857 entry daha
  • kezban yine kizacak ama (bkz: brooklyn heights), (bkz: upper east side), (bkz: cobble hill), (bkz: carroll gardens), (bkz: greenwich village), (bkz: prospect heights) gormeden sadece times square'den ibaret gozlemlere dayanip koca bi sehre kasvetli demek gerzeklikten baska bir sey degildir.
  • (bkz: iyi forumlar)
  • (bkz: kezban vs kamil)
    içimizdeki kezbanlarla kamilleri ortaya çıkaran şehir.
    helsinki'de kış mevsiminde yaşamış, new york city'de de yazın bulunmuş biri olarak diyorum ki gelin istanbul'a da size çay koyayım, içiniz biraz ısınsın.
  • çöp sorununun aşılması için bir an önce tony sopranonun devreye sokulması gereken şehir.reyis işini bilir halleder.
  • sahsen ben de ic karartici buluyorum. lise arkadasim ise nyc'ye asik. ben daha yesil, tasra havasindayim, o ise sehir delisi. zevk meselesi... seveni de sevmeyeni de cok yargilamamak lazim sanki.

    insert mahsun'un kaşlar "kardesiz hepimizzzzzzzz, bu kavgaaaaaaa, ne diye?"
  • madem şehir bukadar bok ve çöp içinde bu adamların bünyesi neden her şeye alerjik? elmaya da alerjisi olunur muymus di mi? elma ya bildiğiniz elma..

    mikropla nekadar temas o kadar güçlü bağışıklık sistemi korelosyonu üstünden soruyorum ne alaka ya diyenlere...
  • güzel şehir, ama sokaklardaki çöp dağları ve metro istasyonlarının dökülüyor olmaları konularında savunulacak bir yanı yok. ayrıca, yazın cehennem sıcağına, kışın da kutup soğuğuna maruz kalırsınız. eğer büyük, kozmopolit, civcivli, ingilizce konuşulan, temiz, medeni bir yer arıyorsanız londra sizin için çok daha uygun bir şehirdir. yaşayacağım şehrin çok büyük olmasına gerek yok diyenleri de san francisco'ya beklerim.
  • ıki sene severek yasadim ancak londra'nin yaninda esamesi okunmaz bana gore. evet.
  • frank'in de dediği gibi eğer bu şehirde yapabilirseniz yani bu şehirde yaşayabilirseniz, dünyanın her yerinde yaşayabilirsiniz. bu size kalmış bir şeydir. new york'ta hayatın zorluklarının üstesinden gelen bir kişi dünyanın neresine giderse gitsin turist olmayacaktır. gittiği yerlerin yerlilerine yol gösterir. genel olarak bakıldığında oyunun en zor bölümüdür new york. orada en dibi de, oldukça yüksek noktaları da gören birisi olarak söylüyorum ki new york çok ütopik bir şehirdir. bunu alt yapı, doğal güzellik, şehir yapısı olarak söylemiyorum. bir yazar arkadaşım new york ruhunu çok güzel anlatmış aşağıda. bunu ancak eğer bu ruhu hissedebilecek bir yapınız varsa anlayabilirsiniz. new york aynı istanbul gibi canlı bir şehirdir. nefes alır verir. içinde yaşayan, dünyanın dört bir yanından, çok farklı coğrafya ve kültürlerden gelen milyonlarca göçmenin, kaçağın, yerlisinin zorluklarını, çaresizliklerini, başarılarını, mutluluklarını, kötülüklerini hisseder. tabi bunu anlamak seneler gerektirir. seyahate, tatile gelecek olanlara tavsiyem; tabi ki belli başlı yerleri gezin görün fakat hiçbirisi gece yarısına doğru o sokakları gezmek, elinizde kahvenizle bir duvar kenarına oturup caddeleri, insanları gözlemlemek, harlem'de, bronx'ta, queens'de gece elleriniz cebinizde gezmek kadar keyifli olmayacaktır.

    olmazsa olmaz:
    1) 205 teki katz's deli'de paraya kıyıp 30 usd ye pastrami menu yiyin. hatta şanslıysanız sally(meg ryan) ve harry(billy crystal)'nin oturduğu masaya oturabilirsiniz.
    2) hogs & heifers'a gidin. coyote ugly orada çekildi diye söylemiyorum. gidin, pişman olmayacaksınız...

    edit: hogs & heifers da dayanamamış. bina satın alınıp çok çok yüksek bir kira bedeli istendiği için kapanmış!
  • hayal edildiği gibi güzel bir şehir değildir.
678 entry daha
hesabın var mı? giriş yap