• büyük taş yüz ün önsözünü yazan borges, olağanüstü masallarda da nathaniel hawthorne'un defterlerinden dağınık temalar adlı bölüm ile anlatmış en güzel hali ile. "nathaniel hawthorne düş görerek öldü. ölümü 1864 yılının baharında new hapshire dağlarında gerçekleşti. hawthorne'un düşünü kurduğu, ölümün ise sildiği ya da taçlandırdığı öyküyü hayal etmemizi hiçbir şey engelleyemez. ayrıca, tüm yaşamı bir dizi düşten başka bir şey değildi"
  • zengin bi ailenin çocuğu olarak doğar; sakat kalır, iş bulamaz. bi evin çatı katında yaşamaya mahkum olur. iş bulur kovarlar. ne kadar başarısız bir hayvan olduğunun farkına varır, fakat karısı aksini iddia eder. biriktirdiği paraları bi kitap yazması için kocasına verir. o günün akşamı nathaniel hawthorne ileride amerika'yi sarsacak olan "kızıl harf" adlı kitabını yazmaya başlar.
  • amerikan edebiyatının temelini atan edebiyatçılardandır (ralph waldo emerson, henry david thoreau, herman melville ve henry wadsworth longfellow ile beraber).

    hawthorne, the great stone face(büyük taş yüz) adlı hikayesinde, insanın hayatını olumlu anlamda şekillendirmesinin temel mekanizmalarından birini anlatmıştır. burada, toplumun tümünün kabullendiği bir "rol model'dir" önemli olan. başka bir deyişle, jorge luis borges'in de dediği gibi, bu hikaye, bir insanın, arayış sürecini yaşamasıdır. hawthorne'un burada, kızılderililerden gelen bir efsaneyi kullanıyor olması dikkat çekicidir; daha da ötesi, püriten kökenli bir topluma neredeyse şaman bir yaklaşımı benimsetmeye çalışmaktadır. sanatı sayesinde bunu başarır. hikayenin nasıl biteceği daha başında belli olmakla beraber, hawthorne'un toplum ve düzen eleştirileri dikkati çekmektedir.

    hawthorne'un, earth's holocaust (ateşe verilen dünya) adlı hikayesi, ufaktan başlayan toplumsal eleştirilerin bir virüs gibi nihayet tüm toplumu etkisi altına alıp tüm kazanılmış değerleri imha edeceğini, aman dikkat edilmesi gerektiğini anlatır. yazar, bozguncuların, her şeyi ateşe atıp yakabileceğini söyler; ama, ona göre, toplumun "yüreği" yanmaz oluşu nedeniyle düzenin sigortasıdır.

    hawthorne, wakefield hikayesinde, insanların sosyal olmaları ve görevlerini gerektiği gibi yapmalarının söyler. yoksa, "kişi, bir zamanlar wakefield için olduğunca, evrenin dışına düşmüş birine dönüşebilir".

    the minister's black veil (rahibin kara peçesi) (#26699964), hawthorne'un, püritenlere yekten ve doğrudan bir selamıdır.

    hawthorne'u takdir ediyoruz, ama nasıl; aynen borges'in ettiği gibi: fantastik hikayeleri ve insanın zihnini açan hikayeleri için. yoksa amerikan toplumu için oluşturduğu ideolojiyle değil.

    edgar allan poe (doğumu 1809), daha baştan beri hawthorne'dan (doğumu 1804) hoşlanmamıştır. onu çok alegorik bulur. ama hayat tuhaftır: hawthorne 1841'de neredeyse ilk polisiye hikayeyi yazar (mr. higginbotham's catastrophe); bu tarih poe'nun bu türdeki ilk hikayesinden dört yıl öncedir (nakleden borges).

    fakat benim söylemek istediğim aslında şu: resmi tarih, amerikan edebiyatının kurucu babalarını yere göğe koyamazken (gerçi bunu hakkediyorlar) edgar allan poe'dan bugün bile hiç bahsetmez. a pocket history of the united states (a. nevins, h. s. commager, j. morris, wsp, 8.gözden geçirilmiş baskı, 1986) ve benzerleri poe'yu görmezden gelmeye devam ediyorlar.
  • herman melville de başyapıtı moby dick'i 'dehasına hayran olduğu' nathaniel hawthorne'a sunmuştur...
    ikisi yakın arkadaştır tahmin edildiği gibi...
  • modernizm eleştirisi:

    "bu dünya neye yarar? artık biz bir daha neşelenemeyecek olduktan sonra? umarsız kişilerin acılarını, gönül darlığını ne yatıştıracak artık? bu iç sıkıcı dünyanın soğuk yellerine karşın yüreğini ne ısıtacak o kişinin? ondan söküp aldığınız bu avuntunun yerine ne koyacaksınız? eski dostlar ocağın başında nasıl toplaşacak önlerinde keyiflerine keyif katacak bir bardak içki olmadan? tanrı belasını versin yaptığınız reformun! üzünçlü bir dünya olacak bu, soğuk bir dünya, bencil bir dünya, düşkün bir dünya; tek bir dürüst insanın yaşamasına değmeyecek bir dünya; çünkü eski güzel ahbaplıklar sonsuza dek yitip gitti artık!"
    (nathaniel hawthorne, "büyük taş yüz"den)
  • scarlet letter, house of seven gables ve rappacini s daughter adlı eserrleriyle tanınan, yazdıklarıyla ray bradbury ve h p lovecraft'ı çok derinden etkilemiş amerikalı yazar.
  • 1692 yılında salem cadı mahkemelerinde yargıç olarak görev yapan john hathorne, nathaniel hawthorne'un büyük büyük dedelerinden biridir.
  • buyuk buyuk dedelerinden biri salem cadi mahkemelerinde yargic oldugundan ve massachussetts'de dogdugu icin oykulerinde vs puritenligi islemistir. ancak 19. yy yazari oldugu icin hic de puriten bir donemde yasamamistir.
    twice-told tales adli kitabindaki puriten doneme ait oykulerden ikisi:

    (bkz: the maypole of merry mount)
    (bkz: endicott and the red cross)
  • paul auster the birthmark adlı hikayesinden the book of illusions kitabında bahsediyor.
  • fanshawe adli romanin yazaridir. new york üçlemesinin the locked room adli son romaninda bahsedilen kayip yazar fanshawe karakteri, hawtorne tarafindan cok genc ya$ta yazilip ba$arisiz oldugu icin tüm satilamayan kopyalari yakilan ve ölümünden yillar sonra yeniden basilan romaninin ismine bir göndermedir. ilginc bir $ekilde hawtorne´nun karisi sophia tarafindan kendisine kopyasi gösterilmi$ olmasina ragmen hawtorne tarafindan kaleme alindiginin hic görülmedigi bu eser, the locked room adli romanda da fanshawe´in eski karisi sophia tarafindan onun bir zamanlar ya$ami$ olabilecegi gerceginin inkariyla olaganüstü bir edebiyat serüvenine bag kurar.
hesabın var mı? giriş yap