• eskiden bazi yazarlarin nick altina nasil bu kadar cok entry girilmis oluyor diye merak eder, imrenirdim. olayi kisa surede kendimce cozdum ve kendi icinde dort kategoriye ayirdim:

    1) "nick altima entry girsene" diye rica edenler. (yemin ederim tanidim boyle birini)
    2) tanimadigi fakat takip ettigi yazarlarin nick altlarina entry girip o yazarin da kendi nick alti icin entry girmesini umit edip bekleyenler. (1. kategorinin daha kurnaz versiyonu. en azindan 1. kategorideki yazar aciksozlu ve daha icten.)
    3) sacmalayip sozlugun sol frame'ini sikerten troller.
    4) okunmaya deger, kiymetli entryleri cok olan yillanmis yazarlar.

    (bkz: düz adam sundu)
  • özel düzenleme getirilmesi gerektiğini düşündüğüm başlık.

    yazar herhangi bir konu hakkında entry giriyor, hemen oradan birileri saldırıya geçiyor: "troll, ezik, o.ç." şeklinde.
    hakaretten tutta, saldır amaçlı, troll'ük amaçlı her türlü spekülatif yazıya açık başlıklar bunlar.

    e ne olmalı kardeşim diyene de nacizane önerim şu olur: her yazar kendi nick altına entry girilip girelemeyeceğine karar verme hakkına sahip olmalı. basit bir ayarla yapılabilir. ha böyle olduğu zaman da şöyle bir problem çıkıyor ortaya: adamın nick'i herkesin hakkında yorum yapabileceği bir kavramsa, misal (bkz: annatar), böyle durumlarda başlıkla, nick ayrı olmalı ve yazmak isteyen kavram hakkında fikir telakki edebilmeli.
  • özellikle bir dönem birbiriyle sevgili olmuş yazarların, nickaltları dolu olur. çiçekli böcüklü cümleleri, olabileceği kadar sofistike formlara sokup paraglarflara çeviririrler. gerek türkçe gerekse farklı dillerde dizeler de unutulmaz tabii.

    sonra bir şeyler ters gidip de ayrılınca herkes pılını pırtısını toplayıp gider birbirinin nickaltından. geriye sevgililerden obsesif olanının nickaltılarını yedeklediği word belgesi kalır. eheh.. *
  • herhangi bir şey yazıyorum. en beğenilenlere giriyor. özel mesajla güzel yazdığımı belirtenler de çıkıyor, aha diyorum tamam nickaltı yolda geliyor. yok ama. canınız sağ olsun. ne yapalım kısmet değilmiş.
  • ekşi sözlük yazarları 3 kısma ayrılıyor

    1-nickimin altına kötü bir şey yazma da istersen götümü vereyim.
    2-nickimin altına iyi bir şey yaz, istersen götümü veririm.
    3-nickimin altına yazılanlar sikimde değil.

    istisnalar elbette vardır ama 1 ve 2. grup büyük çoğunluğu oluşturuyor. kendi nick altlarına uzun uzun açıklamalar yazan mı dersin, kırk takla atarak yapılan yanlış anlaşılmaları giderme metinleri yazmak için giriş-gelişme-sonuç kompozisyonları yazanlar mı dersin, mız mız ağlayan, zır zır zırlayan mı dersin...
  • öncelikle nick altıma yazan herkese değerli yorumları için çok teşekkür ederim.
    birkaç gün önce tesadüfen nick altımda yeni bir yorum gördüm.
    bu değerli yorumu için (#118760738) ruhunchali ne çok teşekkür ederim.
    kendisine mesaj atmak isterdim lakin mesaj alımı kapalı, ben de buradan yazmaya karar verdim.

    sevgili ruhunchali; yıllardır sözlük okuyucusu olsam da, yaklaşık 3 yıl önce başladı burada ki yolculuğum. ben bu yolculukta birbirinden güzel insanlar tanıdım. okudum, düşündüm, anladım. yüreğimden süzülenleri, akıl süzgecimden geçirip iliştiriverdim bu ekşi sözkük adında ki kadim kitaba.

    bu üç yıllık yolculukta ilk başlarda her gün ve gün boyunca defaatle sözlüğün misafiriydim. bitmek bilmeyen bir merakım vardı. daha fazla insanı okumak, daha fazla başlığı okumak, düşünmek, entryler arasında kaybolmak ve her gün yeni yeni entryler girmek benim dünyam olmuştu.

    ben küçük bir kuştum ve sığınağımı, limanımı, yuvamı bulmuştum. burası olmak istediğim yerdi. olmaktan mutlu olduğum yerdi. bir nevi seyirlikti, bir nevi görsel bir şovdu, hayal olamayacak kadar gerçek, gerçek olamayacak kadar buğulu, büyülü, esrarengiz bir yerdi.

    günler günleri kovaladı, ben üretmeye ve öğrenmeye devam ettim, tecrübelerimi, gözlemlerimi, hayatımı idame ettirdiğim işimle ilgili, uzmanlık konularım hakkında, kavgalarım, sevinçlerim, hayallerim, hedeflerim hakkında, ülkemin acıları, sancıları hakkında, canlılar, cansızlar hakkında, hayvanlar hakkında, insanlar hakkında ve aklıma gelmeyen envayi çeşit konuda yazdım da yazdım.

    bir yandan da gözüm kulağım hep çaylak onay listesinde idi. bir gün görünür olmak, var olmak en güzel, en anlamlı hedefimdi. çok istiyor, çok arzu ediyordum. burası ekşi sözlüktü! burası bizim dünyaya kafa tuttuğumuz yerdi! emek verdiğimiz, değer verdiğimiz yerdi. kuluçka dönemini tamamlayan her çaylak kabuğunu kırıp yazarlık yolculuğuna başlayacaktı. ve birçok güzel insan bir bir tamamladı tırtıl akademisini, hepsi rengarenk kanatlarını kuşanıp bir bir uzaklaştılar, biz çaylaklar karanlığın dehlizlerinde bir ışık hüzmesi araya duralım, onlar çoktan kaf dağının ardında ki o güneş krallığının pervaneleri olmuşlardı.

    her biri için, hepsi için, tümü için öyle mutluydum ki. hepsiyle gurur duyuyordum. her yazar alımında; dur dedim kendime, az sabır, sen üretmeye devam et, vazgeçme, evet şimdi olmamış olabilir, lakin bir sonrakinde mutlak olacak.

    sözlükte yıllar geçedursun, bir bir geçedursun çaylak onay listeleri, bir bir alınadursun çaylaklar yazarlığa, benim içimde ki ümit ateşinin harı üstünde idi hala.

    yazıyordum, üretiyordum, kırmadan, incitmeden, üzmeden, küfür etmeden, argo kullanmadan, seviyeli ve saygılı bir dille.... entrylerim bini çoktan geçmişti.

    işte yine bir çaylak alımı yapılmıştı ve yine aralarında değildim. hevesim yavaş yavaş kırılıyordu. burada olmak eskisi gibi tat vermiyordu artık, sonra günlerden bir gün, kanzuk 'un dest-i izdivacına ve biricik zevcisinin* ilk entrylerini girdiği saatlerde yazar olmasına şahit olduk.

    sonrasında başladı sorgulamalarım. anlam arayışlarım. "burada benim ne işim var", "burası neresi" sorularım. burası değil miydi liyakat, liyakat diye bağırdımız, emeğin, emekçinin hakkını savunduğumuz, kanuna, kaideye göre, kurallara göre hareket etmemiz gerektiğini haykırdığımız, insanların eşitliğini savunduğumuz "yer".

    burası neresiydi? ben nerede idim?

    sonra yazar alımları sonucunda, çaylak onay listesinde, yazarlığını duyuran yazarları incelemeye başladım... aralarında bir çoğu; 10 entry girmiş, "10 entry"!... (dolu dolu 10 entry giren yazarları tenzih ederim)... bazısı bir kelime, bazısı bir cümleden oluşan, "10 entry".......................

    sonuç: [yazar]

    madem 10 entry girerek yazar olunuyordu, emeğin, özverinin hiçbir karşılığı yoktu burada, tamam dedim kendime, sıradan, değersiz, özensiz herhangi, vasat 10 entrim kalana kadar, sondan, baştan ortadan silmeye karar verdim.

    ve bir kadının upuzun saçlarını kısacık kestirmesi gibi, canım yana yana başladım bir bir silmeye, onca yılın emeğini... 800 e yakın entry sildim.

    haklısınız, nick altıma yazdığınız şeyler hususunda, tavuğun suyunun, suyunun, suyunun, suyu kaldı. belki yakında o sudan eser de kalmayacak...

    artık nadir olarak yeni entryler giriyorum. nadir olarak uğruyorum buralara...

    ama ilk günden beri vazgeçemediğim tek şey, tüm değerli dostları okumak, enrtylerini beğenmek ve yeni güzel insanlar keşfetmek..

    sağlıcakla........
  • nick'ine göre doluluk oranı değişir, nick'inizin bir lebron james olduğunu birde hayallerimvar olduğunu düşünün.
  • eskiden burası ilgi çekmek, sevgi göstermek, yalakalık, yavşaklık, sevindirmek, hoş tutmak amaçlı kullanılırdı. şimdilerde birbirine laf sokmak, ben yarıştırmak, ayar vermek veya trollük yapıp saçmalamak amaçlı kullanılıyor ağırlıkta.
  • çetrefil. geri dönüşü-silmesi (alınmaca, gücenmece, vs sebeplerden) pek mümkün olmadığından yazmadan evvel on kere filan düşünülmesi gereken. tanımadığınız birine yazarken daha fena, eşi/sevgilisi dolaylı yoldan diş bileyebilir. tanımam etmem klişesi kullanılabilse de böyle durumlarda, yazılan her şeyin samimiyetini berhava etmekte on kaplan kudretinde.
  • hiç tanımadığınız, sohbet etmediğiniz birinin sırf trolllük yapacağım diye gelip size nick altı yazması gibi durumlarda olabiliyor bazen.
hesabın var mı? giriş yap