• kuzey afrika'da ve ispanya'da egemenlik kurmu$ bir berberi hanedanidir. endulus emevi halifesi'ne bagli tavaif-ul mulk devleti ozelligine sahip olup, 1130-1269 yillarinda hukum surmu$lerdir. ba$kent olarak sevilla'yi secmi$lerdi.
  • (1121-1269) muvahhidler, selefleri murabıtlardan daha darca bir sahada imparatorluk kurmuşlardır. (fas, cezayir tunus, güney ispanya, balear adl.) 148 yıl süren hanedan 1147 de murabıtlar düşünce imparatorluk hanedanı derecesine yükselmiştir. muvahhidlere avrupada almohades denmektedir. el-muvahhidun dai murabıtlar gibi islama yeni bir ruh getirmek iddiasıyla ortaya çıkmış bir tarikatın şeyhlik postunu saltanat tahtına çevirmesiyle iktidara gelmiştir. hanedan araplaşmış berberi sünni malikidir. evvelce fasta tin mallal olan taht şehirleri, murabıtlar düşünce onların taht şehri olan merrakeşe nakledilmiştir. murabıtlar, sanhace berberilerinden iken, muvahhidler, zenate berberilerindendir (masmude boyu). muvahhidler tedricen bütün kuzey afrikaya hakim olmuşlardır. 1123te emirülmüslimin 1147 de emirül müminin unvanını almışlardır ki sonuncusu imparatorluk titridir. muvahhid imparatorluğu meriniler (fas), zeyyaniler (batı cezayir), hafsiler (cezayir-tunus), nasriler (endülüs) arasında paylaşılmıştır.
    muvahhid hükümdarları ve saltanat müddetleri:
    - ebu abdullah muhammed il-mehdiyyil muvahhidin ibni tümert 1121-1130=9
    - abdül mümin bin ali 1130-1163=32
    - ebu said muhammed bin abdil mümin 45 gün
    - ebu yakub yusuf bin abdül mümin 1163-1184=21
    - ebu yus. abd. yakubil-mansur-bi fazl'.b.yus.i 1184-1199
    - ebu abd. seyyid muh'in- nasır-li-din bin yakub 1199-1213
    - ebu yakub yus. el-müstansır-billah 1213-1224
    - ebu malik abdilaziz abdilvahid-mahlu 1224
    - ebu muh. abdil-adil 1224-1227
    - ebul ala (ebu-ali) idris il-memun 1227-1232
    - ebu-muh. abdil-vahidir-reşid 1232-1242
    - ebulhas aliyyil mutazid, es saidil muktedir-billah 1242-1248
    - ebu hafs um.il murtaza 1248-1266
    - ebu-delbusil-vasık-billah vel-mutemid alallah ebil-ala idris 1266-1269
    muhammedün-nasır 1212 el-ikab meydan muharebesini kaybetmekle ünlüdür. batının las navas de tolosa dedikleri bu muharebe, ciudad real ilinde bu adı taşıyan şehrin 9 km açığında yapılmıştır. hristiyanlar bu savaşla 17 yıl önce 1195 de yakubul mansurun kazandığı el-erek (alarcos) zaferinin karşılığını verdiler. hristiyan haçlı ordusunun başkumandanı kastilya kralı viii. alfonso olup, navar kralı viii. sancho ile aragon kralı ii. pierre de bu savaşa katıldılar. yalnız leon kralı xi. alfonso bu savaşa katılmadı. haçlı ordusu, papa iii. innocentius un direktifiyle hazırlandı. amcalarının tahakkümünden kurtulamayan ve 1207 den beri ifriikiyedeki valisi abdül-vahid bin ebi-hafs ın muhalefetiyle karşılaşan en-nasır ordusunda berberiler dışında gönüllü hilali arablar ve mısırdan gelen türkler (ağzaz=guz lar) vardı. her iki tarafın orduları için 200.000 er asker rakamı veriliyor. endülüslü süvari birliklerinin sebatsızlık göstermesi yüzünden ordu bozguna uğramıştır. 60.000 müslüman asker kılıçtan geçirilmiştir. en nasır firar etmiş ve merakeş döndükten az bir zaman sonra ölmüştür.
    bu bozgun endülüste islam taaruz gücünün sonu ve hristiyan taaruz gücünün başlamasıdır. bundan sonra müslümanlar, endülüste 280 yıl müddetle müdafada kalmışlardır.
  • muvahhidler (bazı kaynaklarda "muvahhidiler" olarak da geçer) (türkçe: birleyenler, tek olanı kabul edenler), bugünkü ispanya topraklarında murabıtlar devletini yıkarak onun yerine geçen kuzey afrika kökenli müslüman halk ve onlar tarafından kurulan devletin adıdır. 1146 ve 1248 yılları arasında, bugünkü ispanya topraklarının büyük bölümünün yanı sıra kuzey afrika'daki bazı toprakları da denetimi altında tutmuşturlar. hristiyan saldırıları ve bazı iç karışıklıklar sonucu 1248'de yıkılmıştırlar. iber yarımadası üzerinde hüküm sürmüş son büyük müslüman devlettir. bu devletin yıkılışının ardından egemenliğindeki topraklarda bağımsız emirliklerden başka bir şey kalmamıştır.

    hükümdarlar:
    muhammed ibn abdallah ibn tumart (mehdi, 1121-1130)
    abdül mumin (1130-1163)
    ebu yakup yusuf (1163-1184)
    yakup mansur (1184-1199)
    muhammed nasır (1199-1213)
    yusuf mustansir (1213-1224)
    abdulvahid mahlu (1224)
    abdallah adil (1224-1227)
    yahya mutasim (1227-1235)
    idris mamun (1227-1232)
    abdulvahid reşid (1232-1242)
    abulhasan sayyid (1242-1248)
    ömer murtaza (1248-1266)
    ebu el-ula el-vasik idris (1266-1269)

    devlet teşkilatı ve idarede söz sahibi; onlar, elliler, yetmişler meclisleriydi. hükümdara, en büyüğüne hacib denen on vezir yardımcı olurdu. ordu umumiyetle piyade birliklerinden meydana gelirdi. ordunun esası hassa kıt'alarına dayanırdı. asker ihtiyacı, berberi kabilelerinden seçilen gençlerden karşılanırdı. kuvvetli bir donanmaya sahiptiler. sahil şehirlerini kuşatmada, donanmalarından faydalanırlardı. devletin gelirleri, harp ganimetleri, haraç ile afrika ve ispanya'da işletilen altın, gümüş madenlerinden sağlanırdı. su kanallarına ve ziraate önem verip, yeni usuller uyguladılar. ziraat, tabii ilimler, tıp ve kimya ile sanat alanlarında ilerlediler. muvahhid hükümdarları, murabıtlara düşman olduklarından, onların yaptırdığı eserleri yıktırarak, yeniden cami, mektep, medrese ile idari ve sosyal müesseseler inşa ettirdiler. stratejik mevkilere kaleler yaptırdılar. özellikle abdülmü'min zamanında merrakeş'te kurulan ve üç bin talebenin okuduğu medresede, ibn-i tumart'ın fikirleri doğrultusunda her sahada hizmet gören memurlar yetiştirildi. ileri gelenlerin çocukları da, burada tahsil görürlerdi.

    (bkz: ibn tumart)
  • ışid, “konstantiniyye”den sonra kendince hedef büyüttü ve “rumiyah” adlı bir yeni dergiyi web piyasasına sürdü.

    “konstantiniyye”nin neşrinden murat, istanbul’u (türkiye’yi) “almak”!.. çünkü ışid için türkiye bir “tağutluk”, yani (sakın şaşırmayın!) insanları allah’a kulluktan uzaklaştırıp kendisine kulluk yapmaya çağıranlarca kontrol ve idare edilen bir yer…
    o yüzden ışid için “osmanlı türkleri”nin bizans’ın kalbini fethi, onu “büyük konstantin”in şehri olmaktan çıkarıp islâm’la şereflendirmiş değil.
    o, türklerin elinde hâlâ “konstantiniyye”.

    bunun böyle olması, ışid’in dayandığı kök doktrinin osmanlı’dan ne anladığıyla doğrudan ilgili ve ona birazdan açıklık getireceğiz. ama şimdi, aralarında türkçenin de bulunduğu yedi dilde yayına sürülmüş “rumiyah” (roma) üzerinde duralım biraz.
    örgütün geçenlerde öldürülen sözcüsü, ebu muhammed el-adnani’nin resminin kapakta yer aldığı dergi, hareket noktasının ne olduğuna dair ipucunu burada vermekte aslında. başyazının “kalkın ve kardeşlerinizin öldüğü şey üzerine ölün” başlığı bile dergiyi hayata geçiren motivasyonun “intikam” olduğunu ortaya sermeye yetiyor. “rumiyah”, örgüt açısından dünyanın her yerinde ama özellikle “diyar-ı küffar”daki hücrelere son dönemde ırak-suriye’deki gerilemeler karşısında bir uyanma çağrısı gibi. taksideki yolcudan sandviç kuyruğundaki yaşlı adama kadar hedefler sıralanan dergide bir diğer yazı başlığı da “kâfirin kanı size helâl, onu dökün” şeklinde!..

    ama dergide benim dikkatimi özellikle çeken, kapakta başlığın altına yerleştirilmiş ebu hamza el-muhacir’e ait sözler oldu. ırak el kaidesi ve (ışid’in nüvesi) “ırak islâm devleti”nin en önde gelen iki isminden biri olup 2010’da öldürülmüş el-muhacir’in, cihatçı militanları “roma”yı (batı’yı) düşürmeye şiddetle teşvik eden sözleri şöyle:

    “ey muvahhidler! sevinin! vallahi biz bu cihadımızda rumiye’nin (roma) zeytin ağaçları altına varıncaya kadar dinlenmeyeceğiz.”

    burada “muvahhid” tabiri üzerinde durmadan geçmemek gerek.

    kimdir “muvahhidler”?
    muvahhid, başkalarınca “vahhabi” addedilenlerin kendileri için tercih ettikleri isim.
    onlar kendilerine “vahhabi” demez, çünkü bu, onlara karşıtlarının, batılıların, “kâfir”lerin taktığı, olumsuz tınılı bir isimdir.
    ve “kafirun” karşısında onlar (“vahhabiyun”) değil, “muvahhidun”dur; yani “vahdâniyet” taraftarları, allah’a eş ve ortak koşmayanlar; onun birliğine inanan “hakiki” müminler; mümin olup da müşrik ve münafık olmayanlar…
    onlar için “vahhabilik” atfı, diğer bütün “şu’cu-bu’culuklar” gibi şirke (allah’a eş koşmaya) işaret eder. muhammed bin abdülvahhab’ın öncülük ettiği hareketin içinde olsalar da “vahhabcı” değildir onlar. kaldı ki hz. muhammed’e “tazim”i (övme-yüceltme) bile şirk saymaktadırlar!..

    18’inci yüzyılın ikinci yarısında necid’den başlayarak arap yarımadası’nda yayılan vahhabilik, suud kabilesine ideolojik yakıt oluşturup onun devletleşmesine olanak sağladı. hem de alabildiğine püriten ve “fundamentalist”, yani dinin aslına dönüş iddiasında modern, militan ve işte şimdilerde olduğu üzere “cihatçı” bir islâm anlayışına “özsuyu” oldu.

    bu anlayış, kur’an ve doğru (sahih) hadislerin dışında tarihsel süreçte islâmiyet bünyesinde söylem ve pratik olarak ortaya çıkmış her yeni açılımı “bid’at” (dine aykırı uydurma yenilik) ya da şirk sayar. şiîlikten sûfîliğe, mevlitten kandile, zikirden tespihe, cami minaresinden süslemesine ve türbeden mezara kadar, din adına sözgelimi bu coğrafyada aklınıza gelebilecek her şey şirk ve bid’ate vesiledir.
    ve bir vahhabi (pardon, “muvahhid”!) için tüm bu yanlışlık ve sapkınlıklara sebep, abdülvahhab’ın yaşadığı dönemin islâm adına cari gücü osmanlı’dır.
    yani vahhabiliğin harcında osmanlı nefreti vardır.
    işte öyle olduğu için “konstantiniyye” hiç mi hiç fethedilmemiş, hâlâ “tağut”ların elinde ve “vahdâniyet”le şereflenmeyi beklemektedir!..

    ışid, suudi arabistan’ın kurucu temel değeri olsa da yoz ve yolsuz suudilerin güdümünde giderek bu değerini kaybetmiş vahhabiliğin, el kaide üzerinden militan bir ruhla yenilenip bugün “kıyametçi” (“apocalyptic”) motif de eklenerek güncellenmesiyle neşvünema bulmuş bir hareket. tam da bu yüzden yeni derginin önsözünde “rumiyah” ismine dair, “bu, allah resulü’nün kıyamete yakın fethiyle bizi müjdelediği yerin ismi” denmekte.

    evet, “muvahhidler” için şu “ahir zaman”da “roma”ya giden yol “konstantiniyye”den geçiyor!
    dolayısıyla cerablus’tan öte musul’a, rakka’ya takılıp bataklığa iyice dalarken istanbul’u çok ihmal etmeyin!
    dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmak var!.

    http://www.cumhuriyet.com.tr/…dler__kimlerdir_.html
  • kaynak: tdv islam ansiklopedisi

    muvahhidler hareketi asıl desteğini ibn tûmert’in mensubu bulunduğu masmûdeli kabilelerden almakla birlikte teşkilâtta din faktörünün asabiyet faktöründen daha önemli olduğu görülür...

    halifelerin tuğrası “el-hamdü lillâhi vahdeh” idi. halifeler haftanın belli günlerini halkın şikâyetlerini dinlemeye ayırmaktaydı. usre ve eşyâh denilen önde gelen liderler beğenmedikleri halifeyi azletme yetkisine sahiptiler.

    bütün imparatorluklarda olduğu gibi muvahhidler devleti de farklı etnik unsurları ve dinleri içinde barındıran bir yapıya sahipti. berberîler, araplar, müvelledler, oğuzlar (guz), sakalibe, sudanlılar başlıca etnik unsurlardı. berberîler sanhâce, masmûde ve zenâte şeklinde üç ana kola ayrılmıştı..

    muvahhidler zamanında özellikle endülüs bölgesine deniz nakliyeciliği yapıldı ve güçlü donanmalarla batı akdeniz bölgesi kontrol altında tutuldu. ibn haldûn, muvahhidler’in donanmayı o zamana kadar bilinen en mükemmel duruma getirdiklerini söyler..
  • mağrib ve endülüs topraklarında hristiyan ve yahudilere baskı uygulamıştır. bir nevi ispanyolların yüzyıllar sonra yapacaklarını o yıllarda yaparak insanlara üç seçenek sunmuştur: ya müslüman olacaksın, ya buradan gideceksin ya da ikisini de reddedersen öleceksin. bununla da kalmamış kendisi gibi düşünmeyen müslümanlara da baskı yaparak mezheplerini yaymaya çalışmışlardır.
  • (bkz: bedia muvahhit) gerçi soyadı kocasındanmış
hesabın var mı? giriş yap