• aldğınız biletin claude monet'in meşhur nilüferler serisinin de sergilendiği orangerie müzesi'ne de geçtiği müze. üstelik biletiniz dört gün geçerli ki bu da bir günde kolayına gezilemeyen müzeye biraz daha vakit ayırmanız demektir. bu yönüyle louvre'den avantajlı. ama dezavantajlı yönleri de çok. louvre müzesi'nde dileğinizce fotoğraf çekebilirken, buradaki görevliler flaşsız çekim bile yaptırmamak için üzerinize atlıyorlar. bunca müze gezdim bu kadar saçma ve katı bir uygulama görmedim.

    alt katta özgürlük heykeli'nin özgün versiyonu karşılıyor sizi. rodin'in balzac ve cehennem kapısı başta olmak
    üzere önemli heykelleri, gaugin'in heykelleri ve kabartmaları, daumier, millet, courbet, toulouse lautrec, manet, cezanne, renoir'in önemli işleri, 3. ve 4.katta art nouveau'dan önemli bir koleksiyon, beşinci katta ise empresyonizm bölümü ki burada başta manet'in kırda kahvaltı adlı meşhur çalışması ve degas'ın balerin heykeli olmak üzere izlenimcilerin en kayda değer eserleri görülebiliyor. bu katta yorulanlar için oldukça konforlu koltukların yer aldığı ve dev saatin kadranından louvre ve sen nehrini de izleyebildiğiniz bir bölüm var.

    paris'e gidenlerin muhakkak uğraması gereken bir mekan. saatlerce kuyruk beklemektense önerim biletinizi orangerie müzesi'nden alıp, hem orada monet'in ünlü nilüferler serisini ve alt kattaki paul guillaime koleksiyonunu(ki bu koleksiyonda picasso, matisse, derain, renoir, cezanne v.b. önemli ressamlar bulunuyor) gezmeleri ve akabinde musee d'orsay'a gidip buraya 1,5 gün ayırmalarıdır.

    louvre müzesi ile asla karşılaştırılmamalıdır. louvre müzesi sistematik biçimde uygarlık tarihinin farklı düzeylerini teşhir eden, bunları sınıflandırıp koruyan eşsiz bir mabet ve fransız aklının doruğudur. fransızlar tüm kültürleri yağmalamış gibi görünmekle birlikte ister istemez uygarlık mirasının korunmasında ve geleceğe aktarılmasında bilinçli bir çaba sarf etmiş görünüyorlar. fransız emperyalizmi mısır'ı, asur'u, mezapotamya'yı, antik yunan'ı, roma'yı bugüne böylesine sistemli bir biçimde taşımış ve bunları koruma altına almıştır ki bu dünya mirasını koruduğu için onlara ne denli teşekkür etsek azdır.

    sonuçta musee d'orsay, sembolizm, realizm, naturalizm ve empresyonizm'e dair eserlerle 19. yüzyılın sahnelendiği modernizmin başlangıcını simgeleyen bir müze olarak okunabilir. 20. yüzyıl içinse centre pompidou gezilmelidir.
  • louvre'dan daha güzel olduğu yorumuna kesinlikle katıldığım müze. kesinlikle görülmeli. direk 5. kata çıkılmasını tavsiye ederim. kısıtlı zamanınınız varsa tamamını gezmek zaten mümkün değil, hem paris'e gitmişken yapacak şey çok. dolayısıyla ekspres merdivenlerden 5. kata direk çıkış var "empresyonizm'e gider" şeklinde, oraya çıkıp önce bu şaheserler görülür, diğerlerini yavaş yavaş sonra görürsünüz nasılsa. hem daha enerjikken onları görün derim. geze geze yoruldukça insanın pili bitiyor. benden nacizane tavsiye. ayrıca sabah erken gitmekte de fayda var, sonra kalabalık oluyor.
  • kanimca louvredan kat kat daha guzel bir muzedir. ama gitmisken louvreu da gorun tabi.
  • louvre'un aksine kaybolmadan ve fazla yorulmadan tamamini rahatca bir gun icinde gezebileceginiz paris'te en cok keyif aldigim muze.
  • elin adamı eski tren garını dünyanın en meşhur müzelerinden birine dönüştürürken biz haydarpaşa'yı otel yapma derdindeyiz. sonra neden dünya da markalaşamıyoruz, neden gelişemiyoruz diye hayıflanıyoruz. bu kısa vadeli, kar etmeye güdümlü kafayla ancak ortadoğu'nun çekim merkezi oluruz! fransa çok büyük, çok iyi, ortadoğu çok kötü demiyorum ama arkadaş biraz da iyiyi örnek alalım cidden! dünyanın en meşhur müzelerinden biridir ve karşısında bulunan louvre müzesi ile birlikte toplam metre kare bakımından sanırım istanbul'un küçük bir ilçesini mesela adalar nüfusunu içinde barındırabilir...emin değilim ha abartmak için söyledim attım yani bakmayın siz bana güzel işte gidin gezin.
  • yağmurlu ve soğuk bir pazar gününde, dışarıda dolaşmaktansa "bare müzeye gireyim hem de sıcacıktır orası şimdi mis" diyerek gayet maslow ihtiyaçlar hiyerarşisi teorisi kapsamında barınma ihtiyacımı karşılamak için gittiğim bir müze. biz tren garlarını yakıyoruz, otel yapıyor belki ama ecnebiler aile çay bahçesi yapmak yerine tren garını müze haline getirmeye karar vermişler. aynen paris'in kendisi gibi çok da güzel olmuş, çok da zarif ve şık olmuş. öyle müze müze diye ölen birisi olmamama ve louvre'u gezdik işte yeter demiş olmama rağmen, cahilliğimi çat çatt yüzüme vuran bir müze oldu. kapısında, sadece kapısına yanaşmak için 40 dakika civarında bekledim. tam saniyeler kalmıştı ki, içerideki yoğunluk sebebiyle 20-25 dakika civarında girişleri kapatınca artık cinnetin eşiğine gelmiştim ki, yeniden açılan kapılar ve döner kapının üzerime üflediği sıcak havayla yeniden silkindim ve kendime geldim.

    seçtikleri ve sergiledikleri eserler o kadar güzel, o kadar seçkin, o kadar gerçek gibiydi ki, bir çoğuna bakmaya doyamadım. fotoğraf çekmek yasak olduğundan ancak evde internetten bakarım diye isimlerini almakla yetinmek zorunda kaldım.

    osman hamdi bey'in bende yeri ve anlamı farklıdır. lisede kendisiyle ilgili bir dönem ödevi yamıştım ve hoca yaptığım ödevi çok beğenerek kütüphaneye bağışlamamı istemişti. ben de bağışlamıştım. osman hamdi'nin adını görünce bir başka sevindim o yüzden. insanların tepkisine baktım. ben dönüp dönüp baktım. orada yer alan bir çok eserden daha güzel, daha güçlü ve daha ihtişamlıydı. çok hoşuma gitti. ellerim arkada gülümsedim kendi kendime.

    eserin adı: şehzade türbesinde derviş
    fransızca adı: vieil homme devant des tombeaux d'enfants - (1903)

    ayrıca degas, manet, cézanne, monet, renoir, sisley, pissarro , millet, van gogh ve gauguin gibi ustaların eserlerini de yakından görmek mümkün.
  • louvreun gölgesinde kalmasına anlam veremediğim, harikulade tablo ve heykelleri barındıran, her gidişte yeniden ve yeniden görülmesi farz olan sanat tapınağı.
  • paris'te louvre müzesi'nin karşısında, seine nehri kıyısında yer alan, eski tren garı binasının içine kurulmuş olan müze. daha çok empresyonistlerin resimleri bulunur. claude monet'in ünlü eserlerini, özellikle ünlü "nehir üzerindeki nilüfer çiçekleri" tablosunu burda görmek mümkündür. bina eski tren garı olduğu için giriş kapısı ve iç hol çok heybetlidir. her ne kadar paris'te louvre müzesi'nin gölgesinde kalsa da, başka bir şehirde olsa, o şehrin en önemli simgesi olabilecek değerde bir müzedir.
  • mutlaka gorulmesi gereken, icerideyken vaktin nasil gectigi anlasilamayan muze.

    hele alexander harrison'in solitude adli bir eseri var ki, yalnizlik bu kadar guzel anlatilamazdi. bogazima bir sey oturdu gordugumde.

    eger ki cok vaktiniz yoksa, louvre yerine buraya gidilmesi fikrine ben de siddetle katiliyorum.
  • beşinci katta güzel bir balkonu olan eski tren garı, şimdiki müze. yorulduğunuzda burada kısa bir mola verip seine nehri, louvre müzesi ve hatta * sacre coeur'u seyrederek yorgunluk atabilirsiniz.
hesabın var mı? giriş yap