• (zrrrrrrrrrrrrrrrrn)

    - efendim?
    - a, merhaba; neşe beyle mi görüşüyor mu?
    - yanlış aradınız evladım, neşet ben
    - neşet mi, a o kim ya tanımıyorum ben?
    - la havlee..
    - hehehe şaka şakka, ben sizden özür dilemek için aradım neşet bey
    - estağfurullah güzel kızım, ben unuttum, sen de unut..
    - ah çok anlayışsınız gerçekten. bundan sonra filmlerinizin sıkı takipçisi olacağım..
    - film mi, ne filmi yavrum?
    - e siz aktör değil miydiniz?
    - tövbee, neyse kızım özür dilemene gerek yok, benim biraz işim var kusura bakma..
    - ama olmadı ki böyle, bu pazar size maden suyu ısmarlamama izin verin lütfen
    - ...
    - alooo
    - (meşgul tonu)
    - telefonuun başında, çaresiz bekliyorum, bekliyorum ama çalmayacak biliyorum.. aa.. bu benim şarkım değildi ya? yok yok o son maden suyunu içmeyecektim...
  • nil karaibrahimgil'in malum ayıbının son perdesidir.

    telefon konuşması kaydetmek nedir allah aşkına? bu kayıt için izin aldın mı? almış olsan bile dilediğin özrü ve 2 hafta önce tanımadığın birine gösterdiğin sözde saygıyı bu şekilde insanların gözüne, kulağına sokmak, ispat etmeye kasmak da neyin nesidir? o özür ve iltifat dolu cümleleri kendin için mi söyledin, yoksa sadece başkalarının tepkisini çekmemek için mi?

    yeter artık, fena halde sıkıldım ben bu çocukluktan... ve samimiyetsizlikten...
  • şöyledir:

    nk: nil karaibrahimgil
    ne: neşet ertaş.
    **************************************************
    nk- neşet bey, her şeyden önce, sizinle bu vasıtayla tanışmış olmak benim için ancak güzel bir şey olabilir. her ne kadar tatsız ve yanlış anlaş(t)ılmış bir şey de olsa, ben de bu ülkenin coğrafyasında bir gün sizin sazınızla sözünüzle elde ettiğiniz etkiyi ancak hayal edebilirim başarmayı. ben size çok saygı duyuyorum ve bütün bu yanlış anlaşılmalar için size, sizden ve sizi seven herkesten özür diliyorum. çünkü ben asla kibirli bir insan değilim. ben ancak sizin bir mirasçınız olabilirim. nitekim yanlış anlaşıanlaşıldığımı düşündüğüm için dün oturup size bir mektup yazdım. bunu eğer paylaşmak isterseniz yarın belki gazetelerde de herkes okur. ben babama bunu söylediğimde bana dedi ki; "senin babaannen neşet ertaş dinlerdi, hep bizim evde neşet ertaş dinlenirdi, bütün plakları vardı" dedi. zaten benim amcam da modern folk üçlüsünden. yıllarca türküleri yorumladılar ve ben hep onları dinleyerek büyüdüm. tabi ki belki türkülerin kime ait olduğunu bilmiyorum ama kulağımda kesinlikle doğduğumdan itibaren, eminim bu ezgiler çaldı. ve ben bu ülkenin bir mirasçısı ve bu coğrafyada çalan böyle büyük bir aşığı tanımamak ancak benim de eksikliğimdir. ama ben bunu inanın, çok güzel bir fırsat olarak görüyorum. belki şer(?) yaratmak isteyenler, farkında olmadan şu anda büyük bir hayır yaptılar ve sizin demin lanse ettiğiniz internet de aslında buna şimdi şöyle güzel bir vesile olacak; ben bir hafta boyunca kendi web sitemde sadece sizin türkülerinize yer vericem. böylece hem ben dinliycem, hem benim siteme giren insanlar da sizin sesinizle tekrar tanışmış olacaklar. ben de eğer böyle bir şeye vesile olduysam ne mutlu bana, ellerinizden öpüyorum sizi.

    ne- sizin gibi genç bir kızımız, benim gibi 70'i aşmış bir sanatçıyla ilgilenmiş olması, benim, ayrıca söylüyorum bunu, ayrıca bir gönül tazelemek gibi bir şey buyurduğunuz gibi

    nk- aynen

    ne- sitenizde türkülerimizi sizin bahsettiğiniz gibi şey yapmanız, sizin geleceğinize bir teminattır şimdiden.

    ne- neden?

    nk- tabi ki.

    ne- türküler yalan, yalan söylemez. türküler doğru söyler. doğru sözle hiçbir zaman kayıp olmaz, bunda zararınız olmaz benim güzel kızımsınız siz de, benim kızım 45 yaşında benim kızım. siz ondan küçüksünüz tahmin ederim.

    nk- *ehhıhhı

    ne- onun için diyorum. ben size başarılar diliyorum. bu mevzunun da kapanmasını

    nk- çok teşekkür ederim

    ne- bu mevzunun kapanmasını istiyorum. ben sizi, bir tür kızım olarak, bir genç kızımız olarak, geleceğinizin parlak olmasını dileyerek, bir müzik kanalının suyu aynıdır ama dalları ayrı ayrı olmuş hiç önemli değil.

    nk- bence de

    ne- ayrı ayrı meyvelerin her meyvenin ayrı tadı var. gönül hizmetidir, ben yolunuzda başarılar diliyorum. geleceğinizin parlak olmasını diliyorum, gözlerinizden öpüyorum.
    **************************************************

    peki bu görüşmenin internette yayınlanmış olması, nil'e bir puan kazandırdı mı? bence hayır.
  • nil karaibrahimgil'in neşet ertaş'a cam açması'na kadar yolu olan özür zincirinin yeni halkası.
  • (zırrr)

    -efendim
    +alo,neşet beyle görüşecektim
    -buyur kızım benim
    +nil ben,karaibrahimgil.o talihsiz açıklamaları yapan sanatçı
    -hatırladım kızım,buyur
    +ay ben sizden çok özür diliyorum,kamuoyunda yanlış anlaşılıyor hep söylediklerim.öyle demek istememiştim.ben aptal mıyım yoksa. ay benim böyle bir şarkımda vardı.durun size söyliyim.

    i$ime gelmeyince hep
    hayatın kendisi sebep
    sen onca fırsatı tep
    ben aptal mıyım?

    +dinlediniz mi?
    -...
    +alooooo
    -(meşgul tonu)
  • devamında nil karaibrahimgil'in burası kasıyor msn var mı dediği görüşmedir..ertesi gün msn'de karşılaştıklarında neşet ertaş "merhaba kızım,nasılsın" yazmasına rağmen, nil "pardon çıkaramadım" ile cevap vermiştir..
  • (zrrrr)

    -efendim?
    -alo, ben komiser kemal aslan. besteleriniz korsan albümcüler tarafından kullanılmış. hemen 500 beste yollayın karakola..

    olaylar gelişir..
  • (bkz: tüy dikmek)
  • "nitekim yanlış anlaşıldığımı düşündüğüm için dün oturup size bir mektup yazdım. bunu eğer paylaşmak isterseniz yarın belki gazetelerde de herkes okur..."

    bu mudur? niyet neşet ertaş'tan özür dilemek mi? yoksa kamuoyu baskısının önünü almak mı? ne bu, mektubu paylaşmak isterseniz, yani; bi mektup yazdım bunu gazetelere verin de kamuoyu baskısı azalsın.

    olayların buraya kadar olan bölümünde nil karaibrahimgil'i eleştirmiyordum. sadece müzikle uğraşan bir ailenin kızı olarak bilmemesine şaşırmıştım. neşet ertaş sayemde tanındı sözünün ise çarpıtıldığı çok barizdi. kastı başkaydı ve kasttettiği şey doğruydu. evet, gerçekten neşet ertaş'ı bilmeyen, duymayan, dinlemeyen gençler var ve bunların çoğu muhtemelen nil karaibrahimgil'i dinliyor. maksadını aşan bir ifade kullanmış olsa dahi ana fikir olarak öyle bir şey demek istememişti. ama yaptığı bu telefon görüşmesi ve telefon görüşmesi sırasında kullandığı ifadeler; bir büyük ustaya karşı olan mahcubiyetten ziyade üzerine gelen kamuoyu baskısına karşı atılmış bir adım gibi duruyor. hoş olmadı. ben size diyorum, mektup da yazıyorum siz bir zahmet gazeteye verin, herkes okusun. muhtemelen mektubu gazeteye veren nil karaibrahimgil.

    bu telefon görüşmesini kayda almak, mektubu gazetelere vermesini tembihlemek, nihayetinde mektubu gazetelere vermek. özür kabahatinden büyük derler ya, o hesap. özgür kız dediğin böyle yapar mı? ben özgürüm ha, hadi canım.
  • - ben nil, beni arasana yaa, kontorum yok!
    cümlesinden sonra 2 gün oldu, hâlâ beklemektedir.
hesabın var mı? giriş yap