• sözlük yönetimine çağrımızdır,

    değerli büyüğümüze sohbet sırasında saygısızlık yapanı,

    kim amk gibi cümleler kuranı ibreti alem için o an uçurunuz.
  • islamiyetle ilgili olumsuz düşünceleri yoktur. islamiyetin ve hatta tüm semavi dinlerin kökenlerini belgeli şekilde ispatladığı için din bezirganlarında mabadsal sancıya sebep olmuştur. bu nedenle din bezirganı, allah peygamber tüccarı tipler tarafından hedef gösterilmektedir.

    allah sağlıklı sıhhatli ömürler versin.
  • bugün 107 yaşına girmiş yaşayan ansiklopedi, sümerolog ve en önemlisi atamızın yadigarı doğum günün kutlu olsun koca çınar sağlıklı nice yaşlara.
    (bkz: 20 haziran 1914)

    edit: yaş
  • 104 yaşında olduğumu düşündükçe şaşkına dönüyorum. beklemiyordum. ama artık bıktım yaşamaktan. çok dertleniyorum. kendimle ilgili değil ama etrafımda olup bitenler beni çok üzüyor. çocuklarım, torunlarım için kaygılanıyorum, onlar için ödüm kopuyor.

    özel bir çabanız oldu mu bu kadar uzun yaşamak için?

    yoo! hiç özel bir şey yapmadım. az da yemedim, çok da yemedim. ama çok yürüdüm. hâlâ yatak sporlarım vardır. şimdi biraz bacaklarım ağrıyor, zorlanıyorum ama yine de yapıyorum.

    sizce ruh yaşlanıyor mu?

    yaşlanmanın kötü yanı o ya işte kızım. bedeniniz bazı şeylere eskisi gibi izin vermiyor ama ruh yaşlanmıyor. duygular hiç değişmiyor. gençlikte nelere ağlıyorsam hâlâ aynı şeylere ağlıyorum. nelerden heyecan alıyorsam aynı şeylerden heyecan alıyorum.

    nasıl geçti hayatınız?

    dolu dolu geçti. dalgalarda kaldım ama hiç boğulmadım. hep su yüzünde kaldım. çok çalıştım. o kadar işin gücün arasında iki çocuğum oldu. annemin yardımlarıyla ve kocamın anlayışıyla büyüttüm. kıyafetlerini kendim dikerdim. o zaman hazır giyim yoktu. evde de dışarıda da hep çalışarak geçti hayatım.

    fahri doktoranız, 23 kitabınız ve bilimsel makaleleriniz var. eğlenceye vakit kaldı mı hiç?

    yaratırdım! tabii eğlence deyince benim aklıma sinema, tiyatro ve seyahat geliyor. eşimle sık sık tiyatroya giderdik. imkan buldukça davetlere, kokteyllere katılırdık. ve hep gezerdim. sadece japonya'ya 15 kere gittim.

    neden sümeroloji?

    ankara'da dil tarih coğrafya fakültesi açılalı bir yıl bile olmamıştı. iki arkadaş, fransızca bölümüne kayıt olmak istiyorduk. ama kayıtları dolmuş. “hititoloji profesörü yeni geldi. yan dersler olarak da sümeroloji ve arkeoloji olacak” denildi. gidip oraya kayıt olduk. tabii çok cahiliz o zaman. 'loji'nin 'bilim' olduğunu bile bilmiyorduk. tesadüfen başladı her şey.

    sonra?

    hocamız okulda kalmamı çok istedi ama ben istemedim. babam çok kızdı; o da profesör olmamı istiyordu. sonra istanbul arkeoloji müzeleri'nde çalışmaya başladım. hiç de pişman olmadım. maalesef okulda kalanlar ne sümeroloji ne de başka alanda bir şey ortaya koyabildi. koskoca bir sümeroloji arşivi meydana getirdik. anlaşılan o ki, biz yapmasak başkası da yapmayacakmış.

    dil tarih coğrafya fakültesi'nin ilk mezunlarındansınız…

    1935'te okul kuruldu, ben de 1940'ta mezun oldum şekerim. iyi ki açtın bu konuyu… atatürk bu okulu açarken bir şey amaçladı. şimdi o amacı tamamen unutmuş durumdalar. ilber ortaylı'nın kitabında bile yok. atatürk'ü yazmış ama bu okullar neden kuruldu, niye var, söz etmemiş bile.

    amaç neydi?

    atatürk diyor ki, türk dilini ve tarihini araştıracak uzmanlar yetiştirmek zorundayız. bunun için bu okulu açıyor. türkçe'nin kökeni ne? türkler hangi coğrafyalarda, nerelere kadar uzanmış? bunları gelecek nesillere aktarmak için… ama bunları yapabilmek için eğitimci lazımdı. yoktu o zaman.

    nasıl başardı peki?

    atatürk, cumhuriyeti kurar kurmaz lisede başarılı çocuklar arasından sınavla 150 genci seçip avrupa'ya gönderdi. aynı dönemde almanya'da hitler, pek çok değerli profesörü yahudi olduğu için işlerinden çıkardı. atatürk, “hemen gelsinler” dedi. o zaman yapılmış bir anlaşma var. ben okurken ağladım. daha 10 yıllık bir ülkenin yaptığı şeyler bunlar. biz bugün bir şeyler yapabildiysek, o dönem atılan tohumların meyveleri sayesinde hepsi. aynı şekilde devam edilebilseydi türkiye şimdi finlandiya ve norveç seviyesinde olabilirdi.

    kindar bir nesil yetişti
    cumhuriyet'in ilk yılları nasıldı?

    1933'te, cumhuriyetin 10. yılında eskişehir'de öğretmendim. kadın-erkek ayrımı nedir bilmezdik. hep birlikte sinemaya, tiyatroya gidilirdi. çarşaflı bir tek kadın bile görmezdik. erkekler şapkalı, kadınlar başı açık modern bir şekilde yaşıyorduk. bugün modern türk kadını denince aklınıza nasıl bir profil geliyorsa, o zaman öyleydi. köyde ve şehirde büyük bir okumayazma seferberliği vardı. bugün 60 yaşına gelip de hâlâ okuma-yazma bilmeyenleri görünce deliriyorum. bunun bahanesi yok, 1930'ların yokluğunda bile insanların öğrenme aşkı vardı.

    bugün bile okutulmayan kız çocukları var. siz o dönemde lisede fransızca ve keman dersleri almışsınız…

    babam acayip bir adamdı şekerim. yıl 1914, annem hamile. babam diyor ki, “inşallah kız çocuğum olur. ona fransızca ve keman dersleri aldıracağım.” ben doğunca adımı muazzez ilmiye koyuyor. bir gün bana dedi ki, “kızım sana ilmiye adını verdim ki ilim sahibi olasın.” ben çocuğum tabii. bir kulağımdan girdi, öbüründen çıktı. kullanmazdım bile ilmiye'yi. ne zaman kullanmaya başladım biliyor musun? türkiye'ye yabancı bir profesör gelmişti. bir etkinlik sırasında sohbet ederken ilk sözü şu oldu bana, “siz tüm bu çalışmalarınızla, ilim sahibi olduktan sonra mı aldınız bu unvanı?” güldüm. “hayır, babam koymuş bu adı” dedim. emekli olmuştum, düşünün. ondan sonra hep muazzez ilmiye'yi birlikte kullandım.

    benim tanrım gök tanrı
    günümüzü nasıl değerlendiriyorsunuz?

    son yıllarda yapılan her şeye rağmen atatürk devrimleri en başarılı çağında. onun devrimlerinin karşısında duranlar bile birden coştular. bir şeyi ne kadar baltalamaya çalışılırsanız o kadar güçlenir; demek ki bunun idrakına geç varıldı. gençler eskiden benden sümerleri dinlemek isterdi. şimdi sürekli atatürk'ü soruyorlar.

    gelecekten umutlu musunuz?

    ben çok iyi olacağına kaniyim. belki büyük bir dalgalanma olacak ama yeniden doğacağız. seçimleri de heyecanla bekliyorum. sıkıntılı günler yaşayacağız ama sonumuz aydınlık. tabii çalışırsak. vazifelerimizi bilmemiz, birbirimize kenetlenmemiz lazım. yoksa her şey berbat olur. yeniden osmanlı'ya dönmemiz işten bile değil.

    en çok nelerden rahatsız oluyorsunuz?

    kindar bir nesil yetişti. ona üzülüyorum. gazeteleri okurken deliye dönüyorum. nasıl bu hale geldik? deli olacağım. bunun dinde de yeri yoktur. eski türklerin inancı sevgi üzerine. gök tanrı 'sev' demiş; otu, böceği, hayvanı… benim tanrım gök tanrı. sevecensen gök tanrı sıkıntını alıyor, işin gücün rast gidiyor. değilsen de seni kendi haline bırakıyor. öyle cezası, ateşlerde yakması yok. “aaa bayıldım vallahi ben bu tanrı'ya” dedim okuyunca. vallahi bayıldım!

    avrupa'nın her rezaleti unutuldu ama beethoven hatırlanıyor
    günlük rutininizde neler var?

    her sabah gazetelerimi gözden geçiriyorum. bol bol okuyorum. şimdi 'türkçenin dirilişi hareketi' kitabı var elimde.

    magazin de okur musunuz?

    gazetelerin eklerini okurum. artistlere martistlere bakıyorum, ne yapıyorlar diye. ama sanatta ve sporda başarılı gençlerimize az yer veriliyor. zaten osmanlı'dan kalan kötü bir imajımız var. bakın dünyaya, avrupa'ya, ikinci dünya savaşı'ndaki rezaletleri, her türlü pislikleri unutuldu ama beethoven hatırlanıyor! sanatın böyle bir gücü vardır! biz de osmanlı'dan kalan bu kötü imajımızı temizlemek istiyorsak kendi beethoven'larımızı yetiştirmemiz lazım.

    bunca yaşam deneyiminizden sonra gençlere ne öğüt verirsiniz?

    çok okusunlar. çalışsınlar. lisan öğrensinler. türkçeye çok önem versinler. lisan öğrenmek başka, kendi diline sahip çıkmak başka. kendi dilimizin içine çok rica ediyorum yabancı kelimeleri sokuşturmasınlar. önyargılı olmasınlar. dedikodudan uzak dursunlar.

    bu dünyaya bir geliş amacınız var mıydı sizce?

    iki gün evvel bir ressam geldi ziyaretime. sümerlerle ilgili hayali resimler yapmış, getirmiş. bayıldım. benim gayem de çabam da buydu: sümerleri halka tanıtmak. gayeme ulaştım mı? herhalde atatürk'e vefa borcumu ödedim diye düşünüyorum. türkiye'den başka hiçbir yerde sümerler hakkında bu kadar bilinçli bir halk yok. bu da beni çok mutlu ediyor.

    ek; röportajı 5 sene önce vermişti hoca. şu anda 109 yaşında hoca.
  • “çam ağacı süslemek tamamıyla türk adetidir.” bu adet türkler’den avrupa’ya geçmiştir.

    “eski türklerde yerin göbeğinden göğe kadar bir ağaç tasavvur ediliyor ve buna hayat ağacı deniyordu. bu sümerlerde de vardı.
    bir ucunda gök tanrısı duruyordu.
    halen orta asya’da 22 aralık’taki gündönümünde, evlerine akçam ağacı getirip, dallarına ertesi sene için tanrı’dan niyaz ettikleri şeyler, adak olarak istedikleri şeyler için kurdele koyuyorlar.
    türklerdeki bu ağaç süslemenin hristiyanlıktaki noel ile bir ilgisi yoktur.
    bu adet, daha sonra türkler yoluyla avrupa’ya geçmiş, 16’ncı yüzyılda almanya’da başlamış ve buradan da dünyaya yayılmıştır.”
    coğrafi bir olgu olarak, 21/22 aralık gecesi, günler uzamaya, geceler kısalmaya başlar.

    eski türkler’in inanışlarına göre, güneş, 21/22 aralık gecesi, karanlığı yenmekte ve bu güne “nardugan” denmekteydi.

    nar=güneş,

    dugan, tugan= doğan

    nardugan= doğan güneş, anlamına gelir.

    türkler, nardugan’da, hayat ağacı (sonsuz hayat)’nı temsilen bir akçam’ın altına duaları tanrı’ ya gitsin diye hediyeler koyuyorlar, ağacın etrafında şarkılar söyleyip oyunlar oynuyorlardı.
    yaşlılar ziyaret ediliyor ve bir arada yemek yeniyordu.
    bu gelenek halen tatarlar, başkırlar, çuvaşlar ve karaçay- malkarlar tarafından yaşatılmaktadır.
    “hayat ağacı” (sonsuz hayat) motifi, hitit, urartu ve daha sonraki dönemlerde selçuklular ve osmanlılar’ da farklılık gösterse de göze çarpar.
    halı ve kilim desenlerinde de, “hayat ağacı” motifi sıklıkla görülür.

    nardugan’da ağaç süslemek eski türk kilimlerinin başlıca motifidir.

    muazzez ilmiye çığ.
  • başlığında islamcı ve kürtçü akıyor maşallah, atatürk türkiyesi kadını. yalnız o değil, hiçbir yerde akademik ünvan kullanmamışken, akademik ünvanına denk gelemeyenleri dökmüştür ortaya. aydınlatıyor yine bizi.
  • şahsi sümer tanrısı ile uzun ömür için anlaşma yaptığını düşündüğüm bilim insanıdır. yaşlılığının ilk dönemlerine ait görüntülerindeki o tatlı minnoş çıkık yanaklarını ısırasım geliyor. çok sevimli kadın.

    atam ne güzel de doğru kişiyi desteklemiş, yine ortamı güzelce koklamış ve muazzez hanıma güvenmiş. 74.000 bin çivi yazısı üzerinde 33 yıl çalışmış. hala yattığı yerden de söyleşi yapıp bir kitap daha yazmış. büyük insan. cumhuriyet kadını. var olsun.
    (bkz: yaşadım demek için ne yapmalı?)
  • samuel noah kramer'den sonra alanında otorite kabul edilmiş bir efsanenin eserlerine çöp demek için, o alanda ya da birbiri ile paralel ekollerde otorite olmak gerekir.
    okudum, beğenmedim, bana uymadı, inançlarıma ters düştü vs vs vs gibi nedenlerle, yaşayan en büyük otoritenin bir asırlık birikimine çöp diyebilmek haksızlık. uymaması ve/veya ikna edilmemiş olmak ile itibarsızlaştırmak arasında üç harflik korkutucu büyüklükte fark vardır.
  • 106. yaşını doldurup, 107'den gün alan çıtır.
  • kesin okudugu tabletlerin birinde uzun yaşamla ilgili bir iksir tarifi buldu, sadece kendine saklıyor.

    edit: iksirin tarifini tabletten alıp argesini hzi vakfında yapmışta olabilir tabi*
hesabın var mı? giriş yap