• “gökyüzü hüzünlü matem var sanki
    kim bilir kaç seven sabah bekliyor...”

    sanırım onun için sabah oldu. mekânı cennet olsun.
  • yillar once bir yudum insan belgeselinin konusu muslum gurses'ti. tabi icine bol bol muhterem hanim da serpistirmisler. evliliklerinden once artik herkesce malum alkol hayatindan, pavyonlarda sarki soylemeye baslamalasindan filan bahsediyorlar inceden inceye. iste nasil oldu, muslum bey ile tanistiniz diye sordular. o da muslum bey beni daha onceden seyredermis, bir gun calistigim pavyona geldi, artik birak herseyi, "otur haracimi ye" dedi, ben de o gun bugundur onun haracini yiyiyorum diye guzel guzel anlatmisti.
    birden kafamdaki muslum gurses imaji tamamen degisti. herhalde boyle bir sovalyelik yapabildigi icin adini hep saygiyla yad etmek lazim. gerci bu daha cok bir muslum gurses entrysi oldu ama, ne yapalim.
  • müslüm gürses için "üzerimde gökyüzü gibiydi, öyle muhafaza ederdi beni" diyen bir kadın. ne mutlu ona...
  • müslüm gürses ile aralarında tam 20 yaş fark varmış. müslüm gürses bu anlamsız yaş farkı meselesini dert etmemiş. ataerkil kodlamalar (bazı alanlarda) nadiren de olsa aşka yenilebiliyor demek. yine de takdir ettim.
  • “bir kadın tanıdım çok ağlıyordu”

    -cami avlusuna bırakılan annesiz bebek: olga
    annesi öğrenciyken evli olmadığı bir adamla birlikte oldu. annesi muhterem’e hamile kaldığındaysa çoktan terk edilmişti. annesinin bu durumunu dedesi öğrencinince annesi mahzene hapsedildi. muhterem böyle bir ortamda, 1932’de manastır’da(makedonya) dünyaya geldi. annesi maalesef onu doğururken öldü. annesi henüz 16 yaşındaydı üstelik. dedesi ebesi raziye hanım’a onu cami avlusuna bırakmasını istedi. camidekiler durumu fark edince eve geri gönderildi. sonra dul bir kadına satıldı, kimlikteki ismi aysel muhterem olsa da ona olga denildi.

    -dilsiz gâvur:
    1938’de türkiye’ye göçen iki teyzesi muhterem’i yanına aldı ve türkiye’de okula başlatıldı. içine kapanık ve sessiz bir çocuktu. sınıftakilerse ona bir lakap takmıştı: dilsiz gâvur.

    -çileli hayat:
    12 yaşında saklambaç oynarken geriye doğru sayıyordu. 3,2,1... birden sessizlik oldu. kansız bir adam sokakta saklambaç oynayan bu çocuğa tecavüz etti. muhterem gözünü açtığında hastanedeydi. gecekonduları için toprak almaya gelen insanlar bulmuştu onu. üstelik sadece bu değil, yıllarca teyzesinin kocasının da istismarına uğradı muhterem...

    -artist aranıyor:
    gazetede bir ilan gördü. artist aranıyordu. ağa caminin önüne gitti. görüşmeler yaptı ve yeşilçam’ın kapıları açıldı ona. bir anda başrol oynayacak kadar yükseldi. teklifler birbiri ardına geliyordu. yapımcı memduh ün’le tanıştı. aralarında bir aşk başladı. bu aşk onu hırpalıyordu. memduh ün onu herkesten kıskanıyor hatta eziyet ediyordu. memduh ün’dem kurtulmak için her yolu denedi. bu arada şöhretini de yavaş yavaş kaybetmeye başladı. dansözlük ve şarkıcılık yapmaya başladı gazinolarda. maddî sıkıntılar yaşıyordu.

    -kendisini hiç tanımayan birine aşık olan adam, müslüm:
    müslüm gürses, muhterem nur’u çok beğeniyordu. sıradan bir gençken muhterem hanım ünlü bir yıldızdı. kader çizgisi öyle bir çizgiydi ki hayran olduğu bu kadınla aşk yaşayacaklardı.

    -ben insan değil miyim?
    müslüm gürses’in filmlere konu olan hayatı ünlü bir şarkıcı olmasına evrildi. bu dönemlerde en ünlü şarkılarından biri “ben insan değil miyim?” adlı şarkıydı. muhterem nur, adını bilmediği bu şarkıcının sesini ve bu şarkısını çok sevmişti. durup durup dinliyordu adını bile bilmediği bu adamın bu isyankâr şarkısını. belki de yılların birikimi bu şarkıda söze dökülmüştü. bu şarkıyı dinleyip dinleyip ağlardı.

    -bir kadın tanıdım çok ağlıyordu:
    1982’de bu aşk bir turnede tanışmayla başladı. birbirini hiç görmemiş ama kısmen tanıyan bu iki insan arasında aşk şimşekleri çaktı. 41’inde olan muhterem daha yeni popüler olmaya başlayan 21’inde müslüm’le birbirine tutulmuştu. sürekli görüşüyorlardı. muhterem hanım’ın müslüm’e şarkısını dinleyip dinleyip ağladığını anlatması üzerine bir şarkısında da dediği gibi “bir kadın tanıdım çok ağlıyordu.”

    -ölene kadar sürecek bir aşk:
    hayatı çileyle geçen bu iki insan evlendi. karşısında ona tapan binlerce hayranına rağmen kendisinden 20 yaş büyük biriyle evlenen müslüm gürses, muhterem nur’a adeta yanıp kül oluyordu. gözü ondan başkasını görmüyordu. bazı çevrelerce yadırganan bu aşkı hiçbir kuvvet yıkamadı. arabeskin babası müslüm, şöhret yolculuğunda bu deneyimli kadının acı tecrübeleri sayesinde güvenle ilerledi. asıl hayatının müslüm’le başladığını düşünüyordu muhterem hanım. kim bilir belki de ilk yıllarında tanışsaydı müslüm’le, bambaşka bir hayatı olacaktı...

    -ben sigara dumanın altında yana yana kül oldum:
    2012’in son günleri. dostlarının baskısıyla hastaneye gidiyor müslüm baba. henüz çocukken babası tarafından annesi öldürülmüş, yıllar sonra öldü diye morga kaldırılmış, çileli bir hayat yaşamış müslüm baba, artık yaşlanmıştı. takside onun gibi hayatı çileyle geçmiş muhterem hanım’ın elini tuttu. cebinden sigara çıkardı. hastaydı. muhterem hanım sigara içmesine müsaade etmedi. “son iki sigaram var, birini şimdi içeyim, birini de hastaneden çıkınca.” ama maaesef öyle olmadı. doktorların, “hor kullanılmış” dediği yıpranmış vücudu tedaviye cevap veremedi. “ben sigara dumanının altında / yana yana en sonunda kül oldum / sen kibritin hiç yanmayan ucunda / birinin hayatından geçmiş oldu” ama hastalık geçemedi. müslüm baba 15 kasım 2012 perşembe günü kaldırıldığı hastanede dört ay tedavi gördüğü hastanede geçirdiği by-pass ameliyatından sonra akciğer ve kalp yetmezliği nedeniyle 3 mart 2013’te hayata gözlerini yumdu.

    ve bir mahzende annesisinin cansız bedeninden ağlayarak dünyaya gözlerini açan muhterem, ömrünün en değerli arkadaşı, yoldaşı, sevgilisi ve eşi müslüm’ü kaybetti. ve yine ağlıyordu.

    müslüm babanın dediği gibi: “bir kadın tanıdım çok ağlıyordu / gözünden sel gibi yaş akıyordu / teselli verecek dost arıyordu / eşinden ayrılmış bir hali vardı”

    (muhterem nur hanım’ın röportajlarından, filmlerde, biyografilerden yola çıkılarak yorumlanarak tarafımdan yazılmıştır. röportajlar dışında alıntılama yoktur.)
  • haluk levent'in
    -"ondört yaşında hanife hanıma doyum olur mu diye şarkı söylemek bana saçma, biraz da sapıkça geliyor" sözlerini polemik malzemesine çeviren televole mikrofonlarına
    -"müslüm onunla değil de teomanla düet yaptı diye kıskanıyor" şeklinde yorumlayan hanımefendi.
    hala gülerim...
  • müslüm gürses'in eşi. bugün canımı acıtan kadın.
    kendisini biliyorduk ama dikkatimi çekmemişti müslüm gürses'in vefatına kadar.
    çok büyükmüş aşkları. imrendiren cinsten. kalp hastalığı varmış muhterem nur'un. tedaviyi reddediyormuş şimdi, tedavi olmak istemiyormuş.
    gerekçesi de diğer yarısının yanına bir an önce gidebilmekmiş.
  • bir film senaryosunda okusak 'dramatik hale getirmek için iyice abartmışlar' diyeceğimiz şeyleri maalesef gerçek hayatta yaşamış kadın.
    hangi şöhret ne kadar para bu travmaları unutturabilir ki?
  • konuya hakim değilim ama haklı ise hak aramanın yaşı mı olur? ne yani siz yirmi yaşındasınız seksen yaşına kadar hak ettiğiniz parayı yiyebileceksiniz diye normal olurdu ama ne de olsa ölecek diye hakkını aramasın susup otursun mu ?
  • şurada yazılan yorumlara bakıyorum da hayret ediyorum. neymiş kadın 80 yaşında niye hakkını arıyormuş? sanki hak, adalet gibi kavramlar sadece gençleri ilgilendiren kavramlarmış gibi. dünyanın her yerinde telif denen bir şey var. kadının hayatını da dolaylı olarak perdeye aktarıyorsunuz, kocasının üzerinden milyonlar kazanıyorsunuz, sonra kadın hakkını isteyince “80 yaşında niye istiyor?” diye kadını suçluyorsunuz. ne yapacaktı? nasıl olsa öleceğim diye aramasın mı hakkını? ki bu kadın ülkenin en ünlü kadınlarından biriyken köşesine çekilmiş, hayatını müslüm gürses’e adamış bir kadın. müslüm’ün de sütten çıkma ak kaşık olmadığını hepimiz biliyoruz sanırım. “ageism” dir bu yapılan yorumların tanımı en basit haliyle.
hesabın var mı? giriş yap