• --- 4 ekim 1926 ---
    önemi yok. aşktı sadece, benim bildiğim anlamdaki aşktı -gizemli, mümkün olmayan, biricik, akıllara durgunluk veren, kuşku götürmeyen aşk-, yani, ancak her türlü deneyde olabildiği kadar kadarıyla aşk, burada mucizenin gerçekleşmesine olanak tanımış olan aşk.
    --- 12 ekim 1926 ---

    breton aşık olduğu kadının akıl hastanelerine düşmesi üzerine yalnızca nadja'yı yazabiliyor. breton bile. psikiyatriyi ve doktorları hedef alıyor, sonra da aşık olmadığı bir kadınla evleniyor. o hegel talkımı dizgi masrafına neden olmasının dışında bir başyapıtın oluşmasına zemin hazırlıyor yalnızca. bu breton sürrealizminin en acı yanıdır.

    nietzsche'den geliyor, eller eller eller eller:
    (bkz: sanatçının gerçeğe tahammülü yoktur)
  • benzer ambient, drone, doom örnekleri için;

    (bkz: sunn o)
    (bkz: earth)
    (bkz: om)
    (bkz: jesu)
    (bkz: boris)
    (bkz: gris)
  • garip bir biçimde çekici bir andre breton kitabı.
    kapıların açık olduğu o kişi olmadığınızdan çoğu yerinde kopuyorsunuz, fotoğraflardaki yerleri görmediğinizden vb.
    ama o genel his öylesine tanıdık ki, yakalıyor.
    gizemli ve çekici bir yanı olan bir kitap.. yakalamasına şaşırıyorsunuz sadece.. çünkü o genel his, tüm sözcüklerin ardındaki bir çeşit genel zaman, gerçeklik sanki tanıdık...
    pek çok cümlesinde daldım gittim ama kendi yazma edimini açıklarkenki duruşu çok hoştu belki de...
    "uzun soluklu bir işe girişmeye gösterdiğim eğilimim nedeniyle, hayatın, sevdiğim ve bana kendisini sunan hayatın -soluğu kesercesine yaşanan hayatın- gözünden düşeceğime fazlasıyla eminim."
    yaşanan hikayenin anlatılandan tamamen farklı olduğunun ama gerçek bir şeyin yaşanmış olduğunun derin bilgisi ve yazmaya, hayatın gözünden düşeceğini bile bile yazmaya varmışsa yaşanan derin bir sızı olduğunu anlamanın yakınlığı...
    güzel bir kitap diil hayır, fazlasıyla kişiye özel. ancak yine de gerçeğe öykünüyor... yakalıyor.
  • "varolduğuna göre ve varolmayı bir tek sen bildiğine göre bu kitabın varlığı pek gerekli değildi belki de." diyor kitapta breton nadja'ya hitaben. nasıl bir insandı bunları breton'a söyletebilen? bir insanın kafasında kolaylıkla belirebilecek bir imge değil nadja'nın imgesi. bir cıva akışkanlığı içindeki ruhuyla, bize görünmeyenin önünde durur nadja. vitrine konulmuş bir nesneymiş gibi inceler onu. gerçeğin gözlerini yitirmiştir o, düşlemin gözleriyle bakar dünyaya. aradığı nesnelerin görünen yüzünden ya da özlerden oluşan bir gerçek dünya değildir belli ki. bu durumda bizim ona hitaben söyleyeceğimiz herhangi bir sıfat boşlukta asılı kalmaya mahkum değil midir? oysa o son yıllarını yeterince anlamsız bir sıfatın ağırlığı altında, akıl hastanesinde geçirdi. en acı tarafı da bu bize anlatılan hikayenin. bunların hiç birine ihtiyacı yoktu onun. böyle de bir gerçeğin yanında, "nadja, sürreal bir varlık mıydı?" demek zor geliyor..
    buğulu bir elbisesi vardır onun ve artık geceleri karınca yuvalarının bekçiliğini yapar.
  • andré breton'un 1928’de yayımlanan gerçeküstücü romanı. lafayette sokağında birden bire hem yazarın hem de okuyucunun karşısına çıktığında bir baş karakter olmaktan çok uzaktadır nadja. ancak kitabın ortasında gelebilen bu kadın okuyucu için değilse bile yazar için kuşku duyulmayacak gerçeklikte bir aşktı ama. sadece güzelliği ile değil düşünen, sorgulayan, irdeleyen bir kadın vardır karşımızda. yaşamının tek deneyimini sokaklarda bulan ve umulur ve elverir ki aşkını sadece sokaklarda yaşatmak isteyen bir kadındır nadja. ve fakat birgün ortadan kaybolur bir hayal gibi geçip gider. breton ise onu bulduğu sokaklarda ararken bize gerçeküstücü sanatı anlatmaya devam eder. bize de bir gecede bitirilip üzerinde düşünülecek leziz bir metin bırakır.
  • okuyup okuyup aynı sayfayı çevirdiğimizi hissettiren ender ve garip bir romandır.
  • mitos bastıydı ilk; kapağında pembemsi ibiş bir şeytan mel mel bakıyordu hatta..
  • 2007 ve özellikle 2008'de çıkardıkları işler çok dağınık ve toparlanması güç olan grup. diskografileri de yaptıkları müzik gibi giderek kaotikleşiyor. eskiden ne güzel bir "metalika" vardı, iki üç yılda bir albüm yapar, çıkan kasetleri peşinde bizi süründürürdü lakin derli topluydu. nadja ise 2008 yılı içinde split albüm rekoru kırdı. ne plak şirketi tam belli, ne de kimle albüm yaptıkları... takip edemez oldum.
  • süpper kitap. ismail yerguz
    çevirmiş, mitos da basmış
    (bendeki 1992 baskısı).

    zaman zaman canım sıkılıyor
    bu kitaptaki fotoğraflar
    (çok önemli çünkü,
    kitabı anlamak için)
    daha kaliteli basılmalıydı
    daha bir özen gösterilmeliydi
    man ray dahi var aralarında
    diyorum, ama sonra kitaba
    dalıp bu dünyayı unutuyorum
    ve alelacele 1928 yılına gidiyorum...

    "gözyaşlarıyla ıslanan bir parmağımla huzura dokunmak istiyorum ben." (s.103)
  • "kendisini her zaman sırtı dönük bir deniz kızı şeklinde görürdü."
    andre breton
hesabın var mı? giriş yap