• alman yönetmen dagur kári'nin 2003 tarihli filmi. izlandanın kuzeyinde minik bir kentte yaşayan noi'nin öyküsü. noi'nin hoşlandığı kıza sigara içmeyi öğrettiği bir sahne vardır; ne güzeldir.

    düzeltme: sevgili dagur kári, danimarkalı bir yönetmenmiş.

    düzeltme: müjde! sevgili dagur kári, izlandalı bir yönetmenmiş.

    düzeltme: sevgili dagur kári, çinli bir yönetmenmiş.
  • oldukca varoluscu oldugunu dusundugum, hatta bir cok yerinde nuri bilge ceylan'in uzak filmine benzettim, ilginc goruntuleri, farkli yasam tarzi, ve karizmatik, super oyunculuk sergileyen noi'siyile oldukca basarili oldugunu dusundugum bir film.

    noi, hepimizin icinde yasadigi catismalari, umutlari, umutlara ulasamamanin yarattigi umutsuzlugu, yalnizligi, sevgisizligi yasayan bir karakter. buzlu daglarin arasinda olusmus kucucuk bir kasabada aradigini bulamamanin, hayatinin anlamsizliginin, arkadaslarindan, ailesinden sevgi gorememenin depresyonunu yasar noi. noi'nin hayal gucu, sinirlari asma istegi, ve zekasi cevresindeki kimse de yoktur. filmin en sonunda noi,hayatta bulamadigi, ancak hayallerinde ulasabildigi sicak deniz kiyisi ve palmiye agaclariyla dolu plajinda yapayalniz kalir.

    filmin varosluscu yazarlara oldukca gondermeleri var filmde. kierkegard'in sozlerinde yasamin ironisini, absurdlugunu goruyoruz, sanki noi'nin hayatina ve akabinde hepimizin hayatlarina gondereme yapiliyor kierkegard felsefesiyile. daha sonra noi'nin elinde bir sinekle oynadigi ve sinegi duvarda uzun bir sure gordugumuz sahnede de sanki kafka'nin donusumundeki gregor samsa'ya bir gonderme vardi. noi de gregor gibi, yasadigi yalnizlik, anlamsizlik ve absurdlugun icinde bir sinekle, ya da genel olarak "bocek" kavramiyla kendini ozdeslestiriyor. en sonunda yasanan kazada ise hepimizi bekleyen sonu, anlamsizligin icinde belki de tek anlam olan olum ve olumun ardindan gelen yalnizligi, ve kisaca varoluscu felsefenin cekirdegi olan, dunyada yapayalniz olmak kavrami noi'nin sonu oluyor, ya da aslinda kazaya kadar farketmedigi ama varolusun acikli gercegi olan dogasi...
  • o ne biçim beredir kardeşim rüştü asyalı'nın keloğlan beresi gibi. noi derler bir deli oğlan. allahın dağında o kadar zeka tabii buzulları yerinden oynatır.
  • albinoluğun sadece noi’ye ait olmadığı bir film.

    öyle ki tüm kasaba paylaşıyor bu genetik rahatsızlığı. albinoluğu, tenlerinde değilse bile kasabanın doğasında, kasabada değilse bile içlerinde taşıyorlar. bu küçük izlanda kasabasında her şey tek renk çünkü; yollar tek renk, evler tek renk, doğa tek renk, insanlar tek renk, ilişkiler tek renk, yalnızlık tek renk, hayaller tek renk... noi’nin, bu filmde dikkat çekmeyen tek özelliğinin, albinoluk olması şaşırtmıyor bizi de. o, sanki olacakları önceden bilirmiş gibi, sanki evrimi doğrularmış gibi, tek renk doğmuş bu tek renk dünyaya. herkesten daha uyumsuz olduğu düşünülse de, o kasabaya herkesten daha uyumlu olmasının sebebi de bu ya. herkesten daha çok farkında o kasabada olacakların ve olmayacakların, herkesten daha çok farkında bir gün gidebilmenin sadece bir hayal olduğunun, herkesten daha çok farkında doğduğu dünyada sıkışıp kalmanın yarattığı o duygunun, herkesten daha çok farkında yalnız olduğunun...

    yine de, herkesten daha çok çaba harcıyor tek renk olan dünyasını renklendirmek için film boyunca; o kan kırmızısına boyanan absürt sahne onun ellerinden çıkıyor, filmin en farklı renklerini üzerinde taşıyan pasta onun doğumgününde kesiliyor, viewmaster’ından bakarak etrafındaki dünyanın yerine birkaç dakikalığına da olsa tropikal bir sahil yaratabilen bir tek noi oluyor. ve belki kasabanın içine işleyen bu renksizliğin, bu genetik hastalığın, sonraki nesillere taşımak istemeyecek kadar, farkında olan bir tek o olduğu için, mutlak son'dan geriye yine bir tek o kalıyor.
  • buzlar ülkesinin de kuzeyindeki bir fiyortta,kaçınılmaz bir hayatın ortasındaki küçük kaçamakların hikayesi bu duru,yalın,köşeye sıkışmış izlanda filmi.

    görüntü olarak; "r" harfi beresiyle iskandinav ortamlarında seken,radiohead’in kliplerinde de boy göstren,magnus carlsson üretimi robin isimli çizgi karakteri anımsatsa da esas oğlanımız noi oldukça çizgi dışı bir karakter.r.h demişken ekleyelim,sanki meşhur i dont belong here güftesi saklı noi’nin tüm ilgisizliğinde,fotografik hayallerinde ve çılgınlıklarında.buzullara ateş ederken,sığınağına inerken,sigara üstüne sigara yakarken içindeki sıkıntı ve bıkkınlık da su yüzüne çıkıyor sanki.baba-noi,okul-noi,iris-noi üçgeni erafında şekilleniyor film.replikler olabildiğine sade,mazisiz ve ayrıntısız..iris ise filmin en gizemli ve dokunaklı karakteri.bulandırılmamış bir aşk,kuralcı kuzey insanları,içinde müzik olmayan bir piyano,kardan bir kasaba ve noi eksenli bir hayat kesiti.
    filmi izlerken içimden sık sık “sigur ros ne de güzel gidermiş bu filme” dediğimi itiraf etmeliyim..
    film bittiğinde ise izlanda soğuğundan ve yalnızlığından taksimin sıcak ve haraketli ortamına aniden çıkmak ilginç hisler uyandırdı bünyemde .
  • gerçekle gerçeküstü arasında bulunan bembeyaz bir periferi coğrafyasında geçen hüzünlü bir film. özellikle noi karakterinin özelliklerinden dolayı çizgi roman estetiğine sahip bir öyküsü var ama kesinlikle ayakları yere basıyor. buzlarla kaplı bir izlanda fiyordunda, içini ısıtmak için yoktan anlam varetmeye çalışan ve kar yangını bir aşk yaşayarak hayatında yaratabileceği yegane farkı yaratan noi'nin çıkışsızlığa yaptığı sessiz bir meydan okuma.

    buzdan hüzün.. buzdan keder... buzdan hayaller...
  • ucamayan sinek noi'nin hikayesi. uzak diyarlara yapilan yoculuklar, bedensiz olarak yani ozgurce. fal'in bile sogumasi gereken bir kasabada, kotuluk habercisi falcilar. soguk yetmezmis gibi, akli donduran bir yalnizlik. en ezigin bile degerli oldugu o an. insan, sadece bir kelime bile yeter.
  • bir sonraki sahnede karşınıza ne çıkacağı kestirilemeyen film. filmin bitmesinin hemen ardından seçenekleri kurcalarken "yönetmenin yorumu ile ilze" butonunu görüp ikinci kez bu şekilde izledim. zaten sevdiğim filmi daha çok sevdirdi dagur kari.
    yorumlardan dikkat çekenler veya simge açılımlarından bazıları şöyle ki;

    --- spoiler ---

    gökkuşağı: noi'nin okuldan atılmasının ardından göle taş atarken görülen gökkuşağı bir incil göndermesiymiş incil'de gökkuşağı "tanrı ile anlaşma" anlamına gelir.
    piyano: noi'nin babasının piyano parçalama sahnesi nick cave röportajından alıntıdır. tek fark nick cave "bu piyano şarkı çalmıyor" dedikten sonra parçalamak yerine iade etmiştir.
    bar: noi'nin, babası şarkı söylerken bardan atılma sahnesi onun hiçbir yere ait olamama duygusunu anlatır.
    palmiye: palmiyeler baştan itibaren gitme arzusunu simgeler, pastanın üstünde vardır, noi televizyon izlerken duvar kağıtlarında vardır, babaannenin hediye ettiği fotoğraf dürbününde vardır (bu arada o resimler hawaii'de değil küba'da çekilmiş,kızılderili amca da bildiğin küba yerlisiymiş)

    vs.vs.

    --- spoiler ---

    film yapılırken en çok tomas lemarquis'nin araba kullanma sahnelerinde zorlanılmış zira kendisi dünyanın en kötü ve unutkan soförüymüş.
    profesyonel oyuncular olmadan, 3 izlanda köyünün birleşiminden yaratılan sahnelerle daha iyisi çekilemezdi. izlenmeli.
  • bir arkadaşımın taksimde bir bar adı zannettiği filmdir aynı zamanda.

    arkadaşla -ki sözlüktendir ama nicki lazım değil- net üzerinden sohbet ediyoruz.

    -ben akşam kemancıya gidecem. istersen sen de gel.
    -yok benim başka planlarım var hoca.
    -sıçarım planına. gel yahu.
    -abi ay sonu. tutumlu olmak lazım. gelmeyeyim kemancıya falan şimdi.
    -olum giriş 10 milyon. yanında bir de bira. ben de ısmarlarım sana bir bira.
    -yok abi benim zaten başka planım var.
    -ne planı?
    -ben noi albinoiye gidecem.
    -e orası kaç para?
    -nası yani?
    -oraya kaça giriyorsun?
    -9 milyon.
    -e ne farkı var. ha o bara gitmişsin ha kemancıya.
    -ne barı abi?
    -noi albinoi miydi?
    -yok abi. o film.
    -hıı?
    -alkazar'a gidecem ben. orada oynayan bir film.
    -siktir bilmiyordum. neyse...

    o akşam hem noi albinoi'ye, hem de kemancıya gittim.
    filmden epey etkilenmiş olmalıyım ki kemancıda içtiğim biralar izlanda kadar soğuk geldi bana.
  • kanlı sahne yi izlemek için dvd i takıp çıkarmaktan gına geldi,youtube a yükledim,canım sıkıldıkça izliyorum..
    http://www.youtube.com/watch?v=tbnmbedf52g

    buz gibi atmosferi,ağır temposuna rağmen nasıl bu kadar keyifli olduğunu anlamak zor bu filmin..ayrıca noi nin beresinin de hastasıyız
hesabın var mı? giriş yap