• norveçlilerin kullandığı bir deyimmiş, bilmiyordum.

    isveçte bir seminerde, ki katılmcıların çoğunluğu norveçliydi, sonlara doğru konuşmacı bu deyimi kullandı. işte o zor geçen yılın sonunda, tam yapacak birşey yok, iflası açıklamak üzereyken mustafa kemal gibi düşündük ve çaresiz bir durumdan onun türklerin kurtuluş savaşını organize ederkenki dehasından örnek alarak rasyonel düşünerek şirketi kurtardık dedi.

    ben 'oha' oldum tabii, bir facebook efsanesi daha gerçek çıktı dedim. ben bunları düşünürken norveçliler bir bir ayağa kalkıp alkışlamaya başladı. hepsi ayakta! içlerinden bir kaçı "yaşa atatürk!" diye bağırıyor, hem de türkçe! inanası gelmiyor insanın ama aralarından biri "ne mutlu türküm diyene!" diye bile gaza geldi.

    sonra aralarından biri beni işaret etti, bu da türk dedi. o noktada işler rayından çıktı, önce bana doğru alkışlamaya başladılar, gözleri dolu dolu, iyice gaza gelip beni aralarına aldılar havaya fırlatıyorlar. yaşasın türkler, yaşasın kuzu diye nağme atıyorlar. ben de hem heyecanla, hem gözlerim dolu dolu, şaşkınlık içinde olanları izliyorum.

    sonra uyanmışım.

    memleket meselelerinde mustafa kemal'in problemlere nasıl yaklaştığını düşünmek kimsenin aklına gelmiyor ama vayy norveçliler hastasıymış diye böbürleniyoruz.

    öyle bi acayip cahil milletiz ki, kelimelere dökmek mümkün değil.
  • prof. dr. ilknur güntürkün'ün bu sözü bir norveç konsolosundan öğrendiğini (bkz: senin adamın gol diyo) yazan bir kulllanıcıya cevap veren norveçlinin yorumunu tuttum:

    "to be quite honest, it sounds like someone has been trying to impress the natives by honouring their national hero. well within the job description of a norwegian ambassador to turkey."

    "çok dürüst olmak gerekirse; birileri bir halkın milli kahramanını şereflendirerek o halkı etkilemeye çalışıyor. bu da türkiye'deki norveç büyükelçisinin görev tanımına girer mi, girer."
  • internette yaptığım araştırmalara göre yanılmıyorsam ilk kez ilknur güntürkün kalipçi'nın norveççe'de var olduğunu iddia ettiği bir deyim. yazının ilgili kısmını buraya aktaralım:

    «...

    2003 de bir şey değişti mi?, 2004? hayır. 2004 de bir konferans veriyorum birden bir hanımefendi ayağa fırladı. dediki " ben norveçliyim ve şu anda norveç'te çok sık kullandığımız bir deyim var, bu deyimin anlamını anladım" dedi. hanımefendi "nedir o deyim " dedim. "norveççe'de "atatürk gibi düşünmek" deyimi var. çok sık kullanırız bu deyimi" "nerelerde kullanırsınız" dediğimde "hani bir problem veririz çöz diye o da tembellik eder çözmez. deriz ki ona bu problemin mutlaka çözümü var. birde atatürk gibi düşün ". o gün otelime geldim televizyonu açtım o kadar çok kişiye bir de atatürk gibi düşün dediğimi hatırlıyorumki galiba norveççe'den çok bizim dilimizin bu deyime fazlasıyla ihtiyacı var diye düşünmeden de edemedim.

    ...»

    lakin gerçekten böyle bir deyim var mı? bunu bulmak için ilk başta norveç wikipediasına girip araştırma yaptım. karşılaştığım sonuçların hiç birinde böyle bir deyimin varlığını kanıtlayacak bir bilgiye rastlamadım. ilgili linkler:

    http://no.wikipedia.org/…earch=atatürk&fulltext=søk
    http://no.wikipedia.org/…earch=atatyrk&fulltext=søk

    daha sonra internet üzerinden biraz araştırma yaptım sonuç yine olumsuzdu hatta böyle bir deyimin var olmadığını söyleyen bir norveçli bile vardı forumun birinde. forumdaki konuşmayı buraya kopyalıyorum:

    barış aslan - türkiye
    «dear everyone .... could any norwegian confirm that there is a saying in norway , think like ataturk .. or something like that...
    turkey's founder is mustafa kemal ataturk ...
    in which ways do you use this centence ?
    thanks for your help in advance.»

    hammer of thor - norveç
    «sorry,never heard of it,we have however a saying "sinna som en tyrk",means "angry as a turk":-)»

    barış aslan - türkiye
    «:)... hmmm thanks for the info .... but i'm gettin angry ... and when i get angry ...:p ...
    they always tell this that they have a saaying about ataturk ... i just wanna reallt know if it is real ...
    the angry thing ... well yeah .. there are a lot of crazy people over here that could do a hell of a lot of stuff ... i can confirm that very easily ...
    thanks again ...»

    kaynak: http://www.topix.net/…orld/norway/tm4e8b9vdaihlg040

    bu olanlardan çıkardığım sonuç böyle bir deyimin varolmadığı. umarım yanılıyorumdur çünkü bu deyim milli eğitim bakanlığının resmi sitesinde bile kendine yer bulmuş.
    http://uretim.meb.gov.tr/…tekhaber/s91/yazarlar.htm
  • ümit zileli'nin 10 kasım 2011'de cumhuriyet'teki köşe yazısında yer verdiği, yaklaşık on yıl önce yazdığı yazıda bahsettiği konu.

    "atatürk gibi düşünmek

    bugün 10 kasım...

    mustafa kemal’in ölümünün 73. yılı... bugün, tarihin ender yetiştirdiği en büyük devrimcilerden birine karşı yapılan en bayağısından saldırıları anlatmayı düşünüyordum. ancak okuyucudan gelen yığınla mesaj, yaklaşık 10 yıl önce yazdığım, dünyanın dört bir yanında yankılanan o yazımı anımsattı bana... bir okuyucum, “alçaklara en güzel yanıt budur” diyordu..

    - işte o yazı...

    ***

    tarih, 18 mayıs 2002... yer, italya’nın perugia kenti...

    genç türk işadamı utku oğuz, bilgisayarında kayıtlı son atatürk fotoğrafını projeksiyon makinesinin aydınlattığı duvara yansıtıp sözlerini tamamladı:

    - işte, anadolu aydınlanmasının temeli olan türk devrimi budur...

    perugia’nın önde gelen kişilerinin oluşturduğu felsefe ve tarih kulübü’nün üyeleri ve konuklar büyük bir coşkuyla alkışladılar genç adamı.

    genç adam da bir saatlik “1918-1939 arası türkiye ve atatürk reformları” konferansının gördüğü ilgiden mutlu, biraz da şaşkındı!.. kulübün başkan yardımcısı italyan dostu bir süre önce, “şu hayranı olduğun ve her karşılaşmamızda bana anlatıp durduğun atatürk’ü bizim kulüp üyelerine de anlatır mısın?” dediğinde hiç tereddütsüz kabul etmiş, ama böylesine yoğun bir ilgi ve heyecanla karşılanacağını düşünmemişti...

    ama utku oğuz için o 18 mayıs gecesini asla unutulmayacak kılan yorum, orada konuk olarak bulunan yaşlı bir norveçliden geldi:

    - norveç dilinde “mustafa kemal gibi düşünmek” diye bir deyim vardır... herhangi bir problem karşısında, çözümü imkânsız olduğu düşüncesiyle hemen kestirmeden teslim olma eğiliminde olan, ne yapıp edip bir çözüm üretmek için yaratıcılığını zorlama zahmetine katlanmak istemeyen ruh ve zihin tembeli kişilere söylenir bu söz... bu tip insanlara derhal, “hayır, yanılıyorsun, bu problemin mutlaka bir çözümü olmalı; biraz da mustafa kemal gibi düşün” deriz... ancak sizin bu geceki sunuşunuzdan sonra bu sözün arkasındaki anlamı çok daha derin bir şekilde kavramış durumdayım; bu güzel fotograflar eşliğinde yaptığınız sunuşunuz bana bu yaşımda bir şey daha öğretti; yani benim anadilim olan norveççeye yerleşmiş olan eski bir deyimin arkasındaki gerçek ve derin anlamı!.. size bunun için minnettarım...

    genç türk’ün gözleri yaşardı.. dünyanın bir başka ucundaki ülkenin anadiline bir deyim olarak yerleşmiş büyük devrimciyi bir kez daha minnet ve özlemle andı... yalnızca bir saatlik bir konferans olarak planlanan gece, ancak 19 mayıs’ın ilk saatlerinde sona erebildi. saatlerce süren tartışma ve yorumlar ise şu ortak yargıyla sonuçlandı:

    - atatürk devrimleri bütün ülkelere uygulanabilecek evrensel bir reçetedir... zira din ve etnik ayrım temellerine dayanmayan çağdaş devlet modeli ne kadar çok ülkede uygulanırsa, dünya o kadar daha huzur ve barış içinde bir yer olacaktır...

    genç adam gecenin sessizliğinde yürürken büyük bir iç sızısıyla “türk devrimini yıkmak için yola çıkan karşıdevrimciliğin ülkeyi sürüklediği bataklığı, başka çare yok diyerek imf’nin önünde boyun büken siyasetçileri” düşündü. sonra büyük bir heyecan ve coşkuyla yaşlı norveçlinin bu kölelik zincirini kırmak için müthiş bir formül sunduğunu anımsadı:

    - mustafa kemal gibi düşünmek!..

    ***

    internetteki posta kutuma, çok sevdiğim bir dostum tarafından gönderilen üç sayfalık bu “gerçek öyküyü” defalarca okudum...

    utku oğuz’u tanımıyorum... ama bu ülkede ve dünyanın dört bir yanında binlerce, on binlerce, yüz binlerce utku oğuz olduğunu biliyorum... nâzım’ın dediği gibi:

    - onlar ki toprakta karınca, suda balık, havada kuş kadar çokturlar...

    ve onlar “mustafa kemal gibi” düşünenlerdir... destanı yeniden yaratacak olan da yine onlardır... onlar mustafa kemal’in korkaklar ve karşıdevrimciler tarafından yok sayılan o güzelim “bursa nutku”nda sözünü ettiği gençliktir...

    onlar “türk devrimi”ni sonuca ulaştıracak, başı dik, tam bağımsız türkiye’yi kuracak olanlardır...

    - ve bilinmelidir ki, bu olacaklar çok yakındır!..

    http://www.hakimiyetimilliye.org/…-umit-zileli.html
  • forward maillerde de defalarca karşıma gelen, norveçcede böyle "mustafa kemal gibi düşünmek" şeklinde deyim olduğu bana bir internet efsanesi gibi geliyor, "utku oğuz" isimli bir iş adamına norveçli bir yaşlı adam demiş, norveç'te bulunmuş veya orda yaşayan, dile* hakim sözlükçüler konuya el atmalı. mustafa kemal gibi düşünmek google translate'de "tenke som mustafa kemal" gibi çevriliyor norveçceye. bu dildeki sayfalar arasında burdan bir sonuç çıkmadı, konuya dili bilenin bakması daha mantıklı.

    edit: meseleyi google'da aratırken "tenke som mustafa kemal" ve türevi olası ifadeleri norveçce sayfalarda, bir de tüm web'de ara dedim bu çıktı:

    (bkz: ilknur güntürkün kalıpçı/@aethewulf)
  • bir ders için atatürkle ilgili bir araştırma yapmıştım dönem sonu ödevi olarak ve adı geçen kadın ve adı geçen hikaye de gözüme çarpmıştı. ordan bir kesit:

    ana-akım atatürkçülüğün son zamanlarda fikirleri araştırıldığında, atatürk’ün büyüklüğünün coğrafya bazında genişlediği; yani sadece sözkonusu olan ülke olarak türkiye değil tüm ülkelerde büyüklüğünün kabul edildiği düşüncesi göze çarpıyor. bu durum sadece “atatürk tüm dünyada gelmiş geçmiş en iyi liderlerden biridir” çizgisindeki tok açıklamalar şeklinde değil, aynı zamanda bazı ‘kanıtlar’ sayesinde ortaya konuyor. bunlardan bir tanesi, emin çölaşan’ın çin ve atatürk başlıklı yazısı. yazıda bahsedilen çinli prof. dr. hu zhenhua’nın atatürk kültür dil ve tarih kurumu’nun düzenlediği atatürk kongresi’nde yaptığı konuşmayı şöyle özetlemiş çölaşan: “çin’de mustafa kemal atatürk’ü bilmeyen lise öğrencisi hemen hemen hiç yoktur. çünkü bizim ülkemizde yıllardan beri lisede mecburi ders kitabı olarak okutulan ‘yakınçağ ve çağdaş dünya tarihi’ kitabı, mustafa kemal ve onun önderliğindeki türk devrimini de içermektedir.” (çölaşan, 2004) dilerseniz bir başka örnek daha verelim ve ikisini birden açıklayalım. ilknur güntürkün kalıpçı , içimizden biri: atatürk isimli konuşmasında, norveç’te başından geçen bir olayı anlatıyor: “2004’te bir konferans veriyorum, birden bir hanımefendi ayağa fırladı. dedi ki “ben norveçliyim ve şu anda norveç’te çok sık kullandığımız bir deyim var, bu deyimin anlamını anladım” dedi. hanımefendi “nedir o deyim” dedim. “norveççe’de “atatürk gibi düşünmek” deyimi var. çok sık kullanırız bu deyimi.” ”nerelerde kullanırsınız” dediğimde “hani bir problem veririz çöz diye o da tembellik eder çözmez. deriz ki ona bu problemin mutlaka çözümü var. bir de atatürk gibi düşün.”

    özellikle millet-devletlerle birlikte gelen, kendi milletini sevip, şart olmamakla birlikte diğer milletleri pek sevmemek özelliğiyle, bir ‘milli’ konuda o milletten olmayan
    birisinin olumlu bir şeyler söylemesi bir nevi ‘kanıt’ değeri taşıyor. emin çölaşan’ın atatürk’ün çin’de milyonlarca insana öğretilmesinden gurur duyduğu açık. aynı şekilde kalıpçı’nın bahsettiği olayın da birçok atatürkçünün göğsünü kabarttığı. öyle ki, bir çok yerde kalıpçı ismiyle karşılaşmanız mümkün. (sabancı üniversitesi haber gurupları, ankara üniversitesi atatürkçü düşünce topluluğunun internet yayınları, kemalist.org, kemalistler.net gibi siteler vs.)

    burada dikkat edilmesi gereken iki tane nokta var. birincisi yaptığım küçük çaplı bir soruşturma ve ulaştığım sonuçla alakalı. norveççedeki bu deyim ilgimi çekti ve okuldan ulaşabildiğim norveçlilere sordum gerçekten bu şekilde ve ‘çok sık kullanılan’ bir deyim var mı norveç’te diye. iki kişiye sordum ve ikisi de hiç duymadıklarını söyledi. daha da meraklandım ve etraflarındaki norveçli insanlara sormalarını istedim ve sonuç aynı: hiçbiri duymamış böyle bir deyimi. sonuç olarak, tam anlamıyla yalan olmasa da bilerek veya bilmeyerek çarpıtma sözkonusu. bunu deyimden bahseden kadın mı yaptı yoksa kalıpçı’nın mı yaptı bilemeyiz ama asıl önemli olan kalıpçı’nın ve hikayeyi büyük bir ilgiyle dinleyenlerin ‘duymak istedikleri’nin bu olması. birkaç saatte yapılabilecek küçük bir araştırma bu işi meslek edinmiş birisi için hiçbir şey olması lazım gelirken kalıpçı duymak istediğini duyduğundan gerisini pek önemsememiş. buradan, kalıpçı’nın asıl mesleğinin “atatürk’ü araştırmak” değil, “atatürk’ü yüceltmek” olduğu sonucuna varmakta bir sakınca görmüyorum. buna ek olarak, birçok yerde, profesör olmadığı halde, kalıpçı’nın adının önüne ‘prof.’ ibaresi eklendiğini gördüm ki bu da dinleyici/okuyucu kitlesinin gerçekten ne istediği ile ilgili önemli ipuçları veriyor: bir ‘uzman’dan atatürk’ün büyüklüğüyle ilgili ‘gerçekler’.

    dikkat edilmesi gereken ikinci nokta ise her iki örneği de kapsıyor. bu deyimi sorduğum kişilerden bir tanesi böyle bir deyimi hiç duymadığını ama atatürk’ü bildiğini, norveç’te de birçok insanın bildiğini düşündüğünü söyledi. norveç’teki birçok insanın atatürk’ü bilmesinin sebebi de aşağı yukarı çin’deki birçok insanın atatürk’ü bilmesiyle aynı: dünya tarihi kapsamında görülen dersler. atatürk’ün diğer ülkelerdeki ‘olumlu’ imajından yukarıda bahsetmiştik ama bu imajın türkiye’deki atatürkçülük kültürüyle veya yashin’in deyimiyle ‘atatürk fetişizmi’ ile asla karıştırılmaması gerekir.
    sonuç olarak, türkiye’de bir başka ülkenin liderinin bilinmesi için, olumlu veya olumsuz, gerçekten önemli bir lider olması gerekiyor. ne var ki, bazı ülkeler için durum böyle değil ve zorunlu eğitimin yine zorunlu bir kısmı, türkiye’yi de kapsayan yakın çağ dünya tarihine ayrılıyor. dolayısıyla, kendi eğitim sistemimizin yol açtığı
    bilinme-büyüklük doğru orantısının her kültürde aynı anlama geldiğini düşünmek bir hata ve yanılgı olur.
  • büyük bir yüzdelik dilimimiz önce unuttuğu, unutturulduğu en önemli eylem olan düşünmeyi yeniden öğrenmesi lazım...
    sonra düşünebilme safhasını tamamladıktan sonra mustafa kemal gibi düşünse zaten biz çoktan muhassır medeniyetler seviyesine belirleyen olacağımızdan eminim.
  • norveclilerin veya ısveclilerin haberi bile olmayan, kendini degerli saymak icin sehir efsanelerine ve baska uluslarin sahte hayraanlik hikayelerine ihtiyac duyan hastalikli bireylerin uydurdugu deyimdir.

    http://www.bncn.org/…tasozu-hangi-ulke-norvec-isvec

    http://forum.wordreference.com/…ke-ataturk.1260116/

    ataturk'un muthis bir stratejist, asker, devlet adami ve onder olmasi niye bize yetmiyor anlamiyorum. neden illa boyle gerizekali hikayelerle bu liderin buyuklugunu sulandirmak istiyoruz (ve basariyoruz da)?
  • geçen gün bir toplantı ortamında kulağıma çalınan ve gulmemek için kendimi zor tuttugum sözde norveç deyimi.
  • google translate üzerinde bir gurup gerzek sayesinde neredeyse tüm dillerde aptal gibi düşünmek olarak çevrilmiş cümledir.
hesabın var mı? giriş yap