• "insanı iki şey blues'a iter: ya açsındır ya aşıksındır." sözünün altında imzası olan üstad.
  • when i was a young boy, at the age of five
    my mother said i'll be the greatest man alive

    i'm a mannnn yeeeeeeeeeaaaaaaaaaaaah!

    huzur içinde yat
  • b b king, aretha franklin, james brown gibi hereketli bir sahne performansina sahip olmadigi, klasik tarzindan odun vermedigi icin patlama yapamamis, ama pek cok blues ve rock muzisyenine esin kaynagi olmus bir muzisyendir.
  • bluesun altmislarla patlamasindan sonra bile belini dogrultamamis, iki yakasi bir araya gelememis muzisyen. 1965te rolling stones blues heveslisi yeniyetmeler olarak ilk kez amerikaya ayak basip kayit icin chess studyolarina gittiklerinde hayatlarinin surpriziyle karsilasirlar. evet koca muddy waters elinde firca duvarlari boyuyordu. ne yazik ki uc, belki de dort kusaktir adi gecerken onunu ilikledigimiz muddy waters gecinmek icin ayni zamanda boyacilik yapmaktaydi.
  • blues denince ilk akla gelen melodiyi (dıı rııı rııı dıı dıııp(mannish boy)) yorumlayanlardan en popüleri,adına çıkmış limited edition telecaster ı www.fender.com da görülebilir.
  • cocukken en buyuk zevki, evinin hemen yanindaki camurlu bir derede oynamak oldugu icin muddy waters lakabini alan sanatci.
  • tüm zamanların en büyük blues üstadı.

    mckinley morganfield adıyla 4 nisan 1913'te mississippi'de dünyaya gelir. delta blues'u bu denli sağlam yorumlamasının nedeni aslen deltalı olmasıdır zaten. çamurlar içinde yüzen, afacan bir cocuktur muddy. bu yüzden "çamurlu" lakabıyla anılır. babası doğumgününde harmonica alır. işte muddy bu harmonicayla coşmuş, blues'u derinlerde hissetmiştir. ancak asıl hevesi gitardır. muddy'nin en büyük hedefi biraz para toplayıp idare eder bir gitar satın alabilmektir. ergenlik günlerinin sonuna dogru parası + harmonicası karşılığında -nihayet- bir gitar sahibi olur. bundan sonra, 1940'a kadar çevresine bestelediği blues parçalarını çalar ve mest eder insanları. beğeni topladıktan sonra "daha büyük" işlere atılmak ister. ilk olarak chicago blues'la başlar çalmaya ve söylemeye. ilk albümü resmi olarak 1958'de çıkmış görünse de 1940'larda birkaç plak çıkardığı söylenegelir. kırklardan ellilere ilerlediğimizde ise howlin' wolf ile tanışır. wolf, bilindiği gibi çok iyi harmonica çalmakla birlikte ders konusu olabilecek kadar mükemmel bir vokalisttir de. zanzibar'da farklı guplarla, aynı gece çıkmaya başlarlar. bu sırada willie dixon'ın yazdığı bomba hitlerinden biri: hoochie coochie man çıkar. o kadar yayılır ve beğenilir ki, dönemin abd başkanı truman'ın bu şarkıyı sıklıkla mırıldandığı rivayet olur. ancak ardından bambaşka bir hite daha imza atar, kitleleri bu sefer farklı bir açıdan etkiler. evet, baby please don't go'dan bahsediyorum. (baby please don't go down to new orleans.. ahh.. içini eritiyor insanın) mississippi blues'u en üst seviyeye çıkaran muddy waters, blues'un efsanevi lezzetidir.

    "next time i warn you, i'll use my gun..
    cos i'm mad..
    and i'm bad..
    like jesse james,
    i'm so mad.."
  • 7 yasinda calmaya basladigi armonikasini ergenlik caginda pamuk toplayarak biriktirdigi parasiyla aldigi gitarla degisen ustad.
  • blues'la alakasi olmayan insani dahi bagimli yapabilecek kapasiteye haiz bir hazret kendi. suna buna bakin diye bkz vermek yersiz, hangi basyapitindan baslarsaniz baslayin...fark etmez. bilmemek, tatmamak eksiklik.

    the boat that rocked'teki silent bob bi sey biliyor da soyluyor yani. laf dinleyin.
  • bazı popüler kültürsüz kitle için bir lp şarkısı , bazıları için ise rollings stones gibi bir efsane gruba adını veren şarkıyı yapmış blues efsanesi. artık nasıl bir efsane olduğunu siz düşünün. şarkı ve sanatçı olarak ayrılmalı bu başlık. 2 sene sonra unutulacak bir şarkıyla , bir efsane aynı başlık altında olmamalı.
hesabın var mı? giriş yap