• ing. (insan geli$iminde) genetik vs. cevrenin etkisi sorunsali.

    derler ki, ormanda buyutulen tarzan'i 20-40 ya$lari arasinda istanbul - bebek'te tutsalar, o da puma giyer. ozetle boyledir. ve de "x olunmaz x dogulur" felsefesi nature'a oy atan bir genellemedir.
  • halkla ilişkiler ve işletme alanlarında da sıklıkla tartışılan bir problemdir.. özellikle yönetim ve liderlik konularında, bir insanın doğuştan mı çok iyi bir lider olduğu yoksa bu özelliğini eğitim ve tecrübeyle zamanla mı geliştirdiği üzerine kafa patlatılır. ama genel kanı şudur: doğuştan liderler ya da istediği kadar donatılsın lider olmayanlar çok az bir yüzdedir. insanların büyük bölümü gelişimle istenen kıvama getirilebilir, tabula rasa hadisesi de bu kanıyı destekler. bence ise hitler kötüdür ama çevresi daha kötüdür.
  • genetiğimiz (yaradılış) mi, büyütüldüğümüz-eğitildiğimiz çevre mi bizi biz yapar anlamında terim. kafamda tonlarca çağrışıma yol açıyor.
    konunun en basite indirgenmiş, benim anamın da anlayabileceği hale getiren örneği awaara (bkz: #3028810 -filmin ana teması efendinin oğlu efendi, hırsızın oğlu hırsız olur lafı üzerine kuruludur). aklıma takılan bunun senaryosunu yazan amca ilham perisi marifetiyle mi konuyu bu kadar yalın açıklıkla anlatmış yoksa gerçek bir entelektüel bilgi ürünü mü?
    konuyu felsefe,sosyoloji veya antropoloji sahasından çıkarıp laboratuara sokan genetik bilimi. gelişme hızı hem heyecan, hem korku veriyor. heyecan verici çünkü tedavi edilemez kabul edilen hastalıklarda yep yeni tedavilere kapı açıyor (gaucher hastalığında gen tedavisi). ürkütücü çünkü; bazı meslekler, pozisyonlar, sigorta... genleriniz uygun değilse hayal olacak. siz istediğiniz kadar kişisel gelişiminizi emek vererek zirveye çıkarın, genlerinizin tanımladığı kişi olmadığınızı anlatmak zor. psikopatlık genleri taşıyorsun, yani saldırgansın, suça eğilimlisin, empati yoksunusun o zaman ben seni nasıl ana yönetici yapayım? (bkz: iyi misin kötü müsün). sinemadan awaraya göre daha karmaşık batılı yorum gattaca. sadece genlerin ile değerlisin, yoksa hiçsin; ürkütücü, çünkü olası bir distopia

    fizik galiba tüm bilimlerin çığır açanı (pathfinder?). newton fiziği ve takip eden determinizm akımı. tüm bilim dallarında aynı bakış açısı. mutlak iyi-mutlak kötü, değişmez kurallar, fizik kanunları. aklıma ilk planda gelen örnekler; faşism/proleterya diktatörlüğü. tıp: aynı hastalık etkeni daima aynı hastalığa sebep olur. sonra izafiyetin gelişi. (bkz: #25748240) tıptaki karşılığı multifaktöriyal hastalıklar kavramı. aynı genlere sahip tek yumurta ikizlerinden birini al bankada memur yap, daya ekmek-pilavı, 40 yaşında kalp krizi, ölüm, kardeşini al ormancı yap, 60 yaşında seni beni tek eliyle yıksın. astım; aynı kardeşlerden biri sigara içiyor, havasız bir ofiste, yerler boydan boya halı kaplı; her gün hasta... diğeri dağda çoban, sigara içmiyor; öksürük nedir bilmez. neden ve nasıl? cevap genetik yatkınlık zemininde çevresel risk faktörlerine maruziyet derecesi.
    aristo'dan ibn'i sina'ya kadar tabula rasa üzerine yazılanlar büyük ölçüde çürütülüyor. natur hafife alınmayacak kadar önemli bir unsur.
  • üniversitelerde genellikle essay konusu olarak verilen bir problemdir. bugün essay yazcaz hocam konu ne? sorulur mu tabiki de nature vs nurture problematic. çoğu öğrencinin baş belasıdır..
  • mitolojide bu karşıtlığı apollon ve artemis adlı ikiz kardeşler temsil eder.
  • genetik, evrimsel psikoloji ve bilişsel psikolojinin son birkaç on yılda ibreyi yavaş yavaş tekrar nature'a çevirmeye başladığı tartışma. genel olarak bir sarkaç olarak tasvir ediliyor aslında bu tartışma: bir dönem bir pozisyon moda oluyor, karşı grup epey sesli karşı çıkıyor, birkaç on sene o tarafa sallanıyor sarkaç, sonra diğer grup araştırmalarını sunuyor bu sefer o tarafa sallanıyor. bu on yıllarda nature'a önem verilecek gibi, son on senede bir sürü insan doğası gerçektir, cinsiyetler toplumsal inşa değildir, aslında farklı subpopulationlar vardır, na' bu da örnekleri temalı kitap çıktı. steven pinker'ın the blank slate'i biraz eski ama en popüleri o. mesela pascal boyer'in minds makes societies'i, kevin mitchell'ın innate'i, dalton conley ve jason fletcher'ın the genome factor'ı, robert plomin'in the blueprint'i, charles murray'nin human diversity'si, david geary'nin male, female'i, david buss'ın her baskıda genişleyen evolutionary psychology'si filan. daha bu liste uzar gider. bunların yarısını okudum, diğer yarısına da göz attım. üç aşağı beş yukarı aynı şeyleri anlattıkları için bir iki tanesini okuduktan sonra diğerlerini okumaya gerek kalmıyor.

    şu an çok daha veriye ve robust bir bilime dayalı bir "genetik" devrimi süregeliyor yapılan çalışmalarla ve daha biyolojik gerçekçiliğe dayalı bir tabloyu da yanında getiriyor gibi. bakalım, takip etmekte fayda var.
  • belirli düzeyde etkinliği tartışılsa da bir süre sonra tartışmanın mantıksız olduğu versus.

    yani bunu ciddi anlamda tartışmak zaten başlı başına saçma ya neyse. tartışmaya açık kısmı doğuştan ya da çevre faktörüyle oluşan şeylerin değiştirilebilirliği ya da geliştirilebilirliği olabilir.
  • konfucyus'a gore herkes esit sekilde ve bos bir kalple dogar. bizi biz yapan sey nurture'dir. çinli ailelerin cocuklari ustundeki egitim ve disiplin baskisinin temelinde yatan seyin de bu nurture takintisi oldugu dusunulebilir. nitekim konfucyus, çin'de babadan ogula hukumdarligin veya birinin toplumsal statusunun ailesinden miras kalmasinin onune gecen sey olmustur.
hesabın var mı? giriş yap