• şiir yazdığını bilmeyen bir eşi olan şair kadın. anlaşılmamanın bu türlüsü yalnızlıkla uyutur insanı her gece. daha çok yazsın isterdik, daha çok okuyalım.
    ve eşi şöyle demiş;
    "nilgün'ün şiir yazdığını bile bilmezdim. bir kenarda pıtır pıtır bir şeyler yazardı."
    hayat ne tuhaf. iki insan arasına sığabilen uçurumun derinliği şaşkına çeviriyor beni.
  • cemal süreya ölümünün ardından onun için "bu dünyayı başka bir dünyanın bekleme odası gibi görüyordu" demişti.
  • 13 şubat kendisinin doğum günü, yaşasa idi bugün 62 yaşına girecekti.

    “burada daha ne kadar öleceğim?
    yeryüzüyle gökyüzün aracısı olarak bulutu haraca kestiğiniz yerde?
    ben size alışamam..”

    biz de alışamıyoruz nilgün biz de..
  • daha 29 yaşında intihar etmiş şair nilgün marmara.

    “bak bu yara annemden,
    işte bu babamdan,
    buradaki ilkokul öğretmenimden,
    ha şu en derin olan mı?
    onu ben açtım bilmeden.
    en çok da o acıtıyor canımı, en çok o kanıyor.”
    demiş şirinde.

    eşi, nilgün marmara için; ' şiir yazdığını bile bilmezdim. bir kenarda pıtır pıtır bir şeyler karalardı.' demiş.

    sylvia plath'in şairliğin intiharı bağlamında analizi teziyle mezun oldu üniversiteden. sylvia plath de 30 yaşında intihar etti. ve şiirlerinde, içinde kocasının da bulunduğu evi, canlı canlı gömüldüğü bir mezara benzetiyordu.

    nilgün marmara son mektubunu yazıyor, intihar mektubunu;

    “13 ekim 1987 salı

    sevgilim
    her gün kötücül bir düşü kurmak ve onu taşımak artık kılgıyı gerektiriyor. sana böyle bir yük bırakmak istemezdim ama sen akıllı ve güçlüsün, çabuk unutursun.

    bu durumdan kimse kimseyi ya da kendini suçlu, sorumlu saymasın, çünkü suç yok. yalnızca ırmağın akışına bir müdahele söz konusu!

    her anın niye’sini sorgulayan bir varlığın saygısızlığını yok etmek için kararlaştırılmış bir eylem bu! çocukluğun kendini saf bir akışına bırakması ne güzeldi. yiten bu işte! bu tükenişle hiçbir yeni yaşama başlanamaz, bu nedenle tüm sevdiklerime elveda diyorum. ben’i bağışlayın! bunu en çok annemden, babamdan ve kağan senden diliyorum. dostlarımdan da!
    nilgün marmara önal
    seni hep sevdim kağan!
    hoşçakalın!

    1 cenaze töreni istemiyorum, mümkünse yakınız lütfen!
    2 kuşlar ölünceye kadar iyi bakınız onlara.
    3 sahneden çekilirken yaşamıma karışmış herkesi selamlıyorum.
    4 kağan arzu ederse ileride, daktiloya çekilmiş şiirleri bastırabilirsin”

    13 ekim 1987 tarihinde, beşinci kattaki evinin, yatak odası penceresinden atlayarak intihar ediyor. 29 yaşında. manik-depresif idi. tıpkı 30 yaşında intihar eden manik-depresif şair sylvia plath gibi.
  • sylvia plath'ı bir ayna gibi kabul edip ona bakarak kendini görmeyi denemiş ama başaramamış, "taze buruk şarap" kıvamındaki tehlikeli şair hayaleti...

    şiir atı dergisinde 1993'te yayımlanan eski bir yazısında marmara, plath için "o kendi varoluşunun ayrımının ne olduğunu bulmak ve onu dönüştürmek istiyordu" der... bu doğru değildir...

    marmara ve plath arasındaki fark da burada ortaya çıkar zaten: birincisi hayat üzerine "düşünce boyutunda" derin ve tehlikeli bir felsefe geliştirmişken, ikincisi daha eyleme dönük yaşamış, açıkça ölümle oyun oynamıştır...

    marmara için intihar, kutsal bir son hamledir... plath için ise, sonu belli olmayan tehlikeli bir oyunun ara hamlelerinden biridir...
  • "nilgün marmara mı.. o da kim.." şeklinde yöneltilen ve o zamanlar nedense çok gereksiz bulduğumuz bu soruyu, "marmara canım marmara.. güzel marmara.." şeklinde mırıldanarak geçiştirmeye çalışırdık..
    kendi deyişiyle "paniğini kukla yapmış hasta bir çocuk"tu o..
    "burada daha ne kadar öleceğim.. gökyüzüyle yeryüzü arasında bulutu haraca kestiğiniz bu yerde" diye sormuştu.. ardından eklemişti; "sizi sevmekte ölüyorum bayım.."
    sonra, ölmüş..
  • 1980'lerin ortaları...

    bebek kahve'nin hakikaten kahve olduğu (asla şimdiki gibi cafe olmadığı, ıhlamurun ve çayın öğrenci tarafından bol içilip hesabın rahatlıkla ödendiği) yıllar.

    vaktiyle sait faik'le tanışmış (şimdi ölmüş) bir abimizin garson olduğu yıllar...

    bir kış günü. yağmur yağıyor.

    dışarda (çatı ve muşamba altında) mermer masada oturan bir genç kadın. soğuğa rağmen.

    içtiği çayların (ada çayı?) sayısını, mürekkepli kalemle mermer masaya çarpılar halinde işaretleyen bir genç kadın.

    sonra o kadınla bebek durağından beşiktaş'a yağmur altında otobüse binme...

    ...

    sonra o genç kadının intiharı.

    otuz yıla yakın bir zamandır bebek kahve'ye gitmememin nedeni olan genç kadın.

    hep genç kalacak olan.

    öldüğünde 29 yaşındaydı. ben 33. şimdi 60'ını çoktan devirmiş ihtiyarlar olduk. o hep 29.

    .

    virginia woolf'u, sylvia plath'ı ve anne sexton'ı sevmemin nedeni olan genç kadın.

    (belki de o yüzden ilk ikisinin anılarıyla aylarca haşır neşir oldum. üçüncüyü çevirtemedim.)

    .

    nilgün marmara olan genç kadın.
  • kadıköy'de büyümüştür. eşiyle, cemal süreya, ece ayhan ve ilhan berk'le sık sık buluşmuşlar, rakı keyfi yapmışlar, içe çekilme dönemlerini de birlikte atlatmışlardır. cemal süreya onu scott fitzgerald'ın eşine benzetince "çılgın zelda" diye anılmaya başlar.cemal süreya'nın yeni tertemiz evinin yerlerine "bu ev niye bu kadar temiz" diyerek yedigi çekirdegin kabuklarını atmış. bir başka gün de mehmet günsür'ün kızı ile lunapark dönüşünde pembe gözlükler takıp evcilik oynamış. cemal süreya da ona çılgın zelda adını vermiş. aslında nilgün, hem kadın hem erkek hem çocuk hem yetişkin hem diri hem ölüdür bana göre. çogalmayı reddetmiş. hiçbir zaman çocuk sahibi olmak istememiş. çocukken annelerinin kendilerine verdigi sütü balkon deliginden kedilere birlikte döktügü ablası aylin bir gün çocuklarına bagırırken nilgün şöyle demiş: işte bu yüzden anne olmuyorum, kendi çocugumu incitirim diye." ve yine bir başka konuşmada da anne olmak istememesinin sebebini şöyle söylemiş: mutsuzluk ordusuna yeni bir nefer katmamak için"

    "sylvia plath'in şairliğinin intiharı bağlamında analizi" başlıklı bir tez hazırlamıştır kendisi.bu da ölüme, intihara, kadına ve şiire bütünen duyduğu merakı ortaya koyar. 12 eylül 1980 günü olan askeri darbe sonucunda artık evde arkadaşlarıyla vakit geçiren nilgün, 1982 senesinde kağan önal ile tanıştı ve bundan iki sene sonra evlendiler.
    seyhan erözçelik nilgün'ün herkesten sakındığı şiirlerini ve yazılarını alır, şiir atı'nda yayımlatır.
    kocası kağan ile birlikte libya'ya taşındıkları zaman nilgün'ün aklı ve ruhu iyice karmaşık bir hal alır.doktorlar nilgün'ün yazmayı bırakmasını önerirler, tıpkı diğer yazarlara olduğu gibi.(bkz: virginia woolf)
    13 ekim 1987 akşamı kağan eve girer ve yerlerde , masada etrafa saçılmış haplar bulur. yatak odasına çıkan kağan açık kalmış olan pencereyi ve sonrada nilgün'ün yerde yatan henüz 29 yaşındaki bedenini görür.
    nilgün geride bıraktığı notta "kuşlara iyi bakın" der.

    yaşayacağı ve göreceği çok fazla bir şey kalmadığını en güzel şekilde yine kendi sözleriyle ifade eder nilgün:

    "ey iki adımlık yer küre,
    senin bütün arka bahçelerini gördüm ben."
  • tanıkların söylediğine göre yere düşerken hiç çığlık atmayan ama dizelerinde çığlıklar atarak veda eden güzel kadın ,güzel şair.

    "erken vazgeçişlerim vardı benim
    seninse
    erken tükenişlerin

    ve gece
    uygun değildi
    beklemeye

    yine de bekledim...

    avcumda unutulmuş binlerce gölge
    yeraltında
    öldürülmeyi bekledim
    günışığı vururken gözüme
    ölmeyecektim

    katilim yoktu,
    katilim çok..."
  • ölümünün hemen ardından* cemal süreya şunları yazmış:

    “nilgün ölmüş. beşinci kattaki evinin penceresinden kendini atarak canına kıymış. ece ayhan söyledi.
    çok değişik bir insandı zelda (bir adı da zelda’ydı). akşamları belli saatten sonra kişilik, hatta beden değiştiriyor gibi gelirdi bana. yüzü alanır, bakışlarına çok güzel, ama ürkütücü bir parıltı eklenirdi. çok da gençti. sanırım, otuzuna değmemişti daha.
    bu dünyayı başka bir hayatın bekleme salonu ya da vakit geçirme yeri olarak görüyordu.
    dönüp baktığımda bir acı da buluyorum nilgün’ün yüzünde. o zamanlar görememiştim. bugün ortaya çıkıyor”
hesabın var mı? giriş yap