mürsel sönmez
-
şair.
epitaf diye bir de şekilli kitabı vardı.
şimdilerde kapalı devre büyük boy bir edebiyat dergisi kotarıyormuş ama ismini unuttum. -
bir sair.
bir suredir bir kac arkadasi ile beraber bir nokta isimli buyuk boy bir dergi cikariyor. dort sayfadan mutesekkil... -
bu gunler de gececek
zamani donduran zemheri
bahara birakacak yerini
hergun birer birer tukendikce basamak
carpip zamanin sivri koselerine
kirilip kalacak avare kasnak
duyulmamis bir soz
katip onune surukleyecek calceneyi
soz o zaman soz olacak
dillerinde zilleri dolu bir cengi
dokulunce sabahin sularina
yerine gelecek kusluk ahengi
yirtilinca karanligin cadiri
devrilecek boyaci kupu
kirilacak paskalya yumurtalari
yokus ne kadar kaldirirsa kaldirsin basini
tunellerden geciyor
yol da o kadar aciyor ayaklarini
diye bir siir yazmis. adini da umutkan koymus... -
çıkarmış oldukları istanbul bir nokta dergisinde
cüzler, göz aydınlığı, epitaf, tütün küfesi, güvercin ağacı, külçe adlı şiir kitapları ile dar vakit günleri ve su terazisi adlı deneme kitaplarının ortasında duruyor, ayakta, elinde “yüz akı” var. yazmaktansa yazmamayı, konuşmaktansa susmayı seviyor, ama ne çare?
diye tanıtılan büyük insan.
edebi kişiliğinin yanında kendisi meslektaşımdır. beko ve istikbal bayisi olan bu yüce şahsiyet mağazasına beyaz eşyacı yazılı kocaman bir tabela yaptırmış, gidip birşeyler danıştığınızda * güzelce yaşam koçluğunuzu yapar en olur yönden olması gerekenleri söyler birde sıkıntıdan patlayan ruhunuzun bütün negatifliğini alır sonrada "beyfendi ben bir kenar mahalle esnafıyım fazla anlamam bu işlerden der". ona sarılmak anlatılamaz sanırım... -
-
örnek mahallesinde beyaz eşya dükkani vardir. o kadar beyaz eşyanin arasinda nasil şiir yazdığı merak konusudur...
-
dün istanbul bir nokta edebiyat dergisi toplantısında "belki de allah, o sesi çıkarmak için bu kadar geriyor teli ama biz mızraba dokunmuyoruz" minvalinde bir sözüyle beni bir daha benden almıştır.
-
mürsel sönmez bu videoda kendisini görebileceğimiz şair.
-
tanıştığım ilk şair. zaten başka da yok. o yüzden, şair dedin mi, etli kemikli bu adamı hatırlayabiliyorum bir tek. adam dediysek, uzak olsun diye değil; yakın olsun diye söylenmiştir. güzel bir sesi var; tüm şairlerin öyle midir bilmiyorum. kendisinin beyaz eşya dükkanında; bulaşık makinası ile buzdolabının arasında tanıştık ilk. münzevi bir adam beklemiştim şair deyince, dolayısı ile biraz da şaşırmadım değil. hayatın içinden bir adammış, samimi, aktif; tüm şairler öyle midir bilmiyorum.
ikinci görüşmemizde zaman bana fethi gemuhluoğlu'nun dostluk üzerine yaptığı konuşmasının cep boyunu hediye etti. kendisine sokulup dedim ki;
"abi elimde bu kitabın çook eski bir baskısı var; ilk sayfasında da sizin elyazınızla yazılmış bir şiir...".
"şşş, amman diyeyim, unut sen onu unut gitsin" dedi. ve güldü. güzel gülüyor.
bende saklı bir şiiri ve şiiri kadar güzel bir de hikayesi var, yıllar öncesine ait. tüm şairlerin böyle güzel hikayeleri var mıdır, bilmiyorum. -
geldi gel
çiçek açasım geldi gel
dağlardan ovalara akasım geldi
bir de şöyle yan bir profilden
üzümün şaraplaştığı yerden bakasım
gülücüğünle uyanasım geldi bu karanlık uykudan
doya doya yüzüne bakasım geldi gel
hala eski zaman sözleriyle sesleniyorum sana
ipeğin ipek olduğu kozanın koza dutun dut olduğu zamanın
feraceden saçılan ışığın gurubu kızıl gül bahçesi ettiği
bir imanın yettiği zamanın sözleriyle
sen her zamanda aynı güzelliksin
aynı bülbüller çiler senin için
aynı göğüsler kanar
gel
kim nerede nasıl yanarsa yansın
orda mutlaka sen varsın
gel bakasım geldi yeni kızaran nar gibi
titreyen titreyen ve sonsuzdan sonsuza akan
o renge bakasım geldi gel
hicabından al al gül damlayan dudaklarına
kısarak belki de gözlerimi
tüm varlığımla kamaşasım geldi gel
uzaktan çok uzaktan derinlerden çok derinlerden
sesin doğduğu yerden gelen duru damlacıklarını
silesim geldi gözlerinden gel
bir gülün bittiği yerden yenisi açan o sonsuz güzellikte
elini elime alasım sana gelesim geldi gel
üşüdüm seni sarınıp ısınasım geldi gel
acıktım bakışlarınla doyasım geldi gel
yittim kendimi sende bulasım geldi gel
çıplağım seninle örtünesim geldi gel
yalnızım seninle kalabalıklaşasım geldi gel
bir güvercin göğsüne yaslanasım geldi gel
kanatlarının arasına saklanasım geldi gel
bahar kapısından girip zamanı baharlaştırasım geldi gel
ölümün defterini düresim geldi gel
denizinde serinleyesim nefesinde boğulasım geldi gel
haydi gel
parçalarımı topla mekanın kuyusundan çıkart beni
loş bir aralıktayım
ağart
haydi gel
bu yangından da çıkart beni
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap