• hayatımda mutlu olduğum anlar, bir elin parmaklarını gecmez sanırım. 6.sınıfta mıydık neydik, derste işte, hangi dersti hatırlamıyorum, mutluluğun ikiye ayrıldığı bunların;gecici ve sürekli mutluluk olduğunu söylemişti. bu benim o andan sonra hep dikkatimi çekti. her mutlu olduğumu sandığım zamanda, bu gecici mi sürekli olan mı diye düsündüm. bir iki sey dısında (anneannemin beni görünce çok mutlu olduğunu hissetmek, kuşum yaramaz'ın balkondan içeri girdiği an, kusumun beni görünce gözlerinin içinin parlaması vb) hepsinin gecici olduğunu fark ettim. bunun dısında; sürekli mutluluk neydi, bilmezdim. ta ki seninle konustuğumuz güne kadar. o kadar değişik birsey ki, o kadar kendimi kapatmama ragmen içime sızan bir ışık gibi. baslarda, bunu anlamasam da. çok üzgün olduğum biran da beni aradığında o üzüntümün küçüklüp yok olduğunu hissettim. bu daha sonra yine oldu. sonra yine çok üzgün olduğum biranda onun sesini duymak istedim. gercekten, sesiyle sarılabilirmiş birisi onu hissettim. sesini her duyduğumda ağzımın kulaklarımda olması ve bunun hep olması. sürekli mutlu olmam.
    hayatım boyunca, hep iyi niyetli bir tavır içerisinde olduğumdan dolayı. ki bu gercekten salaklık derecesinde olduğu için. en içine kapanık kimseden birsey isteyemeyen birinin bile, beni o aklıyla kullanmaya çalıştığını gördüğümden beri, insanlara pek güvenmem ben. pek değil hiç güvenmem hatta. insanlar, işleri düştüğünde aradılar hep sagolsunlar (!). neyse, konu bu değil. ama, arkadaştan öte gördüğüm insanın bile ne kadar bos olduğunu görmek. benim içimde kalmış son güven kırıntısını da yok etmişti. artık anlamıştım, kimseye güvenilmeyeceğini... o yüzden, birine güvenmek benim için bu hayattaki en zor hatta imkansız seylerden biri gibi gelirdi. ama, ona karsı böyle olmadı. ona böyle olmaması beni çok sasırtan seylerdendir. gercekten ona güvendiğimi hissettim garip bir sekilde. sanki, çok daha önceden tanıyormuş gibi hissetmek. nasıl, kireç tutmus ya da paslanmış birseye dökülen kirec çöz vs gibi. içimde kireclenmiş, paslanmıs ne varsa; tavrı ve konusmasıyla çözüp attı. içime; kapalı havada yağmurdan sonra ortaya çok nadir çıkan gökkuşağı gibi, geceden sonra sabah güneşin doğmasıyla her tarafın aydınlanması gibi birsey yaptı. çok değişik bir sey. ben daha önce hiç böyle hissetmedim. ama ömrüm bunu istemekle geçti. bunun bu olduğunu da bilmiyordum. sadece gercekten sevebileceğim ve onun da gercekten beni sevdiğinden emin olacağım tek bir kişiyi istedim ben. kalp bu çünkü, dingonun ahırı değil bence. bu yüzden, çoğu zaman geri kafalı biri olarak düşünülsem de. evet, bu geri kafalılıksa ben böyle biriyim. benim mutluluğumun olduğu yer, muhtemelen suan uyuyordur ya da uyanmak üzeredir,onun yanı. onu düşünmek bile kalbimin küt küt atmasına neden oluyor. zaten kalbim bana onun o olduğunu söylüyor. meğer, insanın kalbi de konusurmus. benim kalbim 27 yaşımda olduğum su günlerde konusmaya basladı ilk defa. 27 yıldır konusmayan bir kalp, şimdilerde hiç susmuyor. yaramaz bir çocuk gibi. çok özledim, çok özledim diyip onun adını söylüyor. çok özledim, diyip gözlerimi dolduruyor. beynimle kalbim aynı düşüncelerde. ama kalbim çok sabırsız olduğundan, kendi özerkliğini ilan etmiş durumda. beynim bile onu sakinleştiremiyor. neyse ki son günlerde onu kızdırmama neden olduğu için, kızmasın lütfen diyip ne kadar sabırsız olsa da sakin olmaya çalısıyor. benim mutluluğum olduğu yer, benim gökkuşağım, gülen yüzüm, mutluluk ifademin olduğu yer. öyle işte.
  • hayalini kurabildiğim, huzur bulduğum, vicdanımın rahat olduğu, içinde bulunduğum zamanı durmak istediğim her yer!
hesabın var mı? giriş yap