• avrupa ve genel olarak batı medeniyetinin yeni dini. sonuç mu? aha şu : görsel

    öyle bir halt yediler ki, sağlam bir ırkçı politikadan başka bir şey bu süreci geri döndüremez. anders behring breivik, brenton tarrant, afd, isveç demokratları, le pen, meloni, orban, polonya, brexit, danimarka vs. sadece yaklaşan büyük arınmanın (purge) ayak sesleri. kendi refahlarını ve kültürlerini korumak istiyorlarsa, kıtalarına (avrupa) hücüm eden milyonlarca esmer müslüman erkeklerin yapmış olduğu kolonizasyonu durdurmak istiyorlarsa zihniyetlerini değiştirmekten başka çareleri yok. ya ırkçılığa dönecekler ve bu sayede refahlarını ve kültürlerini koruyacaklar, ya da "çokkültürlülük (multiculturalism), diversity (çeşitlilik), open borders (açık kapı), refugees welcome (mülteciler hoşgeldiniz)" gibi sol akımlarla refahlarını, kültürlerini, kimliklerini ve güvenliklerini kaybedecekler.

    şunu artık anlamaları gerekiyor : insanlar daima kendilerine benzeyenlerle yaşamaya ve işbirliği yapmaya eğilimlidir. bu insanı bile aşan bir dinamiktir, doğrudan doğamızdan kaynaklanır. bu gruplaşma mekanizması bütün sosyal memeli canlılarda olan bir özelliktir, hiçbir propaganda ve eğitim bu içgüdüsel eylemi engelleyemez.

    (bkz: avrupa birliği/@rasyonelnick)

    (bkz: der lange marsch durch die institutionen)
  • türkçe karşılığı çokkültürlülük değil çokkültürcülük olan kavramdır. her toplum halihazırda çokkültürlüdür zaten. çokkültürcülük ise toplum içindeki etnik, dini, ulusal, ırksal, hatta cinsel azınlıkların ezilememesi, haklarının tanınması, onlara özel ayrıcalıklar verilmesi etrafında şekillenen bir devlet politikasıdır. bu politikanın en baba teorisyenleri will kymlicka, charles taylor, bhikhu parekh ve iris marion young'dur.
    (bkz: we are all multiculturalists now)
  • dünyanın hızla reel politiğe savrulduğu; aşırı sağın, mülteci ve yabancı düşmanlığının yükseldiği bir dönemde bu sikko küreselleşme bokunu hala savunan vardır kesin.
  • teorikte gayet hoş olup pratikte çok kötü olabilme potansiyeli taşıyan, bir toplumun ahengini bozabilecek akım. tıkır tıkır işleyen, işini kaliteli yapan, kurallara uyan insanlarla dolu bir toplum ne güzeldir. bunu bozmanın manası nedir? dünyanın canına okuyan hint avrupalıların şimdi de kendi toplumlarının canına okuma adına keşfettikleri zımbırtı. göçmenleri kaliteli toplumlardan alındığında belki bir süre süreç uyumun sonununda bir sorun yok ama hangi mantık gidip de iq ortalaması 70-80 olan toplumlardan nasıl bir mantıkla göçmen kabul eder anlamak zor. 3 kuruş işçi maliyetlerinden kar etmek bu kadar mı önemli diye düşünüyor insan.
  • kanada ve avusturalya bunu en güzel uygulayan ülkelere örnek verilebilir. amerika birleşik devletleri mültikültürel bir toplum yapısına sahip olmasına rağmen asimilasyon (bkz: melting pot) politikasına gönül vermiştir. coğrafyamızda, ortadoğu veya diğer arap ülkelerinde ise farklılıklara tahammül edilmediğinden multiculturalism’in pek taraftarı olduğunu veya uygulanabileceğini sanmıyorum.
  • kültürel marksizmin temelinde yer alan yapı. çok kültürcülük adı altında ulusun temel kültürünü çöpe atmak.
    (bkz: kültürel marksizm/#93710869)
  • ing. cok kültürlülük. özünde bisey ifade etmez, bir ana damar kültür vardir onun da etrafinda ana kültürle uyumuna göre toplumdan izole olmus ya da olmamis topluluklar vardir. sekle göre topluma bir kac zenci, cinli serpistirilir ve multi kulti toplum olduk denilir.
  • (bkz: will kymlicka)
  • kapitalizmin sonucudur. zengin batı ülkeler, fakir doğu ülkelerini sömürdükçe fakirler zengin ülkelere göç ederler. batı ülkeleri her ne kadar bunu önlemeye çalışırlarsa çalışsınlar, sınırlara duvar da çekseler, akdeniz'de donanma da bulundursalar bunu engelleyemezler. çünkü fakir doğu halkları açtır ve ölmektense her türlü riske girerek batı'ya göç etmeye çalışmaktadırlar, çalışacaklardır. bu noktada da çok kültürlülük kaçınılmaz olacaktır. göçmen grupları her ne kadar kendi içlerinde yaşamaya zorlasanız da (ya da onlar tercih etse de) illaki güzel batılı şehrinizin bir kenarında kendi mahalleleri olacaktır ve oradan geçerken hintçe, arapça yazılmış tabelalar göreceksiniz, daha sonra bu tabelaların sizin yaşam alanlarınıza girmeye başladığını da göreceksiniz. bunun kaçışı yoktur. çok kültürlülükten memnun değilseniz, emperyalizme, sömürüye karşı çıkmanız gerekir. bırakın doğulu fakir halklar kendi topraklarında yaşamlarını sürdürebilsin ki, batıya göç etmesinler. ülkemizde evet 4 milyon suriyeli var ve başımıza büyük bela olacaklar. ancak savaştan kaçan halka kızmak yerine, 2 hafta içinde şam emevi camii'nde namaz kılmayı düşünenlere kızarsanız daha sağlıklı sonuçlar alabiliriz. izmir'de yavaş yavaş araplarla yaşamaya alışmaya başladım, açıkcası falafelleri baya güzel oluyor. son olarak "türkiyeden siktir olup gitmek" başlığı altına yazan ( ve benim de zaman zaman düşündüğüm) entrye giri yapıp, şuraya gidecem buraya gidecem diye yazanların, çok kültürlülüğü eleştirmesi de biraz absürt oluyor.
  • multikulti gibi sirin bir takma adi da vardir bu kavramin.
hesabın var mı? giriş yap