• “ben çocukken annem bana hep hayatın anahtarının mutluluk olduğunu anlatırdı. okula gitmeye başladığım zaman, sınavda bana ‘büyüyünce ne olmak istiyorsun?’ diye sordular. ben de onlara ‘mutlu olmak istiyorum’ diye cevap verdim. onlar bana soruyu anlamadığımı söylediler. ben de onlara hayatı anlamadıklarını söyledim”

    (bkz: john lennon)
  • başlangıç aşamasında mutlu bir ailesinin özellikle mutlu bir annesinin olmasıdır. kızım neredeyse 1 yaşında. 6 aydan beri tepkilerimi inanılmaz bir şekilde takip ediyor. bir şey yaptığı zaman bana bakıyor, gülersem gülüyor. somurtursam şaşırıp ne yapacağını bilemiyor. ağladığım zaman da üzülüyor. o yüzden her fırsatta gülüyorum, şarkılar söylüyorum. mutlu bebek=mutlu anne. bebek için formül bu kadar basit.

    ancak sonraki aşamalarda nasıldır bilemiyorum, kendim de çocuk oldum sonuçta, biliyorum ki işler bir hayli karmaşıklaşıyor. çocuk artık anneden kopup bağımsız bir varlık olduğu için kendi içinde sizden bağımsız olarak mutlu veya mutsuz olabiliyor. sizi etkilemeyen şeyler onu etkileyebiliyor, veya tam tersi. zaten kendimizi nasıl mutlu edeceğimizi bile bilmezken başka bir insan için "formül budur aga" demek ne kadar doğru?
  • mutlu anne babaların farkında olmadan yapabildiği şeydir
  • amerikalı rahip ve eğitimci theodore martin hesburgh; "bir babanın çocuklarına yapacağı en büyük iyilik, onların annelerini sevmektir” der...

    mutlu çocuk yetiştirmenin en güzel özetlerinden biri bence bu.

    gelişimi geriden gelen 6 buçuk yaşındaki kızım, hala minik bir kız çocuğu gibi olduğundan sosyal anlamda daha dürtüsel davranıyor. evliliğimiz sırasında da babasıyla özel bir bağı olamadı. bu durumu çok anlayamadık önceleri. psikiyatrik destek almaya başladığımızda doktorumuz uyandırdı mevzuya. baba'sının gergin ve yer yer suçlayıcı tavırları, anneninse uzlaşmacı ve gülümseyen hali taraf belirlenmesine neden olmuş. böyle bir zorunluluğu yokken üstelik... ama anneye bağımlı çağlarından itibaren huysuz, somurtkan, sürekli şikayet eden bir babaya karşı onu bu ortamdan uzak tutmaya çalışan bir anne görünce, ister istemez babaya düşmanlığa dönüşmüş bu durum.

    sonunda ayrıldık. ama bu kez de eksik kalan bişeyler oldu kızım için. anneanne, dayı, anne... kendilerine ait yaşam alanı olsa da herkesin, hep beraberler. ama aile bu değil.

    önce babasıyla bir araya getirme çabası verdi. babasıyla parka giderken anneyi de yalvar yakar götürmek, ikisinin de ellerinden tutarken o elleri birleştirmeye çalışmak gibi * çakallığı farkedince bu park seansları son buldu ama hatun yılmadı. yanımda gördüğü, fiziksel olarak da beğendiği erkek arkadaşlarıma sarmaya başladı. bak beğeni mühim. anneyi öyle herkese layık görmüyor sıpa *

    eve gelen ya da başka ortamlarda görüştüğüm arkadaşlarımla aramızda duygusal bir durum olmasa da yan yana oturtmak, aramıza gelip kurulmak gibi yöntemlere başvurdu.

    ama en fenası, evli arkadaşlarımın eşlerine sarması tabii* onu anlattık elbette.

    neticede vazgeçmiyor. biri gelsin, anneyi sevsin. onu sevsin. tablo oluşsun istiyor. anne böyle mutlu, bir bilse... ama ona yetmiyor.

    diyeceğim o ki, babalara büyük görev düşüyor. anlık heveslerle minik bebeklerinizi de annelerini de üzmeyin. siz anneyi mutlu edin, anne çocuğu... sonra elleriyle baba arar, yüreğiniz kaldırmaz.
  • "her çocuk biriciktir. çocuğunuz sizin uzantınız değil, o nevi şahsına münhasır bir insan. kendine dair zevkleri, yetenekleri, ilgi alanları olacak, saygı duyun ve olduğu gibi kabul edin onu. dünyada birine verilecek en güzel hediye bir insanı olduğu gibi kabul etmektir, bunu çocuğunuzdan esirgemeyin."

    (bkz: modern ebeveyn/@femme noir)
  • hayalim daha doğrusu idealim...

    bunu iki yolla sağlamaya odaklandım. ilki herşeyden ama herşeyden önceye çocuğumun mutluluğunu koyuyorum, onunla ilgili hiç hayal kurmuyor, hiç hırs yapmıyorum, hiçbir çocukla kıyaslamıyor, hiç rekabete sokmuyorum. sadece onu mutlu eden becerilerini teşvik ediyor, oluruna bırakıyorum. onu olduğu gibi kabul ediyorum ve eksiğiyle fazlasıyla, iyisiyle kötüsüyle seviyorum ve bunu ona da hissettirmeye çalışıyorum. ona olan sevgimizin hiçbir koşula bağlı olmadığını, onu koşulsuz şartsız sevdiğimizi anlaması için çabalıyorum.

    diğeri de; yıllar önce bi yerde okumuştum; insanlarda ağrı eşiği gibi bir mutluluk eşiği olduğundan bahsediyordu. bu eşik eğer yüksekse; insan daha depresif; düşükse daha mutlu oluyormuş ve bu eşiği düşürmek mümkünmüş. yazıyı bulamadım, hatta konuyla ilgili bir şey bulamadım. belki de çok bilindik bir şeydir, eğer öyleyse cahilliğime verin. bunu okuduktan sonra hayatımın merkezine mutluluk eşiğimi düşürmeyi koydum, çocuğuma da ufak şeylerle de mutlu olunabileceğini aşılamaya çalışıyorum. buna kendim de inanıyorum, hatta fazlaların mutlulukla doğru orantılı olmadığına eminim.

    şimdilik bu iki yol işe yarıyor gibi görünüyor, mutlu bi çocuğum var. tabi bu yazdıklarım asla tavsiye değil, hatta belki de boktan bi yöntemdir, bilemiyorum. bu konularda bilgili biri değilim, sadece bir çocuğu olan sıradan bir anneyim. zaman ne getirecek yaşayıp göreceğiz.

    tüm çocukların mutlu olduğu bir dünya hayal ettim de şimdi, ne güzel olurdu...
  • anne ve baba mutlu olsun, evde kavga gürültü olmasın, gerisi bi şekilde gelir...
  • hayattaki tek başarım. başka da bir şeyim yok bence. mutlu olduğunu, güzel bir hayatı olduğunu ve bunu bana borçlu olduğunu o söyledi oradan biliyorum. bu yaşta gülerken hala bir yaşındaki gibi gözlerinde yıldız çakan bir çocuğa bakmak çok güzel. seni çok seviyorum pikachum. keşke odana girerken kapıyı tıklattığım halde "gelmeeee" diye bağırmasan:)
  • çocuğum yok çocuk psikolojisi uzmanı da değilim ama bugün hiperatifim ve sıkılıyorum ofiste ve fikrimi söyleyeceğim; umarım burada mutlu çocuk derken sürekli mutlu edilen çocuk değildir bahsedilen. çünkü çocukların her istediğine erişmesi ve erişmek ne kelime her istediğinin önüne serilmesi sağlıklı bir şey olamaz. akıl sağlığı yerinde ve duygu durumu tutarlı bir çocuk zaman zaman yeri geldiğinde mutsuz da olmalı. sadece çocuk değil yetişkin için de böyle sonuçta.
  • yolu mutsuzlukla başaçıkmayı öğrenmesinden geçiyormuş.
hesabın var mı? giriş yap