• uzun zamandır seyrettiğim en iyi bilim kurgu filmi.

    bir bilim kurgu sever olarak son yıllarda sayıları arttıkça kalitesi de o hızla düşen bilim kurgu türünden muzdaribim. görsel efekt teknolojisi geliştikçe filmler görsel efekt ve animasyon üzerine kurgulanır oldu, senaryolar ikinci plana atıldı.

    iki tür bilim kurgu filmi dolanır oldu ortalıkta: çizgi roman severlere bile gına getirecek sayıda süper kahraman filmleri ve dünyayı uzaylı/robot istilasından korumaya çalıian kahraman amerikalılar.

    moon, bu iki konunun tamamen dışında, özlediğim konsepti veren bir film.

    senaryonusu yazan ve yöneten duncan jones, ve bence çok ama çok iyi bir iş çıkarmış.

    hafif bir 2001:a space odyssey göndermesi var ortamlarda, mekanlarda. ana karaktere eşlik eden ve seslendirmesini kevin spacey'nin yaptığı robot gerty'de zaman zaman hal'dan izler bulmak mümkün. ama konu, giriş gelime ve sonuç tamamen farklı. aslında film sadece 2001'e bir saygı duruşunda bulunuyor ve ayrı bir yöne doğru olan yoluna devam ediyor.

    film müziklerini clint mansell yapmış ve müzikler filmin atmosferini oluşturma konusunda çok büyük bir katkı sağlıyor. ana karakter sam, mansell'in müziği eşliğinde ay'ın karanlık yüzünde yol alırken, kendinizi onun yerine koyup kocaman gezegendeki tek kişi olduğunuzu hisediyorsunuz adeta.

    ayrıca bütçesi en düşük bilim kurgu filmlerinden biri. patlayan arabalar filan olmadığı, tek bir mekanda çekildiği, neredeyse tek bir oyuncusu olduğu için 5 milyon dolar gibi düşük bir bütçe ile 33 günde kotarılmış.

    film her açından, iyi bir senaryonun multimilyon dolarlık bütçelere, sansasyonel süperstarlara, patlama çatlama sahnelerine ihtiyacı olmadığını gösteriyor.

    üç gün önce izledim, kafamda hala sam'i karanlık ay yüzeyinde araç sürerken görebiliyorum. adeta sam'in yanında oturuyorum, önümde, helium-3 toplayıcısı gidiyor, sağa sola ay taşları savruluyor.

    not: filmi seyretmeyi planlıyorsanız wikipedia'daki moon entrysini okumayın, feci spoiler içeriyor.
  • --- spoiler ---

    sam bell'in aya yolladığı videolarda bir gerginlik söz konusu ve yandan bir adam geçiyor o da ona baktıktan sonra yeniden videoya dönüyor. biz ilk olarak kadın eşini aldatıyor herhal diye düşünmüştük ama anlaşılan o ki gerçek sam bell asla aya gitmedi ve kadının yanından geçen gerçek sam bell'di

    --- spoiler ---
  • son yıllarda izlediğim en iyi bir iki filmden biri. hakkında hiçbir şey bilinmeden izlense en iyisi.
    sadece "psikolojik gerilim filmi" bilgisiyle başladım izlemeye. ama beklentilerimin 3-4 katını verdi ne yalan söyleyeyim.
    90 dakikalık ve bu kadar dar alanda geçen bir filmin bu kadar etkileyici olması ayrı bir başarı. tadı damağımda kaldı.
    tek tavsiyem filmi izlemeyi düşünen varsa başka bilgi edinmeden gitsin izlesin.

    --- spoiler ---

    --- spoiler ---

    --- spoiler ---

    sam'in önceki klonların video kayıtlarını incelediği bölüm ise olayın doruk noktasıydı bence. klon vücudunun 3 yılda bozulması. bütün klonların kendinin sandığı hatıralarla, " eve gidicem çok mutluyum" demesi, öksürük sesleri arasında, eve gitmek için 3 günlük dünya yolculuğu sırasında dondurulacağını sandığı bölmeye yatışı, video kaydındaki adamın "uykun gelmeye başladığında yaptığın hizmetleri düşün" deyişi. aynı şeyin her klon için tekrarlanmış olması. gayet etkileyici gayet orjinal bir fikir. özellikle yönetmenin ilk uzun metrajlı filmi olduğu düşünülürse helal olsun diyorum.

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    ilk :-) işaretini profesör scott e. fahlman, 1982 yılında yazışırken, mizahın kısıtlılığını tartıştığı sırada kullanmış. filmde bol bol kullanılan bu ''smiley face'' gerty ile özdeşleşmişti ki klon olduğunu sam'e söylerken :-( bu hali alması filmin kırılma anıydı. bir yapay zeka insan için üzülüyordu.

    anılar... insanı insan yapan şey nedir? varoluşumuza gürül gürül akan bir nehir suyu mu? yoksa sessiz uykularda zihnimize ekilen hatıra ormanları mı? klonların beynine girip yerleştirilen anılar, dünyada kızı ile yaşayan gerçek sam'a mi ait? yoksa bütün klonlara mı? onlara klon ya da insan gözüyle bakıp bakmamamız buna bağlı. onlar hatırladıkları ve varoluş hikayelerini dolduran anılarla o kadar yüklüler ki, her biri aynı anılara sahip, aynı hayatı yaşamış ama farklı kişiler. blade runner'da roy batty'nin insanlaşmasını sağlayan şey sam ve sam'lar içinde geçerli. insanı insan yapan bellekteki hazinelerdir.

    klon olan sam, klon olan sam'la karşılaşınca ilk başta kabullenemez durumu ve kendinin asıl sam olduğuna karar verir. diğeri ise klon olanın o olduğunu söyler. biri maket yapan, bitkileri sulayan uysal sam, diğeri sinirlilik sorunu olan agresif sam'dir. bu bölümleri iyi okumak gerekir. istasyon onların gerçek kişiliğini ve bu kişiliğe bağlı davranışlarını sergiledikleri yerdir. dünyada kalan ve belleklerine yüklenen hatıralar aynı olsa da, onlar farklı kişilerdir ve gerty ile olan ilişkileri bunun en somut göstergesidir. klon olan sam'lar, klon olan sam'larla karşılaşınca, durumu kabullenirler ve klon olduklarını tamamen anlarlar. hasta olan sam kendini feda eder, çünkü adam öldüremez. monte cristo'da hapiste olan rahip faria'yı akla getirir bu sam. hasta olan sam, silik bir kopya olarak cinayet işleyip yaşamaktansa, kendi olup insan varoluşunda zirveye çıkar:kendini gerçekleştirir.

    ortak anılarından bir demet sunarken kendi kendine konuşuyormuş hissi vermezler. karılarını nasıl ayarladıklarını anlatırken aynı duyguları yaşayan iki zihin ve yüreğin, farklı bedenlerde nasıl başkalaştıklarını görürüz. irade ve kişilik her şeydir. klon olan samlar, sam'dir. hepsi tek başına birer sam'dir.
    --- spoiler ---
  • filmi izledikten sonra afişine bakıldığında alt alta git gide silikleşerek yazılmış "sam rockwell" yazıları daha anlamlı geliyor.
  • sam'in sevgiyle büyütmeye çalıştığı üç bitkiye verdiği isimler, yönetmen duncan jones'un, film çekimi ve görsel efekt çalışmaları açısından hayran olduğu 3 farklı kişiye selam duruşudur.

    ridley -> (bkz: ridley scott)

    kathryn -> (bkz: kathryn bigelow)

    doug -> (bkz: douglas trumbull)
  • uzun menzilli bağlantı aranıyor." gibi robotik ve duygusuz bir ifadenin, bu kadar yalnızlığımızı çağrıştırıp canımızı yakacağını düşünemezdik bu filmi izlemeden önce. filmde işlenen yalnızlık temasını, bu duygusuz cümleyi o robot kadın sesine defalarca söyleterek anlatmak çok yaratıcıydı. iletişim teknolojilerinin bu kadar ilerlediği bir çağda yalnızlık hiç bu kadar robotik olmamıştı. ve bütün bu teknolojik çılgınlığın orta yerinde yalnızlığı insana hiç bu kadar soğuk bir ifadeyle hatırlatılmamıştı. "aradığınız kişiye şu an ulaşılamıyor..." ile başlayan cümlenin hatırlattığı yalnızlığımızın ağırlığının bu filmdeki karşılığı:
    "uzun menzilli bağlantı aranıyor"
    "uzun menzilli bağlantı aranıyor"
    "uzun menzilli bağlantı aranıyor"
    film yalnızlık, şiketler karşısında insanların sıradanlığı, klon hakları, vahşi kapitalizm, kar için insan hayatının hiçe sayılışı gibi birçok şeyle ilgileniyor aslında. sade bir dille anlatılan hikaye sizi sıkmadan ve sizi zorlamadan anlatıveriyor söylemek istediklerini. bilimkurgu meraklısı olmadığım halde bu filmi çok sevdim. ama zaten filmde bir bilimkurgudan çok bir dram bana göre.
    film klonlar üzerine olduğu için klon hakları konusunda mutlaka bazı çıkarımlar yapılabilir. fakat ben bu filmin klon mevzusunu şirketler karşısındaki insanın sıradanlığını vurgulamak için kullandığı kanaatindeyim. yani hepimiz çalıştığımız şirketlerde bizden daha önce bizim işimizi yapanlardan ne kadar farklıyız? film sırasında sam ın klon oldğu farkedildiğinde hepimiz klonlara böyle davranılmamalı düşüncesindeydik. klon olduğu sürece bir sorun yok ah vah edersin biter gider. peki bizim klonlardan farkımız nedir? yaptığımız işi daha önce kimlerin yaptığını biliyor muuyuz? veya hakkaten zevk aldığımız şeylerle mi geçiriyoruz zamanımızı? yoksa sam in dokuz yüz küsür saatini neden yaptığını bilmediği bir maket için harcaması gibi bir bilinçle mi yaşıyoruz hayatımızı? bu ve bunun gibi sorular içindi bence klon teması ya da birincil anlamı buydu.
    son olarak bu gerty ile diyaloğundaki son cümlesi de bu durumu destekler gibiydi.
    gerty: yeniden yüklemem tamamlanır tamamlanmaz yeni sam ve ben programlanmış halimize döneceğiz.
    sam : gerty, biz programlanmadık. insanız. anladın mı?
    gerçektende programlanamaz mıyız? peki bu yaşadığımız 8-5 hayat bir programlama değilse nedir? ya da tüm eski sam ler kendilerinden bekleneni yapmadılar mı? hepsi görevlerini yerine getirip şirketleri için çalışıp, ölmediler mi? programlanma başka türlü nasıl olur ki? aslında programlandılar. ve programlandıkları gibi hayatlar yaşayıp şirketlerini kar ettirdikten sonra sözleşmenin sonunda öldüler. tıpkı bizim gibi. bizde kendi programlanmış hayatlarımızı yaşayıp, çalıştığımız şirketleri ya da kendimizi kara geçirip sornasında ölmeyecek miyiz? evet sonunda öleceğiz, ama önemli olan doğru yaşayabilecek miyiz? filmde bunun için bir umut var. sam dediği gibi insanın programlanamayacağını gösterip, sonunda kendini dünyaya fırlattı ve kendi kısır döngüsünü kırmış oldu. darısı bizim başımıza.
    son olarak sözleşmenin süresi ayda yalnızlık için çok uzun olsa da dünyada yaşamak için çok kısa bir zaman. aynı ömür gibi.
  • bilim kurgu sevmeyenlere bilim kurguyu sevdirecek türden bir bilim kurgu filmi. çok şükür sayesinde bugün de bilim kurgu dedim. daha önce imdb'de 8 vermişim. az önce 9 yaptım. şimdi neden 9 yaptığıma gelelim.

    bir takım kimselerin üç çocuğu bu vatana hibe edin dediği şu günlerde insanın değerini, sadece türkiye'de temmuz ayında 120 işçinin öldüğü bir dünyada kapitalizmin insanları nasıl acımasızca öldürdüğünü ve öldüreceğini, yalnızlığın ne demek olduğunu, teknoloji geliştikçe insanın para için yaptıklarının ve yapacaklarının boyutunun nasıl değişeceğini ve daha birçok şeyi düşündüren bir film moon. sam rockwell'in oyunculuğuna söyleyecek söz yok. çok başarılı. şimdi şu afişi güzelce bir inceleyin. şöyle sol üst köşelere bakın. "the hardest thing to face… is yourself" cümlesini bir iki kere içinizden okuyun. sonra da filmi izleyin. buradan sonra yazacaklarımı filmi izledikten sonra okursunuz acelesi yok. sonra iki muhabbet ederiz, bi' teşekkür edersiniz falan.

    --- spoiler ---

    ilk izlediğimde, kaza sonrası sam 6'nın uyandırıldıktan sonra sam 5'e dokunmaması, bir şekilde dokunmaktan kaçınması bana da herkese olduğu gibi, önceki sahnelerde halüsinasyonlarla desteklendiğinden, sam 6'nın hayal ürünü olduğunu düşündürmüştü. bu bakımdan çarpıcı bir konusu ve finali var.

    bilim kurgu dediğin, bana göre, olabildiğince gerçek olacak. filmi izlerken biri çıkıp da "yok artık amına koyim" dedi mi? demez. bunlar hepimizin beklediği şeyler. gerçi gizli odadaki sam'leri görünce teknoloji insanın yıllarca kış uykusuna yatabileceği kadar ilerlemiş demek ki diye çok az bir duraksamıştım ama mevzu bu değil. klonların tek yumurta ikizi gibi dış görünüşleri ve hatıraları aynı olan fakat farklı kişilikteki insanlar olarak ele alınması gayet mantıklı. klonun, bir insan klonunun, insan olduğunu idrak etmemizi sağlıyor.

    sam 6 aydan ayrılırken yakalanma pahasına harvester'ları sinyal bozuculara yönlendirince sırıtmayan var mı? filmde bir insan tarafından canlandırıldığını, bir film karakteri olduğunu bildiğimiz bir klonla bile empati kurabiliyoruz. aslında iyi insanlarız.*

    --- spoiler ---

    yalnız bu kadar konuştum gerty demedim. o zaman (bkz: bazı insanlardan daha insan bilgisayar gerty)
  • filmi izledikten sonra, safi teknoloji urunu bilim kurgu bozuntularina daha da bir gicik oldum. philip k dick, arthur c clark, stanislaw lem, isaac asimov gibilerinin on yillar once kurguladigini ozgun bir bicimde izlemek icin neden bu kadar yil bekledik? neden insanlar yaraticiliklarini sinemaya tasimak icin milyon dolarlik butceleri sart tutuyorlar?

    moon dort dortluk bir bilim kurgu degil, kurgusunda sikintilar var, oyku gelisimi bazi yerlerde kafa kurcaliyor olabilir, ama ozgunlugunu ve cesaretine hayran kalmamak elde degil. nerdeyse bir stanislaw lem oykusune denk bir eseri ekrana tasimis duncan jones. umarim gercek ruhundan uzaklasmakta olan bilim kurgu sinemasini, on yillar sonra canlandirabilir bu atom karinca film.
  • beni çok üzen film.

    --- spoiler ---

    eğer, son anda harvester ları, sinyal bozuculara yönlendirmeseydi, acayip içimde kalacaktı.

    --- spoiler ---

    çok sevdim, izlemeyenler çok şey kaçırır bence. district 9 ile birlikte yılın en iyi iki bilimkurgu filminden biridir.
hesabın var mı? giriş yap