• esef duymamıza sebep olan grup, şöyle ki; adamların nick cave and bad seeds diye grubu var, bizim ise ersen ve dadaşlar... * *
  • sahnede sabit durup şarkılarını söyleyip gitmelerini beklemiyordum. ama tabiri caizse dün akşam sahneyi yaktılar. bir daha böyle bir performans izleyebileceğimi sanmıyorum. tek kelime ile muazzamdı.
  • (bkz: 10 temmuz 2018 nick cave and the bad seeds konseri)

    bir on- on beş sene önce olsa sözlük yıkılırdı be bu konserle! gençlik bilmiyor tabii, meh... bir de sözlük yaşlanmış diyorsunuz, bi kere bütün yaşlılar konserdeydi dfjgjkdf (tamam tamam, o konsere giden sözlükçüler küsüp yazmayı bıraktı, biliyoz.)

    nick cave her ne kadar benim için daima pj harvey'den sonra gelse de, iyi ki gitmişim konserine. o nasıl bir sahne enerjisi, o nasıl bir karizma, o nasıl bir şarkı söylemek... keza piyano, keman, flüt ve daha bilmem kaç tane enstrüman çalan warren ellis de bir o kadar çılgındı. inanılmaz bir performans, iki saat gümbür gümbür konser... verilen her kuruşa değer.

    (yalnız tayrayna bakınca insan fark ediyor, bütün arkadaşlarım ordaymış ya resmen!)
  • 12 yıllık bir hayaldi benimkisi, geçen ay gerçekleşti. 2001'de zaten yeni yeni dinlemeye başlamıştım sayılmazdı. 2004'te geldiğinde napıyodum kim bilir? belli ki uygun düşmemiş bana.. o konserde yine gelicem diye söz vermişti nick baba. beklerim, gelir dedim. her yeni albümü çıkınca bu sefer olur dedim. olmadı. sözünü tutmadı baba. o buraya gelmeyince biz gittik ayağına. taa şubat ayında planladığımız bir avrupa gezisi vardı. günleri şehirlere bölüştürmüştüm o zaman. aradan kısa bir zaman geçtikten sonra kendilerinden gelen e-mailde konserin amsterdam için ayırdığımız zaman dilimine denk düştüğünü görünce neredeyse taklalar atacaktım sevinçten. o an yaşadığım heyecanı daha önce björk konserine bilet aldığımda yaşamıştım. 0003 seri nolu bilet benimdi o konserde, azmi görünüz. hemen ertesi günü netten biletleri çakıp 9 ayın geçmesini bekledim.

    ve 17 kasım! yer heineken music hall, amsterdam! gündüz talihsiz bir olay yaşayıp, ağzımı burnumu dağıttım. o an bile korkum konseri izleyemeyecek olmaktı. hastaneye kaldırılırken ambulansta, gittiğimde acil serviste doktorlara ne yapın ne edin beni maça pardon konsere yetiştirin dedim. testleri yaptırıp, doktordan ok'i alınca vurdum kendimi arena'nın yollarına. tabi bu olayların yarattığı zaman kaybından dolayı mekana ancak nick cave ve kötü tohumların sahneye çıkmasından 10 dk. önce varabildik. ön gruplar çoktan geçmiş bitmiş ama benim hala en önden konseri izleyebilme hayalim bitmemişti. alkol alamadığım için önlere sızmaya başladım. ama amsterdam seyircisi çok entresan abicim adamlar resmen set çekiyorlar geçmek namümkün. bir iki zorlama, pardonlar, excuse me'ler havada uçuştu. yardıra yardıra önden 5. insan settine kadar varabildim. finali de 3. sette yapabildim.

    entry başlayalı onlarca sözcük tükettim. 3. paragrafa başladım ama hala şarkıdır, konserdir lafı geçmedi. çok ayıp ediyorum farkındayım sevgili günlük. son albüm ağırlıklı bir playlistti ama eskilerden "red right hand", "the weeping song", "god is in the house" (ki hiç beklemiyordum bunu, çalınca sevindim), "the mercy seat" (canlı kayıtlarının hastasıydım, kısmette canlı dinlemek de varmış), "stagger lee" (efsaneydi!!!) çalındı. son albüm malumunuz ağırdan akıyor, konserde çalınırsa nasıl olur diye düşünüyorduk ama nick baba zıpkın gibi, fişşek gibiydi. yerinde durmadı o yaşa rağmen. "jubilee street" gibi naif bir şarkı da bile patlamalar yapıp hiç beklemediğim etki yarattılar bende. ki hala durduk yerde parçanın konser perfonmansı aklıma geliyor mırıldanmaya, sallanmaya başlıyorum durduğum yerde, insanlar tuhaf tuhaf bakmaya başlıyorlar filan. işte açın bakın o performans burada mevcut: http://www.youtube.com/watch?v=jrfnkophonk. özellikle sonlara doğru olan o patlama!!!

    2 saat civarı sahnede kaldılar. nick cave ile beraber favori kötü tohumum warren ellis'i canlı izlemenin keyfi bambaşka be sözlük! darmadağın suratımla bile delicesine keyif aldım konserden. her saniyesini beynime kazımaya çalıştım. ki ölene kadar da çıkmaz!

    i'm transforming, i'm vibrating, i'm glowing, i'm flying! look at me now!!!
  • 2015 avrupa konserleri açıklanmış ve fakat türkiye yok tabii. hatta yakınlarda bi yer bile yok. aman neyse, ben izlemiştim zaten meh meh. ama gelselerdi iyiydi.
  • türkiye konseri yakındır -amentü-
  • paralel evrende başka bir hayat yaşıyormuşuzcasına birkaç saat geçirtti sağ olsun dün akşam. son gittiğim büyük konser 2018'de yine kendisininmiş, canım nick cave değilse ben almayayım ya artık.

    kaç yaşında adamsın o sıcakta o ceketin içinde o performansı nasıl gösterebiliyorsun?
    düşecek sandım birkaç anda.
  • çilek ile çikolata, kahve ile sigara, beton ile çıplak ayak gibi birşey. albüm cd çalar ile vuslata kavuşurken, ışıklar kapatılmalı yaşanmışlıkların silüetler geçidine direnilmemelidir. albümün en iyi parçası in to my arms'dır kuşkusuz.
  • 2018'ten sonra ilk defa yine iksv organizasyonuyla ülkemize gelen, 1983 yılında kurulmuş avustralyalı bir rock grubudur.

    bu akşamki konserle ilgili işinize yarayabilecek bazı bilgiler:

    - bir değişiklik olmadıysa takip edecekleri setlist

    - konser parkorman'da

    - konserin kapı açılış saati: 18:00
    radyo eksen dj set (gülşah turgut) : 18.00
    black country, new road : 19.45
    nick cave & the bad seeds : 21.30

    -parkorman'a m2 metro hattıyla darüşşafaka durağında inip yürüme yoluyla ulaşabilirsiniz. (dönüş için metro gece 1’e kadar var)

    - parkorman'da oturma düzeni yok. erken giren önleri tutar. *

    daha fazla detaylı bilgi ve konser alanı kurallarına passo ya da iksv'nin sitesinden ulabilirsiniz.

    sözlük neydi, sözlük karaborsa değil kutsal bilgi kaynağıydı. teşekkürler.

    edit: biraz moda girmek için, buyursunlar into my arms
hesabın var mı? giriş yap