• üzerine 6 adet baraj ve 8 adet hidroelektrik santral yapılmasına dair projenin onaylandığı milli parktır. hatta bu onaylı projelerden 2 tanesi hayata geçirildi.

    munzur vadisi'ne dair genel bilgiler

    tunceli kent merkezi ile ovacık ilçesi’nin 14 km dışına dek uzanan munzur vadisi milli parkı, 1971 yılında milli park ilan edilen ve 42000 ha alanı ile türkiye’nin ilk ve en büyük milli parklarından biridir. son birkaç yıla kadar doğu anadolu bölgesi'nin de tek doğal parkıydı. munzur vadisi milli parkı; orman, akarsu, step, kaya ve mera gibi pek çok farklı ekosistemleri içermesi bakımından son derece önemlidir. milyonlarca yılda oluşmuş olan ilginç jeolojik ve jeomorfolojik özellikleri; derin kanyon vadileri, pek çok akarsu ve dere sistemleri, karstik yapısı, yer altı su sistemleri, mağaraları, kaynakları( munzur gözeleri), şelaleleri, buzul gölleri ve buzul vadileri, diğer buzul şekilleri nedeni ile koruma altına alınmıştır.

    alan milli park olmasının yanında, `yaban hayatı koruma sahası ve bitkisel çeşitlilik merkezi`'dir. ayrıca ülke kriterlerine göre; önemli doğa ve bitki alanı özelliği taşımaktadır. munzur vadisi milli parkı'nda flora olarak; 79 familyaya ait 284 cins ve 477 tür ve tür altı takson tespit edilmiştir. bitkilerden 55 endemik tür varlığı bilinmektedir. munzur vadisi, 228 endemik bitki taksonu, 141(120 endemik) taksonun ise tehlike altında olduğu toplam 1500 kadar çeşitli bitki örtüsüne sahiptir. küresel ölçekte tehlike altında olan tür sayısı 12, avrupa ölçeğinde tehlike altındaki tür sayısı ise 109’dur.

    munzur dağlarında üreyen çok sayıdaki kuş türü; bölgesel önemli doğa alanı kriterlerini sağlamaktadır. önemli doğa alanın engebeli yapısı; dağ keçisi, çengel boynuzlu dağ keçisi, vaşak gibi ender memeli türlerin alanda barınmasına imkan sağlanmıştır. munzur dağları ve munzur vadisi milli parkı, bir bütün olarak önemli kuş alanı kapsamına alınabilecek derecede pek çok kuş türünü barındırmaktadır. bölge 11 kelebek türü açısından da uluslar arası öneme sahiptir.

    munzur vadisi'nin inanç açısından önemi

    sözlü anlatımlarla bugüne gelen mitolojik destanlar, efsaneler, tunceli halkının yaşamının en belirgin öğeleridir. munzur suyu ise mitolojik destanlarla bezenmiş bir şekilde tunceli halkının inancının merkezinde yer almaktadır. bu inancın içerisinde kültür tarihini, halkın ilişkilerini, doğa olaylarını algılayışını, toprağın bereketi, ürünün bolluğu, felaketten korunmak için düzenlenen törenleri görebiliriz. tunceli halkı inanç tapınırlarıyla yaşam tarzına, üretim ilişkilerine, bütün duygularına bu mitoloji ile yön vermiştir. munzur mitolojisindeki ana unsur insana duyulan saygı ve sevgidir. munzur mitolojisinin kahramanları yaptıkları ile halkın yanında yer almış, onların koruyucusu olmuş, onları kötülüklerden korumuştur. bu inancın içerisinde görsel ve imgesel olarak onları koruyan, tanrısal güce sahip ziyaretler, melekler ve evliyalar vardır. sır ve keramet sahibidirler. olaylara yön verme güçleri vardır, doğal afetleri önler, onları kötülüklerden korur. munzur nehri’nin bir diğer önemli yanı ise bir çeşit "direniş sembolü" olma yanıdır. bunda temel sebep sert akması ve önüne kattığını alıp götürmesi olayıdır.

    munzur vadisinin siyasi açıdan önemi

    tunceli, alevi ve zaza nüfus yapısı ile türkiye geneline hakim etnik ve dinsel kimlik çoğunluğundan ayrı bir etnik-dinsel yapı oluşturmaktadır. yüzlerce yıl çevre yerleşimlerle etkileşimi neredeyse hiç olmamıştır.1938 yılına kadar bu durum 1938 yılında farklı bir sürece evirilmiştir. 1938 yılında "dersim isyanı" olarak adlandırılan başkaldırı sırasında ağırlıklı olarak tunceli ilinin ovacık ve hozat ilçelerine bağlı köylerin büyük bir kısmı boşaltılmış ve batı illerine zorunlu göçe tabi tutulmuş, isyan bastırma gerekçesi ile yapılan operasyonlarda, on binlerle ifade edilen köylü yaşamını yitirmiştir. bu dönem yörede yaşayanların büyük çoğunluğu zorunlu göçe maruz kalmıştır. zorunlu göçe tabi tutulan köylüler, 1950 sonrasında tekrar köylerine ve topraklarına dönmüş, 1994 yılına kadar nispeten istikrarlı bir dönem yaşandıktan sonra, 1994 yılı ekim ayında "terörle mücadele" adı altında, yine ovacık ve hozat köyleri ağırlıklı olmak üzere 100’ün üzerinde köy ve mezra boşaltılmış, evlerin büyük bir kısmı kullanılamaz hale gelmiştir. köylerinden zorunlu göç ettirilen on binlerce nüfus büyük kentlere göç etmiştir. sonrasında süre giden terör olgusu sebebiyle köylere dönüş projeleri hayata geçirilememiştir.
    yukarıda belirtilen olaylar dolayısı ile tunceli halkında muhalif bir kimlik oluşmuştur. tunceli ili zorunlu iç göçe en fazla maruz bırakılan illerdendir. yukarıda belirtilen olaylar sonucu bölge insansızlaştırılmış ve bu "insansızlaştırma" politikaları nedeniyle 90’lı yılların başında 160.000 nüfusu olan tunceli’nin bugünkü nüfusu 90.000’dir.

    barajlar projesinin süreci

    munzur projesi ile ilgili etütlere 1960'larda başlanmış ve projeye 1967 fırat havzası inkişaf(gelişme) raporu'nda yer verilmiş ve peri-munzur projesi olarak isimlendirilmiştir.

    -devlet su işleri(dsi) genel müdürlüğü'nün, 1994 bütçesinin tbmm plan ve bütçe komisyonu'nda görüşülmesi sırasında, komisyon üyelerince verilen önerge ile munzur projesinde yer alan konaktepe projesi’nin yatırım programına alınması öngörülmüştür. buna göre munzur-konaktepe projesi dpt müsteşarlığı’nın 27.04.1994 tarih ve 1676 sayılı yazısı üzerine, dsi genel müdürlüğü tarafından yatırım programına alınmış ve "bakanlığımızın 21.02.1994 tarihli oluru ile konaktepe barajı ve hes(hidroelektrik santrali) projesi 1994 yatırım programı ve uygulama planına dahil edilmiştir..." denmiştir.

    -tunceli-munzur projesi kapsamında fırat nehri'nin bir kolu olan munzur suyu'nun hidroelektrik potansiyelinden yararlanmak amacıyla gerçekleştirilmiş, tümü enerji amaçlı 6 tane baraj ve 8 adet hes bulunmakta olup bu projelerden mercan hes ile uzunçayır barajı ve hes'in inşaatları tamamlanmış; akyayık barajı ve hes, kaletepe barajı ve hes, bozkaya barajı ve hes ile pülümür barajı ve hes’in master planları çıkarılmıştır. konaktepe barajı ve 1-2 hes'in türkiye-abd ikili protokolü gereği oluşturulmuş konsorsiyumca kesin proje çalışmalarına devam edilmektedir.

    -munzur nehri üzerine inşa edilecek olan ve danıştay'da dava konusu edilen konaktepe barajı ve konaktepe 1-2 hes’lerinin 10.09.1998 tarih ve 98/11634 sayılı bakanlar kurulu kararı gereğince; kesin projesinin hazırlanması ile inşaatı ve elektromekanik teçhizatının temin ve tesisi işinin türk-abd firmalarından oluşan bir konsorsiyum tarafından tüm finansman ihtiyacı karşılanmak suretiyle gerçekleştirilmesi öngörülmüştür. konaktepe barajı ve konaktepe 1-2 hidroelektrik santralleri projesi, dsi 1999 mali yılı yatırım programı ve uygulama alanında ve dpt programında yer almaktadır.

    -dsi ile konsorsiyum arasında yapılan müzakereler sonucunda, konaktepe barajı ve konaktepe 1-2 hes kesin projesinin hazırlanması işinin taraflarca mutabık kalınan 9.999.500 abd doları götürü bedelle, stone&webster/abd firması liderliğinde türk ve abd firmalarından oluşan konsorsiyuma yaptırılması bakalnlık malamının 15.11.1999 tarih ve 5376 sayılı oluru ile onaylanmıştır. sözleşme taslağı 16.11.1999 tarihinde ilgili bakanlar düzeyinde parafe edilmiştir.

    -26.02.1998 tarihinde abd-türkiye arasında washington'da imzalanan hükümetler arası bildiri'de belirtilen konaktepe 1-2 hes ve barajı kesin projesinin hazırlanması ile inşası ve elektromekanik teçhizatının temin ve tesisi işinin abd ve türk firmalarından oluşan konsorsiyum ile müzakerelerde bulunularak söz konusu konsorsiyuma verilmesinde, iç ve dış finansman ihtiyacını karşılamak üzere sağlanacak kredilerin hazine müsteşarlığınca uygun bulunması kaydı ile 2886 sayılı devlet ihale kanunu hükümlerinin uygulanması ve bu konuda enerji ve tabii kaynaklar bakanlığı'nın yetkili kılınmasına, anılan kanunun 89. maddesine bakanlar kurulunca 10.09.1998 tarihinde karar verilmiştir.

    -tümü enerji amaçlı olan barajlar ve hes'ler tamamlandığında toplan 384,5 mw güçle yılda,1571 gwh enerji üretilecek, ekonomiye yıllık 80 milyon dolar katkı sağlayacaktır. bu değer, türkiye toplam enerji üretiminin %1,2'sidir.

    projenin hukuksal süreci

    26.02.1998 tarihinde abd-türkiye arasında imzalanan hükümetler arası ortak bildirge’de "konaktepe i ve ii hidroelektrik santral projeleri kesin projelerinin hazırlanması ile inşaatı ve elektromekanik teçhizatının temin ve tesisi işinin abd ve türk firmalarından oluşan konsorsiyuma verilmesi" kararı yer almıştı. bu anlaşmaya istinaden barajların yapımı bakanlar kurulu 10.09.1998 tarihli kararı ile türkiye ve abd şirketleri’nin oluşturduğu konsorsiyuma verildi. söz konusu ihale 2886 sayılı devlet ihale kanunun 89. maddesine göre yapıldı. bu madde şu hallerde geçerlidir "bu kanun hükümlerinin uygulanmasının mümkün olmayacağı haller ile, türk silahlı kuvvetlerinin ve emniyet genel müdürlüğünün yeniden teşkilatlanması, silah araç ve gereçlerinin modern teknik gelişmelere uygun şekilde yenileştirilmesi ve türk silahlı kuvvetlerinin stratejik hedef planının gerçekleşmesi için temin edilecek mal ve hizmetlerin ihalesinde; ilgili bakanlığın teklif edeceği ihaleler için bu kanun hükümleri dışında kalmasına bakanlar kurulunca karar verilebilir." yani belirtildiği üzere kanun ülkesel savunmaya ve orduya dair ihalelerde geçerli idi. bunun üzerine;

    - 2002 tarihinde avukat murat cano ve arkadaşlarının danıştay’da açtıkları dava 05.07.2005 de "çevresel etki değerlendirmesi(çed) raporu hazırlamaksızın ve projenin bulunduğu yerin milli park sınırları içerisinde olması nedeniyle bu konudaki mevzuat da göz önünde bulundurulmak suretiyle kapsamlı bir çalışma yapılmaksızın, konaktepe 1 ve 2 barajı ve hidroelektrik santralleri projesinin uygulamaya konulmasında ve bu işlemin dayanağı bakanlar kurulu kararı’nda hukuka uyarlık görülmemektedir. açıklanan nedenlerle, 10.9.1998 tarih ve 98/11634 sayılı bakanlar kurulu kararı’nın iptaline" gerekçesi ile iptal ediyor.

    -bu karar; başbakanlık, enerji ve tabi kaynaklar bakanlığı ile devlet su işleri genel müdürlüğü tarafından temyiz ediliyor. danıştay idari dava daireleri kurulu oy çokluğuyla verdiği 2005/3329 e., 2006/52 k. sayı ve 23.02.2006 tarihli karar'la, 10. daire'nin kararının bozulmasına karar veriyor.

    -avukat murat cano, genel kurul'dan bu kararın düzeltilmesini istedi. genel kurul oy çokluğu ile verdiği 2006/1677 e., 2007/5 k. sayı ve 25.1.2007 tarihli karar’la istemimi reddediyor.

    -iç hukuk yollarının tükenmesi üzerine murat cano 10 nisan 2007 tarihinde avrupa insan hakları sözleşmesi’nin 34. maddesi ile mahkeme iç tüzüğü’nün 39., 40., 41., 42., 45. ve 47. maddeleri uyarınca "munzur projesi" davasını avrupa insan hakları mahkemesi’ne götürüyor.

    -murat cano ve arkadaşları aihm’e konuyla ilgili davayı götür ve dava henüz aihm tarafından incelenirken erzurum koruma kurulu alelacele bir rapor hazırlayıp "barajların su toplama alanlarında korunması gereken taşınmaz kültür ve tabiat varlığı bulunmadığından barajların yapılmasında bir sakınca olmadığına" dair görüş bildiriyor. böylelikle dava aihm’den alınıp türk mahkemelerine geri dönüyor. dava hala devam ediyor.

    projenin ülke ekonomisine katkısı

    murat cano aktüel dergisi'ne verdiği röportajda şunları söylüyor;

    "tunceli'nin çevre ekonomisi potansiyelinin aktive edilmesi halinde elde edilebilecek yıllık geliri saptadım. bu geliri, hes'lerden elde edilecek elektrik enerjisinin parasal değeriyle karşılaştırdım. ayrıca üretilmesi planlanan elektrik enerjisi miktarı ile hidrolik kaynaklardan bütün türkiye'de elde edilen elektrik enerjisini miktarını karşılaştırdım. sonuç olarak anladım ki; "munzur projesi"; ekonomik olarak verimli değil (hes'lerden üretilecek elektrik enerjisinin parayla ifade edilen değeri yılda 80 milyon dolardır. buna karşın tunceli'deki çevre ekonomisi aktive edilirse yılda 1 milyar dolar gelir elde edilebilir. öte yandan üretimi planlanan enerji, bütün türkiye'de hidrolik kaynaklardan üretilmekte olanın yalnızca %1'i civarındadır) ve uygulanırsa tunceli'deki iklimin değişmesine (tunceli'nin akışa geçen yıllık su potansiyelinin %37.3'ü baraj göllerinde tutulmak istenmektedir) su rejiminin bozulmasına, kaynakların ve krater göllerinin kurumasına, o coğrafyadaki flora ve fauna çeşitliğinin tükenmesine yol açacaktır. eğer bu böyle olursa, ortalama 100 yıl sonra tunceli'de yaşamak da zorlaşır."

    murat cano’nun haklılığını, çevre ve orman bakanlığı mayıs 2006’da yayımladığı ve genel müdür prof. dr. m. kemal yalçinkiliç imzalı çed raporu’nun 8 sayfalık bilgilendirme yazısının son sayfasında munzur vadisi’ne dair yazdıklarıyla adeta doğruluyor;

    "milli parkın devamlılığı türkiye yaban hayatına yapılabilecek en büyük katkılardan biri, tersi bir durum ise türkiye yaban hayatına verilebilecek en büyük zararlardan biri olacaktır"

    edit: copy-paste değil alınteridir.

    faydalanılan kaynaklar;

    çevre ve orman bakanlığı mayıs 2006 çevresel etki ve değerlendirme raporu
    doç. dr. mikdat kadioğlu, munzur proje bölgesinde olası iklim değişimleri
    neriman özhatay, andrew byfield, sema atay, türkiye’nin önemli bitki alanları
    avrupa insan hakları mahkemesi munzur projesi dava dosyası
  • tunceli il sınırları içerisinde yer alan ve tunceli merkeze 8 km uzaklıkta bulunan milli park alanıdır. parkta görevlilerin gösterecekleri yerlerde gerçekleştirilmesi koşulu ile kamp kurmak, piknik yapmak, sportif balık avcılığı, yürüyüş ve dağcılık yapılabilecek aktivitelerdendir.

    http://www.kulturturizm.gov.tr/…r.asp?belgeno=45695
  • konuya dair birgün'de çıkan yazım;

    http://www.birgun.net/…77&year=2009&month=09&day=04
  • munzur vadisi milli parkı üzerinde yapımı planlanan kaletepe hidroelektrik santrali (hes) projesi ankara 3. idare mahkemesinin oybirliği ile verdiği; anayasa’nın 56’ncı maddesi uyarınca ‘milli park kanunu’na aykırılık’, ‘ekosistem dengelerinin bozulması’ ve ‘yaban hayatının tahrip edilmesi’ gerekçeleriyle 10 yıl süren yargılama sonunda iptal edilmiştir. sürmekte olan diğer projelerin iptali davalarına da emsal olabilecek sağlam bir gerekçe, hadi inşallah
hesabın var mı? giriş yap