• hikayesi, 1930 senesinde brezilya hükümetinin nestle firmasına başvurarak "ne yapsak da şu kriz ortamında yükselen fiyatlardan dolayı kimsenin al(a)madığı kahvelerimizi daha çok satabilsek, düşen satışlarımızı artırabilsek?" diye soruşuyla başlamıştır. yoksa nestle kim kahveyi güzel kılmak kim allahınızı severseniz. ayrıca hazır kahveyi isviçreli bilim adamları değil, hattori hanzo, kabayahshi kenzo ve usta jimnastikçi nadya komanechi'den daha japon olmasın, yine bir japon ve aynı zamanda kimyacı olan satori kato bulalı 30 küsür sene geçmişti zaten. nestle çalışanları ile kato arasındaki fark; kato çok koyu demlenmiş filtre kahve'nin** suyunu kaynata kaynata uçururken, nestle çalışanları bu su uçurma kısmını hızlandıracak bir yol bulmuştur (çözeltinin çok kızgın bir yüzeye püskürtülmesi. örneğin çok yoğun tuzlu suyun aşırı sıcak bir yüzeye püskürtüldüğünde suyun anında buharlaşması, geriye tuz kalması gibi) yol ve marka bulunduktan sonra ise firmaya ve reklamcılara "kahveyi daha güzel kılmak için" gibi mazeretler uydurmak kalmıştır. ayrıca bunun patlaması tam da savaşların başlangıç zamanı afidirsin, cephede oturup kahve mi demleyecek adamlar, dökmüşler sıcak suyu tozun üstüne.

    haaa şu güzel kılmak kısmına dönersek; bugün nescafe classic %100 robusta, nescafe gold da buyuk oranda robusta çekirdeklerden üretilmektedir. hatta eğer üzerinde %100 arabica yazmıyorsa (ki yazmayanların fiyatlar bir kol iken, yazanların fiyatlar bir kol bir bacak ederinde) bilin ki o kahve --azımsanamayacak miktarda-- robusta içeriyordur. arabica'ya göre börtü böcek ve iklim koşullarına karşı daha dayanıklı bir ürün elde etmek için sonradan aşılanarak üretilen ve arabica'ya oranla 2 kat kafein içermesi sebebiyle temelde ilaç, gazlı içecek vs yapımı için gerekli kafein'in elde edilmesinde kullanılacak çekirdeklerden, yani kahve tadımcıları tarafından bir puanlama sistemine tabi tutulmaya bile gerek görülmeyen robusta çekirdeklerden imal edilen kahvede hangi kaliteden bahsedebiliriz? bu nasıl "daha güzel" kılmak? bu olsa olsa "daha kolay ve çok satmak" olabilir, ki öyle de.
  • porselen kupaları harika. 3-4 sene önce promosyondan 10 tane nescafe klasik bardak poşeti ile birlikte 3,5 tl'ye aldığım kupalar hala sağlam ve kullanılıyor. ne boyası aktı ne bişey. bence porselen işine girsinler.
  • kahve değildir.

    "kes lan amuğa godumun entel piçi" dediğinizi duyar gibiyim. yine de kahve değildir. tang ne kadar meyve suyuysa bu da o kadar kahvedir işte.
  • gerçek bir markadır.
    bana göre başarılı bir marka, kelime yerine geçebilen markadır.

    nescafe içer misiniz? (belki jacobs, belki ahmet marka ama hazır kahve bizim için nescafe'dir.)
    orkid var mı kızlar? (ped demek yok bizde)
    selpak versene bi tane. ( mendil?)
    yerleri viledalamak gerek. (silmek mi dedin?)
    lavaboyu cifledim. (başka marka krem deterjan olmadığına eminsin yani?)

    gibi gibi..
  • 20'lik paketin yanında verilen nescafe yazılı kırmızı bardak dikkat edilmesi gerekendir. açın bakın delik olabiliyor. logosu da kayık olabiliyor. zaten neden aynı fiyata 20 tane alabiliyorken yanında bedava bardak versinler ki? hatta biraz daha ileri gidin 20'lik pakette 20 tane var mı ona da bakın. az koymuş olabilirler.
  • son reklam filminde avrupa yakası'ndan tanıdığımız dursun karakteri oynamaktadır. iyi hoşta o adamı istersen nescafe fincanının içine koy, bende uyandıracağı istek kahve değil çay içme isteği olur her zaman.
  • filtre kahvenin tadını bilenler tarafından linç edilen, bilmeyenler tarafından göklere çıkarılan içecek. ama sonuçta basit bir kahve birbirimizi kırmayalım bunun için.
  • bakın ben nerede mağdur görsem oraya koşarım. akp haricinde her şeyde böyledir bu. bakıyorum bir takım yavşakların, hipsterların, atanamayan lümpenlerin yeni şamaroğlanı olmuş nescafe.

    "kahve diye nescafe getirdiler önüme"

    bu cümleyi kurduğunuzda karşınızda beni bulacaksınız artık. ben bir travis bickle'ım. bir gün bir yağmur yağacak ve siz dahil bütün pislikleri temizleyecek. o yağmur yağana kadar benim de organize olmam lazım biraz. tabi ben travis kadar radikal değilim. anca sakalınızı traş ederim, ya da türkü bara falan götürürüm sizi. o burun bir sürtecek önce.

    deyin hele, nescafe ne etti size? ananızın karnından filtre kahveyle mi doğdunuz? etiyopyadan brezilyadan kahve çekirdeği gelmedikçe hayatınıza devam edemiyor musunuz? bakın ben kahvenin kahve olduğu yerde yaşıyorum. espressolar falan akıyor. şat şat kahve çakmaya başladım artık. ama sizin kadar yavşaklaşmıyorum. nesi varmış nescafe'nin allasen bi söylesenize?

    ev baklavasına da yaptınız benzerini. güllaca da yaptınız. ben böyle şeyleri asla unutmuyorum. hepimiz benzer çocukluk yaşadık değil mi? çayı çok şekerli içtik. kolanın hastası olduk. 90'lardan bahsediyorsak kaprisan içtik gümlettik falan sonra. kahveye geçişimiz de bir kültür pompalamasıyla oldu sanki. starbuckslar çoğalınca insanlar kahve kültürüne alıştı. klişe olacak, ama filtre kahve amerika'da veya muassır medeniyetlerde statü olarak bizim çayla aynı şey. bakmayın çayı da islamcıların ya da leyla ile mecnuncuların sahiplendiğine. bizde nasıl evde çay demlenir sürekli, orda da fresh pot vardır. bizim nası çay bahçelerinde muhabbetler vardır, orada da coffee and cigarettes muhabbetleri vardır.

    nescafe de bunun pratik halidir. bakın ben marka savunmuyorum. x cafe diyelim adına. kişisel zevkindir, filtre kahveden başkasını içmezsin. ben de türkiye'ye geldiğimde becks'ten başka bira içmiyorum mesela. ama sen nasıl bir lümpensin ki nescafe'yi varoşluk olarak gösteriyorsun?

    olm aynı hayatı yaşıyoruz. aynı akp'ye küfrediyoruz. aynı sözlükte yazıyoruz. siz nasıl bu kadar farklı olabiliyorsunuz? nasıl yemekten içecekten bir statü ya da coolluk çıkartabiliyorsunuz?

    ortalık karıştı, düzen bozuldu. yetiş ya travis yetiş ya bickle.

    ps : nescafe'yi yedirmeyiz!
  • bu reklamla birlikte snickers'ın "açken sen sen değilsin" fikrini göstere göstere çakarak, nıke'ın tam karşısına nike dükkanı açmıştır. bunu yapan ajansıda bu projeyi onaylayan pazarlama yetkililerini de istifaya davet ediyorum (şaka değil).

    reklam

    tanım: tüketiciyi salak yerine koyan marka.
  • 100 ve 200 gr'lik poşetlerindeki kahve miktarı son 1-2 yılda esrarengiz biçimde azalmıştır. 100 gr'lik kavanozu tekrar doldururken 2-3 kere kapağı kapatıp hafif sallayıp tekrar doldurmanız gerekirdi 100 gr poşetin tamamını alması için. artık bottleneck kısmında bir parmak eksik kalıyor.
hesabın var mı? giriş yap