• iyi film. nokta başka bir elden çıksaydı nasıl olurdu bilemiyorum, fakat pek tanımadığım derviş zaim'in bu filmdeki yalınlığını, filmin müziğini sevdim. mazlum çimen iyi iş çıkarmış. gelelim üzerine söyleneceklere. filmin kesintisiz tek plan çekilmesi, önemli bir gerçeğe gönderme yapıyor bence. bilenler bilir, hüsn-i hatt sanatında harflerin tek seferde, hatta tek nefeste çıkması gerekir (evet nefes tutulur yeri gelince). bazen yarıda mürekkep biter veya harfi bitiremeyecek kadar azalırsa, yeniden hokkaya batar kalem. ama bu ikinci hamle ilkinden her zaman daha zordur. çünkü yazının tamamen bozulması riski vardır.

    ilim bir nokta idi cahiller onu çoğalttı sözü "afallahu anhu" kelimesinin noktasında karşılığını buluyor. olayların düğümünde hep "nun"un noktası var. yani ilim aslında onun noktasında gizli, etrafında dolaşılıp bulunamayan, künhüne varılamayan birden fazla gizem, hep bir "nokta"nın sırtına yükleniyor.

    hattat ahmet'in hikâyesinde eksik kalan bir şeyler vardı. moğol istilası döneminden kalma bir yazmayı aynen kopya edebilecek yetenekte bir hattat, hokkaya kalemi asla öyle batırmaz ve mürekkebi kalemle öylesine hoyratça karıştırmaz (genellikle bu iş ayrılmış minik çubuklarla karıştırma işi yapılır, kalemin ucunda en küçük bir deformasyon bile olmamalıdır) . yazısına elifle başlarken (sevgilisinin adının elif olması, elif'in başlangıcı simgelemesi [ki filmde de yeni bir hayatı imliyordu] hep atmosfere hizmet eden şeylerdi) uzaklaşan kamera geri döndüğünde kağıtta ayınla başlayan "afallahu anhu" yazıyordu. filmin yazılarını yazan fuat başar montaj aşamasında görseydi muhakkak müdahale ederdi; sadece sehiv diyelim buna iyi niyetle. mevlana hamdım piştim yandım diyor ya hani, tam da araftaki ahmet bana biraz ham geldi. kaosunu besleyen, zıtlarda salınan ruh halini anlamaya çalışmama rağmen.

    filmin finali ise fuzulî'nin müstensihlere yönelik edibane bedduasını hatırlattı bana:

    "kalem olsun eli ol kâtib-i bed tahririn
    ki fesâd-ı rakamı sûrumuzu* şûr *eyler
    kâh bir harf sükûtuyla nadiri nâr*
    kâh bir nokta kusuruyla gözü kör eyler"

    edit: seyretmeye niyetlendiğim filmler hakkında önceden edinilecek her türlü malumata kendimi bilinçli olarak kapatmışken her zamanki gibi; meğer amerika'yı yeniden keşfetmeye uğraşmışım, hazır keşfedilmişi varken:
    http://www.noktafilm.net/directorsstatement.htm
  • derviş zaim film yapar da biz gidip izlemez miyiz, dedik, film gösterime girdi, koştuk gittik.
    neredeyse bir başımıza koca emek'in delisoğuk salonunda bir saat süren, kesintisiz tek plan (gibi) çekilen ve dolayısıyla da ara verilmeyen filmini izledik.

    cenneti beklerken'de minyatürdeki hanların hamamların üç boyutlu hale gelivermesinin bir adı/tekniği vardır elbet -ki o filmde esas hoşuma giden, bu sahneler olmuştu. nokta'yı ise, film bittiğinde önümde oturan dörtlünün ağzından çıkan "cuma gecesi için en kötü seçim" cümlesine inat, kare kare, an an, cümle cümle sevdim beğendim dertlendim. derviş zaim'i görmek, kendisine filminin nasıl içime oturduğunu söylemek ister deligönül.
    tabii burada onun "hayattaki eylemlerimiz söz konusu olduğunda, hangi durumda ahlaki sorumluluklarımızı bütünüyle yerine getirdiğimiz söylenebilir" sorusu üzerine kurulu* senaryosu mu daha çok vurdu bana, yoksa dizilerdeki bıçkın delikanlı rolünden hele şükür sıyrılmış, azapta gerek mehmet ali nuroğlu'nun oyunculuğu mu, işte onu bilemedim.

    ha bir de film, nun'unun noktasını aradıkları sözün yazılışı gibi gidiyor, ne güzel yahu.
    ayn'ı yazmak için başladığınız yerin hemen hizasına gelmek ama geriye doğru gitmek gerekiyor.
    sonra devam ediyorsunuz, yine geri geri gidiyor kalem, anlatılanın hizasında;
    bir elif her zaman dümdüz bir elif olmuyor.

    derviş zaim hep film yapsın, daha da güzel filmler yapsın,
    bekliyoruz, inanıyoruz "dedirten" filmdir.
    nokta.

    * derviş zaim'le "izliyorum", altyazı, mayıs'09, sf-27.
  • girtlağımıza kadar işe gömüldük, bakirköy'e, incirli'ye gidemedik. hiç olmazsa burada yazalim.

    her şey tartişilabilir. nokta'nin haberciliği, habercilik anlayişi, haber-yorum ilişkisi vs. tartışabiliriz. nokta'nin yer yer yeterli araştirmaya dayanmadan zaman zaman spekülatif habercilik yaptiği da iddia edilebilir. ama saniyorum tüm bu konularda nokta, mevcut haftalik haber dergileri, aktüel, haftalik, aydinlik, tempo vb. gözönüne alindiğinda en namuslu en doğru dürüst yayin yapan ve habercilik etiğine en uygun çalişan haber dergisidir. bu durumda son bir kaç aydir sözkonusu "andiç" ve "darbe" haberlerinin neden nokta'ya servis edildiği, hangi amaçla sizdirildiği vs. tartışılabilir ve bu soru soruldruğunda yanit muhtemelen anlaşilabilir. çünkü nokta bu 'haberleri' "en objektif" biçimde sunmasi muhtemel, yani siyasal olarak, şantaj vb. amaçlarla kullanmayacak ve haberin servis edilmesiyle amaçlanan etkiyi yaratmaya en uygun yayindir. benzer haberlerin diğer dergilerde nasil yayınlanacağı bir tarafa, yayinlanip yayinlanmayacağı, hangi sümen altlarinda saklanip nasil ve nerelerde kullanilacağı bile tartışmalıdır. eh malumunuz andiç'ta, günlük de haberleri takip edenler için doğruluğu pek kuşku götürmeyen ve türkiye gündemini belirleyen haberler olarak nokta'da yer bulmuştur. eleştirilecek tek yani ilgili andiç'larin ve günlüklerin neden kismen kısaltılarak yayınlandığı olabilir. öte yandan bir miktar işin içinde olanlar bilir, bu çapta haberlerin kaynağı, neden servis edildiği vs. sorgulanmaz. bunlar çok büyük ve çok önemli haberlerdir ve akli siyasal hedeflerle, mali çikarlarla vs. bulanmamiş, iktidar gruplariyla göbek bağı olmayan her gazeteci bu haberleri gözünü kirpmadan yayinlar. elbette kaynak sorgulanir, hedefler tartişilir, haberi sizdiranların amaçları tahmin edilir, haberin sunumunnda "kimseye alet olunmamasi" için gayret edilirama haber yayinlanir. her düzgün haber dergisi ve editoryal bu haberleri yayinlar. ötesi laf-i güzaf'tir, art niyettir. bu bakimdan "demokrasi", "bağımsız medya" laflarini dillerinden düşürmeyenlerin ve medya tekellerinden, kartellerinden yakinanların şimdi yaptiği haberler dolayisiyla nokta'yi hedef göstermeleri ya da yapilan baskini nokta'nin fettullahçiliği vs. iddialariyla bulandirip hakli göstermeye çalişmalari traji komik ve basin özgürlüğünden ne anlaşıldığını göstermesi bakimindan ibret verici bir durumdur.

    ama tüm bunlar bir yana özellikle son bir kaç haftadir nokta'nin mevcut siyasal çatişma düzleminin bir tarafi haline getirilmesi başli başina ilginç bir gelişme. özellikle büyükanit'in açıklamasıyla birlikte nokta da içinde olmak üzere "bir kısım medya"nin (hatirlarsiniz bu bir kisim medya lafini) hedef haline getirilmesi, nokta'nin "islamciliği" ve "fettullahçılığı"ndan dem vurarak saçma sapan bir şekilde suyun bulandirilmaya çalışilmasi gerçekten ilginç. çünkü bunlarin gerçeği yansitmadiğnii, noktanin editoryal yönetiminin bu tür gruplarla ilişkisi olmadiğini biliyoruz. bilen bilir diğer gazete ve dergilerde çalişan gazetecilerden hemen hiç bir farki olmayan, çoğu da doğan, merkez vb. çemberlerinden geçerek noktaya gelen editoryalin üyeleri geçmişte cumhuriyet, milliyet, radikal, sabah, yeni şafak, aktüel, haftalik gibi farkli mecralarda gazetecilik yapmiş kişilerden oluşuyor.. bu ekibin diğer gazetecilerden farkinin sadece biraz daha bağımsız çalişabilmek olduğunu ve bu bağımsızlığın bile iyi bir dergi yapmaya yaradığını biliyoruz.

    o halde söz konusu haberlerin büyük olasilikla abd kökenli ya da destekli gruplar tarafindan, utah ya da langley kanallarindan geçerek neden nokta'ya servis edildiği tekrar sorulabilir. yani ne islamci ne de ulusalci cepheye dahil olmayan, ne milliyetçi ne liberal, ne avrupa yanlisi ne karşıtı olmayan, yani ortaliktaki mevcut suni siyasal kutuplaşmalardan herhangi birine sempati duymayan görece bağımsız bir haber dergisine neden bu kadar önemli haberlerin servis edildiği sorulabilir. ama yaniti yukarida verdik ve yanit sorunun içinde gizli. çünkü bu haberleri yayinlayabilecek başka bir medya grubu bulunmuyor. asil sorulmasi gereken soru haberin kime servis edildiği değil, arka arkaya neden servis edildiği? çünkü daha önce genelkurmay önünde basina atabeyler dosyasi dağıtanlar kimlerse, noktaya bu haberleri servis edenler de muhtemelen ayni gruplar vehaberlerin sizdirildiği konjonktür gayet ilginç. yine haberler içinde abd, tüsiad, mit, ordunun işbaşindaki mevcut kadrosu hakkinda hiç bir şey bulunmamasi ya da bu yönde traşlanması da size de bizim gibi gayet ilginç gelebilir. noktaya servis edilen ve her iki ses getiren haber de, hem akp'nin temsil ettiği siyasal cepheye, hem de ordu da bir tür temsiliyet bulan ulusalci cepheye verilmiş birer "uzlaşma notasi" olarak okunduğunda olaylari anlamak belki biraz daha kolay. ortadoğu'da ciddi bir yeniden yapılanma süreci yaşayan, şii islamci hareketlere karşi abd yanlisi bir sünni baraj kurmaya çalışan abd'nin politikalari açisindan en istenmeyen şey muhtemelen türkiye'de yaşanacak köklü bir siyasal çatışma. bu süreçte ordu, emniyet, üst düzey devlet bürokrasisi ve akp iktidari arasinda cumhurbaşkanliği, ab, seçim süreci vb. konularda abd kökenli inisiyatifin herkesi bir uzlaşmaya zorlamasinda ve sopayi gösterip havuca razi etmeye çalişmasinda şaşirtici bir yan yok. bu inisayitifin sunduğu zorlama uzlaştirma projesinin başarısızlıği bir başka konu. bu projenin başbakan'in ve ordu komutanlarının amerika gezileri sirasinda hallolmadiği da son gelişmelerle iyice ortaya çikiyor. gezinin ardindan ortaliğa dökülen anketler, andiçlar, günlük'ler ve son olarak büyükanit'in konuşmasi, nokta'ya yapilan baskin ve haftasonu yapilacak miting bu gerginliğin ve yeni bir zorlama sürecinin başladığının işaretleri. akp'yi uzlaşmaya zorlamak, mevcut siyasal poziyonlari korumak ve güçlendirmek bu yeni gerilim sürecinin yeni hedefleri. bu gerilim'den demokratik bir gelişme doğacağını, demokrasi yanlisi bir cumhurbaşkanı seçileceğini vs. umanlar ise sanirim fazlasiyla yanilacak. demokratik kanalları hizla tikamaya yönelen ve büyükanit'in konuşmasiyla açilan bu yeni gerginlik cephesinde nokta'nin da özel bir savaş alani haline getirilmesi ise bunun göstergelerinden sadece biri. bağımsız habercilik ve gazetecilik yapmaya çalişan bir dergiye karşı askeri savcilarin verdiği izinlerle baskinlarin yapildiği bir ülkede tüm bu gelişmelerin "demokrasi" adina yapildiğini zannetmek ve böyle sunmak, mevcut siyasal taraflara destek vermek ise ancak safdillerin ve kötü niyetlerini gizlemeye çalişanların işi olabilir.
    tüm bunlar karşisinda hiç olmazsa bu gece bakirköy'de "ne şeriat, ne darbe" diyen birilerinin sesini duymak sevindirici olacak. onu da bu aralar sadece bakirköy'de duyabileceğiz anlaşilan. ama olsun, normal olana deli, deli olana normal muamelesi yapildiği bir ülkede yaşamak isteyenlere ithaf ederiz bunu da.. burnunun dikine giden tüm delilere selam eder, nokta'ya geçmiş olsun dilerim. umarim dergi yetişir..
    halkin delilerinden ziya...
  • hem boyutsuz hem de varligiyla doyumsuz olan matematiksel bir kavramdir kendisi. binlercesi de bir araya gelse adam olmaz bunlarin
  • ortaokul yıllarımdan lise bitinceye kadar aşık olduğum (karşılıklı ya da platonik) kim varsa, günlüğümde kullandığım kod adı idi nokta.

    sonra bir gün bir baktım ki, defterin başından sonuna kadar sadece noktadan bahsetmişim; ama hiç bir nokta bir diğerini tutmuyor. sinirlendim kendime ve şiirlerimi yazdığım defterimle beraber bir sabah kalkıp banyo kazanında yaktım hepsini.

    yine de severim noktayı, hep özel gelmiştir bana.

    sanırım bunun nedeni, benim lügatimde yüklemi aşk olan cümlelerin öznesi nokta olduğundandır...
  • "nokta, hat sanatı ile sinemanın buluşma noktası. biçimsel olarak olağanüstü. hiç kesme yapmadan, tek planda film çekiliyor. kamera hat kalemi gibi, hiç kalkmıyor kağıttan. her sahne bir harf sanki. af’allahu anh (allah onu affetsin), yazısı yahut duası filmin belkemiği. nasıl ki, o yazıda “nokta” koymak için kalemi kaldırmak gerekir, bu filmde de nokta yok. çünkü yönetmen kamerayı hiç kesmiyor. finalde bir noktaya dönüşüyor karakter. kendisi nokta oluyor. yazı tamamlanıyor mu? bence soru burada."

    http://www.sakinkafa.com/dervis-zaimin-noktasi/
  • genel kurmay'ın isteği üzerine terörle mücadele şubesi tarafından basılmış olan muhalif yayın organı..

    polis, askerin emriyle (ya da ricasıyla, farketmez) hareket ediyorsa zaten darbe olmuş demek ki, daha ne..
  • eğer araklama bir melodi değil ise, son derece avrupai bir iş olmuş. tebrikler ersay.
  • matematikte boyutsuz olan nokta, tasavvufta terkip anlamına gelmektedir.

    tasavvufa göre;

    her yaratılan bir noktadır. ancak bu acziyet, küçüklük belirtmek için söylenmez.
    nokta demek, "terkip" demektir. her yaratılan, yaratan'ın özellikleri ile kaimdir. yaratan'ın özelliklerini sembolize eden esma-ül hüsna manaları, yaratılmışlarda, farklı oranlarda açığa çıkar. farklı terkipler, kompozisyonlar...

    her yaratılmış (kısaca kul), varlığını, allah'ın özelliklerinden alır. doğrusu, allah'ın özelliklerinin bir suretidir. öfkeli bir insanda allah'ın celal özelliğini, başarılı bir doktorda allah'ın şafi özelliğini baskın görürüz.

    her canlı esma manalarını yansıtan birer suret iken, insan; tüm esma manalarını barındırır (esma-i külleha). ama farklı oranlarda. insan olmanın farkı ve önemi budur.

    yani nokta, bir kompozisyondur. allah'ın vasıfları olan esma-ül hüsna ile işaret edilen özellikler, belli terkipler ile görünür, nokta budur.

    bir örnek verelim. beş farklı meyve suyundan farklı oranlarda karıştırarak, farklı farklı kokteyller yapalım.
    bu kokteyllerin hepsi de elimdeki bu beş çeşit meyve suyunun terkibidir. aslında yeni meyve suları elde ettik. ama hepsi farklı lezzetlerde.işte yeni çıkan her bir lezzet kompozisyonu, ilk, saf, ana meyve sularına göre nokta’dır! nokta yaratılanın adıdır, her bir yaratılan'dır.

    işte bu kokteyl (nokta), terkibi tamamen o ana beş meyve suyundan ibaret olmasına, ayrıca bir varlığı olmamasına rağmen, "ben müstakilim, bağımsız bir varlığım" der. bu, suistimaldir.

    insan dahi, varlığını oluşturan allah'a ait özellikleri suistimal edip, kendi kişiliği adı altında çevresine pazarlar.

    aslında, mülk allah'ındır, demek, tarla araba allah'ın demek değil, benim diye pazarladığımız bu nefs, allah'ındır, sen de allah'dan ayrı, bağımsız bir varlık değilsizn, o'nun bir yansımasısın, çok özelsin, demektir.
  • öğretmen teknik resim dersinde bir nesnenin çizimini ister. ölçeklendirme serbesttir.

    1:1, 1:10 veya 5:1, 10:1 vb. seçenekler olası. sınav sonunda bir öğrenci kağıdın ortasına yalnızca bir tek ( . ) koyarak teslim eder kağıdını.

    öğretmen: cevap vermemişsin, der.
    öğrenci: hayır cevabım kağıtta, ben 1:200 olarak çizdim, der.

    bir nokta soruyu çözmüştür. tam puan almasına hiç bir engel yoktur.
hesabın var mı? giriş yap