ninni
-
sembolik bir dildir ninni. tanımı böyle yapınca ninnilerin kapsadığı alan da genişliyor. bu entry'nin içeriği bu sembolik kodun hem içeriğini hem de şeklini kurcalamak. şeklini kurcalamakla kastım ninnileri morfolojik olarak tasnif etmek değil. bunu yapan epey makale var. müzikal öğeleri üzerine de konuşmayacağım. daha evvel üzerinde durulmamış bir şeye dikkat çekmek istiyorum (üzerinde duran varsa da ben rastlamadım): ninnilerde tekrarlayan sesler. tekrarlayan seslere aliterasyon denir. yazının devamında bu terimi kullanacağım. herkesin fark ettiği gibi aliterasyon bir ninnide olmazsa olmazdır. ilk cevap arayacağım soru şu: aliterasyonun fonksiyonu ne ve niçin ninninin vazgeçilmezi? tekrarlayan örüntülerin ve ritmik kalıpların beşik sallama gibi uyku getirici bir vasfı olduğu akla yatkın bir cevap. ilginç kısım şimdi başlıyor bence. aliterasyonda en çok tercih edilen sesler nelerdir? türk ninnileri için n, u ve ş harfi. n harfi zaten türe ismini vermiş: nenni, ninni. her ninnide de geçer istisnasız nee, nee, nee diye. u harfi de uyu kelimesi içinde seslendirilir. uyumak ve uyku kelimesinde biraz duracağım. işler burada iyice tuhaf bir hal alıyor. alta bazı dillerde uyku kelimesinin karşılığını yazıyorum; (bu arada estonya, rusya, irlanda, japonya vs. ninnilerinde de en çok duyulan sesler u, ş ve n dir)
japoncada "suimin". diğer altay dillerinde neymiş? korecede "sumyeon" , moğolcada "untah", yakutça "utuy", , türkmence "uku" ...
taycada "noon". bu dile akraba olan vietnamcada "ngu". çincede "şui", nepalcede "sutnu". dravid dillere geçelim; tamilcede "tunku", malaycada "urakkam". komşu hint dillerine bakalım; hintçede "neend", urducada "niind". güneye inelim; arapçada "nawm", ibranicede "şeym".
avrupa'daki dillere az buçuk aşina herkes. ingilizce'de "sleep". biliyorsunuz. almancada "schlafen", fransızcada "coucher", rusçada "spat", yunancada "upnos" vs. vs.
şimdi burada kesiyorum örnekleri. fark ettiniz değil mi? uyku anlamına gelen sözcüklerin hepsinde u, n veya s/ş harfleri var. ata diye bir dil var, papua yeni gine'de konuşuluyor. izole bir dil. sözlük hazırlamışlar bu dil için. uyku: vuvu. ya da avustralya'daki wagimaa dili. 11 kişi kalmış konuşan. "gugga" diyorlarmış uykuya. illa ki bir istisna çıkacaktır ama inanıyorum ki onun da makul bir izahı vardır. bu u, n ve s/ş harflerinde ne var uykuyla ilintili olan?
u sesi o, a, e ve ı dan daha çok rezonansa sebep olur. diğer sesleri harfleri de söyleyin uzatarak ve u ile kıyaslayın. u da dudakları büzersin ve titreşim artar.
aynı şeyi n harfi için de söyleyebilirim. n gibi uzayabilecek diğer sessiz harf m. n sesinde rezonans burun farkıyla daha fazladır.
ve s/ş harfleri. bunlar okşayıcı seslerdir. hakikaten öyledirler. mesela f sesi ve v sesi de uzar ama onda okşayıcılık yoktur. ürkütür ya da rahatsız eder. h ve z sesleri de öyle. buna ses sembolizmi deniyor. derya deniz bir konu fakat o kadar da ilginç. son kertede şuna gelmek istiyorum; ninniler de tıpkı rüyalar gibi sembolik bir dildir. ninni için "annenin sembolik dili" desek yeri. haliyle tıpkı rüyalar gibi ninnilerin de kaydını tutmak imkansızdır. ignacz kunos diye bir adam var. macar. türkolog. müthiş bir herif. bildiğim kadarıyla bizim memlekette ninniler ile ilgili yapılmış ilk akademik çalışma ona ait. 1925'te yazmış. ondan sonra da enver behnan şapolyo gelir. o sanırım 1940 civarı yazdı. şapolyo'nun çalışmasıyla kıyaslayınca kunos'unki güdük kalır. "ben bir sürü ninni derledim ama daha binlercesi var" gibi bir şey söylemiştir. üstelik tıpkı rüya gibi ninni de kaydedildiğinde havasını kaybeder. aleladeleşir. başka hiçbir müzik, hiçbir ses "an"da bu kadar kuvvetli değildir ve başka hiçbir ses bu an dışında bu denli zayıflamaz. ninniyi esrarengiz yapan budur. -
bazen verilebilecek/alınabilecek en güzel hediyedir..
bugün kardeşimin doğum günü, sabah uyandığımızda kutladım doğum gününü**..
eve gelirken aradım
ben: dışarı çıkıp bir şeyler yapmak ister misin?
kardeşim: ne gibi?*
ben: bilmem ki sen ne istersen, bol bol yürüyebiliriz mesala**
kardeşim: yok, boş ver kim çıkacak şimdi, hava soğuk zaten
ben: pasta alıyım mı peki ,ister misin?**
kardeşim: yok, daha geçenlerde yemiştik zaten, başka zaman yeriz.
o böyle diyince iyi madem dünden kalan pilav vardı, bari eve giderken kanat falan alayım dedim,
öyle de yaptım ve
bak sana ne getirdim,doğum günün kutlu olsun dedim***
neyse yemekten sonra grup şenseslerden açtım bir kaç şarkı
bak ne kadar mutluyum, kardeşim doğmuş bugün ohh ne güzel diye yaptığımı örtmeye çalıştım*
bu arada sohbet ediyoruz, soruyorum ee kim kutladı doğum gününü vs vs diye, söz veriyorum ona o sırada, bir gün sana çok güzel bir doğum günü yaşatacağım diye**
neyse sonra sıra feyruza geliyor , onu dinlemeden gece bitmez ki..
kardeşim artık uyumak istediğini söylediğinde ninni açayım öyle uyusun bari dedim* ve ona dünya ninnilerinden lullabies of the world birini açtım
https://youtu.be/os5uefjbfts
kardeşimin o an ki tepkisini asla unutamam sanırım, birden inanmıyorum ya inanamıyorum diyerek boynuma atıldı,meğersem bu ninniyi geçen sene bir zaman diliminde çok izleyip dinlemiş, sonra bilgisayarı bozulunca adını da hatırlayamadığı için kaybolup gitmiş heyecanla anlatıyor ve dedi ki
yaptın yine yapacağını,bugün bana verebileceğin en güzel hediye bu olabilirdi ancak**, ben uyuyana kadar bu ninnilerin hepsini dinleyelim dedi..
lullabies of the world başlığında ninnilerin çoğu paylaşılmış, bu başlığın altında blunsun madem..
ama önce bu ninniyi dinleyelim.
feyruz -https://www.youtube.com/watch?v=xb2h-sxavue- yalla tnam rima
azerice - https://youtu.be/pzwshjtcrta
yidiş - https://youtu.be/os5uefjbfts
ispanyoca - https://youtu.be/fctcjwqkxzi
fransızca - https://youtu.be/qx3alaefrxu
yunanca - https://youtu.be/lbfhese_jng
afrika - https://youtu.be/t3hyjw0fdxm
japonya - https://youtu.be/s6vjxcua1iu
isveç - https://youtu.be/lftw0eggeh0
ukrayna - https://youtu.be/gpmj3bgv-24
ermeni - https://youtu.be/u83yismr-wo
bulgarca - https://youtu.be/oe5kh6uhm-e
modavca - http://www.dailymotion.com/…niler-moldovca_creation
ladino - https://youtu.be/2vclc-bgt80
katalanca - https://youtu.be/0yu5zehgfa0
rusça - https://youtu.be/bdmmj5wgb8c
hintçe - https://youtu.be/scbsqsq6pjs
danca - https://youtu.be/bte0-lgdeow
almanca - https://youtu.be/_u0vnhxg4rs
çukçi - https://youtu.be/uczjzntjg8e
arapça - https://youtu.be/3istuxs_izi
farsça - https://youtu.be/daghqmmggqw
türkçe - https://youtu.be/msapqkyjhd8
ninnilerle ilgili bilgi isteyenler için- https://www.google.com.tr/…qiqrqmqclmelykauci0bkz3a
ben yazarken o çoktan uyumuş bile, ahıdkadakey doğum günün kutlu olsun, iyi ki benim kardeşimsin ve umarım bir daha ninni dinlemek istediğinde sevdiğin birileri hep yanında olur, ve her uykun şimdi ki kadar huzurlu olsun..
not: öyle bir geçer zaman ki dizisinin izlediğim bölümlerinde en net aklımda kalan sahnesi
osman'ın aydın'a ninni söyleyemediği sahneydi,-
https://youtu.be/xx7pvncrhqm
karanlıkta duyulan ninni kadar hüzünlü ne olabilir ki, hele o ninni karanlığa söyleniyorsa..
memik oğlanı herkes bilsin ama söylemek kimseye nasip olmasın dediğimi anımsıyorum, annem yanımda ağlarken.
sonra günler geçti memik oğlan'ı bilmek yetmedi yeniden söylettirdiler bize, memik oğlan'a eşilk ederken uyandırmak istyiorduk bu kez, bu şekilde uyumak hangi çocuğa yakışır ki
https://youtu.be/hezn5post2m
küçükken demişlerdi ki ninniler uyumanın en güzel yoluydu,
anneler ninnileri çocuklarını uyutup güzelce büyüsünler diye söylüyordu..
büyüdük ve annelerin artık çocuklarını uyandırmak için ninniler söylediğini duyduk ve birlikte çocuklarımızı uyandırıp umutla yaşatmak için ninnilerimizi söyledik
https://youtu.be/pbbvfe1lc4a
https://www.youtube.com/watch?v=janzwsrbago
ninniler ağıda dönmesin..
aklımdan gitmiyor notu: nenem eski zamanları anlatırken ,allah yitkira ü leyğida (allah hatırlatsın ama tekrar yaşatmasın) derdi sürekli,
nene beni duyuyor musun bilmiyorum ama nene ben senin kadar güçlü değilim allah ne hatırlatsın* ne de tekrar yaşatsın artık, yeter.. -
candan erçetin'in kırık kalpler durağında isimli albümünde yer alan, anlayacak, anlayabilecek olanlara çok şey ifade eden/edecek olan parça...
ama uyur işte bu millet, anlayanlar da anlamazdan gelirler ne yazık ki...
uyusun da büyüsün ninni
tıpış tıpış yürüsün ninni
dertlerini sürsün ninni
oğlum kızım uyusun ninni
evvel zaman içinde kalbur saman içinde
çok da uzun olmayan belli bir zaman önce
çok da uzak olmayan çok güzel diyarın birinde
bereketli dillerden düşünmeyen bir köy varmış
denizi de bilirmiş dağı da bilirmiş bu güzel köyün insanı
yağmurda yürür karda kayar ama güneşli günleri severmiş
meze yaparmış bu köylüler iki kadehe tüm acılarını
böylece birden unutuvermiş geçmiş dargınlıklarını
aslına bakacak olursan çok zenginmiş tarlaları
ama nedeni bilinmez bu köylüler her daim fakir
yokmuş galiba köydeki kargaların bunda bir etkisi
böyle gelmiş böyle gidermiş ne de olsa alın yazısı
dayanamamış biri sonunda kargalara baş kaldırmış
hakkımızı yiyorlar deyip bütün köyü ayaklandırmış
sonunda başa çıkmış köyü istila eden kargalarla
ama kendisi de göçüp gitmiş tabii eninde sonunda
ardından ağlamış köydeki herkes çok uzun yıllarca
ağlarken ağlarken köy unutmuş kargaları tamamıyla
üzülüp dövünüp dururken birden övünmeye başlamış
ancak övünüp durduğu sadece hatıraymış
günün birinde köyün üstüne kapkara bulutlar yerleşmiş
kimse bu bulutları kargaların getirdiğini fark etmemiş
köydekiler yaz yağmurudur gelir geçer zannetmişler
ama bu kara bulutlar kopacak fırtınanın habercisiymiş
kargaların çalacağı emekten medet uman bazı kurnazlar
köylüye ninniler söyleyip apaçık hedef şaşırtmışlar
soytarısıyla yalancısı bu köyün bir gün gelmiş el ele vermiş
o bildik beyaz camın içine girip siyah yalanlar söylemiş
onların baktığı yerden bütün köy çok aptalmış
çünkü aptal olmasalar böyle aldanmazlarmış
değil mi ki bütün köy olana bitene ses çıkarmadan bakmış
o zaman başlarına gelenlere müstahaklarmış
ah ne güzel ninniymiş bu cehalet
herkes dalıp uyumuş nihayet
top atsan uyanmazmış ne rehavet
e benim köyüme e e
aslında köyün akıllısı çokmuş alimi dedesi filozofu çokmuş
var diye bas bas bağırıyorlar ama hiçbirinin söz hakkı yokmuş
çünkü bilene düşünene yazana kargaların itirazı çokmuş
ve onlardan öğrendikleriyle kurnazlar herkesi uyutmuş
güzel köyüm ne zaman uyanırsın
bu duruma ne kadar dayanırsın
sanma ki uyurken kazanırsın
hadi köyüm ne zaman uyanırsın -
-
çok güzel bir candan ercetin şarkısıdır.
söz: mete özgencil
müzik: sezen aksu
ah o da senin gibi
bir anne kuytusunda
uyumustur mahmur temiz
al sende buyuyorsun
gun be gun acele
kucuk bir kizi uzmeye
soz ver bana bebegim
soz ver ak sutum icin
korkmaksizin seveceksin
neden hoyrat bu kader
neden kirilir bu kalpler
nasil can yakar bu kucuk eller -
"
ninni olacak ve de anne ninni konusunda eğitimli olacak. gelenekten, daha öncesinden, kendi sülâlesinden, kendi annesinden, anneannesinden ninnileri almış olması gerekiyor. doğru alması gerekiyor ki kendi de doğru makamıyla ve tavrıyla söylesin. dinleyen çocuk müzisyen olacaksa, müzikle ilgili en azından ilk bilgileri annesinden, ninnisinden alacak. o yüzden annenin ninnisi çok önemli, çocuğun kulağının gelişmesi bakımından. eğer anne ninniyi yanlış makamda söylüyorsa yanlış bir biçimde söylüyorsa, çocuğun kulağı gelişmiyor. dolayısıyla “bizim çocuğun ilgisi yok, pek yatkınlığı yok.” deyip geçiştiriyor. halbuki çocuk kesin öyle değil, her çocuk anasının karnında hem müzisyendir, hem matematikçidir, hem fizikçidir, hem mühendistir, hem doktordur. ben öyle düşünüyorum.
"
(bkz: erkan oğur) -
bir chuck palahniuk romanı.
kahramanımız, ani bebek ölümleri hakkında araştırma yapan bir gazetecidir. araştırmanın başında, aniden ölen çocukların öldükleri anda kendilerine hep aynı ninninin okunduğunu fark eder. diğer kahramanlarla birlikte, bu ninninin yazılı olduğu tüm kitapları toplayıp yok etmek için yollara düşer.
ninni, yöneldiği kişiyi anında öldüren bir özelliğe sahiptir. kahramanımız ninniyi bildiği için, sinirini bozan biriyle karşılaşınca artık refleks olarak ninniyi aklından geçirmeye ve sürekli birilerini öldürmeye başlar. bu yüzden, ne zaman birine asabı bozulsa aklı dağılsın diye "bir, iki üç..." diye saymaya başlar.
bu da böyle güzel bi roman. -
bir toplumun medeniyet ve insanlık anlayışını yaşlılarına gösterdiği ilgiden anlarsanız derler.
bence yaşlıların yanı sıra çocuklara gösterilen ilgidir medeniyet ölçüsü: yaşlılar hafızayı yaşatıyorsa, çocuklar gelecektir.
çocukların sokakta oynayamadığı bir toplum artık toplum değildir.
ve ninni söylenmeye tenezzül edilmeyen çocuk, hayal kuramaz, sokağını da toplmunu da sahiplenemez.
(bkz: ninni/#14468038) -
hayatımın en hüzünlü vedalaşmasına tanıklık etmiş büyülü şarkı.
saat sabahın 6'sı, bilemedin 7'si. onu beklerken hala uykuda gibiydim, otobüste gördüğüm rüya devam ediyordu sanki. sonra o geldi. melek gibiydi. sıkı sıkı sarıldı. aylardır o anı beklemiyor muyduk? bi an önce ben de sarılmalıydım. ilk sarılma.
elimi tuttu sonra. titriyordum. hava soğuktu soğuk olmasına da umrumda değildi aslında. sadece karşımda duran melekti düşündüğüm. o zaman niye titriyordum? yaşananların rüya olmadığını anlamıştım artık. rüyadan da güzeldi çünkü. yanındaydım, az önce sarılmıştık ve şimdi de el ele sahile doğru yürüyorduk. ilk el ele tutuşma.
denizi karşımıza alıp banklardan birine oturduk. minicik kafası ilk kez göğsümde, ellerim ilk kez saçlarındaydı. dudaklarımız kıskandı sonra olup biteni. onlar değdi birbirine bu sefer de. çok şanslılardı. ilk öpüşme.
çok geçmedi, vücutlarımızın arasında da bi engel kalmamıştı artık. o benimdi, ben de onun. o beni ısıtıyordu, ben de onu. ben ısıtmazsam ısınamazdı bile. ben sarılmazsam çok savunmasız olurdu. ben koklamazsam biterdi kokusu. öyle diyordu. teninin kokusu tenime işlemişti. sarhoş olmuştum sanki. mutlu bi sarhoştum. ilk sevişme.
her şey daha bi gün öncesine kadar aramıza giren kilometrelere inat bu kadar hızlı çekimde yaşanırken zaman da durmadı tabi. dönüş vakti gelmişti. yine oradaydık. bu karanlık sabahtan değil de gecedendi. bizi bi araya getiren otobüs ayıracaktı bu sefer, artık bütün olan iki ayrı vücudu. mutluluk ve mutsuzluk bir arada. ilk vedalaşma.
havanın soğukluğuna aldırış etmeden dışarıda bekliyorduk yine. kafasını montumun içinden göğsüme gömmüştü. o kalp atışlarımı dinlerken ben de sanki bi daha göremeyecekmiş gibi bi elimle kafasını göğsüme iyice bastırıyor, diğer elimle sarılıyordum, zamana isyan eder gibi. göğsümde bi ıslaklık hissettim. "ağlıyor musun?" dedim, "ağlamıyorum" dedi ağlayarak. zaten dökülmek için fırsat kollayan o tek damla gözyaşımın yerinde durmak için bi sebebi kalmamıştı artık, beraber ağlıyorduk. otobüs geldi sonra. gitmeden önce son kez içime çektim kokusunu. çok güzeldi. bitmedi o son kez koklamalar. ben bindim, otobüs kalktı. gözden kaybolana kadar baktım ona. hala ağlıyordu. ama el de sallıyordu. tam susmuştu gözlerim, mp3 player'da ninni başladı.
"kayboluyorken ben kollarında
dur yapma, dur yapma
dur uyandırma
ağlıyorken ben, ben kollarında
susturma, dur yapma
nolur susturma..."
birkaç saat önce beraber dinlememiş miydik bunu? şarkıyı yol boyunca değiştirmedim. bi uyudum, bi rüya gördüm, bi uyandım. tek bişey değişmedi, aklıma geldikçe ağladım. "nolur uyanma" diyordu aslında, "lütfen uyanma", "mutluyken uykusuzlar rüyalarda". onu dinledim, uyanmadım bi daha. yine rüya gördüm. o da vardı bu sefer. rüyamda sarılmaya devam ettik. beraberdik ve mutluydum.
o gece anladım ki, şarkı değil bu, ninniydi gerçekten. -
ah güzel köyüm, ne zaman uyanırsın kısmına bağıra çağıra eşlik ettiğim harika ötesi şarkıdır. beyaz camın ardından yalanlar söyleyen soytarılar, söz hakkım var diye bas bas bağıran aslında olmayan insanlar, kargalar, kurnazlar... ağzına sağlık candan.
anlayan çıkar, çıkar elbet de, anlaması gerekenler anlamadıktan sonra...
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap