• basic sans, rounded ve slab olarak versiyonlarını bulabileceğiniz, tipografi dünyasının güzel font ailelerindendir. son dönemde haber bültenlerinin başlıklarında görüyorum kendilerini. severim.
  • filmekimi kapsamında izlediğim, konusuna bile bakmadan sadece gael garcia bernal'ciğim için bilet aldığım ve pişman olmadığım film. sesler ve görüntüler oldukça etkileyiciydi. yer yer güldürüp yer yer hüzünlendiren, şimdi ne olacak dozunu iyi ayarlayan bir film. filmden çıktığımda film esnasında ellerimi çok sıktığımı fark etmiştim.
  • sabah sabah aklıma gelen kötü film. gerçekten bir de ödüllü falan. ben bazen anlamıyorum bu işi arkadaş, şu filmin ödül almaya hatta ileri gidiyorum izlemeye değecek neyi var? ne olduğu belirsiz, ne için çekildiği belirsiz. sadece normalden biraz farklı diye bir şeyleri arşa çıkaran tayfa oldukça daha çok ödül alır böyle filmler. şu an başka sinemada vizyonda. gitmeyin.
  • ne anlatmak istediği bilinmeyen museo hatalı kurgusu ve bütünlük anlamında birbirini tamamlamakta zorlanan sahneleriyle izleyiciye sıkıntılı anlar yaşatıyor. mizansenler tek tek değerlendirildiğinde anlamlı fakat filmin geneli itibariyle anlam kaymasına neden oluyorlar.

    neyin niçin yapıldığını anlayamamakla beraber, film yer yer salak ile avanak filmine gönderme yapıyor sanki… bilindik sularda yüzen film, meksika kültürü ve toplumundan uzaklaşarak yapaylığını koruyor. birçok detayın havada kalışı da cabası! senaryoda ciddi aksaklılar var ve her şey bir maceradan ibaret olmamalı diye düşünüyoruz. mesela karakterler neden soygun yaptı? para için mi? alın size la casa de papel!

    soygunun altında başka bir neden yatıyor ve o nedenin altı doldurulamamış. parası olan biri neden müze soymak ister, gösteriş için mi? sorusunun cevabını film boyunca arayıp duruyoruz, çünkü cevabı bulduk derken her şey sarpa sarıyor. diyaloglarda bazı açıklamalar yer alsa da, onlara mantıklı bir açıklama bulamamak filmden kopmamıza sebebiyet veriyor.
  • filmin kısa özetini okuyup "oo aksiyon, macera, soygun.. keyifli bi film olur" diyerek girip küfür ederek çıktığım film. film mi lan bu şimdi?
  • çoğu yazarın aksine kötü bulmadığım film. yalnızca bazı sahnelerde yoğun müzik kullanımı rahatsız etti ve dikkatimi dağıttı ancak hırsızlık ve gelişmiş ülkelerin ulusal müzeleri üzerine tartışmaları çok beğendim.

    bu filmin yolda geçen kısımları, özellikle denizle bağlantısı çok hoş detaylardı benim için. bazı açılardan y tu mama tambien'i hatırlattı. son müze sahnesindeyse gerilim güzel tırmandı. eksik bir şey varsa karakterin motivasyonuydu. klasik ben bir işe yaramıyorumdan daha derin olmasını beklerdim.

    meksika sineması bence güzel işler yapıyor.
  • filmin bir bütünlük sorunu olduğu ve senaryoda bazı boşluklar olduğu doğrudur. gerçi o boşlukları bizim doldurmamız bekleniyor. ancak film enteresan bir felsefi tartışma içeriyor.
    --- spoiler ---
    filmin başında inka'lardan kaçırılan heykel için kızan babası bu defa meksikalılardan kaçırılınca yine kızması. kim hırsız, kim ev sahibi, kim mağdur. bu tartışmaları tarihi eser kaçakçısı ingilizin şahsında tartıştıkları sahne gayet güzeldi.
    --- spoiler ---
    anti kolonyalist öğeler içeren güzel bir film. daha sağlam ve çarpıcı bir film için (bkz: yağmuru bile)
  • ölüm en yakınımızdır, solumuzdadır ve bir kol mesafesindedir tarzında bir cümleyle yükselen kamera tekniklerini gerçekten sevdiğim güzel bir filmdi.
    juanın tabloya baktığında denizin sesini hissetmesi, müze ve sanat sorgulamaları, postkolonyal yaklasımlar ve çeviride de falan filan feşmekan geçmesi ayrı güldürdü.
    7/10
  • benim için film biraz zor ilerledi ama totalde güzeldi. filmi kısa veya uzun özetleyecek olursak:

    --- spoiler ---
    hali vakti yerinde ailenin çocuğu ama ne yaptığını bilmiyor, bir bilinmezlikle gidiyor kankasıyla müze soyuyor. bu arada tur rehberlerinden de öte eserlere, tarihine son derece hakim bu arkadaşlar. soygundan sonra yolda durduruluyorlar ve asker arama yapıyor, eserlerin ne olduğunu dahi bilmiyorlar, koleksiyoncu sanıp eyvallah diyorlar. sanırım burda da öyle bir soygun olsa, mesela konya'da mevlana müzesi'nden kur'an çalınsa valla kimse anlamaz. dedemden kaldı der, geçersin :) bunun gibi tespitler içeriyor film. aile ilişkileri de aynı gerçeklikte. nefret edilen kız kardeş aynı zamanda hep en çok yardım eden ve kollayandır mesela. ekürisinin hasta babası nedeniyle yaşadığı çelişki ayrı yandan ilerliyor bu arada. esas oğlanın çaldığı parçaları satacağı adamı araken denk geldiği kadınla geçirilen gece sonrası sanıyorsunuz ki kadın eserleri de çalıp kaçacak. hiç öyle olmuyor çünkü zavallının umrunda değil, eğlendiği geceyi kar sayıyor kendince. bu arada eserlere alıcı bulunamıyor. resmen adam kurtulamıyor, çaldığıyla kalıyor gibi bir durum gelişiyor ve sonrasında da zaten eserleri müzeye geri götürüyor, o derece acı bir durumda adam yani.
    --- spoiler ---

    iki arkadaşın hayatından alınan kesitsel bir çalışma gibi olmuş bence film. gael garcia bernal romantik komedi yapsa izlerim, o ayrı mevzu ama ne kadar subjektif de olsa, ben adamın oyununu gene beğendim. çekim kalitesi güzeldi. ölmeden önce izlenmesi gereken filmler arasına koyacak kadar iddialı değil ama sinema severlerin izlemesi gereken bir film.
  • yaptığımız her şeyi neden yaptığımızı merak eden bir adam ve arkadaşının hikayesi. sözlükteki genel kanının aksine ben çok beğendim. müze soygununu neden yaptıklarının belli olmaması nedeniyle (ki nedenlerin ne olabileceğine dair kesin olmasa da ipuçları verilmiş) eleştirilmiş film ancak illaki bir nedeni gözümüze sokmalarının ihtiyacını hissetmedim ben izlerken açıkçası. sadece olay akışını izlemek istedim. çünkü filmde bir kişinin bir şeyi neden yaptığını o kişi dışında kimse bilmez, hatta bazen kişinin kendisi de bilmez düşüncesi birkaç yerde vurgulanmıştı ve hayatta gördüğümüz veya başımıza gelen olaylara, bu olaylara dahil olan kişilere bakış açım bu düşünceyle örtüşüyor.

    filmin başında bazı eserlerin fotoğraflanması sahnesinden sonra gelen introda görülen tarihi eserler göz alıcı görüntülerdi. ayrıca soygunun hemen başında kocaman müzede iki kişi ve pür sessizlik beni direkt o ortama götürdü resmen. gael garcía bernal* ve leonardo ortizgris'in oyunculukları gayet iyiydi.

    müzeleri büyüleyici bulurum ve müze gezmeye bayılırım, özellikle de tek başıma. bazı insanlar müzeleri sıkıcı bulur ama ben gittiğim her şehirde ilgimi çeken alanlarda sergileri bulunan müzelere gitmeye çalışırım. dikkatle ve özenle tasnif edilmiş, sıralanmış ve etkileyici şekilde sergilenmiş objeleri görmek, onların geçmişten günümüze kaldığını ve kim bilir başlarından nasıl bir yolculuk geçtiğini düşünmek nefesimi keser. müze shoplar ve müzelerin kafeleri bile harika yerlerdir benim için. filmde bu konuyla ilgili de bir kısım vardı. bu heykeli kim ve neden yaptı, hiçbir zaman bilemeyeceğiz.

    bunlar dışında, filmde geçenler ve çekimler hakkında söyleyeceklerim daha önce söylenmiş zaten.
hesabın var mı? giriş yap