• kadınlar için zengin adamla evlenme nedenide olabiliyor pekala...
  • bir ailenin veya icinden bir bireyin ya$amini surdurebilmesi icin muhtac oldugu para, maddi guc miktari.
  • eşlerden birinin boşanma sonrası talep ettiği para.
  • sen adama hayati zehir et, arkasindan atip tut, "yuzunu gormeye bile tahammulum yok" de; ondan sonra ayni adamin parasiyla gununu gun etmeyi gururuna yedir. oh, iyi valla. hani esitti kadinla erkek. kendi gecimini kendin saglayacak kadar bile gucun olmadigini kabul et ondan sonra duygu asena'dan nameler oku.
  • cocugun bakim, okul masraflarina ortak olunmak amaciyla odenen bir sey ise helal olmasi gereken, ama ortada cocuk olmadigi halde asalak mantigiyla hareket eden sapasaglam bir kadinin aldigiysa soz konusu olan bu durumda ertelenmis bir vizite ucreti niteligi kazanan aylik odeme.
  • nafaka denilen şeyden tiksiniyorum(çocukların bakımı yada ortak olarak evlilik süresince sahip olunan malların eşit paylaşımını dışarı da tutarsak). tamam güzel, bakmış yasa koyucular kadınlar çalışamıyor, daha çok sömürülüyorlar, erkeklere oranla daha güçsüzler, kadınları korumak için böyle bir kural konulmuş. etkiye tepki vermişler peki o tepkinin oluşturacağı diğer tepkiler ne: ayrımcılık ve tembellik. birincisi kadının güçsüz olduğunu en baştan kabul ediyorsun, aslında etmiyorsun o şekilde etiketliyorsun kadını çünkü kadının güçsüz olması diye bir şey olamaz. insanoğlu bir toprağın çevresini bir çit ile çevirip burası benimdir demeden önce yani modernizmin binlerce yıl önce başlamasından öte yaşanan doğal yaşamda kadının da yeri vardı. eğer aksine bugünkü iddiaya göre kadın güçsüz olsaydı bimlerce yıllık evrim içinde zaten yok olurdu. kadın güçsüz değildir eğer öyle olsaydı bu tüm cinsler için geçerli bir durum olurdu. oysa hayvanlara baktığımızda kadın-erkek güçlülüğü diye bir şey göremiyoruz. hemen hemen tüm hayvanların sadece çiftleşme dönemlerinde bir araya geldiğini düşünürsek tüm dişi hayvanların tek başlarına yaşam mücadelesi verdiğini, erkek cinslerinden bir koruma arzı olmadığını aksine öyle bir talebe ihtiyaç duymadıklarını biliyoruz. hayvanlarla insanlar farklıdır diye düşünürsek evet olayı ancak bu şekilde anlamlandırırız. insanları hayvanlardan ayıran özellik daha komplike düşünebilme ve konuşabilme yetenekleridir. ama kadını güçsüz yapan düşünme yetisi değil düşünme yetisi sonucu kadınların güçsüz olduğunu ortaya atan düşüncedir. yoksa kökeninde kadınların güçsüz olması düşüncesi (gerçekliği değil) çok saçma. kadının güçsüz olması onun fiziksel eksikliklerinden değil binlerce yıllık kadınların güçsüz olduğu hakkındaki çarpık ve yanlış toplum sistemine uygun olarak güçsüzleştirilmesinden kaynaklanmaktadır. üstelik bilimin ve insan haklarının geliştiği günümüz toplumunda kadınların güçsüz olduğunun yasalarca belirtilmesi ayrımcılık değildir de nedir? he yoksa biz mi geliştiğimizi düşünüyoruz orası ayrı mesele.

    ikinci neden olarak tembelliği ele alalım. kadınları korumak için konulan bu nafaka en başta kadınları çalışma yaşamından uzak tutuyor. kim bilir belki de sırf bunun için kasıtlı bir şekilde konulmuştur yasa. kadınları güçsüz diye sıfatlandırıyorsunuz ve onlara nafaka verilmesini ortaya koyuyorsunuz. yani bir nevi çalışmasınlar durumu. onlar orada kukuman kuşu gibi otursun biz onlara bakarız. ama neden? kadın ile ben eşitsem ki eşitim kadının da çalışması benden ayrıldıktan hukuki ve fiziki olarak bir bağı kalmadıktan sonra ben neden ona bakmaya devam edeyim? ama çalışacak bir alan bulamıyorlar derseniz dibe gittiğinizde kendinizi su üstünde bulursunuz. aslında nafakanın 'ama çalışacak yer bulamıyorlar' görüsünü ortaya koyan ve bunu inanılması için nafakayı da çıkarıp 'bu görüş devlet tarafından onaylanıyor' diyen modern devletin bir oyunu olmasın? modern olmayan devletlere gelindiğinde ise zaten bu durumu körüklemek için nafakadan daha güzel bir yol bulunamazdı. eh hazır paranın gelmesi sadece kadın için değil erkek için de tembellik yaratan bir durumdur. emeğin satılması ile kazanılan para fiziki bir uğraş sonucu elde edilen bir kazanç(!) demektir, eğer ki bu fiziki uğraşa gerek kalmadan bu kazanç elde edilebilirse kişiler çalışmaktan vazgeçecektir -ki pek çok nafaka alan kadının bu tembellik illetine kapıldığını da biliyorum. böylece kadınlar psikolojik olarak da işten uzak tutuluyor. üstelik tembelliğe itilip insan olma becerisinden de sadece evlerinde özellikle modern çağımızı düşünürsek televizyon başında yine onların aklını iyice yontmak ve tam birer sistemin arzuladığı aptal bireyi yaratmayı kendine şiar edinmiş programları izleyerek mahrum kalıyorlar.

    bak konu yine nereden nereye geldi ama hiç değilse nafaka hakkındaki kinimi de kustum. bu akşam biraz daha rahat uyuyabilicem. abartıyosun diyceksiniz evet abartıyorum
  • jasmina durakovica'nın yönetmenliğini yaptığı 2006 tarihli bosna hersek yapımı film. bir abd vatandaşının gözünden bosna hersek iç savaşını ve hemen sonrasını anlatıyor.

    anladığım kadarıyla bosna'da nafaka kelimesi kader, baht, kısmet anlamına geliyor. savaşın insanlara ne denli beklenmeyen şeyler getirebileceğini gösteren bir filme de uygun bir ad olmuş. nafaka, bir komedi olarak nitelendirilebilir. bregoviç etkisi açık bence; onun filmleri gibi gürültülü, hayhuylu, yer yer trajik bir mizah anlayışı var filmin. film bana iki noktada tatmin edici olmaktan uzak göründü. birincisi, savaş esnasında ve sonrasında saraybosna'da yaşanan herşeyi gösterme, hepsine dair bir şeyler söyleme kaygısı bir yerden sonra takip edilebilir ve ikna edici olmaktan çıkıyor. ikincisi, ve bununla ilgili olarak, herkesin, filmin kahramanlarının bile, 'kötülüğüne' ilişkin neredeyse gözümüze sokulan noktalar, filmin söylediği şeyin esasen 'umut yok' olduğu anlamına geliyor. sırpların çoğu görünmez düşman, bizimle kalan sırplar da güvenilmez, bosna hersek askerleri pislik, bm askerleri rezil, marksistler müzmin tarafsız, filmdeki tek hırvat karakter deli bir mafya lideri, milisler mecburen savaş ticaretine soyunuyor, savaş sonrası kurulan devlet bin beter... tüm bunların sonucunda filmin anlamlandırılması zor bir finalle sonlanması da şaşırtıcı değil.
  • (bkz: madafaka)
  • borçlar kanunu 135/2. maddesi gereği ''alacak bir hüküm ile sabit olmuş ise zaman aşımı süresi on yıldır.''
    yani diyor ki, mahkeme kararı ile varlığı ispat olunan bir alacak on yıl içerisinde talep edilmelidir. hah, işte bundan hareketle, teaaaaaa bilmem ne zaman verilen nafaka kararına karşı bugün yapılan icra takibine itiraz edebilirsin, diyor. gibi bir sonuç çıkıyor.
    işte tam burada yargıtay, şöyle diyor;
    ''nafaka ilamı , bir borcun veya hakkın varlığını belirten ilamlar gibi olmayıp, nafaka alacağı zaman geçtikçe, borçlu zimmetinde tahakkuk edeceğinden, takip tarihinden geriye doğru on yıldan önce işlemiş olan nafaka alacağının zaman aşımına uğradığının kabulü gerekir. nafaka alacaağının tümünün zaman aşımına uğradığı yolundaki merciin görüşü isabetsizdir''
hesabın var mı? giriş yap