• "nankörlük sevginin mezarıdır"

    la rochefoucauld
  • yaptığı iyiliğin en azından takdir edilmesini bekleyen saf kişilerin karşılaştığı bir durum.
    üzülüp kırılmamak için çare değerbilmez insanlara değer vermemekten, emeğini ve vaktini korumaktan, götü de kollamaktan geçer.
  • insanoğlunun en büyük kusurlarından biridir. hiçbir iyilik karşılık beklenerek yapılmamalı diye inanıyor olsak da, zor bir anında güvendiğin dağlara kar yağması kötü bişey.
  • "insanın nankörlüğe eğilimi zayıflığından kaynaklanır, çünkü minnetin yükü ağırdır."
    dücane cündioğlu
  • kimden geleceği belli değilmiş.
    ve sınırı yokmuş...
  • bir insana yeryüzü eğitiminde en çok puan kazandıran iş başkalarına yaptığı iyiliktir.

    ve sınav gereği, bu dünyada, iyiliğin/yardımın teşekkür de dahil hiçbir karşılık beklemeden, sadece allah rızası için yapılması gerekir.

    bu nedenle, birisi, bir başkasına iyilik yaptıktan/yardım ettikten hemen sonra, iyiliği ne niyetle yaptığı ortaya çıksın diye yaratıcı’dan ona hemen bir sınama gelir, ve iyilik yapılan kişi "iyilik yapan"a mutlaka can yakıcı bir şekilde karşılık verir.

    bu karşılığa halk arasında nankörlük adı verilir.

    "yardıma ihtiyacı olan kişi", yardım edecek olan için bir testtir yani (bir bakıma).

    insanın yaptığı yardım sonrası karşılaştığı nankörlüğe verdiği tepki ise o kişinin testi geçip geçemediğini gösterir.

    öyle ki; insan iyilik yapıp nankörlükle karşılaştığında; “ben onun için şunları yapmıştım, bunları yapmıştım, oysa o bana nasıl karşılık verdi, nankör işte” diye kızmaya, söylenmeye başladığı anda anlaşılır ki; o kişi, yaptığı iyiliği, kendisine minnet duyulması, saygı gösterilmesi biçiminde de olsa karşılık bekleyerek gerçekleştirmiştir.

    dolayısıyla anlaşılır ki, o insan testi geçememiştir.

    o halde; kişi, yaptığı iyiliğe "ne kadar kötü karşılık alırsa alsın" sızlanmayı bırakana, iyiliği sadece allah rızası için yapmayı öğrenene kadar, iyilikleri sonucunda nankörlükle karşılaşmaya devam edecektir.

    (sayfada bolca örneği görüldüğü üzere) “nankörlük görüyorum” diye iyilik yapmaktan vazgeçenler ise böyle davranarak sadece kendilerine zarar verir.

    çünkü bu dünyada ruhsal yükseliş en çok “başkalarına” karşılıksız iyilik yapmakla elde edilebilir.

    bu nedenle, nankörlükle karşılaştınız diye iyilik yapmaktan vazgeçip kendi kendinizi engellemeyiniz; bunun yerine iyiliğiniz sonucunda karşılık beklemekten vazgeçiniz.

    hem sandığınız gibi iyilik yapıp karşılık alamayınca, nankörlükle karşılaşınca bir şey kaybetmezsiniz.

    çünkü “başkalarına iyilik yapmak” başkaları için değil kendiniz için iyidir. sadece “iyilik yapabiliyor olmak” bile bir insan için ödül olarak yeterlidir.

    ki kazanılan ruhsal derece ve “rıza” da buna artı olarak eklenir.
    •“ ‘ve rıdzvânun minallâh ekber’ - allah’ın rızası/memnuniyeti (diğer her şeyden) daha büyüktür.”

    nankörlükle karşılaşınca küserseniz ve “ben ona şöyle iyilik yaptım, böyle iyilik yaptım” diyerek yaptığınız iyilikleri şikayet ederek başkalarına anlatırsanız eğer, yaptığınız iyilik işte o zaman bir kayıba dönüşür, silinir;

    • "ey inananlar, yaptığınız iyiliği başa kakarak geçersiz hale getirmeyin.(...)"

    • "gönül alıcı bir söz ve başkasının eksiğini gizlemek, peşinden incitmenin geldiği bir yardımdan daha hayırlıdır."

    çoğu insana iyilik için motivasyon sağlayan “iyilik yap denize at, balık bilmezse hâlık(yaratıcı) bilir” sözü ise, sanıldığı gibi “iyilik yap, bir kenarda dursun, çünkü bir gün yaptığın iyiliğin karşılığını iyilik olarak görürsün” anlamında değil;

    “iyilik yap ve yaptığın iyiliği unut, yaratılmışlardan asla karşılık bekleme, iyiliğine karşılık (iyi ya da kötü) ne tepki alırsan al önemseme, yaptığın iyiliğin ödülünü/karşılığını sadece yaratıcıdan bekle” anlamında söylenmiştir.

    "karşılığı yaratıcı'dan bekle” denilir, çünkü "nefs(benlik)" yaratılışı gereği karşılıksız hiçbir şey yapamaz, kılını bile kıpırdatmaz, bu mümkün değil.

    bu nedenle inananlar, karşılıksız iyilik yapmaya değil, karşılığı allah’tan beklemeye yönlendirilir;

    • “(onlar) yoksula, yetime, esire seve seve yemek yedirirler. ’biz size yalnız allah için yediriyoruz. sizden karşılık veya teşekkür beklemiyoruz’ (derler).”

    dolayısıyla, allah ile ilişkisini koparmış olanlardan “ben iyiliği karşılıksız yapıyorum” diye düşünenler tatlı tatlı yanılırlar.

    çünkü "ben iyilik yapıyorum" düşüncesi bile nefs’e haz verir, bu bile bir karşılıktır, bir tatmindir.

    ve ego tatmini için yapılan iyiliklere karşılık olarak verilen bu "geçici" tatmin ve hazlar "sadece bu dünya yaşamında" geçerlidir, "bu tür kazançlar" ölüm sonrası "asıl yaşama" aktarılamaz, kişi ölünce silinirler;

    • “işte onlar, rablerinin ayetlerini ve o’na kavuşmayı inkar edenlerdir. artık onların yapıp-ettikleri boşa çıkmıştır, kıyamet gününde onlar için bir tartı tutmayacağız.”

    ümitsizliğe kapılmayınız hemen, çünkü bakınız;
    • “ancak kim allah'a geri döner ve o'na gönülden bağlanırsa, ve karşılıksız iyi işler yaparsa, biz onların kötülüklerini (bile) iyiliklere çeviririz."

    • "(...) o halde iyiliklerde yarışın. (...)" bakara 148
  • genellikle kedilerde değil, insanlarda görülen bir özelliktir.
  • bu toprakların aids'i.
  • insanoğlunun en büyük hastalığı.

    diğerleri için;

    (bkz: vicdansızlık)
    (bkz: cahillik)
    (bkz: aptallık)
    (bkz: açgözlülük)
  • ne kadar kötü bir şey olduğunu biliyoruz. onu da geçtim ben artık da yapılacak insan var yapılmayacak insan var. yapılan şeyler söylenemez tabii de burda herhangi biriyim zaten yazmamda bi sakınca yok. sen gece kaç kere saçma sapan saatlerde yok yere kaldırdığın, başında bekleyen, yine sınavı varken bile kalkıp revirde mevirde başını bekleyen, surekli sana destek olan insana sırf bi gün ufak bi rahatsızlığını farketmedi diye saçma sapan triplere giremezsin. kimsenin buna hakkı yok bence. ama insanın ayağı bir kez yere değmeye görsün... senden kötüsü bulunmaz.
hesabın var mı? giriş yap