• hayatımda dinlediğim en iyi müzik albümü, tarzı ne olursa olsun...
    hayatımı değiştiren, kişiliğimin ve müzik zevkimin bugünkü halini almasını sağlayan en önemli dönüm noktalarından biri nedir diye sorulsa non serviam dergisinde morningrise albümünün kritiğini okuduğum anı söylerdim kesinlikle... o kadar net hatırlıyorum ki, 1999 senesinin mayıs ya da haziran ayı idi. albümü ilk bir kaç defa dinlediğimde, her ne kadar potansiyelini belli etse de, hemen alışamamıştım doğal olarak. ne de olsa metal müzik piyasasında hiç ama hiç bir benzeri olmayan, daha önce dinlediğim hiç bir şeye benzemeyen bir müzik; bir saati aşan bir süreye sığdırılmış 5 şarkı, şarkıların herbiri 10 dakikadan uzun, hiç bir melodi kendini bir kere bile tekrar etmiyor, chorus verse chorus verse bridge şarkı yapısını tamamen altüst ediyor, melodilerin her birinin eşsiz güzellikte olması yetmiyormuş gibi, bir o kadar güzel ikinci bir gitarla destekleniyorlar... 2 gitar adeta aralarında konuşuyor, tempo yükseliyor yükseliyor, içinizdeki enerjinin - ya da şimdi tam olarak adlandıramadığım herhangi bir şeyin - genleştiğini adeta patlayacak gibi olacağını hissediyorsunuz; ve tam o sırada aniden davullar ve distorted gitarlar susuyor ve inanılmaz bir akustik pasaj giriyor... işte o anda içinizde bir şeylerin koptuğunu hissediyorsunuz, kulaklarınıza inanamıyorsunuz....
    işte ben tüm bunları 1999 yazında bir otobüs yolculuğunda yaşadım. yanımda 5-6 kaset vardı, şimdi ne olduklarını hatırlamıyorum. morningrise albümünü o ana dek 4-5 defa filan dinlemiştim ama dediğim gibi henüz tam olarak hazmedememiştim. kasedi walkmenime koydum ve 7 saatlik otobüs yolculuğu boyunca walkmenimde tam 5 kere döndü 66 dakika 6 saniyelik bu muazzam albüm - bir kere bile rewind yada fastforward tuşlarına basmadan... hangi şarkıyı dinlediğimi, şarkıların nerede başlayıp nerede bittiğini bile bilmiyordum ama buna zaten hiç gerek yoktu, müzik o kadar eşsiz ve sürükleyiciydi ki, tüm albümde bir anlık bile kopukluk yoktu. daha sonra yılbaşına kadar 6 ay boyunca o albüm walkmenimden bir kere olsun çıkmadı, her gün en azından 2 kere dinledim ama sıkmayı bırakın, 6 ayın sonunda halen yeni şeyler keşfediyordum. işte bu kadar muazzam bir albümdür morningrise. işte bu yüzden morningrise'ı - ve orchid ile my arms your hearse albümlerini - dinledikten sonra, "bu üç albümün verdiği hazzı tattıktan sonra" still life ve blackwater parkı, hele hele deliverance ve damnationı dinlemek bu kadar acı verdi bana; ve eminim benim gibi başka birçok opeth dinleyicisine...

    hepinizi bu muazzam albümün önünde saygıyla eğilmeye davet ediyorum; dinlemeyenlerin bi kulak vermesini tavsiye ediyorum.
  • opeth'in 96 tarihli 2. albumu.
    1. advent
    2. the night and the silent water
    3. nectar
    4. black rose immortal
    5. to bid you farewell

    bence butun zamanlarin (bkz: butun zamanlar) en iyi metal albumlerinden biri. oyle ilk dinleyiste asik olunan albumlerden degil, ama dinledikce daha cok seviyor, ne kadar cok dinlemis olursaniz olun her seferinde yeni tatlar kesfediyorsunuz. tapilasi besteler, ic karartici super lirikler, mukemmel gitarlar (akustik gitarin daha iyi kullanildigi bir metal albumu bilmiyorum), olaganustu vokal (gerek brutal gerekse clean olarak), bu muzik tarzinda normalde oldugundan cok daha fazla one cikan cok iyi bir bas ve bunlari tamamlayan a$mi$ bateri.
    (bkz: hastasiyim) (bkz: olurum)
  • oncelikle bana bu entriyi yazdiran mikael akerfeldt e selam gonderiyorum.

    efendim ayiptir soylemesi dun opeth konserine gittim. mikael soyle bisiler dedi;
    baya bi onceden bi album yapmistik, baya bi ugrasmistik ama sonucta gelmis gecmis en bayik album ortaya cikmisti. valla hicbirimiz sevmiyoruz ama simdi ondan bi sarki calicaz"

    ve morningrise dan the night and the silent water'a girdiler. sonra geldim baktim ki dedesinin olumu uzerine yazmis bu sarkiyi, ne bu sarkiyi ne de bu albumu sevmezmis, hatta black rose immortal'i kucumseyen sozler falan soylemis.

    bak arkadasim... guzel kardesim...

    bu sarkilari sen yapmis olabilirsin, ama ne alemi var bariz en super eserini begenmeyen sanatci tribine giriyosun? black rose immortal dunyanin en guzel 5 10 metal sarkisindan birisi kardesim bu su goturmez bir gercek. artistik yapma, albumune sahip cik! sen cikmazsan ben ve yukardaki 20 duygusal entrinin sahibi gencler sahip cikariz bunu da bil! morningrise i kimseye ezdirmeyiz, yedirmeyiz, zira kimse morningrise'dan buyuk degildir...

    hakettigi degeri bulamayan bir eserdir efendim bu album. bunu da anlamiyorum bir turlu, zira hastasiyim bu albumun.
  • zamanında anlam verememiştim akerfeldt bu albümün prodüksiyonuna niye bu kadar laf atıyor diye, zamanla oturuyor tabi bazı şeyler. blackwater park'ın prodüksiyonu ile karşılaştırınca mesela baya amatör grup/profesyonel grup farkı çıkıyor ortaya. taka tuka davullar, resmen gırç gırç eden bas gitar, testereye iki adım kalan gitar tonları, genel olarak kupkuru bir sound. yani elbette bu ortalama bir bakış açısı. ben akerfeldt'in neden sevmediğini anlayabiliyorum. ama işte bu tip genelgeçer görüşlere uymayan prodüksiyonlar bence albümleri özel kılıyor. prodüksiyonun bu albüme kattığı atmosferi es geçmek demek bir kere bütün özelliklerini birer hata sayıp kenara itelemek. ben ilk dinlediğimde ürpermiştim, inanılmaz gelmişti albümün havası. hala aynı şekilde geliyor. o "kuru" havayı albümden çıkarıp capcanlı, dolgun bir şekilde tekrar kaydedilse şarkılar bu kadar karanlık bir yapıt çıkmazdı ortaya. bu albüm tam olarak 90'ların ortalarında iskandinav ülkelerindeki o amatör ama yenilikçi, farklı havayı yansıtıyor ve bunda prodüksiyonun etkisi yadsınamaz. belki bu prodüksiyon yüzünden daha ziya black metal albümü gibi geliyor bana, ama o dönem zaten hepsinin karıştığı bir dönem. melodik black metal/melodik death metal/melodik black-death metal grupları aynı kümeyi işgal ediyorlardı 90'ların ortasında isveç'te. işte o günlerin "imza" albümü sayılabilir morningrise soundu itibariyle.

    neyse özetle albümün "özel" bir konuma ulaşmasında "özel" prodüksiyonunu es geçmemek lazım. müzik kayıt mevzularında "en iyi" her zaman en iyi olmuyor. kimlik çok daha önemli bana sorarsanız, bu albümün de kendi kimliği var.
  • üzerinden o kadar zaman geçmesine rağmen hala aklımın almadığı ve alışamadığım eşsizlik.
    bugün baştan sona üç kez dinledim ve her dinleyişimde birer kere daha aşık oldum kendisine.
    birgün stendhal sendromu geçirirsem eğer sanırım bu albümü dinlerken gerçekleşecek.
  • tüm zamanların en iyi albümü. daha yanına ne yazılır, ne söylenir bilemiyorum. *
  • black rose immortal ile to bid you farewell arka arkaya gelmiyor mu bir de burada; o ikisinin arasındaki birkaç saniyelik boşluk var ya, işte orası morningrise'ın gamzesi. beni tam oraya gömün.
  • opeth'in açık ara en iyi albümü olmasına rağmen sözlükte bu kadar ilgi görmemesi enteresan olan albüm. ben şahsen opeth'in bu albümü hiç bir zaman aşabileceğini düşünmüyorum. resmen yetenek ve deha akan bir albüm bu. tekrarlanması imkansız, ancak silik kopyaları yapılabilir.
  • albümü ilk bulduğum yağmurlu havada koşarak sevinçle eve gelip dinlerken uyuyakaldığım , to bid you farewellin başlamasıyla uyanıp ağlamaya başladığım günü hatırlatan başlık. mükemmel albüm..
  • opeth'in dinledigim ilk albumu, asmis olayi bitirmis harbiden..
    sarkilarin tam anlasilabilmesi icin bilmem kac kez bastan dikkatli sekilde dinlenilmesi gerekiyor, cunku her dinlenildiginde baska bir ayrinti, baska bir mukemmelliyet goze carpiyor.. ozelle the night and the silent water, ve black rose immortal..
hesabın var mı? giriş yap