• demokratik hakkını kullanmış.

    ancak gençliğe hitabe, insanların nasıl yaşaması gerektiğini dikte eden bir metin değildir.

    bir devlet adamının milletine/halkına, gelecek nesillere yazdığı mektuptur. orhun anıtlarında kültigin de buna benzer cümleler kurmuştur 1500 yıl önce.

    sonuçta adam şerefli bir şekilde yaşa, en kötü şartlarda bile umudunu yitirme diyor.

    ahlaklı ya da ahlaksız olmaya veya şerefli olup olmamaya devlet karar veremez, atatürk hiç veremez.
  • gazi'nin 85 yıl önce yazdığı bir metin, bu ergen köşeli yazarın canını fena halde sıkmış. özellikle "hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler." cümlesine çok bozulduğunu tahmin ediyorum. yeni bir mümtaz'er türk basınında güneş gibi doğuyor sayın seyirciler...
  • bugünkü yazısında atatürk'ün gençliğe hitabesi kaldırılmalı diyen sözde darbe karşıtı. ama 12 eylül darbesinin getirdiği zorunlu din derslerine karşı çıkmamış gizli darbeci. bu ülkede zorunlu din derslerine karşı çıkmayanların hepsi darbecidir.
  • uluslararası ilişkiler mezunu olup, biyolojinin en ileri konularında atıp tutmaktan utanmayan yazar. kendisinin ensesinden tutup mikroskopta soğan zarını göstersem ne gördüğünü anlayamayacak kadar bilim cahili olduğu halde, hristiyan köktendincilerin pseudoscientific zırvalarının türkiye acentalığını yapan zat. babası kendini sosyolog sandığına göre evladının da kendisini biyolog sanması çok normal. richard dawkins çarpsın onu.
  • haber türk'te bir tartışma sırasında, ortaya, çağa damgasını vuracak bir aforizma boca eden überanime.

    akp'nin beyaz eşya sadakası üzerine tartışma;

    - akp insanların ihtiyaçlarını veriyor. örneğin siz atatürk ilkelerine öncelik veriyorsanız chp'ye oy verirseniz, bu tip ev eşyası ihtiyacınız varsa akp'ye oy verirsiniz. chp atatürk ilkeleri veriyor, akp çamaşır makinası, ne var ki bunda ?
    insanların önceliği açlık ise bunu doyuran kişiye oy verir, yok laiklik ise chp'ye. tamamen doğal bir olay.

    bu minvalli ettiği laflar karşısında, karşı cenahtan bir hatun kişi doğal olarak şu tespiti yaptı. "açlık seçim değildir, insanlar çamaşır makinasız yaşayabilir ama aç asla"

    işte aforizma burada geldi.

    "insanlar istediği zaman açlıktan kurtulabilir, gider bir iş bulur kendisine..."

    (bkz: hassiktir ya bunu ben neden düşünemedim)

    ufkum bir anda açıldı, teveyi kapattım, bir anda ortalık saf, bembeyaz, kesif bir ışıkla doldu. aydınlanmıştım.
  • pusuda bekleyen tonla savunucusu varmış. bu tiplere mustafa akyol kim desen türkücü der, konu ulusala ya da kemalizm'e dayanınca uykusundan kalkıyor cevap vermek için...
    şimdi ben bu adam hakkında bir giri girdim, benden önce de girmişler, sonrasında da giriyorlar ve çok ilginçtir ki onu eleştiren sözlük yazarlarına karşı başlık altında başka birtakım sözlük yazarları iğneleyici laflar söylüyorlar...

    yok kemalistmiş de, yok ulusalcıymış da, yok kişilik bozukluğuymuş da...

    lan mal mısınız siz? cidden söylüyorum bak, işiniz gücünüz yok mu sizin, pusuya mı yatıyosunuz?
    tamam, dediğin gibi adam liselidir, bilgi birikimi yetersizdir, olayı algılayamadan eleştiriyordur, zoruna da gitmiştir. adam milliyetçidir, atatürkçüdür; farkeder mi?
    neden fikrini bu yönde beyan eden tipleri küllen bir yaftalama çabasına giriyorsunuz?

    arkadaş sizin neden zorunuza gidiyor bu durum? kendiniz gibi düşünmeyen başka birini kabullenemiyor musunuz?

    şimdi bu yaftalarla hiçbir alakam olmadığı halde ben bu ulusalcı diye ezik bulduğun tipler hakkına konuşma gereksinimi hissettim...

    bu bir savaşsa, kemalist ya da ulusalcılar da bu savaşın bağnaz ve çağdışı tarafıysa (ki size göre öyle) siz de bu savaşı körükleyip "mala bak la mala" minvalinde oraya buraya çomak sokan mahallenin fesat piçisiniz, entel mentel de değilsiniz oğlum, taraf ya da radikal okumakla entel olunmuyor, iki artı iki beş...
  • bugünkü yazısıyla ne kadar hükümet yanlısı bir kendini bilmez olduğunu belli etmiştir.
    böylesi tabii ki kalkıp “muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!” cümlesini yanlış bulur.
    bilmez ki asil kanın ne olduğunu.

    bir de “memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler.” cümlesini yorumlamış. “dikkat edin, hükümet ülkeyi yabancılara satabilir” imasında bulunulduğunu iddia etmiş. e doğru demiş. şu anda yapılan bu değil mi zaten? en basit örneği üçüncü köprü ücretinin üç dolar olacağı açıklaması değil mi?? o köprüden new york'a mı geçiyoruz da 3 dolar vereceğiz? okyanus ötesindeki güçlerin ülkeyi amerikaya peşkeş çekmelerinden başka şey olmuyo bu aralar bu ülkede.

    o ergenekon dediğinin de atmasyon bir örgüt olduğunun farkında olmayan bir gazeteciden (?) nasıl bir yazı beklenirdi ki zaten?

    sen neden itiraz ettin ki şimdi atatürk'ün öngörülerine? adamın dedikleri teker teker çıkıyor işte.
  • benim bugüne kadar devlet televizyonu kanallarında denkgeldiğim en yetersiz program yöneticisi. (bkz: yüz yüze). ben bu seçilmiş insanın programını ilk seyrettiğimde o kadar zayıf, o kadar yetersiz bulmuştum ki "bu arkadaş ya paşa çocuğu ya da hocaefendi takımından" diye de düşünmüştüm ki sağolsun beni yanıltmadı.

    anladığım kadarıyla fethullah gülen cemaati içinde yetişmiş, ışık evlerindeki toplantılarda kendine dayatılanı bellemiş, bu süreçte sağlıklı bir fikir teatisinde bulunamadan sunulan tebliği karşı çıkmaksızın tam bir imanla tebellüğ etmiş ve yıllarca bu rutinle yetindiği için üst üste bindirilmiş katlardan oluşan ağır bir ezberi üstüne yedirmiş, bilgi bağlamında da ruhunu çarpıtılmış bir bilgiye teslim etmiş, tesellüm edilmiştir.

    bu nurlu insan yıllarca susmuş, dinlemiş, sabır içinde pişmiş ve tebliğde bulunacağı günleri hep özlemle içinde beklemiştir. günümüzde hocası hazır medyayı ele geçirmişken ve trt programları fethullahçılara tahsis edilmeye başlanmışken bu gülyanaklı arkadaşımıza da bir güzellik yapılmış ve trt 2'deki yüz yüze programı kendisine bağışlanmış, nihayetinde bizim eleman sabreden derviş hesabı muradına ermiştir. gencimiz bu sayede ışık dolu dimağıyla yıllar boyu edindiği nur kokulu bilgileri aleme yayabilme adına çıkar bir yol bulmuştur. allah razı olsun.

    böyle bir fırsat bulan kahramanımızın bu aşamada tek yapacağı iş de: piyasada mantar gibi dolanan kolormatik gözlüklü, yakasız gömlekli, ince sesli müritleri ya da fethullahçı yalakalığı da yapan şahsiyetsiz aközleri bulup karşısına oturturması ve onlara cemaat kuralları içinde tebliğde bulunması olmalı idi. lakin bilgisiyle ve görgüsüyle değil de amerikalı'lıların tavassutu ile böylesine fikir meydanlarına ulaşabilen mustafa'nın sonsuz özgüveni, ümit zileli gibi, ece temelkuran gibi akli insanların karşısına pervasızca çıkmasına sebep olmuştur.

    şimdi mustafa'nın bildiği ve bellediği ikili sistemde hep bir anlatıcı, yani bilen ve tebliğde bulunan abi ve ablalar, bir de onları huşu içinde sessizce dinleyen, goministçe sorular sormayan ve akıldan yoksun gibi duran saf bir cemaat olurdu. bunlar bireysel hareket etme yeteneğinden habersiz dinler, hımm derler ve ruhen demlenip huzura ererlerdi.

    halbuki akıl ile yol alan ve bilimin ışığı altında soluklanan ümit zileli ile ece temelkuran hiç de huşu içinde sessizce durmamış, bilakis açıklamaları ile mustafa'nın gerçek sandığı zırvaları bilgiye bulamış, hezeyanları gerçeğe dolamış, nur yüzlü cemaatçimizin kişisel dünyasını başına yıkmış ve gencimizin huzurunu bozmuşlardır. mustafa'nın ettiği her lafı ağzına tıkmış, o'nu fikirleri ile pataklamış ve bilgileri ile ayarlamışlardır. fikir ağacına her çıkışında zeminsiz bırakılıp dallara çarpa çarpa yere düşmesi, mustafa için pek hayra alamet olmamıştır.

    son olarak çarpıtılmış bilginin, doğru bilgi karşısındaki hezimetinin simgesidir bu şahıs. aslında hiçbir şey bilmediğini ömrü boyunca asla öğrenemeyecek olması da bence en büyük bahtsızlığıdır.
  • kürtaj hakkındaki yazısı tam manasıyla "ne yapacağımı bilmiyorum lan. bir yardım edin" feryadı.
    http://www.stargazete.com/…taj-meselesi/yazi-592133

    bir liberal olduğu için kürtaja "koyverin gitsin, kadının bedeni" demek istiyor ama öte tarafta destek çıkmakla vazifeli olduğu bir tayyip erdoğan / akp silueti var; üstelik babadan muhafazakâr... "dinen caiz de olabilir olmaya da bilir. katolikler şey diyor ama islam da şey diyor" diyerek bocalıyor.

    tipik ortayolcu bir tavırla boş yazısı boş bir kararla bitiyor: "ben kategorik olarak ne karşıyım ne de değilim. tartışalım."
    neyini tartışacak merak ettim. üçüncü bir şık mı var?
    mesela ceninin vücutta sindirilip bünyeye dahil edilmesi gibi.
  • kaleme aldığı 100 yazının doksan dokuzunda iktidar goygoyculuğu yapan mehmet altan'ın; akp ve cemaatin dönemsel menfaatine aykırı tek bir yazısına dahi tahammül edemeyen yandaş bir gazetedeki köşesinden bizlere demokrasi, ifade özgürlüğü dersi vermeye çalışan vasat muhafazakar.

    edit: imla
hesabın var mı? giriş yap