• sadece doğruları yazdığı için hapiste tutulan vatansever murat ağırel, yılmaz özdil'e yazmış; o da yayınlamış; ben de buraya kopyalıyorum ki murat ağırel kendisini yalnız hissetmesin - üzülmesin:
    ***
    “sabah 07.30 gibi geliyorlar kahverengi parmaklıklar ile örülü pencereme… beni uyandırana kadar da susmuyorlar.

    kalkmazsam seslerini daha da çok yükseltiyorlar.
    önünde sonunda uyandırıyorlar tabii.

    kalkıp dün geceden hazırladığım ekmek tanelerini penceremin önüne
    bırakıyorum. nereye bırakacağımı biliyorlar, izliyorlar.

    ben de kendime atıştıracak bir şeyler hazırlayıp, sırtımı yer yer boyaları
    dökülmüş duvara yaslayıp izlemeye başlıyorum.

    kuşlar nasıl da alışmışlar, alıştırılmışlar.

    ***

    bizi yönetenler de bizden tam bunu istiyorlar.

    sunduklarını kabul edip, sorgulamadan alışmamızı istiyorlar.

    alışmadığımız, karşı geldiğimiz zaman, kendimizi hemen ya bir kumpas
    davasında ve yahut başka kurgulanmış bir davanın içerisinde buluyoruz.

    ***

    kumpas davası olan ergenekon'dan tam 11 yıl yargılandım.

    işimi kaybettim.

    annem, babam, ailem dert keder sahibi oldular.
    herkes uslanır, alışır diye bekledi. alışmadım, uslanmadım.
    yazmaya, anlatmaya devam ettim. alınteri ile çalışıp, kazandığı üç beş kuruşun vergisini ödeyen yoksul halkın parasını nerelere harcandığının, kimlerin cebine indirildiğinin peşine düştüm.

    resmi belgeleri ve ulaştığım bilgileri tarafsız şekilde kamuoyuna
    sundum.

    yetmedi, anlattım.
    ilgilileri göreve davet ettim.

    milyarlarca lira kazanan adam “yazdıkların yalan” diyemeden “bana hakaret etti” diye dava açtı.

    herkes, “arı kovanına çomak sokuyorsun, sen mi düzelteceksin bu düzeni” dedi ve alışmamı istediler.

    alışmadım…

    bankaya ev kirası yatırdığı için tutuklanan teyzeyi ve yine aynı bankadan milyonlarca dolar kredi alıp yalı alan, iş tutanların varlığını bilip nasıl alışabilirim ki?

    urfa'da eksi 10 derecede okula gitmek için karla kaplı yolda terlik ile yürüyen çocuğun gözündeki çaresizliği görüp, sadece siyasi yandaş olduğu için aldığı ihaleler ile çocuğuna diş çıkardığı gerekçesi ile saray kapatıp kutlama yapanları gördükçe ben nasıl alışabilirim?

    sadece 15-20 tl günlük yevmiye için havuç toplamaya konya'ya gelen, kar yağdığı için toplayamayıp, kapısız penceresiz eve çocukları ile sığınan, sabaha karşı soğuktan donarak ölen mavi eşme'nin kırk günlük bebeği halen gözümün önünde.
    sadece iki dakikalık bir video için 6 milyon tl alan insanların olduğu
    düzene nasıl alışabilirim ki?

    yıllardır cumhuriyet'in devrimlerini yok etmek için türlü entrikalar çeviren, karşı devrimlerin emellerine ulaşmak için çocuklarına hazırladıkları görev devirlerini, peşkeş çektikleri kamu mallarını hazine arazilerini bilip de nasıl yazmam, nasıl alışabilirim ki?

    ***
    bunları yazdığım için, işlemediğim bir suçtan dolayı, yine tutukluyum.
    alışmadım yani.
    alışmadık.
    öyle olmaz böyle olur dediler… şimdi bir tweet, sadece şehitlerimize
    kahraman dediğim bir tweet için tutukluyum ve iddianamemizi
    bekliyoruz.
    ***
    olsun…
    ben yine alışmayacağım.

    onların istediği gibi “-miş”, “-mış” gazeteciliği yapmayacağım.

    kamu yararına ters, yoksulun parasının hesabını soran cumhuriyet devrimlerine sıkı sıkı sarılan gazeteci olmaya devam edeceğim.

    ***
    kuşlar bir anda havalandı. anlıyorum ki sabah sayımı için gardiyanlar geliyor.
    arkalarından bakıyorum.
    mavi gökyüzünü adeta kaplarcasına örülmüş jiletli tel örgülerin üzerine konup izlemeye başlıyorlar.
    benimle konuşmayı da ihmal etmiyorlar. her şeyi biliyor köftehorlar.

    alışmışlar…

    siz alışmayın.

    yılmaz (özdil) ağabeyime esaretten özgürce selamlarımla…

    murat ağırel
    silivri 9'nolu cezaevi c-18”
  • müthiş yazmış... ulan ne kadar cesur insanlar var ya.
    tarih , korkakları değil cesur insanları yazacak.
    fikirleri uğruna kendilerini yakabilecek kadar cesurlar.
    kaypak değiller.
  • sırf iktidarın yolsuzluklarını ortaya saçtığı için hapse giren tüm gazetecilere çok üzülsem de murat ağırel’in yeri ayrıdır. en çok ona içim yanıyor.

    murat gibi vatan sevdalısı evlatlar hapishanelerde çürürken ülkeyi talan eden fetöcüler başta olmak üzere, binlerce para yiyen dışarda gebiş gebiş dolaşıyor, en çok ona sinir oluyorum.

    bu vesile ile murat ağırel’in kitaplarını okumayanlar da bu karantina ( pardon kişisel ohal) günlerinde okusun. şaki ve sarmal ülkenin mevcut ekonomik duruma nasıl geldiğini, sokağa çıkma yasağı ilan edecek paramızın neden olmadığını çok güzel anlatıyor
  • senden bir farkımız kalmadı murat ağırel. dışarda, hapis hayatı yaşıyoruz. fikirlerimiz tutsak, düşündüğünü söylemen yasak, onlar gibi düşünmemek de yasak...

    sokağa çıkma yasağı beklediğimiz şu günlerde, bizlerle aynı korkuyu duyan siyasetçileri hatırlayıp mutlu oluyorum. hiç olmazsa bugün, korkarken eşitiz diye.
  • arı kovanına çomak sokan adam gibi adamın mektubudur.
  • bütün satılık köpekleri parasını verip bahçelerine koydular, gelene geçene havlatıyorlar ama ülkedeki namuslu insanları 18 yıldır hapisle, dayakla, ihraçla susturamadılar. bütün dertleri bu işte, paralarının, iktidarlarının insanlık onuru karşısında çaresiz kalması.
  • bir cennet varsa eğer,
    ve o cennete bir peygamber,
    o peygamberin yanında olacaktır
    böyle güzel ahlaklı, dürüst cengaver.

    en kısa sürede, özgürlüğüne kavuşmasını, mektubunda ki kuşlar dan daha çok , hemde binlerce, milyonlarca kuşa ekmek kırıntısı vermesini, bildiği yoldan hiç şaşmamasini, dünyanın ve hayatın kendi gibi, güzel insanlar sayesinde döndüğünü bilmesi
    gerekir.

    "yusuf yüzlü" cengaver. iyi ki varsın. iyi ki.
  • alışmak; en büyük pes ediş, en acı kabulleniş..bu dünya'yı alışmayanlar değiştirecek.

    çok güzel anlatmış.
hesabın var mı? giriş yap