• kanimca turistlerin sadece klasik turist mekanlarini ziyaret ederek tatillerini heba ettigi sehir.

    ben size bazi alternatifler sunayim. malum tatil sezonu basliyor, new york turistlerle dolmaya basladi. her ne kadar amerikan dolari turkiye'de cok yuksek olsa da bayramdaki turk turist yogunlugu dikkatimi cekti. o zaman yeni geleceklere onerilerimi siraliyorum;

    - manhattan chinatown guzeldir, hostur, tarihi vardir ama ben iyi yemek istiyorum arkadas ve kaziklanmak istemiyorum derseniz brooklyn sunset park'taki chinatown'i gidip gorun. kendinizi cin'de hissetmezseniz hic bir sey bilmiyorum. sonra ordan kalkip gidin sunset park'a. muthis manhattan manzarasina karsi cimlere cokup keyfinize bakin. ordan sahile yururseniz feribota binip manhattan'a gecebilirsiniz manzara esliginde. ayaklar agriyacak biraz ama deger. citibike da yapabilirsiniz.

    - yukarda yazdigim hersey manhattan little italy icin de gecerli ama bu sefer brooklyn yerine bronx'a gitmeniz gerekiyor. mafya filmlerine merakiniz varsa gidip manhattan'dakini gorun, zaten chinatown ile ic ice gecmis durumda. nerede kim oldurulmus temali bir gezi yaparsiniz, john gotti'nin eski sosyal klubunu filan gorursunuz ama iyi italyan yemegi icin icin bronx'daki arthur aveune'ya gitmek lazim. yemek kalitesi olarak fersah fersah ondedir.

    - new york'a gelmisken central park'i gormemek tabii ki de olmaz ama parkin kuzey taraflarinin(72 ve yukarisi) daha huzur verici oldugunu hatirlatmak isterim. ayrica brooklyn'deki prospect park da az buz bir park degildir, muhakkak gorun derim. hatta oraya kadar gitmisken brooklyn muzesi ile dibindeki botanik bahcesine de girmenizi tavsiye ederim. brooklyn muzesi cok buyuk degildir ama ozellikle antik misir ve mezopotamya'dan sahane eserler barindirir.

    - diger bi konu queens. kimse gitmiyor, sasiriyorum. new york'ta en iyi yemegin adresi queens'tir. ozellikle astoria ve flushing avenue uzerinde muthis yerler kesfedebilirsiniz. yunan yerine gidersiniz asci yunanistan'dandir, brezilya restoranina gidersiniz ascisi brezilya'dandir, kore restoranina gidersiniz ascisindan garsonuna hepsi korelidir.

    - staten island'a gitmenize gerek yok bence. staten island bir bolumunde white trash nypd, fdny calisanlari ve emeklilerinin yasadigi, diger bir bolumunde gettolarin oldugu boktan bir yerdir benim gozumde. illa gideceksiniz ozgurluk anitini gormek icin bedava feribota binersiniz, indiginiz yerde ayni feribota binip manhattan'a geri donersiniz.

    - staten island yerine roosevelt island'a gitmek cok daha mantikli. kolunuzu uzatsaniz manhattan'a degecekmissiniz hissi verir, fotograf cekmek icin cok iyidir. onun disinda yapacak pek bir sey yoktur ama manhattan'a metro ile bir durak uzakta zaten, zaman kaybiniz olmaz. teleferik ile de gidip gelebilirsiniz.

    - harlem'e gitmekten korkmayin. yalniz spanish harlem de denilen east harlem'de biraz temkinli olun, gec saatlerde gitmeyin ama harlem iyidir, orjinaldir.

    - herkes brooklyn heights'e gider, manhattan manzarasi karsisinda resim cektirir ama dibindeki cobble hill pek bilinmez. ben cok severim burayi. sokaklarinda yururken klasik new york brownstone evlerini gorebilirsiniz. new york'ta eski dokunun iyi korundugu ender yerlerden biri cobble hill. ayrica cok kaliteli ufak tefek kafeler ve restoranlara denk gelirsiniz.

    - son olarak bir de manhattan onerisi vereyim. morningside heights'a dogru yol alin. muazzam bir katedral var burda. icerisinde cok kaliteli klasik muzik konserleri duzenleniyor zaman zaman. hemen karsisinda hungarian pastry shop var. kahvesi de, yiyecekleri de siradandir ama atmosferi tatlidir. genelde columbia universitesi ogrencilerinin ve ogretim gorevlilerinin takilma mekanidir. bir kahve aldiniz mi sonrasi sinirsizdir. sonra burdan kaptirip batiya yurudunuz mu 15 dakika'da hudson nehri uzerindeki riverside park'tasiniz. burdan bisiklet ile downtown manhattan'a kadar inmek baska bir keyif.

    aklima gelenler bunlar. kim bilir nereleri es gectim ama hatirladikca ekleme yaparim.

    edit: imla.
  • korkarım yakında bir yasa çıkarılarak parmak arası şıpıdık terlik giymeyenlerin şehre girişlerini yasaklanacağı yerleşim yeri.
    bu nedenle kadınların şık değil rahatına düşkün olduğunu söyleyebilirim (fifth avenue'da gördüğüm birkaç ikoncanı hariç tutmak isterim).

    bugün metrosunda tuhaf bir olay yaşadım. orta yaşlı, sarhoş bir adam afro amerikan bir gencin başındaki new york yankees yazılı şapkaya kafayı taktı.
    o eski şapkayı kendisine satarsa çocuğa 20 dolar vereceğini söyledi.
    çocuk kabul etmedi. gülmekle yetindi.
    adam ısrar etti. 30 dolar vereceğini söyledi.
    çocuk adama eğer çok fanatikse, o paraya yeni bir şapka alabileceğini söyledi.
    sarhoş adam aksine o takımı hiç sevmediğini, şapkayı alıp çöpe atacağını söyledi.
    çocuk kahkaha attı ve başını "hayır!" anlamında iki yana salladı.
    sarhoş adam cebinden bir para tomarı çıkardı ve saymaya başladı.
    60 doları uzattı.
    çocuk kabul etti ve şapkayı başından çıkarıp keyifle uzattı.
    adam şapkayı alır almaz durakta indi.
    çocuk arkasından "gerizekalı bunak. sikindirik bir şapkaya 60 dolar verdi" diye söylendi.
    bu hikayedeki asıl gerizekalı olan ben sırf şu diyalogun sonu ne olacak acaba diye merak ettiğimden ineceğim durağı kaçırdım!
  • new york city dediğimiz yer 5 bölgeye ayrılır;
    bronx
    manhattan
    brooklyn
    queens
    veee o ayrı adacık parçası staten ısland..

    nüfusu 8.7 milyondur ve bunun 3.1 milyonu göçmendir (vatandaş olmayan ama geçerli vizesi olan)
    ve 560.000 undocumented (yani bildiğiniz kaçak ne vize ne herhangi bişey) insan vardır.
    new york diğer eyaletlerden farklı olarak; kaçak yaşayan insanlara hiçbir müdahele de bulunmaz. hatta gider sağlık sigortası verir. sana bakar. garip bir şekilde teşvik eder. bir avukat bulup az zorlasan çalışma izni bile alırsın. ama tabi sen her zaman legal gel legal kal. böyle işler bunu şuan okuduğun gibi kolay olmayadabilir.

    neyse başlayalım;

    brooklyn: ben brooklyn’i severim, burası kuzey ve ortasında yahudi ağırlıklı güneye indiğinde ise tamamen kafkasların ve rusça dilinin egemenliğine giren. queens’e doğru sınıra dayandığında ispanyolcanızın olması gerektiği inanılmaz karışık bir yer. fiyatlar daha uygundur brooklyn’de genel olarak. parkları güzeldir. herkesin sandığının aksine central park’a beş çekecek prospect park’ı vardır. her türlü daha güzeldir. gelirseniz uğrayın. yanında bir botanik bahçesi var ki ağzınız düşer..

    manhattan ; pahalı ve gezmelik görmelik turistik yerlerin bolca olduğu ada parçasıdır. o ünlü times square burda yer alır. empire state binası, central park.. kısacası 5-6 günlüğüne turist vizesiyle gelenler burda takılır genelde. dünyaca ünlü broadway tiyatroları burdadır, amerikalı yahudiler zamanında dizayn etmiş ve sonrasında üzerine çok konulmuş devasa tiyatro salonları inanılmaz bir teknoloji ile donatılmıştır. hayatınızda göremeyeceğiniz kalitede tiyatro oyunları neredeyse sinema filmiyle yarışacak prodüksiyon teknolojisi donanımıyla izleyebilirsiniz. (baya iyi, ben king kong’u izledim ilk 45 dakika bu sahnede ki gorilla gerçek mi harbiden!’ diye düşündüm bildiğin. üzülerek söylüyorum ki biletler çok pahalıdır. hatta türkiye’den geliyorsanız ben sizi onun yerine off-broadway’e alayım, o da aynısının düşük bütçelisi, gene manhattan’da mevcut.
    manhattan adası çok düzenlidir, gökdelenlerin mabedidir. içinde belli ülkelerin yerleşim mahalleleri vardır. örnek; china town, little italy, korea town (bu ara kore akımı aldı başını götürdü her yer kore barbekü mekanı doldu taştı, italyanların mahallesinden alabildikleri tüm payı alıp genişlettiler yerlerini)..vs.
    çoğu sokaklarında gökyüzünü pek göremessiniz yüksek binalardan. insanların yıllık gelir ortalaması yüksektir. en az 90-100 arası (afyon dinarı) ortalama diye atsak yalan olmaz. kiralar pahalıdır. yemeklerde pahalıdır.

    queens: ispanyolların tekelinde daha doğrusu hispanyolların tekelindedir, yani latin amerika ülkelerinden asıllı insanların ve mültecilerin yeridir queens.
    her yer latinodur. hayat daha da uygun burda. yaşam geneli olarak standartlar düşüktür. meksika’nın ciddi bir populasyonu vardır. taco’nun kralını burda yersiniz.
    ama insanlar bu taraflarda biraz tavşandır, ve hırsızlık yolsuzluk daha çoktur, dikkatli dolanmak lazım bazı mahallelerinde.

    staten ısland: new york city belediyesinin apayrı bir parçası olmayı başarmış bağımsız bir adadır ve brooklynden köprüyle geçersiniz.
    eskiden koca bir çöplükmüş bu ada. şimdi klasik 2 -3 katlı bahçeli amerikan evlerinin doldurulduğu, nyc ile alakası olmayan, anasının nikahı bir yer. 1 kere gittim siz gitmeyin.

    bronx: caz müziğin doğduğu, sesi yanık zenci abilerimizin türküler çağrıştırdığı efsane kafeleri olan. yolda gördüğünüz insanların 10’undan 13’ünün siyahi olduğu bir yerdir burası. ben şimdi burda sağlıkçı olmamdan ve yüksek lisans sağolsun makale okumaya da merakımdan mütevellit sahip olduğum bir bilgiyi paylaşayım sizinle; nedendir bilinmez, bronx’un bölgesel olarak aids oranı çok yüksektir. hemde ciddi anlamda bir yüksek grafik var şehrin geri kalanına hesapla. bilmiyorum. ırkçılık yapmayayım sebebi bilinmez. bronx genel olarak sakin gözükse de, bazı mahalleleri geceleri pek tekin değildir, ve çok garip insanlar yaşar. alpacino burdan çıkmıştır. bazı ünlü film yıldızları da burda doğmuşlardır. müziğe katkısı çoktur bu bölgenin. eskiden siyahiler buralarda demiryollarında çalıştırılırken keşfetmişler bazı müzik türlerini diye geyikler vardır.

    velhasıl kelam; nyc...herkesin aksanı vardır. kimse kimsenin nereli olduğunu sallamaz. herkes para yapma derdindedir. ve yaparda. insanları umursamaz ve kabadır. ya da yapaydır ve umursamazdır. ilişkiler hızlıdır, hayat hızlıdır, para hızlı akar , hızlı gelir.
    dünyanın en ışıldak şehridir. herkes buraya gelmek görmek ister. dünya’da var olan her yemeğin tadına, her artistin konserine, bir trene atlayarak gidebilirsiniz.
    kısacası ulaşamadığınız hiç bir şey kalmaz burda yaşıyorsanız. burda yaşadıktan sonra gittiğiniz hiçbir büyük kent sizi şaşırtamaz çünkü siz dünyanın başkentini görmüşsünüzdür artık.
    new york güzeldir...ama şimdi california’nın daha daha güzel olduğunu söyleyen var. öyle anlatıyorlar ki haklılar sanırım. ben henüz gidemedim. bakalım bende bu yaz artık işten güçten pandemiden zaman kalırsa bir uğrayacağım oraya, sonra bunu editlerim. sağlıcakla kalın.
  • hiç kurmadıysam simcityde elli şehir kurdum. bunun gibisi yok.
  • islamcı mağara adamları dünyadan bihaber, antisemit ve ırkçı oldukları için bunları pek gündeme getirmezler. ben ekleyeyim. new york'taki grand central terminal'da, istasyonun tarihinde pek de görülmemiş büyüklükte bir eylem gerçekleşti bu akşam. istasyon işgal edildi... eylemi yapanlar da gazze'deki operasyonu protesto eden, barış yanlısı, abd'li yahudi siyasi partiler, dini dernekler ve aktivist örgütlerdi. polisin yüzlerce yahudi göstericiyi gözlaltına aldığı belirtiliyor. abd tarihi açısından gerçekten de önemli bir hadise. abd-israil ittifakı artık ülke içinde de yavaş yavaş kırılmaya başlıyor.
    gündemi mağara adamların değil modern insanlardan takip etmeniz gerek.

    kaynak
    kaynak 2
    kaynak 3
    kaynak 4

    edit: aşağıdaki komik tipe söyleyin kim daha uzağa işeyecek, kimin paylaştığı eylem daha kalabalık yarışması yapmıyoruz. gerçekten komedi... pek abd gündemini takip etmiyor bu arkadaş herhalde. bu eylem abd için bir hayli önemli bir olay, bunun nedeni de israil lobisinin abd'de bayağı güçlü olması. daha önce filistin yanlısı böyle büyük bir yahudi eylemi pek görülmedi bu ülkede. bu israil-filistin meselesinde yepyeni bir sayfa açıyor artık. tip laf olsun diye kalabalık eylem paylaşmış... güldüm...

    ikinci edit: ha tarihte görülmemiş büyüklükte yazmıştım, onu anlamamış keko. grand central terminal tarihi demek istemiştim. ülkedeki okuduğunu anlamama oranını unutmuştum tabii.
  • robotlasmıs, beyinleri sömürülen, hayatın pis girdabını yaratıp, içinde bogulan insanların sehri.. newyork
    basımdan gecen olaylardan sadece 1 tanesi gelio:
    queens bulvarı- dead (ölüm) bulvarı da deniliyor, cunku yayalara araba carpması sonucu cok fazla insan ölüyor...
    kırmızı yanıyorsa yayalara ve siz karsıdan karsıya gecmeye kalkarsanız, ezilme ihtimaliniz oldukca yüksek.. cunku buradaki insanlar oldukca kurallara baglı, yok yok modern vs demeyin... avrupayla karıstırmayalım amerikayı.. öyle bir baglılık ki kırmızı yayalara carpmaktan geri kalmazlar.. sakat bir meksikalı karsıdan karsıya gecmeye calısıyor, sakat arabası oldukca eski ve dandik. gecerken arabalara yeşil yandıgını görüyor ve daha bulvarın yarısına bile gelemedigini görünce geri geri gitmeye baslıyor. ama cok geç, arabalara yeşil yandı bile. sakat arabasının arka tekerleği bir cukura giriyor ve belden aşşagısı felç olan adam,ters bir kaplumbaga gibi bulvara yıgılıyor. soramı... arabalar dibine kadar gidip kornaya abanıyorlar. neden mi? ee canım yol hakkı onnarın ya (!) yoldan geçen diger amerikalılar... yol kenarından izliorlar..neyseki ben ordaydım...
  • neredeyse her gün başka bir arkadaşım arayıp çok dikkat etmemi ve tüm televizyonlarda her gün new york'u gösterdiklerini ve şehrin çok kötü durumda olduğunu söylüyor.

    endişelenmekte haklılar çünkü buraya yerleşeli henüz iki ay oldu ve yerleştikten 15 gün sonra bu olaylar başladı.

    ama atladıkları veya fark etmedikleri şey sadece türk televizyonlarının değil avrupa dahil neredeyse tüm medya kuruluşları "bakın amerika bile bizden daha beter durumda" demek istiyor gibi.

    bu nedenle buradaki son durumu biraz da ben anlatayım istedim.

    yaklaşık 2 haftadır new york caresgönüllüsü olarak her gün başka bir mekanda gönüllü olarak çalışıyorum. bu nedenle de hemen her gün dışarıdayım.

    öncelikle şehirde bir panik havası yok. herkes olmasa bile hala daha sokaklarda insanlar var ve işlerine gidip gelenlere rastlamak mümkün.

    sadece marketler ve 24 saat acık eczaneler değil veterinerler de hizmet vermeye devam ediyor. restoranlardan açık olanlarsa paket servis için hizmet vermeye devam ediyor.

    gönüllü olarak çalıştığımdan bahsetmiştim. bu nedenle neredeyse her gün başka bir kilisedeyim. kilisedeyim çünkü kiliseler neredeyse bir sivil toplum kuruluşu görevi yaparak lokal yardım merkezlerine dönüşmüş.

    projelerinde yer aldığım 6-7 tanesinin tamamında soğuk hava depolarından liftlere el arabalarına evlere tek tek yemek dağıtmak için hazırlanmış çantalara kadar acil bir durumda yardım organizasyonu yapmak için gereken her şey var.

    üstelik bunların hiç biri corona için de alınmamış. hepsi zaten daha önceden varmış.
    bu nedenle de talep eden herkesin evine o bölgedeki gönüllüler tarafından 3 öğünü kapsayan bir yemek dağıtımı yapılıyor.

    ayrıca yine 400 farklı noktadan da take away şeklinde sıraya girip almanız mümkün.

    bazı kiliseler veya kurumlar da özellikle evsizler üzerine yoğunlaşmış. evsizlerin hepsi de kimin hangi gün hangi saatlerde yemek dağıtacağını biliyor gibi.

    örneğin 200 evsize yemek dağıtılacağı önceden açıklanan bir projeye gidip yemekler hazırlanıp dağıtım başlayıp bittiğinde planlanandan yüzde 10 az bir talep olduğunu ve sıraya giren herkesin eli dolu gittiğine birebir şahit oldum.

    bir de ordunun sokağa inmesi durumu var ki aslında bu da doğru.
    çünkü neredeyse her proje mekanında 10 civarı asker yemek dağıtımından eşya taşımaya kadar her görevi yerine getiriyor.

    bu askerlerin yonetimi ve gorevlendirmesi de orada bulunan gonullu ekiplerce yapiliyor.

    totalde hangi ulke saglik olarak daha kotu durumdadir veya hangi ulke daha cok zarar gorur bilmiyorum. sonucta dunya bizim evimiz ise olen herkes zaten bizim evimizden biridir.

    ancak biz camileri kislalara cevirip kislalarda askerlerimizi karantina da tutarken, burada hem hem kiliseler hem de ordu sivil toplum kurulusu gibi calismaya devam ediyor.

    belki de bizden en buyuk farklari sahip olduklari bu dayanisma ruhu ve organizasyon yapisi olabilir.

    ayrica tum new yorktaki gonulluleri organize eden ve dileyen her kuruma gonullu saglayan new york cares'a gonullu olmak isteyen birinin de yeni bir proje için ortalama 10 gün beklemesi gerektiğini çünkü neredeyse tüm projeler için çok fazla gönüllü başvurusu olduğunu da son not olarak ekleyeyim.
  • yeni tasindigim icin evimde internet yok, mahalledeki cafelerden birisinde e-maillerimi kontrol edip cevap yaziyor, bir taraftan da kulakligim takili muzik dinliyorum. yanimda kitap okuyan cocuk beni durterek elindeki kitabin yazarinin resmini gosteriyor ve kahve sirasinda bekleyen adamin o olup olmadigini soruyor. dikkatlice inceleyip onayliyorum, cocuk hemen kalkip adamin yanina gidip tanisiyor, birkac dakika sonra geri geliyor, kitap ve adam hakkinda konusuyoruz.

    adamin pulitzer odullu junot diaz oldugunu ogreniyorum.
  • 9 yıl amerika’da yaşadım ve bunun 7 yılı abd’de geçti. 5 senemi de new york city’de geçirdim.

    hayatımın en keyifli yılları o 9 seneydi. yüksek lisans, doktora ve akademisyenlik yaptım.

    new york city’de metro pis midir? evet pistir. sidik kokar ve sıçanlar cirit atar. ama herhangi bir noktadan herhangi bir noktaya kısa sürede ulaşırsınız. ayrıca uber sürekli kampanya yapar. ben 9 ay boyunca her yere ($40 ve altında olmak kaydıyla) $ 2,50’ye gittim. metro’dan 25 cent pahalıydı. türkiye’de 400 liraya kadar olan her yere 25 liraya gidildiğini düşünsenize! işte sarı taksiler bizi bundan mahrum bırakıyor. bu yüzden protesto edilip binilmemeli, ama nerede bizde o dayanışma…

    şehir pis midir? hangi kısmında yaşadığınıza bağlı olarak değişir. forest hills’de (queens) yaşarsanız tertemizdir. flushing ya da jamaica da yaşarsanız pistir. manhattan’da da upper west side’da yaşarsanız temizdir; washington heights’da yaşarsanız zaten helal olsun, dolapdere’de de hayatta kalırsınız, çinçin’de de.
    insanlar her türdendir. genellikle de iyidirler. kimse kimseye kıyafeti yüzünden karışmaz. sokakta sizi köpek kovalamaz. yobazlar durdurup size günahkarlar diye nutuk atmaya kalkmaz. arabalar ve motorlar son ses müzik ile gezmez. manhattan hariç, herhangi bir yerleşim bölgesinde korna yazana ceza verilebilir; bu yüzden de gece yarısı öküzlerin korna sesiyle uyanmazsınız.

    öbür yandan taşındığınız ev temiz bir muhitte değilse veya sizden önce kalanlar pis tiplerse tahtakurusu ve hamamböceği problemi yaşayabilirsiniz. çoğu dairede, dairenin içinde çamaşır yıkama ve kurutma makinesi olmaz (biz şanslıydık).

    yaşamasını bilene dünyanın en güzel yerlerinden birisidir new york city. kimisi baktığında özgürlükler ve rüyalar şehrini görür, kimisi boynu bükük gezer pet şişeleri, gazete parçalarını görür. isteyen beğenir, isteyen beğenmez. var ol be new york!
  • new york city önemli notlar :

    1 : metro kart almak yerine, turnikelerin temassız ödeme noktasından banka/kredi kartı ya da googlepay ile ödeme yapıp geçebilirsiniz.

    2 : son düzenlemeye göre metropolitan museum ya da american museum of natural history `*` donation sistemi artık yalnızca nyc'de yaşayanlar için geçerli. ziyaret etmeden önce ya da müze içindeki bilet satış otomatlarından bilet almanız lazım.

    `*` american museum of natural history : bilimin açtığı yolda yürümek sizi heyecanlandırıyorsa, evren, dünyamız ve içinde varolmuş/varolan canlıların evrimi gibi konulara ilginiz varsa bu müzeyi kesinlikle ziyaret edin. benim ağzım gözüm açık kaldı. seyahatimin zirve noktasıydı. neanderthal fosili gördüm, göktaşlarına hatta dinozor yumurtasına bile dokundum, geberdim heyecandan.. hacı olmuş gibi hissettim müzeden çıkınca.

    3 : fiyat performans gezginleri için central park yakınlarındaki hi new york city hostel gayet temiz ve güzel. her katta otomatlar var, temiz, kalabak suyu lezzetinde su, doldur şişeni mis gibi. metroya beş dakika yürüme mesafesi. hostelden çıkıp central park yönüne yürürsen, birch coffee adında bir kahveci var, ortamı güzel kahvesine bayıldım. tavsiye ederim.

    seyahatimin ikinci yarısında long island city'deki the local nycde konakladım. temiz ve güzel hostel, çevresi güvenli, metroya yakın, kendi rooftop'ı var. zaten reddit vb ortamlarda araştırırsanız eli yüzü düzgün iki tane hostel var koca şehirde, onlar da bu ikisi.

    4 : yine low budget gezenler için not düşelim. kentin bence en iyi f/p pizzacısı world trade center taraflarındaki joe's pizzadır. köşede minik bir dükkan ama duvara astıkları fotolardan anlaşılan o ki, amerikanın tüm celebrityleri, sporcuları, aktör ve aktrislerinin yolu buraya düşmüş.

    5 : times square'e yirmi dakka yürüme mesafesinde circle line sightseeing isimli bir tekne turu şirketi var. tüm new york city'nin etrafında 2,5 saatlik efsane bir tekne gezintisi yapıyorsunuz, sizi özgürlük anıtının dibine kadar da götürüyor oraya ayrıca gitmenize gerek yok. seyir süresince çok güzel kareler yakalar sonra bana teşekkür edersiniz ;)
    hava güneşliyse ve üst platformda oturacaksanız mutlaka güneş kremi sürün, ben ettim siz etmeyin.
    not : tekne gezisinin ücreti değişkenlik gösterebiliyor. bir saatlik 24 dolardan başlayan da var, 2,5 saat 42 dolardan başlayan da. doğru bilgi için web sitesine bakmanızda yarar var.

    6. en önemli maddelerden birini yazıyorum.
    lütfen new york city diye manhattan'a bağlı kalmayın. brooklyn tarafına geçin, mutlaka cobble hill ile carroll gardens arasında gezin, kentin en tarihi sokakları buralar, evlere, üzerinde yürüdüğüm arnavut taşlarına hayran kaldım, şehir bambaşka ve özenilesi yüzünü gösterdi bana. güneşin batışına doğru da yolunuzu brooklyn heights'a çevirip rüya gibi manzaranın tadını çıkarın.

    7. alışveriş tavsiyesi ile devam edelim. kendinize bir çift new balance ayakkabı alabilirsiniz, tüm dünyada en ucuz bu ülkede satılıyor. kaldığım hostelde benim dışımda bir kaç kişide daha yepyeni kutusunda 990 made in usa gördüm.

    8. instagrammable bir kaç fotoğraf noktası yazıyorum. not edin.

    manhattan bridge view
    https://maps.app.goo.gl/qk26eyjryg6xpvfe7

    brooklyn bridge lookout
    https://maps.app.goo.gl/smiy4wz77e5jvg6ta

    vessel
    https://maps.app.goo.gl/rfs7pqamvdwnytvl6

    stuyvesant st.
    https://maps.app.goo.gl/cusbuvahtdzvze8n7

    gerisi sizde :)

    9. ayrıca gezi planınıza soho'da boş boş gezmek, high line'dan geçmek ve meatpacking district'te sürtmek, bedford av'de kadıköy vibe'lı cafelerde yemek içmek, prospect parkta (etrafında citi bike `*` noktaları var) bisiklet sürmek gibi aktiviteler ekleyebilirsiniz.

    `*`citi bike single ride için her 30 dakikada 4.49 dolar alıyor. daha ayrıntılı bilgi için web sitesine göz atarsınız zaten de, asıl önemli nokta park etme konusu. yarım saat park edemedim, bir türlü yuvaya oturmadı bisiklet. ben park edemedikçe zaman geçtiği için ekstra para girdi. sonra lokal biri yardım etti de soktu yuvasına. bunun önünde metal v şeklinde bi dalga var, tam tekeri istasyon yuvasına sokarken elinizle onu bastırın ve bisikleti ilerletin, şak diye oturucak bip diye ses gelicek ;)

    10. songkick ya da livenation gibi sitelerden sizin bulunduğunuz tarihlerde nerde kimin konseri var bir bakabilirsiniz. ben bu sayede bury tomorrow dinlemiş oldum canlı kanlı \m/

    11. roosevelt adasına teleferikle geçin ve hava da güneşliyse parktaki sandalyelerden birini altınıza çekip tam şu harika manzaranın tadını çıkarın.

    görsel

    veee.. toparlıyorum.
    hava sıcaklığının 20 ile 26 derecede arasında gidip geldiği, bolca güneş gördüğüm bir mayıs haftasında dolu dolu gezdim new york city'i. ama gerçek şu ki, bir hafta bile yetmedi. ne yazık ki bu süre zarfında, harlem, bronx ve queens'i gezemedim. oralara dair bir şey yazamıyorum. sanırım artı beş gün daha lazımdı.
    şimdilik benden bu kadar, iyi gezmeler :)

    edit : ilk kez bir entry ile debe'ye girdim, çok güzel bir his :)
    içeriği daha da zenginleştirmek adına aklıma gelenleri madde madde eklemeye çalışacağım. bu arada bir yazar arkadaş joe's pizza, örümcek adam dostumuzun çalıştığı pizzacıydı demiş. onu da not düşüyorum.
hesabın var mı? giriş yap