• 1972 yılında almanya'nın münih kentinde yapılan yirminci olimpiyat oyunlarında yaşanan olaylara verilen genel ad. son olarak steven spielberg'in munich filmi ile gündeme gelmiştir. (not: aramaya inaniyorum velhasıl 1972 munih olimpiyatları, munih ve munich başlıkları içindeki parça parça bilgiler dışında bir şey bulamadım.)

    1972 olimpiyatlarının son günlerine doğru, 4 eylül'ü 5 eylül'e bağlayan gece saat 4:30 sularında israil kafilesinin bir kısmının kaldığı iki apartman dairesi silahlı kişilerce basıldı. ilk arbedede iki israilli sporcu silahlı kişilere karşı koymaya çalıştı, iki saldırganı yaraladılar ve öldürüldüler. bu arbedede üç sporcu kaçmayı; dört sporcu, iki doktor ve bir yönetici ise saklanmayı başardı. silahlı kişiler dokuz israilli sporcu ve antrenoru rehin aldılar.

    saldırganlar toplam sekiz kişiydi. daha sonra olaydan önce bazılarının olimpiyat köyünde çalıştıkları, daha önce israilli sporcuların daireleri etrafında görüldükleri, dairelerin anahtarlarını bir şekilde ele geçirdikleri ve olimpiyat köyüne girerken kendilerinin sporcu olmadığından şüphelenmeyen ve sadece gece olimpiyat köyüne girmeye çalışan sporcular sanan bir grup amerikalıdan yardım aldıkları ortaya çıkacaktı.

    saldırganlar kara eylül adı verilen bir grubun üyeleriydi. bu örgüt 1970 yılında ürdün ile filistin kurtuluş örgütü (fkö) arasında yaşanan kara eylül gerginliğinden sonra o zamanlar yaser arafat liderliğinde bir fraksyon olan ve fkö'yü kontrol eden el fetih içinde kurulmuştu. esas amaçları olan filistin mücadelesi dışında ürdün'ü kara eylül olaylarındaki tavrı nedeniyle cezalandırmayı hedef almaktaydılar. bu olaydan önce örgütün ismi ürdün başbakanının öldürülmesi ve ürdünün londra büyükelçisine yapılan süikast girişimi ile duyulmuştu.

    saldırganların talepleri israil hapisanelerinde yatan yaklaşık 200 arap, filistinli ve başka menşeli tutuklunun serbest bırakılması, ayrıca almanya'da hapiste bulunan iki alman kızılordusu grubu üyesinin de salıverilmesiydi. israil çabuk ve net bir şekilde saldırganlar ile kesinlikle pazarlık yapılmayacağını alman hükümetine bildirdi. olayı kontrol altına almak için israil özel kuvvetlerinden birliklerin münih'e gönderilmesi önerisini de alman hükümeti reddetti.

    saldırganların taleplerinin karşılanması için verdikleri sürenin dolmasına rağmen alman yetlililerin çabalarıyla hiç bir rehine öldürülmeden pazarlıklar devam etti. bu esnada polisin operasyon hazırlığını televizyondaki canlı yayından farkeden saldırganlar polisi durması için uyardılar. operasyon hazırlığı iptal edildi. en sonunda saldırganlar kendilerini kahire'ye götürecek bir uçak hazırlanmasını ve havaalanına helikopter ile götürülmelerini istediler. 5 eylül gecesi helikopterler olimpiyat köyüne indi.

    alman polisi bu konularda herhangi bir özel eğitim almamıştı ve alman kanunları duruma ordunun müdahale etmesine izin vermiyordu. aceleyle yapılan kurtarma planı saldırganları istedikleri havaalanına değil de başka ve daha tenha bir havaalanına götürmek, orada uçağın içinde uçuş görevlileri ve pilotlar havası verilmiş bir ekip ve havaalanı çatısına konuşlanmış keskin nişancılar desteğiye saldırganları etkisiz hale getirmekti.

    saldırganlar rehinelerle birlikte sağlanan iki helikoptere bindiler ve havaalanına doğru hareket ettiler. saldırganların havaalanına varmasına dakikalar kala uçakta konuşlanmış ekip üstlerinden herhangi bir emir ya da onay almadan kendi insiyatifleriyle uçağı terkettiler.

    saldırganlar helikopterlerle gece 11 sularında havaalanına indikten sonra iki saldırgan helikopter içinde rehinelerle kaldı, dört saldırgan birer pilota çevirilmiş silahlarıyla helikopter çevresinde kalırken iki saldırgan da uçağı kontrol etmek için diğerlerinden ayrıldılar.

    iki saldırgan uçuşa hazır bir uçak bulmayı umarken bomboş bir uçak ile karşılaştılar. hemen helikopterlere doğru geri koşmaya başladılar. bu esnada havaalanı çatısına yerleştirilmiş ışıklar yakıldı ve keskin nişancılar ateşe başladılar.

    aslında bu keskin nişancılara keskin nişancı demek de zordu zira hepsi sadece iyi atıcı oldukları bilinen gönüllü polislerdi.

    ilk ateşte iki saldırgan öldü ve üçüncüsü de ağır yaralandı. kalan beş saldırgan helikopterlerin arkasına ve içine geçerek siper aldılar ve karşı ateşe başladılr. bu esnada dört helikopter pilotu yara almadan kaçtı. saldırganlar havaalanı ışıklarının çoğunu söndürdüler ateşle. bu esnada rehineler de bağlarını çözüp kaçmaya çalıştılarsa da başarılı olamadılar.

    artık durumun umutsuz olduğunu kavrayan saldırganlardan biri 6 ekim saat 00:30 sularında helikopterin birinden çıktı ve helikopterin içini taramaya başladı. helikopterdeki dört israilliden üçü anında öldü. daha sonra da pimini çektiği bir el bombasını helikopterin içine attı. ve helikopter patladı. son israillinin patlamada mı öldüğü, kurşun yaraları sonucu mu öldüğü ya da patlama sonrası yangında mı öldüğü tam olarak tespit edilemedi.

    bu sırada diğer saldırganlar da siperlerinden çıktılar ve polise ateş etmeye başladılar. bazı kaynaklar saldırganların birinin de diğer helikopterin içine makinalı tüfek ile ateş ettiği ve buradaki israillileri öldürdüğünü belirtse de bu helikopterdeki rehinelerin alman polisinin ateşi sonucunda da ölmüş olma ihtimali de mevcut.

    sonuçta ilk çatışma sonrasında sağ kalan altı saldırganın ikisisi bu çatışma sonunda öldürüldü. bir saldırgan kaçmaya çalıştı. yarım saatlik bir kovalamaca sonunda sıkıştırılan saldırgan alman polisi tarafından öldürüldü. kalan üç saldırganın ikisi yaralı olarak biri ise yara almadan tutuklandı.

    kriz yaklaşık yirmi bir saat sonra sona erdi. bilanço 11 israilli sporcu ve antrenörün, bir alman polisin ( çapraz ateşte kalıp ) ve 5 saldırganın ölümü oldu. 3 filistinli saldırgan saldırıdan sağ kurtuldular.

    olay sırasında olimpiyatlar bir gün durdu fakat 6 ekim günü yapılan cenaze töreninden sonra (bazı ülkelerin olimpiyatı yarıda bırakıp dönmesine rağmen) devam etti. ölen 5 filistinlinin cenazeleri libya'da devlet töreni ile gömüldüler. arap ülkeleri içinde bir tek filistin ile ilişkisi pek de düzgün olmayan ürdün kralı hüseyin olayı kınadı. olay sonrasında birleşmiş milletler güvenlik konseyinin karşı çıkmasına rağmen israil lübnan ve suriyedeki filistin kamplarını bombaladı.

    olaydan bir ay sonra bir lufthansa uçağı kaçırıldı ve yolcuların hayatına karşılık bu olayda tutuklanan üç filistinlinin serbest bırakılması istendi. alman hükümeti hava korsanlarının taleplerini yerine getirdi. üç saldırgan libya'da kahramanlar gibi karşılandılar.

    olayın orta vadeli sonucu olarak israil gizli servisi mossad kara eylül ve diğer filistinli gruplara karşı soğuk savaş dönemine özgü bir savaş başlattı. olaydan sonraki bir sene içerisinde münih katliamı ile bağlantısı olduğu iddia edilen bir çok isim suikastler ile öldürüldü. bu suikasler arasında bir israil komando grubunun beyrut'a girip üçü üst düzey olmak üzere bir çok fkö mensubunu öldürmesi de yeralmaktadır. (bu komanda grubunun lideri de ehud barak'di.) eylemin baş planlayıcısı olduğu sanılan ali hasan salami de 1979 yılında beyrut'da arabasına yerleştirilen uzaktan kumandalı bir patlayıcı ile öldürüldü.

    israil'in dünyanın dört yanında sürdürdüğü bu savaş karşılıksız kalmadı. fkö içindeki değişik gruplar bir çok misilleme eylemine giriştiler. bu eylemlerin belki de en çarpıcı yanlarından biri çakal carlos'un bu misilleme eylemlerinin bazılarında rol oynaması ve fkö içinde ve alman kızılordusu icinde kendine bir yer bulması olabilir. fakat bir gerçek var ki orta doğuda savaşın boyutu ve dünyanın her yerinde süikast, infaz ve saldırıların dozu bu saldırı sonrasında iyice arttı.

    bu olay sonrasında dünya filistin kurtuluşu için savaşan silahlı örgütler ile tanıştı. fkö adını bu olay ile duyurdu fakat iyi duyurduğunu söylemek çok da mümkün değil.

    bu olayın belki de en önemli yanlarından biri uluslararası terörizm kavramı ile dünyanın tanışması olmuştur. bu olaydan önce güç değişiklikleri ve mücadelenin topyekün savaşlar ile olmasına alışmış dünya filistinlilerin ölenlerin masumiyetinden çok eylemin büyüklüğüne endeksli bu mücadele yöntemi ile sarsıldı.

    milyonlarca terörist temalı amerikan filmi seyretmiş, yıllarca terörü ülkemizde yaşamış ve bu mücadelelerin hepsine artık şaşmayan bizlerin bu olayın insanlar üzerinde yarattığı etkiyi anlaması sanırım mümkün değil. fakat bu olayın bir benzerinin daha önce yaşanmadığını, özellikle de televizyonda canlı yayında asla yaşanmadığını düşünürsek biraz o zaman yaşayan normal bir insanın kafasındakileri anlayabiliriz.

    bu olay sonrasında israil filistinlilere olan tavrını iyice sertleştirdi. arap ülkeleri ve filistinliler ise seslerini duyurup arkalarına daha fazla destek almanın verdiği güçle sertliğe sertlik ile karşılık verdiler. mısır-suriye koalisyonu ile israil arasında bir savaşın patlak vermesi bir yıldan uzun sürmedi. 80'lerin sonlarına kadar bu tansyon asla düşmedi.

    dünyanın geri kalanı ise sebepleri ve sonuçları ne olursa olsun bu eylem karşısında dehşete kapıldı. bir çok ülke anti-terör timleri kurmaya ve bu tip olaylarla nasıl mücadele edeceğini düşünmeye başladı. şu an bu tip bir eylem yapılsa israil'in pazarlık etmeyeceğini ve eylemcilerin çok kısa bir sürede (en azından 1972'dekinden daha başarılı, daha az ölü verilen) bir operasyonla ele geçirileceğini hepimiz biliyoruz. fakat o zaman için israil'in eylemcilerle pazarlık etmemesi de, operasyon yapılması da çok tartışmalı kararlardı.

    yetmişler boyunca hatta soğuk savaş bitene kadar bu tip eylemler devam etti. dünya yetmişli yıllarda bu tip eylemlere karşı ne yapacağını bilemezken seksenlerde soğuk savaşın bitmesiyle bu tip eylem metotları seçen grupların tek düşman olarak kalmasıyla ve amerikan filmleriyle artık çocuklar bile bu tip eylemlere verilecek tepkileri tahmin edebilir oldu.

    fakat bu eylemin getirdiği dalgalanma sayesinde bu eylem bir çok grup tarafından etkili bir eylem aracı olarak görüldü. bu ve benzer eylemlere aradan geçen otuz yıla rağmen hala rastlanılıyor. bir çok devletin sert anti-terörizm politikaları sebebiyle bu tip eylemler artık istediği sesi getiremiyor ve sadece radikal silahlı gruplar tarafından tercih ediliyor. fakat özellikle yetmişli yıllarda yapılan bu eylemin bir çok benzeri gerçekleştirildi. ama yine de bu eylem hala insanların hafızalarında sivillere karşı girişilen en kanlı ve en şiddetli eylemlerinden biri olarak hatırlanıyor.
  • başrollerinde eric bana ve daniel craig'in oynadığı ve steven spielberg'in yönettiği 2005 yapımı münih filminin konusu oluşturan katliam.
  • spor tarihinin en karanlık olaylarından biridir. yael arad tarafından 20 sene sonra 1992 barcelona olimpiyatları'nda kazanılan gümüş madalyanın kurbanlarına ithaf edilmişliği vardır.
  • (bkz: kara eylül)
  • trevanian'ın - shibumi kitabında konu ettiği katliamdır.
  • amk hiç kimse de demiyorki (sözlüğü kastetmiyorum sadece) "israil şartları kabul etseydi kimse ölmeyecekti" diye. çıktığım kızlar versin ama karım bakire olsun hesabı... hem adamların istediğini yapma hem de alman polisinden sporcuları teröristlerin elinden sağsalim kurtarmasını bekle... böyle bir dünya yok.

    olay açık ve nettir, israilin tutumu; "bu kadar tutuklu müslümanı salamam , sporcularım geberirse gebersin çok mühim değil.."

    şeklinde olmuştur.
  • israil hükümetinin olayı gülerek ve keyiflenerek izlediğine eminim fakat kanıtlayamam.

    bir avuç sporcu karşılığında uluslararası arenada kurban,ezilen konumuna düşmüş;

    düşmanı filistin ise vahşi,barbar,insanlık düşmanı olmuş.

    yapılan reklam,kazanılan itibar ve ilhak iddiasının güçlenmesi neticesinde artan filistin tacizi.

    saldırıyı yapanlar ya çok cahil ya da satılmış insanlar.
  • tam 48 yıl önce bu gece (ve yaklaşık 21 saat süren) gerçekleşen katliam.
    dünyanın gözü önünde, olimpiyatlarda ve resmen fiyasko diyebileceğimiz alman-israil hükümetlerinin başarısız kriz yönetimleri sonucunda 11 sporcunun ölümüyle sonuçlanmıştır. kafalarda birçok soru işaretini bırakmıştır ayrıca.
    dönemin israil başbakanı golda meir ölen sporcuların cenazelerine bile katılmayarak büyük tepki çekmiştir. her ne kadar kardeşinin ölümünü bahane etse de bu samimi bulunmadı.

    george jonas’ın vengeance (türkçeye çevrilmedi maalesef, israil’in katliam sonrası başlattığı misilleme operasyonlarını anlatır) kitabından uyarlanan spielberg imzalı munich filmi ise enfes bir filmdir.
  • bu katliamın en önemli sonuçlarından biri çeşitli ülkelerde kontrterör birimleri kurulmasına vesile olmasıdır.

    katliamın yaşandığı almanya'da grenzschutzgruppe 9(gsg 9), israil'de mivtza za'am ha'el (tanrı'nın gazabı/bayonet) operasyonu'nu da icra eden caesarea(mossad'ın suikast timleri olarak bildiğimiz kidonlar da bu birime bağlıdır.) ve sovyetler'de de yuri andropov'un emriyle, geçenlerde sedat peker'in de bir tweet'inde adı geçen, alfa grubu olarak bilinen ''spetsgruppa a" kurulmuştur.

    yeri gelmişken bahsedeyim; ülkemizde 90'lı yılların ortalarında, kamuoyunda öcalan'ın paketlenmesine dair bir beklenti oluşunca mehmet eymür'ün başkanlığındaki kontrterör dairesi kapsamında böyle bir özel bir birim oluşturulmuş yanılmıyorsam. o tarihe kadar da seçilen bir grup askerimiz israil'de bu konularla ilgili eğitim almaktaymış.

    yine ilginç bir şekilde; olimpiyat komitesi, olimpiyatlar esnasında yaşanabilecek olası felaketler üzerine değerlendirme yaparken ortaya atılan teorilerden biri de filistinli saldırganların israil kafilesini rehin alıp karşılığında mahkum takası isteyebileceği ve militanların bir uçak talep ederek ülke dışına kaçmaya çalışabilecekleri üzerineydi. (bu kadar isabetli bir öngörüyü, 11 eylül 2001'den 5 ay önce yayınlanan lone gunmen dizisinde ikiz kuleler'e yolcu uçaklarla saldırı düzenleceği senaryosunu yazan, the x-files senaristlerinden frank spotnitz de görmüştüm bir de.)

    ancak olimpiyatları düzenleyen almanlar; polis devleti görüntüsünden sıyrılmak ve naziler'in gövde gösterisine dönen 1936 berlin olimpiyatları'ndan sonra imajını düzeltmek için olimpiyatlar sırasında göz önünde mümkün olduğu kadar az polis bulunmasını istemiş ve bu doğrultuda polisler yerine mavi üniformalı, silahsız güvenlik görevlerine yer vermişti.

    libya'da eğitim gören fkö militanları, olimpiyatlar için geldiklerinde önce birkaç voleybol maçına seyirci olarak girip ortama alışmışlar, daha sonra sözcüleri ve liderleri ''issa'' kod adlı luttif afif ile bir araya gelerek saldırı için gereken talimatları almışlardı. olimpiyat köyü'ne absürd bir şekilde, bir grup sarhoş amerikalı sporcunun yardımı ile girip 31 numaralı binadaki israil kafilesine baskın yapan grup; çıkan arbede sırasında 2 israilli'yi öldürmüş daha sonra da kontrolü ele geçirip sözcüleri issa aracılığıyla taleplerini duyurmuştu. bu arada tanınmamak için şapka ve gözlük takan militanlar yüzlerini de ortadirek şaban filmindeki new york hav havs muhabbeti misali ayakkabı boyası ile siyaha boyamışlardı.

    saldırganların talebi, aralarında andreas baader ve ulrike meinhof'un da bulunduğu, çoğunluğu filistinli araplar'dan oluşan 236 mahkumun serbest bırakılmasıydı. dönemin israil başbakanı golda meir ''eğer bunu kabul edersek dünyanın herhangi bir yerindeki israil vatandaşları kendini asla güvende hissetmez. bu yapılan şantajın en kötü halidir.'' diyerek buna yanaşmadı. almanlar operasyon yapması için gönderilecek israil timlerini kabul etmeyince moşe dayan'ın tavsiyesi üzerine dönemin mossad başkanı zvi zamir'i; ki kendisini ashraf marwan olayından da hatırlarsınız; gözlemci olarak almanya'ya gönderdi.

    olay yerinde bulunan alman içişleri bakanı, saldırganların talebine karşılık olarak israilli sporcular yerine kendisinin rehin alınması teklif etti ancak bu teklifi geri çevrildi. alman hükümetinin yüklü miktarda bir para teklif etmesi de kabul görmeyince olası müdahale senaryoları hazırlanmaya başladı. bu arada yahudi asıllı efsane yüzücü mark spitz de kendisine yönelik bir saldırı olabileceğinden işkillenip ilk fırsatta ülkesi abd'ye topuklamıştı.

    alman ekipleri ilk olarak keşif amacıyla saldırganların yemek ihtiyaçlarını götüren görevliler kılığında birkaç polisi binaya gönderdi. niyetleri saldırganların sayısını tespit edebilmek ve yemek kolilerini taşımak için dışarı çıktıklarında onları etkisiz hale getirmek için fırsat yaratmaktı. ama saldırganlar bunu da bertaraf etti.

    rehinelerin infazı için verilen süre dolmak üzereyken sporcu kılığına girmiş bir grup polis binanın çevresini sardı. ancak hesap etmedikleri çok önemli bir nokta vardı. zira binanın hemen karşısına konuşlanmış bir doğu alman televizyon ekibi bütün operasyon hazırlıklarını canlı yayında paylaşıyor ve saldırganlar da sporcuların odalarında yer alan televizyonlardan olan biteni bütün dünya ile birlikte izliyorlardı. bu durum son anda fark edilince baskın iptal edildi.

    artık taleplerinin karşılanmayacağını anlayan saldırganlar, kendilerini rehinelerle birlikte adını açıklamayacakları bir arap ülkesine götürecek bir uçak istediler. alman yetkililer, bir nato hava üssünde kalkışa hazır bekletilen uçağın içine kabin ekibi kılığına giren bir grup polis yerleştirmiş fakat polisler son anda kendi aralarında yaptıkları değerlendirme ile yüksek risk taşıyan bu operasyondan vazgeçmeyi seçmişlerdi.

    bu noktada son hamle olarak alana konuşlandırılmış ve ellerine o mesafede pek de etkili şekilde kullanmayacakları g-3 tutuşturulmuş olan keskin nişancılar(esasen pek de keskin nişancılık tecrübesi olmayan polisler) devreye sokuldu. ancak saldırganları ve rehineleri taşıyan helikopterler havaalanının yanlış tarafına indirilince bir anda büyük bir çatışmaya neden oldu. hatta keskin nişancılardan biri bu hata yüzünden tam olarak açık hedef konumuna gelmişti. buradaki bir başka hata da 8 olan saldırgan sayısının 5 olarak bildirilmesi yüzünden havaalanında yalnızca 5 keskin nişancının bulunmasıydı. gerçi almanlar'ın hataları bununla da bitmiyor, yetkililer olay yerine zırhlı araç sevk etmeyi akıl etmediği için çatışmaya müdahale güçleşiyor. beklenen zırhlı araçlar da neredeyse 1 saat sonra olay yerine geliyor.

    yaşanan çatışma sonrası basına öncelikle 3 saldırganın sağ olarak ele geçirldiği, 9 israilli rehinenin de kurtarıldığı bilgisi veriliyor ancak ilerleyen saatlerde rehinelerin tamamının öldürüldüğü ortaya çıkıyor. zira son anda saldırganlardan birinin attığı el bombası ile helikopterin alev alıp ortalığı cehenneme çevirdiği görülüyor. ölen saldırganların cenazeleri libya'ya gönderiliyor ve adeta bir kahraman gibi törenle gömülüyorlar.

    yakalanıp cezaevine gönderilen 3 saldırgan ise daha sonra beyrut-frankfurt seferini yapan lufthansa havayolları uçağını kaçıran hava korsanlarının talebi üzerine alman hükümeti tarafından salıveriliyor. buradaki tuhaflık ise kaçırılan yolcu uçağında yalnızca 12 yolcu bulunması ve aralarında hiç kadın veya çocuk olmaması. iddialara göre alman hükümeti alıkoydukları saldırganlar yüzünden yeni saldırıların hedefi olmamak adına böyle düzmece bir uçak kaçırma operasyonu ile saldırganları başlarından atmaya çalışmış.

    yapılan takasla birlikte libya'ya gönderilen muhammed safadi, adnan ve cemal el-gaşi(bunlar amca ve yeğenmiş.) adlı 3 saldırgan ortadan kayboluyor. mossad'ın daha sonra safadi ve adnan el gaşi'nin hesabını kesmeyi başardığı söyleniyor ancak akibetleri hala tartışmalı. zira bu konuyla ilgili okuduğum ve yazının sonunda paylaşacağım kitaplarda birbirinden farklı iddialar var. üçüncü saldırgan cemal el-gaşi ise son olarak 1999'da, o dönem yaşadığı tunus'ta bir belgesel için röportaj verdikten sonra izini tekrar kaybettiriyor.

    bu katliamla ilgili olarak; spielberg'in munich filminden önce, bu filmin de uyarlandığı kitaptan yola çıkılarak ''sword of gideon'' adıyla bir televizyon filmi yapılmıştır. bu filmlere kaynaklık yapan kitapta yer alan avner karakterinin, yuval aviv isimli bir mossad ajanından esinlenildiği iddia ediliyor. hatta bir başka iddiaya göre aviv, spielberg'in munich filmine bizzat danışmanlık yapmış.

    uyarlaması yapılan bu kitabın dışında daha detaylı bilgi almak için yazdıklarımın büyük kısmına kaynaklık eden ve maalesef türkçe baskıları bulunmayan, simon reeve'in ''one day in september'' adlı kitabı ile aaron klein'in ''striking back'' ve yakın zamanda ülkemizde piyasaya çıkan, özellikle de en başta bahsettiğim mossad'ın caesarea birimi'ni kuran, ''israil'in james bond'u'' olarak bilinen mike harari'yi anlattığı ''mossad operasyonlarının efendisi'' adlı kitapları ile yine mossad suikastlerini anlatan ''rise and kill first'' adlı ronen bergman kitabını da okuyabilirsiniz.

    ekleme:

    saldırganlara müdahale etmeye çalışırken öldürülen israilli halterci yossi romano arkadaşını havaya kaldırıp şaka yaparken

    öldürülen israilli sporcuların son fotoğrafı deutsches theater'de meşhur ''damdaki kemancı'' oyununu izlerken çekilmiş.

    alman makamları israil güvenlik güçlerinin operasyon yapmasına onay verseymiş operasyonu yapacak timlerin başında sonradan israil başbakanı olacak ehud barak bulunacakmış.

    sağ kurtulup libya'ya giden saldırganlardan cemal el-gaşi'nin tunus'ta olduğundan ve en son 1999'da bir belgesele röportaj verdiğinden bahsetmiştim; 2021 yılında bir başka belgesel için daha röportaj vermiş kendisi. fakat bu kez ''bilinmeyen bir arap ülkesi'nde yaşamanı sürdüren...'' ibaresi ile anılıyor. mossad haklayamamış bunu.
  • islam'a aykırı bir eylemdir. zira islam'da sivil öldürmek yasaktır.
hesabın var mı? giriş yap