• inşaat sektöründe hizmet verenleri bazen*mimarları üzer.
    çalıştığım inşaat şirketi birçok işin müteahhitliğini yapıyor. haliyle şirketin mimarlık, satın alma vs gibi çeşitli bölümleri var. şu sıralar yürüyen iş için yapılan toplantıda özel bir malzeme üstüne farklı yorumlar çıkar.

    mimar: şimdi projede görülen çatı penceresi*için şeffaf cam yazılmış ama orda şeffaf cam kullanmak hiç doğru değil.
    satın alma: neden?
    mimar: çünkü ışığı direkt almış oluruz ve güneş belli saatlerde çok rahatsız eder.
    satın alma: taahhütte ne yazıyordu?
    mimar: açık bırakılmış orası, belli değil.
    satın alma: peki şeffaf cam, önerdiğin diğer malzemeden ucuz mu?
    mimar: evet, çok ucuz.
    satın alma: o zaman tartışmaya gerek yok, şeffaf yapalım.
    mimar: iyi de, burada yazın sıcaklık 55-60 derecelerde, bu ışıklıktan gelen ısı yer yer bizim havalandırmamıza bile zarar verebilir. bina bitince, müşteri rahatsız olup bize gelmez mi?
    satın alma: bak güzelim(burada biraz laubalileşerek ve elini koltuğun arkasına atarak) sana tüccar ağzıyla konuşayım. o binada sen mi yaşayacaksın/gezeceksin?
    ---gülüşmeler---

    sanırım içinde yaşamayacağımız veya gezmeyeceğimiz binaların içine sıçma hakkımız var. ben bugün bunu öğrendim.
  • üllkemizde sanılıyor ki bunlar bir binayı, arsadan alıp sıfırdan tek başlarına kendileri inşa ediyor. eğitimsiz oldukları için de sövüyor. mutlaka inşaat mühendisi olmaları lazım falan diyor. aa be güzel arkadaşım inşaat mühendisi olan adam mezun olurken rüşvet vermeyeceğim, maliyeti ne olursa olsun hep sağsağlam binalar yapacağım diye yemin mi ediyor? anasının bacısının üstüne el mi basıyor? bu kadar aptal bir mantık olabilir mi lan?

    arkadaşım sorun müteahhitte de var. ama bu sorun vicdan sorunu. başka bir şey değil. ister 3 üniversite bitirsin, ister ilkokul mezunu olsun vicdan olmadıktan sonra bi bok olmaz o insandan. ben dünyanın en yavşağı olan mimar da gördüm, "babam bana her zaman doğru iş yap" demişti diyen, dürüst, vicdanlı, belki "iyi bir" mühendis kadar olmasa da gayet teknik bilgi ile dolu ilkokul mezunu kalıpçı da gördüm bu sektörde. hangisine güvenirsin deseler yemin ediyorum kalıpçıya güvenirim ben.

    bizim ülkenin temelde en büyük sorunu insanların hep sonuca bakmasıdır. her konuda. fiks. istisnasız. mutlaka sonuça bakarız. sebepleri sorgulamak yoktur. kaderciliğin dezavantajları bunlar. her konuda böyleyiz ama.

    bina yıkıldı mı? he müteahhitten abi. ya mına koyim zemin etüdünü müteahhit mi yapıyor lan? alakası bile yok heriflerin bunlar. yapı denetimler bok gibi para kazanıyorlar. 4 katlı sikindirik bir binadan bile 10bin tlye yakın para kaldırıyorlar. peki inşaata kontrole gelen kaç yapı denetim firması var türkiyede? ben rakam veremem ama oran veririm gönül rahatlığı ile. 100de 20 olduğunu sanmıyorum.
    aha 2017 de her binaya enerji sınıflandırması yapılacak. yeni kanun var. artık binalarda dış kolon ve kirişlere falan yalıtım zorunlu. kat aralarında yalıtım zorunlu. peki bu ülkede ne yapılıyor söyleyeyim mi?
    yapı denetimler müteahhitlere akıl veriyor, abi 1 kolonun 1 kirişin yalıtımını yapın fotoğrafını çekin, bize verin o fotoyu biz hallederiz gerisini sen dert etme. o ilkokul mezunu adam bunu nasıl akıl etsin? bu aklı bizzat verenler zaten asıl işi denetleyenler, belediyeler. gidin bakın sokağınızdaki inşaatlara, tek bir kolonun, sütunun üzerinde mavi, pembe vs bi yalıtım malzemesi vardır.

    tus imzası diye bir şey var lan bu ülkede. bir mimar ya da mühendis teknik uygulama sorumluluğunu üzerine alıyor metre kare başına 1-2tlden imzalarını satıyoırlar. bu bir türkiye geleneğidir. müteahhitle ne alakası var? müteahhit mi gelme kardeşim diyor? yemin ediyorum 100de 20 müteahhitin haberi bile yoktur bu imzadan. bürokraside geçiştirilir. o imzayı atan mimar ile mühendis siksen gelmez zaten. gelse isteyeceği parayı 5 katına çıkartır ki öyle bir uygulama var mı bu ülkede bilmiyorum. bugün teknik uygulama sorumluluğunu üzerine alan 100binlerce mimar ya da mühendis imza attıkları yapıların yerlerini bile bilmez. ee hani senin teori sıçmadı mı? hani mimar ile mühendisler müteahhit olsaycı çok über süper binalar yapılırdı? çok vicdanlılar değil mi?

    dökülen betonun, döşenen demirin numunelerini alıp inşaatın yanına koyarlar mesela. kontrol firmasını çağırmana rağmen 1 hafta gelmez. sen numuneyi korumak için didinirsin. ondan sonraki süreç de allah kerim zaten. gerçekten denetleniyor mu belli değil (ben hiç sanmıyorum, kim uğraşcak o kadar şeyle)

    ne demiştik? zemin etüdü yapılıyor falan filan. diyor ki burada 4 kat imar izni var. sadece 1 ada yanda bulunan 10 metre ötedeki parselde ise 15 kat imar izni var. neden? müteahhit mi veriyor kardeşim izni? nerede belediye lan? hani? nasıl verirsin arkadaş? 1 tane daire rüşvete fit olan belediyeler var (akp,chp, anap, dyp, dsp farketmiyor)

    biraz uyanık olun uyanık. hadi 99 depreminde öncesinde eyvallah, denetim firmaları olmadığı için müteahhitler neredeyse tek yetkili imiş ülkede. betonu bile kendileri karıyormuş. o zaman sorumlu olsunlar tamam ama 99 dan sonra bu işler değişti. sırf parayı onlar götürüyor diye aha sorumlu müteahhit! he canım öyle. tek başına yapıyor adam zaten her şeyi. sen devlet olarak biraz sıkı durmayı becerebilsen, (yandaşlara dahil) göt ister rüşvetle bunları atlamak göt.

    ben inşaat sektöründe çalışıyorum ve bu sektör dibine kadar pis. parayı kepçe ile cukkalamalarını saymazsak müteahhit suçlulukta 100de 20 yi geçmez bence.
  • yaklaşık 20 tane sözüm ona meslek olan müteahhitliği icra eden adamla görüştüm. izlenimlerim.

    1. söyledikleri her şey yalan. hesap konusunda hep abartı. inşaat dediğin brüt yaşam alanının ort. inşaat maliyetiyle çarpımıdır. bu adam hesap yaparken çatıya koyacağı plywood'u da ekler. temeli de ekler. perde betonu da ekler. istinat duvarını da ekler. ananızın amı gibi para çıkartır. 3 katlı 100 m2 evi minimum 750.000'e mal edeceğini söyledi bir herif yemin ederek.

    2. vereceği bir şey olduğu zaman tüm rakamlar yine yalan, her şey eksik. size küçük ev kaktırmak için 3 katlı evin merdiven boşluğunu 30 metrekare çıkaran adam gördünüz mü? ben gördüm.

    3. fifti-fifti diye bir yarakla başlar hepsi konuşmaya, sanki allah'ın kanunuymuş gibi. 50% ne amına koyim dağ başında çorum'da mı ev yaptırıyoruz. ataşehirdeyim ataşehirde. rant denen bir şey var.

    4. pazarlık yapmaya başladığınızda direk "ama sen çok metrekare alıyorsun" diye girişirler. orospu çocuğuna 5 ayda herşey düştükten sonra net 150.000 para kazandırıyorum herif bana "senin evler daha çok ediyor" diyor. utanmazdırlar.

    5. enayi sikmeye alışmışlardır. nerede yaşlı, okuma yazması olmayan, köylüsü, din kardeşi varsa kulağının arkasına kadar sikmişlerdir, bu düzenin de böyle devam edeceğini öngörürler. ayda 50k'dan az getirisi olan işe girmiyor adamlar, ki bu adamlar aynı anda 3 inşaat yapıyorlar ortalama. ayda 150k getirisi olan cahil çok ama çok tehlikeli oluyor.

    6. yaptıkları işin çok zor bir şey olduğunu iddia ederler. amele başında durup, sgk'sını bile yatırmadığın adamı azarlamanın çok zor bir şey olduğunu ciddi ciddi anlatmaya çalışırlar size. emek sömürüsünün ete kemiğe bürünmüş halidir bu herifler. sabah namazıyla başlattığı işçinin, yer altındaki madencinin, okyanus ortasındaki gemicinin daha fazla emek harcadığını kabul etmezler.

    7. "ben sermaye koyuyorum, risk alıyorum" derler ama öncelikle işi tamamen risksiz yerlerde yaparlar (inşaat bitmeden satılmayan daire kalmıyor burada) ve de ödemelerini hep vadeli yaparlar, en ufak bir problemde arkaya iterler olan aradaki adamlara olur.

    8. istisnasız hepsi "kendi dairem gibi yapıcam" derler yapmazlar. zaten yapmasınlar, hepsi kitsch amk. adını bile söyleyemedikleri alucobond (alükomb, alikobal, alikomut vb. esasında alüminyum kompozit'in en bilinen markası) dayarlar tüm eve. 4. sınıf plaza yaşamında bulursunuz kendinizi.

    9. hepsi vokal, hepsi partizan. zaten çoğu akp'li ama müşteriye göre çaktırıp çaktırmama arasında gidiyorlar. canları cehenneme. fakirken ağızlarından 1 kelam çıkmazken anca kendilerini finansal olarak sağlama alınca ortaya çıkan ezikler bunlar.

    haklarındaki nefretim bu kadar. işin acı yanı ise bunları çalışır kılanlar ayda 3-5 bin lira kazanan mimar ve mühendisler. eğitimli kitle destek olmasa bu kara cahiller bu kadar palazlanamazdı. sizin de aldığınız eğitime sıçayım ibne mimarlar, mühendisler. (bkz: don't feed the troll)
  • dogu karadenizlilerin ata sporu
  • bu muteahhit kisilerine, isinizi iyi yapmadilarsa, söyle bir fikrayla ayar verebilirsiniz;

    cennet ve cehennemdeki insanlarin ortak kullanimi icin bir köprü yapilacaktir. koprunun yarisini cennettekilerin diger yarisini da cehennemdekilerin yapmasina karar verilir.

    aradan bir muddet gecer. cehennemdekiler gerçekten hizli calisip koprunun yarisini cabucak bitirirler. diger taraftan ise, cennettekilerin yapmasi gereken kismin insaati oldugu gibi durmaktadir, hic ilerlememistir bile.

    cehennemdekiler "e hani biz bitirdik siz baslamamisiniz bile böyle is mi olur" diye sikayet ederler. cennettekiler mahcup bir cevap gelir, " ne yapalim, yapamadik aramizda hic muteahhit yok ki."
  • dün bir tanesi ile diyalog kurmak zorunda kaldığım insan türü.

    2 gün önce akşam kliniğe 3 aylık bi' rottweiler yavrusu bırakılmış kusma ve halsizlik şikayeti ile. ben yoktum ama bırakıldığından ve muayenesinin yapıldığından haberim vardı. dün sabah kliniğe gittiğimde bir de ben genel muayenesini yaptım. her şey normaldi yalnızca hastalığından dolayı hayvan doğal olarak mutsuz görünüyor ve yatıyordu. yarım saat sonra yavruyu bırakan kişi arayıp durumunu sordu. genel sağlık durumunun iyi olduğu bilgisini aktardım. tahmin ettiğim gibi öğlen adam geldi. kendisi 32-33 yaşlarında çember sakallı kabaca bir tip. yanında 18-19 yaşlarında bir kız var. girdiler içeri. burdan sonrasını diyalog halinde anlatsam daha iyi olur.

    müteahhit: bu ne yaa, bu oda çok havasız hayvan boğulcak açsanıza camı çerçeveyi.

    evilchuckk: içeride yeterli oksijen var beyefendi ayrıca hava akımı oluşmaması lazım hayvan kendini toparlayana kadar, malum havalar da soğuk.

    m: e bu hayvan niye yatıyor hani genel durumu iyiydi?

    ec: hayvanın vücut sıcaklığı, oskültasyon ve solunum-nabız değerlerine göre durumunu aktardım ki zaten onlara göre yorum yapılır. ayakta ya da yatıyor olmasına göre değil.

    m: ya bu hayvan niye böyle oldu, daha yeni sevgilime hediye aldım, dün de konuştuk burdaki kişiyle ama kesin bi' sonuç söylenmedi ya.

    ec: aşıları yapılmamış olabilir, hayvan 3 aylık ve maternal antikorlar çoktan etkisini kaybetmiş durumda. bundan dolayı viral hastalıklara maruz kalmış olabilir ama hafif bir diyare dışında bir bulgusu yok henüz. ayrıca size muhtemelen hayvanın aşılı olduğunu söylemişlerdir fakat bundan emin olamayız.

    m: herkes şerefsiz ya, kesin yalan söylemiştir.

    o sırada adamın telefonu çaldı. açtı ve önce kibar kibar işin daha bitmediğini, bitince parayı vereceğini söyledi. daha sonra 'sen kimsin lan, gel ofise o paranın 2 katını verip seni ezicem'ler havada uçuştu. o sırada kız arkadaşı selfie çekmekle meşgul. adam telefonu kapattı.

    ec: hayırdır bi' sorun mu var?

    m: mimar ya, geçen gün 1-2 saat bi' şey çizdi utanmadan 500 lira istedi ben de ibneliğine vermiyorum parasını, yoksa 500 lira para değil.

    ec: 1-2 saatlik işse 500 değil 100 liraya bile çizmek için can atar insanlar ya. tabii önce o programı öğrenmek ve 1-2 saatte yapabilecek pratikliğe ulaşmak için aylarını harcamaları gerek.

    m: ya bilader sorun ne biliyor musun, bana sanki paranın üstüne yatacak bir tipmişim gibi davranmaları. yerim belli yurdum belli, beni antalya'nın yarısı tanır ama hala beni arayıp böyle 500 liralarını istemeleri deli ediyor beni. zorla öldürtcekler kendilerini bana. kimsiniz lan siz benden para istiyorsunuz.

    ec: ...

    diyaloğun bundan sonrasının bir önemi yok. bir insanın sıfır bilgi ile bu kadar fikir sahibi olması ise bence tehlikeli. eğitim şart..
  • araba tercihlerinin evrimi -özellikle küçük şehirlerde- aşağıdaki gibidir.

    - manda kasa mercedes
    - balina kasa mercedes
    - bmw x5
    - audi a7
    - audi s8

    görüyorsunuz kelimeler kısalıyor, rakamlar ekleniyor, rakamlar gittikçe büyüyor. neymiş, gelişen bir meslekmiş müteahhitlik. bir de audi'ye kadar olan arabalar siyahtı, audi ile beyazlandı. aklandılar da galiba zaman içinde. bu işte bir nur var ama?
  • insan canını zerre umursamayan varlıklardır. istisnaları tenzih ederim ama geneli şerefsizdir bu meslek grubuna ait insanların. affına sığınıyorum, böyle şeyler yazmak istemezdim lakin sinirden patlayacağım.

    dedem derdi ki "3 insanı sorgusuz cehenneme almışlar: müteahhit, avukat ve politikacı." diğerlerini bilmem de bugün muhatap olduğum müteahhitin yalandan, yolsuzluktam cehennemi boylayacağı kesin.

    2 yan binamız yıkılıyor. yapılar bitişik nizam. öncelikle prosedürlerden bahsedeyim, yabancı olabilirsin. bitişik nizam yapılarda kompresörle yıkım yapılır. ki bu yapılar istanbulda ve 99 öncesi yapılmışsa mutlak şart bu. eğer bu durum da aşırı rahatsızlık ve zarar veriyorsa insan gücüyle yıkım yapılır. ki bu yöntem biraz daha uzun sürüyor. ekskavatör hafriyat için kullanılan alet. bu tip yıkımlarda sadece zemin katı alabilir. 2. kat yıkımı yapılırken ekskavatör sokmak yasak.

    1 ay önce başladı yıkım. bir gün bir sarsıntıyla uyandım ki aman ya rabbim. dedim ki geldi deprem, biz gidiyoruz; abdestli miyim falan diye düşünüyorum. 5-10 saniyeye aydım duruma. ekskavatör getirdiler galiba diye bakmaya gittim. bir baksam adamlar kompresörle yıkım yapıyor. ben de hadi biraz sabredelim de hemen bitiversin diye hiçbir şey demedim.

    o günün öğleninde de annemin korkudan ödü kopmuş. ailedeki tüm mimar, inşaat mühendisi ve hukukçuları arayıp danışmış. belediyeyi, beyaz masayı ayağa kaldırmış. 3-4 gün bu mevzu böyle devam etti. annem de bıkmadan usanmadan her gün yarım saat yetkili(!) kişilerle görüştü durdu. nihayetinde belediye usanmış olacak ki, arsa sahibiyle iletişime geçmiş. adam 1 hafta sonra geldi özür diledi. biz de hayvan değiliz elbette, nezaketine teşekkürle yanıt verdik. insan gücüyle yıkım mümkünse daha iyi olur dedik gönderdik.

    bu olaydan sonra insan gücüyle yıkıma başlandı. tek şikayet bizden değilmiş, bitişik nizamdaki daireler de şikayet etmişler. belediye kompresörü de yasaklamış. bir de bitişik nizamdaki yapı -ki bu bizim de bitişiğimizdeki oluyor- da gayet kötü durumdaymış.

    her neyse. insan gücüyle yıkım yapılırken gayet rahattık. 2 hafta böyle devam ettiler. bugün de 1 hafta kalmış, okula gitmeyeyim evde proje teslimine çalışayım dedim. hay tükürdüklerim bir başladılar. allalalalalalala hulk geldi allalalalalalalala diyerek fırladım. kompresörün yasaklandığı yere ekskavatör sokmuş hayvan müteahhit. bir de bizim bitişiktekinin duvarına girmesin mi. bildiğin bir 10 metrekare kadar yıkılmış. içeride de çocuk varmış, ailesi zor kurtarmış. kavga dövüş bilmem neyi görünce gittim belediyeyi aradım. ama malumatın, belediye çalışanları da her şeyi mübalağa sanıyor. adam bana "yok ya yoktur bi şey" dedi. "olm manyak mısın lan? makamına mevkine tüküreyim, eşek kadar ekskavatör! kepçe lan kepçe!" diyemedim içimde kaldı. kaç kat var diyor. 4 diyorum. 1 kattır o diyor. "siz birilerini bir gönderin bir zahmet dedim" kapattım.

    1 saat bekledim ne gelen ne giden. muhatap olmayayım diyorum zorla ediyorlar. indim aşağı. yarısını yıkmışlar. mühendis sordum geldi biri. mühendis değilmiş, müteahhit. mühendis yok. nerede diyorum gelecek diyor. yapının yarısı yıkılıyor bu muameleyle yıkılıyor ve mühendis yok ortada. "bunun cezasını biliyorsunuz değil mi?" dedim geveledi. neyse başladım anlatıyorum böyle böyle, şöyle şöyle şunu yapamazsınız yasak bilmem ne. adam "ya tamam da yaptık bi kere artık bırakın da 15 dakikada yıkıverelim" dedi. dehşete düştüm. adamın evine girmiş, duvarını yıkmış dediğine bak. karşılayacakmış zararı. mevzunun para olduğunu düşünüyor. çünkü dini imanı para.*

    "tamam tamam ya sen anlattın tamam bi yıkalım da kurtulalım 2 ay çekicen mi bu gürültüyü"
    "ya sen nereden biliyosun ki"
    "ya tamam bak mimar olucan sen de yarın bir gün bunlarla karşılaşıcaksın sana da böyle yapsalar hoşuna gider mi"*
    "bizim evin yanını da yıkıyolar. vitrindeki bardaklar düşüyo da gidip bir şey demiyorum çünkü benim de başıma geliyor." "e siz başka bir yerde aynısını yapıyorsunuz ki o yüzden ağzınızı açmıyorsunuz" dedim. gülüyor utanmadan. yan arsanın müteahhiti de gelmiş; "abla ya bi izin verin de bizim iş de çabuklaşsın". koyun can derdinde, kasap et.

    neyse ütüledim kafanı susercım. velhasılkelam bir baksam pislik adam insan çalışamasın diye duvar-döşeme-duvar-döşeme değil de döşeme-döşeme-döşeme yıkmış. artık yine kaldı ekskavatöre. izin ver de yıkalım diyor. birden ortamın ruhsat memuru oluverdim iyi mi. "yıkın ama ben bunu yanınıza bırakmam. umarım ceza da size emsal olsun umarım akıllanırsınız başkalarına yapmazsınız bunu" dedim; çektim fotoğrafları, videoyu. abla yıkın dedi diye koştu. başladılar yıkıma. şimdi 2 saattir aramadığım yer kalmadı. fotoğraf video her şeyi attım. adamın ceza makbuzunu görene kadar bırakmıcam da yakasını. hayvan herif birden yapıverelim dönüşü olmayınca oldu bittiye getiririz diye düşünüyor. ne nizam dinleyen var ne insanı düşünen. utanmasa, yan dairede çocuk ölse doğurtup verir telafi ederim diyecek şerefsiz.
  • öncelikle (bkz: #39030320)

    sevgili susercım. bakınızdaki entryde bir müteahhitin insan canıyla nasıl oynadığına dair küçük bir kesit var. diyeceksin ki, "neresi küçük! paragraf paragraf döşemişsin!" az bile az. daha ne haltlar yiyorlar bir bilsen.

    bu entryi yazma sebebim ise yukarıdaki olay entrysindeki mevzuyla kafayı bozmuş olmam. bu entryi de süreç entrysi olarak sürekli editleyeceğim ki, ülkenin her yerinde aynı halt yeniyor, sonuç emsal teşkil etsin. bakalım ayine-i devran ne suret gösterecek.

    şimdi gelecek olursak; entry yazıldığı gün belediye ekipleri ancak 4 saat sonra gelmişler. o sırada evde olmadığım için şahit olamadım ama 1. dereceden bir tanığın ağzından dinlediğime göre; müteahhit "abi ekmek musaf çarpsın ki kepçe getirmedim." demiş ve yetkililer(!) de inanıp gitmişler. adamın yemini tüm şikayetlerden üstün tutulabiliyor. 2 gün hazmedemedim, nasıl iş bu diye dolaştım ortalarda. aklım hafsalam almıyor suser. gerçi bu ülkede yaşamama rağmen hala böyle şeylere şaşırıyor olmam da benim saflığım olsa gerek.

    o günden beri belediyeden konuşmadığım insan kalmadı. ancak dinlenmedim, geçiştirildim. nihayet araya birilerini soktum-ki bu fırsat en başta da elimde olduğu halde kullanmak istemiyordum, ama bunu suratlarına çarpmak için bu yola başvurmak zorunda kaldım- en yetkililerine(!) ulaştım. "günlerdir aramadığım yer kalmadı, ancak birilerinin ismini verince muhatap alınıyorum. siz halkı sınıf sınıf ayırıp ona göre hizmet veriyorsunuz demek ki." dediğimde "yok hanımefendi ne demek o, olur mu öyle şey" diyerek nihayet harekete geçtiler. etütler sonucu yan binanın aşırı hasar aldığı tespit edildi, tahliye edildi. ben bunları söylemesem hatta bırak, araya sokacak birileri olmasa insanlar ölüp gidebilirmiş demek ki. inanın tiksiniyorum bu ülkede yaşamaktan.

    bu arada hala ekskavatör yıkımına ceza gelmedi, üstüne üstelik "yok'muş' öyle bir şey" cümlelerini işitti bu kulaklar. fotoğraf var, video var diyorum tekrar "ekskavatör yokmuş" diyor geri zekâlı. 8 kere "fotoğraf ve video var, mail atayım" dedikten sonra mailimi okumaya ikna ettim bir başka yetkilinin zat-ı şahanelerini. attım maili, 3 iş günü içerisinde ceza makbuzunun kopyasını ekte mail atmazsanız mevzu da süreç de bir üst makamda dedim. dün 3. gün bitti ve atmadılar. hatta cevap bile atmadılar. neden? çünkü bu maili attığım kişiye o titri yüksek tanıdığın ismini vermemiştim. niye dinlesin, halk kim ki? neyse, sonuç olarak şimdi onlar düşünsün!1!!!!111! hatta sevindim bile diyebilirim. burunlarından temiz bir getireyim de, belediye de akıllansın. bu usulsüzlüğün peşini bırakırsam bana da saltın demesinler. hadi bakalım el mi yaman bey mi yaman.

    iyi bir çocuk olursak, belki bu entryde ceza makbuzunun httpsini görebiliriz. haydi hepimize kolay gele.
  • mö 2000'li yıllarda yaşasalardı büyük çoğunluğunun kellesi omzunun üstünde olamazdı şu anda. hammurabi buyurur ki: herhangi bir usta bir ev yapar, bu ev çöker ve altında insanlar kalırsa o usta öldürülür. adamlar bundan 4000 sene evvel bizden daha ilerdelermiş. şu anda insan hakkı ayağına ölüm cezası vermiyoruz kimseye. çöken binaların altında kalan insanların hiç hakkı yok çünkü. günümüzde insan hakları dediğimiz kavram bir tek suçlu zenginleri korumaya yarıyor. adam istanbul'un göbeğine, levent'e, bilmem kaç katlı rezidans yapmış. depreme dayanıklı değil diye açılma izni alamamış. bina tamamlanana kadar artık devlet yetkililerinin aklı neredeyse... bina şimdi orada öylece duruyor. yarın bir gün deprem olsa içinde kimse olmasa bile bina çevredeki binaların ve insanların üzerine yıkılacak. inşaat mühendisleri odası diyor ki yeni binaların %90'ı deprem yönetmeliğine uymuyor. eee ne beklersin ki? ülkenin toplu konut idaresi gidip fay hattı üstüne bina dikiyor. imam / cemaat vs. vs.
hesabın var mı? giriş yap