• hazreti ibrahim'in atıldığı ateşe ağzına aldığı su ile müdahaleye kalkışan karınca misali, hiç değilse safını belli etmiştir..
  • bekar olup karı boşadığı için eleştirilen ülkedir. bir de şöyle ülkeler vardır. eşlerini her fırsatta boşanmakla, dava etmekle türlü laflarla tehdit edip aynı günün akşamı yatağa birlikte giren ülkeler.
  • israille tüm diplomatik ilişkileri kesip bi delikanlılık örneği sergilemiş olan ülkedir. her ne kadar israil bu durumu çok ta sikimde diyerek karşılasa da adamlar türkiyenin yapamadığını yapmıştır. bizimkiler bi yandan ilişkileri kesmekten bahsedip diğer yandan da merak etmeyin heronların teslimde sorun olmaz diyerek muhteşem bi iki yüzlülük örneği sergilemişlerdir.
  • amerikaya karsi uluslararasi adalet mahkemesinde dava acmis,davayi kazanmis ama amerikadan siktiri yemistir....
  • dunyanın en önemli 10 denklemine pul basmış ulke . bu pullar değerlidir ve pul koleksiyoncuları için mutlaka koleksiyonlarında bulunması gerekenlerindendir.pulların üzerindeki denklemleri merak ediyorsanız asagıdaki adrese tıklayınn
    http://www.fh-friedberg.de/…icaragua/uebersicht.htm
  • ismi nedense hep bir afrika ülkesini çağrıştırmıştır bana, tahminimce amerika kıtasında olduğunu bir çok kişi bilmiyordur. bu yönüyle tam öss'lik ülke aslında. soruldu mu bilmiyorum ama konumuyla alakalı bir soru çok canlar yakabilir.
  • orta amerika ülkesi olan nikaragua hiçbir zaman hayal rotalarımdan biri olmadı. oraya giderken de nikaragua'dan çok beklentim yoktu; ama şunu çok iyi biliyordum ki her ülkenin sevilmeye ve görülmeye değer bir yanı vardı. nikaragua'da özellikle ometepe adası her zaman anılarımda güzel bir yere sahip olacak. dünyanın en büyük tatlı su adası olan ometepe adası iki adet volkandan oluşuyor. aktif concepción volkanı'nın dumanları bulutlarla birleşince harika görünüyor.

    iki volkanla aynı adada kalma fikri biraz ilginçti doğrusu. fakat ada o kadar sakin, o kadar kendi halinde ki yanardağlar arasında bile huzur bulmamak işten değil. volkanik arazinin veriminden faydalanan binlerce insan bu adada yaşıyor. irili-ufaklı bir sürü köy var çevrede. tek-tük de turistler. herkes bu huzura kapılıp gitmiş adeta... ometepe adası; atlar, kuşlar, sonsuz muz tarlaları, hindistan cevizi ağaçları, köpekler, gölde çamaşır yıkayan kadınlar, balığa çıkan minik kayıklar, okula giden çocuklar, maymunlar ve kendi halinde minik otellerle dolu. burada herhangi bir kareye, oturup dakikalarca baksam hiç sıkılmazmışım gibi gelmişti.

    masaya volkanı da elbette ki en etkilendiğim şeylerdendi. masaya, nikaragua'daki 19 aktif yanardağdan biri. koskoca yanardağ kraterinden, yanardağın içine bakıp fokurdayan lavları ve dumanları izlemek; nasıl desem, kendimi çok aciz hissettirmişti. tam 300 m derinliğindeki krater duvarının dibinde kaynayan kıpkırmızı lavlar bir alçalıp bir yükseliyordu. içeriden yükselen dumanlar gökyüzüne karışıyordu. ve ben o gün orada içeriden yükselen sıcaklığı hissettim, kokuyu aldım, gücü gördüm. doğaya bir daha bir daha saygı duydum!

    bu ülkenin en önemli geçim kaynağı tarım ve turizm olmasına rağmen ülkede çok az turist gördüm. insanlar doğal, doğa bakir. görülmesi gereken yerlerde turist yığınları yok. kalabalıktan fenalık geçirecek duruma düşmek yok. henüz çinliler de keşfetmemiş. bu açıdan bile huzurlu zaman geçirilecek ender ülkelerden biri benim gözümde. tabi partilerden, kalabalıklardan ve turistik mekanlardan hoşlananlar için çok şey vadetmeyebilir nikaragua.

    dokuz gün kaldım nikaragua'da. güzel insanları ve gerçek üstü doğasıyla beni mutlu eden bu ülkeye sizin yolunuz düşer mi, kalkıp türkiye'den nikaragua'ya kadar gider misiniz bilmem ama en azından sevimli bir yer olduğunu bilin istedim.
  • eski ispanyolca'da* kara gun dostu anlamina gelen kelime*
  • dünyanın en yurekli kadınlarına sahip olmuş bir ülke.

    8 mart 1979

    ''canım kızım,

    bugün, önce nikaragua'daki, sonra da latin amerika ve tüm dünya ülkelerindeki insanlar, her yerdeki insanlar için çok önemli bir dönem yaşıyoruz. devrim her birimizden fedakarlık bekliyor. kendi bilincimiz ise, bu sürece olabildiğince yararlı olmak yolunda örnek bireyler olmamızı istiyor.

    bir gün, çok uzak olmayan bir gün, senin, bütün insanların düşman değil kardeş olduğu ve insana yakışır biçimde büyüyüp gelişebileceğin özgür bir toplumda yaşayacağını umuyorum. seninle ellerini avuçlarıma alıp konuşabilmeyi, yollarda yürürken insanların gülümsediğini, çocukların kahkahalar attığını, dereleri, parkları seyredebilmeyi öyle isterdim ki. ve bizler, halkımızın mutlu çocuklar gibi büyüdüğünü gördükçe keyifle gülümsüyor ve onların her yerdeki insanlara karşı sorumluluklarının bilinciyle, yeni insanlar olmalarını izliyoruz.

    sen de, tadabileceğin özgürlük ve barış cennetinin değerini öğrenmelisin. böyle diyorum, çünkü, cesur halkımızın en seçkin insanları, değerli kanlarını, gelecek nesiller ve senin gibi çocuklar için, özgürlük ve barış için, büyük bir halk sevgisiyle, seve seve döktüler. yaşamlarını, çocuklar, güzel nikaragua'mızdaki birçok kadın, erkek ve çocuğun çektiği bu sefalet, utanç ve baskı altında yaşamasın diye feda ettiler.

    bunları sana yüz yüze söylemek fırsatını bulamazsam ve başka kimse de söylemeyecek olursa diye anlatıyorum. bir ana yalnızca çocuğunu dünyaya getiren ve ona bakan biri değildir; bir ana, bütün çocukların, bütün insanların acısını sanki hepsini de karnında taşımışçasına duyar. en büyük arzum, bir gün senin yüreği insanlık sevgisiyle dolu gerçek bir kadın olman. ve, adaleti nasıl savunacağını bilip, onu ayaklar altına almaya kalkışan kim ve ne olursa olsun koruman.

    böyle bir insan olmak için, devrimimizin ve diğer ülkelerin devrimlerinin büyük önderlerinin yapıtlarını oku ve özümle; en iyilerini örnek al ve daima gelişebilmek için bunları uygula. bunu yapacağını ve başaracağını biliyorum. bu bana büyük bir huzur veriyor.

    sana sözler, vaatler ve içi boş ahlak yargıları bırakmak istemiyorum. sana, kendimin (henüz en iyisi olmadığını bilmeme karşın) ve bütün sandinist kardeşlerimin, yaşama karşı aldığı tavrı bırakmak istiyorum. bunu nasıl kullanacağını öğreneceğinden eminim.

    evet, benim tonton kızım, eğer seni yeniden görebilirsem -bu olasılık hâlâ var- yaşam ve devrim hakkında uzun uzun konuşuruz. yüklendiğimiz görevleri yerine getirebilmek için çok çok çalışırız. gitar çalar, şarkı söyler ve beraberce oynarız. böylece birbirimizi daha iyi tanır ve karşılıklı bir şeyler öğreniriz.

    gel, bana tatlı yüzünü göster
    çiçekler ve özgürlük kadar güzel
    ve bana mücadele edecek güç ver
    gülüşünü gerçekliğimizle birleştirip

    her gün seni düşünüyorum
    hep nasıl olduğunu düşlüyorum
    halkımızı ve insanlığı hep sev

    annen idania'dan kucak dolusu sevgiler,

    zaferimize kadar, daima.
    ya özgür vatan, ya ölüm''

    (sandino'nun kızları, 2. baskı, metis yayınları 1985, margaret randall, s.160-162)
  • bizde parmakla/elle gösterme vardır, bilirsiniz. "şuraya gideceğiz, buradan döneceğiz," derken ya parmağımızla ya da elimizle gösteririz.

    nikaragua'da beni en çok şaşırtan şey ne oldu, biliyor musunuz?
    (onlar da bizim gibi elle gösteriyorlar, dememi beklemiyorsunuz di mi?)

    dudakları ve çeneleriyle işaret ediyorlar. ben şok olmuştum, nasıl yani, diye.

    diyelim, bir yeri ya da birisini göstereceksiniz. "şuraya gidelim," demek için, dudaklarınızı birleştirip öne doğru uzatıyorsunuz ve çenenizi de oraya doğru uzatıyorsunuz.

    hele ilk karşılaştığımda oha, ne oluyoruz, tepkisini gözlerimle verince karşımdaki kişi durumu açıklamıştı. dalga geçtiğini düşündüğüm için kontrol etme ihtiyacı bile hissetmiş, başka insanlara da sormuştum.

    var yani böyle bir şey.
    şurada siz de görebilirsiniz.

    (başka latin ülkelerinde var mı bilmiyorum ben ilk nikaragua'da gördüm.)
hesabın var mı? giriş yap