• bir sophomore klasiği olan "meğer ölmüşüm de anlamamışım" konulu filmler kervanında omuzdan sıra almış bir filmsirek, fix. ne zaman içinde intihar, tabanca, tuvalet, ve öldüğünü anlayamayan gerzek bir kahramanın olduğu bir öğrenci filmi görsem yönetmen olacak aklı evvelin de sıçtığını anlayamayacak kadar salak olmasından bir garip teselli buluyor, duruluyorum, fix. olağan gerzeklikler kervanında ana, baba ve birleşik kaplara eziyet bu filmin yapımına ayrılan enerji ve masrafla nice ölmemesi gereken yapıt ayakta tutulabilirdi, fix.

    kısaca, olmamış, fix.
  • izlemeyenler olmuştur diye bu filmin kısa bir özetini geçmek isterim.

    1952 yılında istanbulda bir temmuz ayında geçtiği bilgisi ile başladığımız filmimizde, ilerde nilüfer açıkalın olduğunu anlayacağımız, pejmürde kıyafetli bir insanın gölgesi ve ayakları kadrajı işgal eder. omni ışığın, ve suni sislerin arasından gelen kadın sophomore filmlerinin olmazsa olmazı olan bir iki kamera numarasını yapmak içün çırpınmaktadır. ilk önce tedirgin yürüyüş havasını vermek isteyen yürüyüşe close up, sonra kurguda devamlılık maksatlı bir kameraya göbek sokup, öteki tarafından çıkarma (daha net izah edeyim, kahraman tüm göbeği kadrajı dolduracak şekilde kameraya yürür, ekran karardığında sırtından kerteriz alıp ilerlere doğru yürüyerek kameranın içinden geçmiş gibi yapar) hareketleriyle "ben sophomore evladıyım" diye bağıran selüloid israfı, odağı kaymış, ne idüğü flu birşeylerin içinden pan yaparak "nerdeyiz, nereye yürüyoruz" dedirtir.

    arka planda çalan müzik ise iki şarkı arasında şakırt diye geçerek, radyoyla oynayan motorüstü yalakası devamlılığını sağlar. nilüfer açıkalın bir ara "aa elime kırmızı bi sıvı sürülmüş" dercesine üstündeki kanı kanıksar, "meğer ölmüşüm de anlamamışım" gerzekliğine kaide olmak üzere "meğer kanamışım da farketmemişim" öneblehliği seyirciye sunulur.

    flu ortamlarda yürümekten sıkılmış olan nilü, birden eminönünde belirir. ileride gördüğü panayır işi hohini maskesi takmış kişilere "yardım edin" diye ünler. kafasına kurtadam, ve dünyayı kurtaran adam da kullanıldığı herhalinden belli lateks maske geçirmiş insan evladına "yardım edin" diyebilen nilü

    "meğer canavarmış, ben anlayamamışım" mı demek ister? bilinemez.

    sonra birden canavarlar power rangers elemanları gibi hızlı cutlar ve zoom outlar eşliğinde balıkçı olması muhtemel hüsam, hakkı, ramazan, recep, ve şaban a dönüşürler. e dönüşürler de, niye neden dönüşürler? bu da anlaşılamaz. final cut yardımıyla yapılmış fish eye lens maymunluğunun fonksiyonu anlaşılamadığı gibi, anlaşılmazlar listesinde yerini alan bu geçişten sonra manasızca görkemli bir dolly out ile "ya meğerse kadın ölmüş ondan öyleymiş" dedirtilmeye çalışılır.
    filmden uzun süren end creditlerde ise biz "ha yönetmen denyoymuş ondan böyleymiş" diyerek, neşeli bir yelken açarız. yaşıyoruzdur ve bunda anlaşılmayacak bir şey yoktur.
  • filmin "official" sitesinde bir de "official" açıklaması var. meyve veren ağacı taşlamaktan haz ettiğimizdendir ki burayı da bazalt yağmurununa tutmakta sakınca görmedik (oktay ekşi ağzı)

    (unfix)---konu: istanbul'da 1952'de bir temmuz gecesinde; gotik dışgörünüme sahip bir kadının kendini acı ve pislik içinde bulmasıyla başlayan ve bilinçsizce yürümesi sonucu kendi ölüsünü görmesiyle sonuçlanan fantastik bir korku."---(fix)

    öncelikle istanbul,da 1952 de bir temmuz gecesi ayrıntısı burada da es geçilmiş. bir sinema izleyicisi neden ve hangi sebepten ötürü "evvett bu filmi izliyoruz ama sene ne, mevsim ne bir bir bileyim de ona göre izleyeyim" der? nasıl bir senarist ilmuhaber doldurur gibi filmin genel akışıyla zerre alakası olmayan bir tarihi filmin başına eklemek ihitaycı duyabilir? bu sorular bizim değil filimin içinde zoomdan kaçan lateks maskeli hohinilerin karışacağı bir gaybda saklıdır.

    "gotik dışgörünüm" 1952 de in olmuş mudur? ya da o dönemin gotikleri 1952 temmuzu gibi istanbulda bir popüler kültür akımı oluşturacakken ölüp gitmiş midirler? flm senariste maum olan 1952 temmuzunda ölmüş ve farkına varamamış popüler tabiriyle gotik giyime mi laf sokmaktadır? kendi ölüsünü gören biris "ölümü gör" deyiminde olduğu üzere fantastik bir korkuya mı gark olur? ilerde bir gün biz de ölsek dünya gençlik merjkezinden beher fiyatı 40 milyon lira olan lateks maskeli adamlarla mı öbür dünyaya eskort edileceğiz? işin boktan kısmı bu maskelerde çeşitlilik üç ile mi sınırlı olacak? filmin hiç bir yerinde olmayan korku teması acaba bu felsefi sorgulama da mı gizlidir? yoksa gotik bir dışgörünüşe sahip uyanmak yetmiyormuş gibi, kan ve pislik içinde olmakdan mı bir ürküntü duymalıyız? bütün bu sorular bir araya getirildiğinde film hakkında yazılan ön bilgilerden sadece "fantastik" sıfatının yerini bulduğunu söylemek güç olmaz.

    (defix)---karakter analizi : hikâyenin kahramanı olan kadın; genç, zayıf ve güzeldir. gotik bir dışgörünüme sahiptir ki bu hikâyedeki gotik temasının güçlenmesine olanak tanır. bu gotikliği destekleyen kostüm ve makyaj; kadının kimliğini bir ölçüde açıklar. kadının geçmişi hiçbirşekilde bilinmemektedir. ne adı, ne yaşı ne de yaşamı... kadın üzerindeki bu bilinmezlik, hikâyeyi daha gizemli hale getirir ve seyirciyi o andan itibaren olacaklar üzerine yoğunlaştırır. kadın, yalpalayarak yürüdüğü limana nasıl geldiğini bilmemektedir ve yaklaşan sonunu aramaktadır. seyirci de kadın karakterle birlikte bu sonu bilinçsizlik içinde beklemektedir. kadın bir şekilde bilinmeyen bir saldırıyla karşılaşmış ve ölüsü bu limana atılmıştır fakat bilinçsizce ruh halinde dolaşmaktadır ölü bedeniyle karşılaşmadan önce. karakterdeki soğukluk, gotiklik ve bilinçsizliğin yarattığı endişe; hikâyeye anlam katan unsurlardır.`---(fixxx)

    hikayenin kahramanı kartlaşmakta olan, balık etine doğru kararlı adımlarla ilerleyen, ileze bir insan olan nilüfer açıkalındır. eski kocası peker açıkalın silüet olarak nilüferden daha zayıf ve genç durmaktadır. gotik bir dışgörünüme sahip olmak,hikayedeki hangi gotik temayı "bir ölçüde" açıklamaktadır? hikayenin bir yerinde bize görünmeyen uçan payandalar ve kaburgalı tonozlar mı söz konusudur? kadının kostüm ve makyajı gotik ise rumeli caddesindeki travestiler "high gothic" midir? yoksa gothic flamboyant mıdır? kadın geçmişi hakkında hiçbir şey bilmemektedir ama biz filmin başından tarihle taçlandırmışken bu bilinmemezlik hissiyatının seyirciye faidesi nedir? demokrat partisi iktidarından, dönem mevsim normallerine kadar her türlü kafa karıştırıcı bilgiye ulaşabildikten sonra izleyici "vay anasını ne gizemliydi?" sualini kendine nasıl soracaktır? kadının yürüdüğünün liman olduğunu anlyamamız divx in bir azizliği midir? seiyrcinin blinçsizleşmesi diye bir şey yönetmenin film öncesi hipnoz seansından başka filmde yer almayan hangi elementlerle sağlanacaktır? "sinemada izlemeli ki zevki çıksın" mıdır? kadının birşekilde "karşılaştığı" saldırı neticesi gotik olup olmadığı, balıkçıların kadını soğumadan sikip sikmemek arası gidip geldiği gibi gizli mesajlar dafilmin içine serpiştirilmiş midir? o boktan fish eye lens (spherize filter ı) simülasyonuyla, power rangers değişim sekansı bu yüzden mi yerleştirilmiştir? karakter analizi içerisinde filmin sonunun olması "ben filmin sonunu izah etmeye çalışıyorum ama karakter analizi bölümündeyimişim meğer" gibisinden başka bir bilinçsiz savruluşla mı değerlendirilmelidir? bunu çılgınca devrildiği gözlemlenen sondan ikinci cümleden mi anlamamız gerekmektedir?

    ve en bomba açıklama: karakterdeki biliçsizliğin yarattığı endişeyi anladım, hadi soğukluğu da kendine samimiyetsizlik ya da hipotermi olarak değerlendirelim, bir insan gotik olduğundan dolayı endişe duyar mı? duyuyorsa bu sosyopsikolojik bir durum filmi değpil midir? kimlik bunalımı, özgüven vesair gibi konularla beraber incelenmesi fantastik korkuya malzeme yapılmasına yeğ değil midir?

    rakı diazem misali film ile beraber kullanıldığında bu ve benzeri soruları insanın aklına sokan bir siteye sahip , insana rigor mortis tadında bir fix veren bir filmdir.
  • kendi alanında "daha başarısızı olamaz" ödülene layık, şayet söylenirse vasat kelimesine bile hakaret edilecek olan, aylarca uğraşılmış bir yapım olduğunu duymanın insanın acısını bir kat daha artırdığı, girişimci ve yenilikçi genç sinema kuşağına ulan güveni sarmaması için kazara referans gösterilmemesi gereken yapıt(!) yada şey'in* ismi..
  • hakkındaki dinlenesi eleştirilerin film sonunda adı geçen 4 asistandan mı, ahbap çavuş formatındaki balıkçı power rangerlardan mı geldiğini merak ettiğimiz hayatımıza renk katmış film. nice ilk film gibi muhattabı olan "üst düzey" ölçme ve değerlendirme birimlerine gönderilmesi zaruri olan, "yorumlarınızı yazınız" ibareli bir websitesi ile kamuya mal edildiği andan itibaren "benim için başkasının eleştirisi önemsizdir" palavrasının arkasına saklanılmasını olanaksız kılan, açıktaki şey, takkesiz kel.
  • ölü sevici bir hatuna ideal nick*.
  • ayrica serbest cagri$ima bagli olarak:
    (bkz: murders in the rue morgue)
  • (bkz: pms prensesi)
hesabın var mı? giriş yap