biri mont saint-michel kısacası. ve eğer paris’teyseniz, hızlı trenle bretanya bölgesinin başşehri rennes’e geçebilir, buranın garından düzenli olarak kalkan bir otobüsle birkaç saat içerisinde mont saint-michel’e varabilirsiniz.

    not: eğer bu sıralarda vizyonda olan, terrence malick’in “to the wonder” (aşkın halleri) filmini izlerseniz mont saint-michel’i yakından görebilirsiniz.
  • fransa'da normandiya ve bretagne bolgelerinin sınırında bulunan, çoğu bilimadamının dünyanın sekizinci harikası olarak nitelediği, yarımada üzerinde etrafı surlarla kaplı yerleşim bölgesidir. yarımadanın en üst bölgesinde bir kathedral bulunmaktadır. gidis yolu uzerinde bulunan kumlar hareket etmekte, bir nevi bataklık durumunda bulunmaktadır.
  • dünyadaki minas tirith.
hesabın var mı? giriş yap