• muzikleri goldfrapp * e ait olan film.
  • bitiminde mona nın edith piaf-la foule eşliğinde yürümesini
    çok anlamlı bulduğum film..
    konu olarak çok benzeşen bir diğer film için
    (bkz: heavenly creatures)
    (bkz: emily blunt)
    (bkz: kate winslet)
  • my summer of love metafiziğe darbe indiren bir filmdir; hristiyanlığa yaklaşım biçimi iğneleyicidir. anlatının nietzsche’yi işaret etme biçimi metafizikle ilintilidir ama bunun altı iyice doldurulmamıştır. şöyle ki, şuh ve çekici tamsin kısa bir birliktelik yaşayacağı mona’ya, abisi phil’in ne denli riyakâr olduğunu kanıtlayacak, bedeni ve zihnini tanrısına emanet eylemiş phil’in, “söz konusu cinsellik olduğunda” her şeyi nasıl da elinin tersiyle itivereceğini ispatlayacaktır. ve mona’ya dönüp nietzsche’den bahsedecek, filozofumuzun bu tarz karakterler hakkında ne düşündüğünü belirtecektir. mona ise cevap bile veremeyecektir.

    tamsin’in nietzsche’den söz açmasının vurgusu mona’nın abisi phil’e dönüktür. phil’in dinsel yaşamı, dinselliği algılayış biçimi tamsin’e göre kelimenin basit anlamıyla ikiyüzlüdür; en can alıcı durumlarda değişime gebedir, sahtedir. bunun filozofumuz ile bağlantısına -tabii tamsin’in okumasına göre- gelince: tamsin, nietzsche’nin dindar bireylere dair vizyonunun olabildiğince katı olduğunu beyan eder. ama… sağır sultan bile bilir ki nietzsche, başyapıtı böyle buyurdu zerdüşt’te, deccal’de, tan kızıllığı’nda, ahlakın soykütüğü’nde dine, sözümona hıristiyanlığa ahlaki ve sosyolojik tenkitlerde bulunmuştur:

    "pazar yerinde geçerli olanı sever halk!" (böyle buyurdu zerdüşt)

    "rahibin kurnazlığı sürüyü örgütlüyordu." (ahlakın soykütüğü üzerine)

    "bütün güçleriyle ulaşmak istedikleri, sürünün ortak mutluluğudur […] 'diğer' akılda tüm modern ideoloji, sürü istekliliği var […]" (iyinin ve kötünün ötesinde)

    "(…) çarmıhtakine karşı dionysos (…)" (ecce homo)

    tamsin -gerçi felsefî okumaların yaş ile sınırlandırılması görecelidir; bu konuya hiç girmeyeceğim- nietzsche’yi yanlış ‘okumuştur’. bir anlığına öyle düşünelim biz. ama mesele bu denli basit değil; çünkü tamsin ‘oyuncu’ karakterlidir ve nerede ciddi, nerede gayriciddi olduğu bazen anlaşılamamaktadır. dolayısıyla my summer of love, bu bulanık oyunun içine nietzsche’yi de sürükleyen bir anlatıma sahiptir. bütün bu oyunsuluk içinde nietzsche de bulanıklaşmaktadır.

    sonuç: nietzsche, böyle buyurdu zerdüşt’te sık sık bahsettiği gibi yine anlaşılamamıştır. filmin nietzsche’yi yordama edimleri başarısızlığa uğramıştır. felsefî bir figür, cahilin ellerinde deyim yerindeyse oyuncak olmuştur. şu köhne zihniyet sinema sanatı eli ile hortlatılmış veya yeniden gündeme getirilmiştir: nietzsche insanlardan kaçan bir yaratıktır, kendi içine gömülü bir münzevidir; tanrının yarattığı varlıklardan nefret eder. inançlı insanlardan tiksinti duyar, onların ölmelerini ister filan.

    özetle, film biter ve nietzsche mezarında ters döner; birçok kereler olduğu gibi!
  • sadece öpüşmeli kısımlarını merak edenler için aşağıdaki şekilde paketlenmiş olan film:

    http://youtube.com/…6yf2u98muu&mode=related&search=

    edit: video patlamış, bulursam yeniden koyarım.
  • (bkz: lovely head)
  • ingiltere'de 2004'ün en beğenilen bağımsız filmlerinden biri. yönetmen, önceki filmi last resort (2000) ile eleştirmen çevrelerinin dikkatini çeken pawel pawlikowski. yorkshire'da bir yazı birlikte geçirip birbirleri dahil birçok şeyi "keşfeden" iki [fıstık gibi] genç kızı nathalie press ve emily blunt canlandırmış. paddy considine'da arz-ı endam etmekte.
  • filmin ortalarinda emily blunt hakkindaki yorumum bir erkegi rahatlikla deli edebilir idi, ama film ilerledikce anliyorsunuz ki bir hatunu da deli etme potansiyeline sahip.. ankara daki yas siniri ise 18 ama hani nerde demekten ote gecemiyorsunuz.
  • içinden anna torv (olivia dunham) geçen film.
  • bağımsız filmlerin peşinden şuursuzca koşmam ve kafadan +5 ile başlasam bile film maalesef 8 puanı haketmiyor.

    fena değil evet ama enfes de değil. sonu güzel bağlanmış olsa bile emily blunt'in yanında çok da parıldamayan nathalie press izliyoruz. duru bir anltım ve çekimlerle, güzel manzaralarla perçinleşmiş. inandırıcı da.

    vakit geçirmek için biraz sıkıcı olsa bile, izlemek için izlenebilir.
  • mekanların, görüntülerin, karelerin, ışığın ve rengin çok iyi olduğu, müziklerin hoş seçildiği onun dışında başka hiç bir sey olamayan film. ah aralardaki üç taklit sahnesi - özellikle şeytana dair olan - bi harika idi. ama replikler suni, oyunculuk suni, gerilim katılmaya çalışmış olmamış, sevimlilik katılmaya çalışılmış olmamış.

    ah bi de lost and delirious, heavenly creatures,iki genç kızın hikayesi gibi her hikayede illa bir ya da iki -genelde bir- psikopat olmalı mı sorusunu sordurmuştur. hani ergenlik döneminde herşey ciddiye alınır, herşey büyük tutkudur, tutku başınıza olmadı işler açar, büyük sözler verdirir geyiği var ya üstüne bi de kadınlar dengesizdir, uçlarda yaşamayı severler mitleri eklenince iki genkız arasında yaşanan aşkın(?), flörtun, heyecanın sonu kötü bitiyor. çok sıkıcı çok. bi dee cinselliğin önlanda olmaması çok isabetli olmuş. zira straight erkeklerin iki kızın sevişme fantezisini tatmin etmek için film çekilmesi modası da geçti artık.

    ayrıca bonus olarak :(bkz: klasik mutsuz eşcinsel filmi)
hesabın var mı? giriş yap