• nişantaşı istanbul'un bir semti olmasına rağmen ayrı bir cumhuriyet gibi... orada yaşayan insanların çoğu kendini türkiye'den soyutlamış gözüküyor... hele bir de eski bir yerlisine denk gelirseniz, ne kadar farklı olduğunu bir bakışla anlarsınız... hayat nişantaşı'nın bir cafesinde margarita sipariş verip, bir yandan da borsa seanslarını takip ederek, telefonla işlerini yürüten adama güzel sanırım...
  • oturan insanlarının hangi dünyada yaşadığını merak ettiğim yerdir.

    amerikan hastanesi'nde doğum yapan bir tanıdığımızı görmeye gitme gafletinde bulunduk bugün. gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunmak değil de nedir bu durum, bilemiyorum ya neyse.

    gitmek bir dertti zaten. araba sahiplerinin tamamının, "bu ülkeyi ben yarattım" pozlarındaki yola çıkışları, yol kapma savaşları, bmw ve mercedes marka otomobillerinden etrafa caka satma histerileri içerisinde, bir taksiye doluştuk 4 kişi. mazlum ve kendi halinde...durmadan lüks arabaların gasp ettiği sokaklardan hastaneye çıkmaya çabalamak.

    anladım ki, bir kez daha, bizler yani kalabalıklar, yani yığınlar,
    yaşamıyoruz. daha doğrusu kapitalizmin gözü kör olmalıdır ki, bizler; birileri daha iyi yaşasın diye çalışan insanlarız. hepsi bu. bir değerimiz yok şu küresel dünyada.
    zerre kadar...

    amerikan hastanesi'ne giriş yaptığımızda ise, hiç bir hastanede görülemeyecek cinsten bir klasik müzik sesi sizi "plaza" insanı modunda karşılamaktadır. sanki sizler duvarlarından "para" akan bir binaya giriş yapmışsınızdır o anda. hissedersiniz bunu iliklerinize kadar.

    üzerinizdeki 3 senelik paltonuza elinizde olmadan, daha da bir sarılırsınız. yeni aldığınız botlarınıza şöyle bir göz ucu ile bakarsınız ara ara, asansörde iken. birileri açken birileri gerçekten de toktur, şu bitkin, şu adaletsiz dünyada. hissedersiniz..
    hissedersiniz ve küfredersiniz yeniden..
  • yılbaşı akşamı televizyonda caddelerine kırmızı halı serildiğini gördüğüm semt. ey amına kodumun parası...
  • bir komşum var hemen aynı sokakta oturuyoruz kendisi baya ünlü ve sözlüğü yakından takip ediyor. kendisine buradan sesleniyorum, bak çocuk seni sikerim. öle böle değil ama bütün hüsrev geredeyi sike sike gezdiririm seni amına kodumun evladı. sabahın köründe köpeğini tuvalete çıkarıyorsun nasıl olsa kimse görmez bu saatte diye düşünüp hayvanın bokunu temizlemiyorsun. sabah sabah senin o temizlemediğin boka bastım yarım saattir ayakkabımı temizliyorum. bana bak ünlü piç sorsak ülkede en çağdaş, en saygılı insanlardan birisin ama köpeğinin bokunu bile temizlemiyorsun. bir kere daha aynı boku göreyim gidip direk adının altına yazacam bak uyarıyorum seni hayvanın bokunu yerlerde bırakma. pezevenge bak ya sabah sabah bokla uğraştırıyo beni.

    dua et işe geç kalıyodum amına kodum ibnesi o boku arkandan koşup yedirirdim sana ünlü yumuşamasına döndürürdüm.
  • house cafe'nin ordaki kestanecisi ile şöyle bir diyalog geliştirdiğim semt:

    -ne kadar kestane?
    -10 var 15 var 20 var ! ne kadar istersiniz?
    -5 liralık olmuyor mu?
    -olur tabi.
    (...)
    -buyrun poşet de vereyim
    -poşete gerek yok yicem şimdi
    -olsun çöpünü atarsınız.
    -teşekkürler
    -mersi, iyi günleer
  • metrekare başına en fazla köpek bokunun düştüğü semttir zannımca. nişantaşında yaşayan kişiler genelde köpeklerini yürüyüşe çıkarırken hayvanın kaldırıma patır patır sıçmasına bir şey dememekle birlikte, boku alıp bir torbaya atma tenezzülünde kesinlikte bulunmamakta, sizde de hayvan sahibi kişinin ağzına burnuna sıçma isteği uyandırmaktadırlar. bu yüzdendir ki önünüze dikkatli bakarak , ya da mayına basmamak için seker gibi yürümelisiniz bu güzide semtin sokaklarında. öyle tikiye, kokoşa, vitrine dikkat ederseniz ya da bendeniz gibi dalgınsanız ya mantara basarsınız ya katil olursunuz nah yazıyorum buraya.

    (hadileen, 33, işe gelip masasına oturduktan sonra başlayan kokunun ayakkabısının altındaki köpek bokundan kaynaklandığını keşfettiği an, nişantaşı)
  • nisantasi= maçka'daki narmanlı apartmanıdır; maçka palas'tır (şimdi armani), teşvikiye'deki harbiye karakoludur, teşvikiye camii'dir, camiinin karşısında türkiye'nin yozlaşmasına karşı sanki burjuvanın direncini simgeleyen abideler gibi duran muhteşem apartmanlardır. atiye sokağıdır. mim kemal öke caddesidir. eski emlak şimdi abdi ipekçi caddesidir. abdi ipekçi üzerindeki güzelim apartmanlardır (1930'lardan kalma). apartman dairelerinin yüksek tavanları, tavanlarını süsleyen kartonpiyerler üzerindeki gül papatya desenleridir. valikonağı caddesi üzerindeki çiftçiler ve sümer apartmanlarıdır. valikonağıdır. buraları bilinmeden nişantaşında gezdim denilmez. aslında nişantaşını, taksimi eski perayı bilmeden istanbulu gezdim denilmez.
  • "köyden indim şehire" bölüm 1de şöyle tanımlanır:
    -nişantaş nişantaş
    -himmet ağa ne diyor bu?
    -nişantaş diyoorr
    -e saatli taş definenin nesiydi?
    -aa nişanııı....vay ailemizin akıl küpü
  • kendinden daha ziyade imajına tepki gösterilen son derece keyifli semt.

    7 senedir yaşıyor olmama rağmen "kötü jargon", "kokuşmuş hayatlar", "rezil tikky'ler" veya "dünyadan habersiz alışverişe dalan" insanlara bağdat caddesi veya etiler veya taksim veya alsancak veya bostanlı veya tunalı hilmi ya da çankaya'dan daha fazla rastlamadım. oralarda da varlar, burada da. ama burada zarif binalar, güzel kafeler, akşamüstü oturup iki tek atılacak keyifli mekanlar, kaldırıma park etmiş bir jipin camına iliştirilmiş "medeniyetten habersiz olma ödülünü size verdik - semt halkı" yazılı notlar da var.

    televizyonum olmadığı için avrupa yakası dizisi ne der, medyada nişantaşı nasıl gösterilir bilemem. ama içinde yaşarken keyif aldığım bir yer burası. umarım herkes yaşadığı yerden aynı keyfi alıyordur, böylece başka yerlere belki de uğramadan "burası rezil, burası kokuşmuş bikbikbik" demekten vaz geçer insanlar...
  • istanbul'a yeni gelmi$ kürt korsancılarını bile sosyetikle$tiren biricik semtim:

    ent2tel:müslüm gürses'in yeni albümü var mı?
    korsancı:türkçe cd satmıyoruz.
    *
hesabın var mı? giriş yap