• (bkz: neme)
  • bir çeşit "biz önlemimizi alalım da, nolur nolmaz" durumu.
  • (bkz: meme lazim)
  • neyime gerek o benim demek için de kullanılır...
  • "durduk yere başımıza dert almayalım şimdi"
  • lazim degil, uzak durayim o halde manasinda "neyime lazim"in kisaltmasi.
  • banane anlamına gelen eski söz. (bkz: bana ne gerek sütlü börek)
    umursamazlığı, başkalarının sorunları karşısında kayıtsızlığı anlatır. (bkz: neme lazımcılık)
    ne yazık ki son zamanlarda ne olur ne olmaz kalıbıyla karıştırılmaktadır. alakası yoktur.
    (bkz: otorite kesilmek)

    şöyle de bir hikayesi vardır:

    kanuni sultan süleyman, en yüksek duruma getirmiş olduğu devletinin akıbetini hayal eder, günün birinde osmanoğulları da inişe geçer, çökmeye yüz tutar mı, diye düşünmeye başlar.

    bu gibi soruları çoğu zaman süt kardeşi meşhur alim yahya efendi'ye sorduğundan bunu da sormaya niyet eder. güzel bir hatla yazdığı mektubu keşfine inandığı yahya efendi'ye gönderir:

    - sen ilahî sırlara vakıfsın. kerem eyle de bizi aydınlat. bir devlet hangi halde çöker? osmanoğulları'nın akıbeti nasıl olur?

    bir gün olup da izmihlale uğrar mı?

    güzel bir hatla yazılmış mektubu okuyan yahya efendi'nin cevabı bir bakıma çok kısa, bir bakıma da çok uzun olur:

    - nemelâzım be sultanım!

    topkapı sarayı'nda bu cevabı hayretle okuyan sultan, bir mânâ veremez. yahya efendi gibi bir zatın böylesine basit bir cevapla işi geçiştireceğini pek düşünemez. söylenmeye başlar:

    - acaba bilemediğimiz bir mânâ mı vardır bu cevapta?

    nihayet kalkar, yahya efendi'nin beşiktaş'taki dergahına gelir.

    sitem dolu sorusunu tekrar sarar:

    - ağabey (süt kardeşidir çünkü) ne olur mektubuma cevap ver. bizi geçiştirme, soruyu ciddiye al!

    yahya efendi duraklar:

    - sultanım, sizin sorunuzu ciddiye almamak kabil mi? ben sorunun üzerinde iyice düşündüm ve kanaatimi de açıkça arz etmiştim.

    - iyi ama bu cevaptan bir şey anlamadım. sadece, 'nemelazım be sultanım.' demişsiniz. sanki beni böyle işlere karıştırma der gibi bir mânâ akla gelmektedir.

    işte bundan sonra yahya efendi tarihî cevabını açıklar:

    - sultanım, der. bir devlette zulüm yayılsa, haksızlık şayi olsa, işitenler de nemelazım, deyip uzaklaşsalar, sonra koyunları kurtlar değil de çobanlar yese, bilenler bunu söylemeyip sussa, gizleseler, fakirlerin, muhtaçların, yoksulların, kimsesizlerin feryadı göklere çıksa da bunu da taşlardan başkası işitmese, işte o zaman devletin sonu görünür. böyle durumlardan sonra devletin hazinesi boşalır, halkın itimat ve hürmeti sarsılır. asayişe itaat hissi gider, halkta hürmet duygusu yok olur. çöküş ve izmihlâl de böylece mukadder hale gelir...

    bunları dinlerken ağlamaya başlayan koca sultan, söyleneni başını sallayarak tasdik eder, sonra da kendisi böyle ikaz ve irşad eden bir alime memleketinin sahip olduğu için allah'a şükreder, bu türlü ikazlardan geri kalmaması için tembihte bulunarak oradan ayrılır.

    (bkz: http://trakyaninsesi.tripod.com/arsiv2000/679.htm)
  • başlangıcı şahit yazarlar olan sondur.
hesabın var mı? giriş yap