• istanbul'un her yanında ilanlarını görmemle gözlerime inanamadığım, görünce kendimi belieber fanı bir kızla aynı hissiyatlara sahip gibi hissettiğim, daha önce o an yazdıklarımı layık bulmadığım için başlığına gelip hiç yazmaya cesaret edemediğim, hayranlık duyduğum, hayatımda çok önemli bir yeri olan ve beni her zaman etkilemiş muhteşem müzikal.

    fransa'da gidip izleyememek bu müzikali hayatımda duyduğum en büyük üzüntülerden biridir. daha sonra italya verona'da italyanca versiyonunu izleme şansı bulmuştum ama garou ve daniel lavoie'ya duyduğum hayranlığın verdiği bir snoblukla hafif burun kıvırmıştım. yıllarca dvd'sini aradım durdum, aramadığım ülke kalmadı, nedense ülkemize sadece müzik albümü olarak geldi. dvd'sini ilk defa fransız kültür merkezinden aldığım dvd'yi, kapağı ve içindeki bilgi kağıdı dahil tamamını kopyalayarak sanki orjinal bir örnekmiş gibi kopyalamıştım. daha sonra amazon'dan aldım tabi.

    şimdi ülkeme sanırım ingilizce olarak gelecek. galasında mutlaka olacağım. ama tabi insan merak etmeden duramıyor; oyuncular kim, nasıl oynayacaklar, şarkılara aynı duyguları verebilecekler mi? tabi burada dvd'ye kaydedilen gösteriden bahsediyorum. emin olun müzik cd'sinde hissettiklerinizi misliyle yaşatıyorlar.

    baştan başlayalım; mesela les temps cathedrales'de kısa bir orta çağ tarihi dersi veren gringoire(bruno pelletier)'ın bu videoda verdiği; http://youtu.be/eoclkuzsaoc?t=2m29s ; vatansız, bayraksız vandal ve paganların aydınlanmanın eşiğindeki paris'in kapılarında birikmelerine karşı duyulan korku merak duygusunu bu kadar iyi verebilecekler mi?

    ya da les sans-papiers'de clopin (luck mervil) gibi kavgacı ve hırpani bir hayatın sembolü o boğuk sesi çıkarıp, vatansızların bir yurt arzularını bize anlatabilecek mi? http://youtu.be/u5vnha50j9w?t=2m53s

    ya da ces diamants-la'da fleur de lys (julie zenatti) gibi gerçek aşkı yaşadığını zanneden kırılgan bir genç kızın aklını güzel sözlerle çelen phoebus (patrick fiori)'ün arsızlığını hissedebilecek miyiz? http://www.youtube.com/watch?v=hxd-sjiqpxk

    peki ya quasimodo (garou)'nun kendi çirkinliğinin farkında insanların aptallığına inceden giydirirken esmeralda'ya çaresizce "beni sevecek misin?" diye sorduğu anda gözümüzden bir damla yaş getirebilecekler mi? http://youtu.be/8vcsy9okzza?t=1m46s

    ya sonra o yaşlar gözümüzden rahatça boşalacak mı quasimodo kendini anlatırken, tüylerimiz diken diken olacak mı varlığını borçlu olduğu adama haykırırken? http://www.youtube.com/watch?v=t_5mg05c6no

    ardından a la cour de miracle'da clopin içimizde isyanın ateşini yakıp, orospuların hanımefendiye, tenlerin bayrağa dönüştüğü bu yerde bizi isyanına ortak edebilecek mi? http://youtu.be/cmtaov7dvq8?t=1m30s

    mesela bir gün iki aşk arasında kaldığımızda phoebus'ün dechiré'yi haykırdığı gelecek mi ilk aklımıza? kendimizi onun yerine koyabilecek miyiz? http://youtu.be/r7vn2rl0te4?t=1m28s

    hani o bana su verdi geyiği vardır ya işte onun aslında ne kadar acı bir şey olduğunu görecek miyiz? http://www.youtube.com/watch?v=9gvdfhpha3u

    ve ardından koltuğumuza hayran hayran kurulup sadece kendimizi bu gelmiş geçmiş en güzel şarkıda hikayenin özetine bırakacak mıyız? http://www.youtube.com/watch?v=-xb7aftz6zy
    quasiomodo aşkını anlatacak naifçe, bir kere olsun saçlarına dokunmak isteyecek; http://www.youtube.com/watch?v=-xb7aftz6zy
    frollo pisliğini dökecek sahnenin ortasına, hayatını adadığı değerleri yerle bir eden kadına duyduğu aşk bile örtemeyecek o çirkinliği ve yalvaracak o naif katedrale esmeralda'nın gizli bahçesine dalabilmek için; http://youtu.be/-xb7aftz6zy?t=2m22s
    phobues ise itiraf edecek bir anda, tazelerden taze beğenecek, fleur de lys'ini bırakıp, esmeralda'nın çiçeklerini toplamaya gidecek; http://youtu.be/-xb7aftz6zy?t=3m33s

    quasimodo tüm naifliği ile esmeralda'yı evine davet ederken, bir kadına daha ne kadar muhteşem bir şekilde evlenme teklif edilebilir ki diye içimizden geçirebilecek miyiz? http://youtu.be/hzig_tkcnvg?t=2m22s

    tu vas me detruire'de frollo'nun verdiği o duyguyu başkası verebilecek mi acaba? başka bir ses tonu, başka biri o donuk acıyı, notre-dame'ı griye boyayan çirkin aşkı başka bir ses renklendirebilecek mi? http://www.youtube.com/watch?v=uor_moq7-ps

    acaba ilk perdenin sonuna doğru paris'in arka sokaklarının ihtirasını ve renklerini bize aynı şekilde verebilecekler mi? http://www.youtube.com/watch?v=22dgl_0wllm

    les cloches'da "quasimodo est fout" diye haykırırken frollo, öfke kabaracak mı içimizde? ya da quasimodo söze girince o koca çanların sesi hoş gelecek mi yakından bize? http://www.youtube.com/watch?v=ttutv0cbmpk

    ou est elle notre esmeralda diye içli içli bağırırken clovin, gringoire ve yalancı frollo üzülebilecek miyiz onlar gibi? http://youtu.be/u-siywuwbig?t=2m11s

    les oiseaux qu'on met en cage'ı dinlerken o çirkin esmeralda'ya rağmen burnumuzun direği titreyebilecek mi quasimodo ile esmeralda beraber şarkıyı söylerken? http://youtu.be/o-rw05o09ta?t=2m19s

    sans-papier clovin condamnés'yi söylerken aklımızdan bugünün muhasebesini yapmak geçecek mi? başka bir tutkulu ses bizi isyanına davet edebilecek mi? http://youtu.be/zd_3wbwmzrm?t=46s

    saplantılı ve sadist aşkı yüzünden; tutsak aldığı esmeralda'ya işkence eden frollo'dan tiksinecek miyiz? http://www.youtube.com/watch?v=lkjutynsvdm ve ardından esmeralda'nın phoebus'e olan aşkını ve çaresizliğini hissedebilecek miyiz mesela?

    akabinde frollo'nun itirafını başka birisi bu kadar gösterişli hale getirebilecek mi? aşkı için cehenneme gitmeyi göze alan bir rahibin çaresiz ve saplantılı aşkı karşısında nefretimiz biraz olsun acımaya dönüşecek mi mesela? http://youtu.be/7hh4ja_ezv4?t=2m45s

    belki de frollo'ya benzer çaresiz ve saplantılı aşkın öfkesini fleur de lys'in sesinde hissedebilecek miyiz? http://www.youtube.com/watch?v=3j6acpwyf-u

    başka bir gringoire lune'deki gibi gerçek bir troubadour olabilecek mi? http://youtu.be/vi8yzy0pdv8?t=1m19s

    nihayetinde gözlerimizdeki yaşı rahatça bırakabilecek miyiz quasimodo "dieu que le monde est injuste" derken? http://www.youtube.com/watch?v=-5vdl9agecc

    ve en nihayetinde gözlerimizdeki yaş henüz kurumamışken esmeralda'nın cansız bedeni quasimodo'nun kolları arasındayken "combien quasimodo aimait, esmeralda la zingara" dediğinde o geniş yürekli ucube tüylerimiz diken diken olup, gözlerimiz tekrar mesaiye başlayacak mı? http://youtu.be/m2onxtl0vsg?t=32s
    "danse mon esmeralda" diye haykırırken kaybettiğiniz bir sevdiğinizin yattığı yerden çıkıp tekrar sizinle oyunlar oynamasını dileyebilecek misiniz? http://youtu.be/m2onxtl0vsg?t=3m47s

    tüm bu duyguları vermeyi, o gösterişli sözleri gerçek kılmayı, şahane müzikleri başka bir ekip başarabilecek mi acaba?

    beni kendine bu kadar hayran bırakacak başka bir yapıt var mıdır acaba?
  • quasimodo'nun betimlemelerine bakıldığı zaman yazarın acımasız bir biçimde davrandığı fark edilebilir. yazar, onun bedensel çirkinliğini anlatırken romandaki sıradan insanların tepkilerini aynen tekrarlıyor. aynı şekilde phoebus'ü betimlerken de ölçüsüz bir biçimde davranıyor, sanki bize sahiden de apollon'u betimliyormuş gibi hissettiriyor. bu bilinçli bir tercih. çünkü phoebüs estetiğin izdüşümü iken quasimodo estetik olmayanın izdüşümü.

    ama kitap ilerledikçe, esmeralda'nın başına gelen şeyler sayesinde aslolanın estetik olmadığını anlıyoruz. estetik ile güzellik arasındaki ilişki, platon'un menon'da tarif ettiği sanı ile bilgi arasındaki ilişki gibidir. sanı değişmez ve sağlam değildir, oysa bilgi böyledir; bilginin rehberlik ettiği kişi kaybolmazken sanının rehberlik ettiği kişinin kaybolma olasılığı oldukça fazladır. bu ilişkiyi güzellik ile estetik arasında da kurabiliriz: eğer seçimimiz güzelden yana olursa hiçbir şekilde kaybolmayız, estetikten yana olursa önünde sonunda kayboluruz. nitekim esmeralda'nın başına gelen şey buydu.

    şimdi, asıl güzel olanın quasimodo ve asıl çirkin olanın phoebus olduğunu söylememe itiraz edilebilir. bu itiraz, "güzellik" ile "estetik" kavramlarını anlamdaş gibi düşünmekten kaynaklanıyor. oysa bu ikisi arasında anlamdaşlık ilişkisi yoktur. çünkü estetik denilen şey biçimseldir, oysa güzellik özseldir. estetik "hoşa gider" ve bu yüzden doğrudan hazla ilgili bir şeydir. quasimodo bu yönüyle estetik değildir, phoebus ise estetiktir. ancak güzellik öze ilişkin bir şeydir, onu tek başına gözle algılayabilmek olanaksızdır, bundan fazlası gerekir. örnek vermek gerekirse, bir çiçeğin hoşluğunu gözü olan herkes algılayabilir, ama o çiçeğin güzelliğini herkes algılayamaz. bu yüzden insanların büyük çoğunluğu o çiçeğe hoş deyip geçer, ancak çok az insan o çiçeğin karşısında mest olup gider. ve yine biçimsel olarak hoş olmayan bir çiçeğe çoğu insan burun kıvırır fakat güzelliği fark edebilen az sayıdaki insan bu çiçeğin karşısında mest olup gider.

    bu yüzden, güzelliğin özsel bir şey olduğunu söylüyorum. eğer yine platon'u takip edersek, güzellik ile iyiliğin yan yana olduğunu söyleyebiliriz: güzel olan iyidir, iyi olan güzeldir. bir şey iyi değilse güzel de değildir, güzel değilse iyi de değildir. o hâlde güzellik ile etik arasında da bağ vardır. işte quasimodo'yu güzel, phoebus'ü ise çirkin kılan şey tam olarak buradan kaynaklanır. quasimodo, esmeralda'nın yaptığı küçücük iyiliğin anısına, o zamana kadar ses çıkarmaya korktuğu çoğu şeye karşı koyabilmişken; phoebus ise çıkar uğruna esmeralda'yı yüzüstü bırakmıştır. bu yüzden quasimodo'nun güzelliği aşkından ve sadakatinden, phoebus'ün çirkinliği ise bayağılığından ve menfaatperestliğinden kaynaklanmaktadır. esmeralda bunu anlayamadı, insanlığın büyük çoğunluğu gibi estetiğin aldatıcılığına kandı ve kendi felaketini kendi hazırladı.

    victor hugo'nun romantik bir yazar olduğunu unutmamak gerek. ona göre, kitapta esmeralda tarafından tercih edilmesi gereken karakter quasimodo idi. insanın görünüşe aldanmaması, var olanların özüne odaklanması ve o öze göre hareket etmeleri gerektiği yolundaki fikir romantizmin temelinde yer alır. sanayi devrimi görünüşte insanlık için çok olumlu sonuçlar ortaya çıkarmıştı, örneğin yaşamı kolaylaştırmıştı; ama romantizmin en yetkin sanatçısı olan novalis, sanayi devriminin insana ödettiği bedeli anlamış ve sanayi devriminden tiksinmişti. realist olan çağdaşları, kuşku yok ki novalis'in deli olduğunu düşünmüştü, ama şu an karşı karşıya olduğumuz çevresel sorunlar bize novalis'in ne kadar haklı olduğunu öğretiyor. bu nedenle, esmeralda'nın quasimodo'yu seçmesi demek, romantik bir karar alması demekti. ama o realistti ve phoebus'ü seçti.

    claude frollo bu denklemin neresinde peki? bunu ben de çözemedim henüz.
  • maalesef şu an yanmakta olan tarih. bir de bundan haz aldığını falan yazan yarım akıllılar var. neyle besliyorlar lan sizi?
  • şu ana kadar izlememiş olmanın çok büyük kayıp olduğu müzikal. izlemediyseniz malum ortamlardan edinin ve izleyin derim. tanım kısmını geçtikten sonra irdelememe geçersek koca kusursuz müzikalde tek fire esmeralda rolündeki abla. tek başına değerlendirdiğimizde müthiş bi sesi var ancak o kadar başarılı sesin yanında sesinin vasat kalması. yeterince güzel olmaması (bence) ve 1.5 saat boyunca dans niyetine yaptığı şeyin ordan oraya koşuşturmak olması. ablacım senin dansınla oyunun bütün castındaki adamları kendine aşık etmen lazım iki kıvır bişey yap. o iki kaşının ortasındaki bene hiç değinmiyorum. aklıma devamlı meltem cumbul geldi izledikçe. ama saçların çok güzel (hakan akkaya stayla) resmen rengine biçimine modeline herşeyin bayıldım!
    bu yazdıklarımdan ablanın kötü olduğu çıkarılmasın. son derece başarılı son derece mükemmel bir eserin nazar boncuğu diyelim. kusursuz olmak varken mükemmel olmuş gibi..
    gelelim karakter incelemelerine

    --- spoiler ---

    esmeralda seni inan kınamıyorum canım. hatta bok yoluna gittiğin için üzülüyorum da. zira her genç kızın başına gelecek bana bi araba dolusu yazan adamdan en zengin ve en yakışıklısını seçeyim hastalığına tutuldun normaldir. tabi seçtiğin adamın şerefsizin yanında iltifat kalacağı sıfatlar hak eden bir dallama çıkması senin kabahatin değil bebişim. ama yavrum annem uğruna şarkılar yazdın o pheobus seni satarken inan laptopa bişeyler atasım geldi. sen onu seviyorum diye ağlarken o ibne büyüledi bu pis çingen beni dedi lan! hayır bi de bu pheobusundan frollosuna hepsi sana büyücü dedi cadı dedi biri de kalkıp tamam lan suç bende hormonlarıma yenik düştüm diyemedi ona yanıyorum...
    neyse sana yazacak pek bişey gelmiyo aklıma allah rahmet eylesin. quasimodonun kıymetini bilemedin sürün inşallah!

    frollo aslında sana da diyecek pek bir şeyim yok. tipik bi yobazsın hacı sen. hepinizin beyninde var bu sapık düşünceler.kıza resmen bana bi kere ver seni ölümden kurtarayım dedin. hala aşığım ben sen benim sonum olacaksın diye şarkılar söyle tamam sesin güzel şarkıların çok etkileyici hele o tu vas me detruire ağzıma sıçtı resmen bi an inanmış olabilirim esmeraldaya aşkına ama iki saniye filan sürdü. siz yobazlar güzel bir kız görünce hemen aklınız belden aşağınıza kayıyo. bu sebeple ortada günah caiz değil diye geziyorsunuz. günümüzde yaşasan cübbeli ahmet hoca olurdun frollo. öyle bebekler var ki insanı tahrik ediyolar diye gezerdin. senin hasta ruhlu bi sapık olma ihtimalin yok haşa! kadınlar şeytandır o muhteşem hormonlarınızdan arınmış beyninizi büyü yoluyla belinizin altına indirir. hep esmeraldanın suçu hep! melek gibi adamsın sen halbuse dinine ibadetine bağlı ne şirin komşumuzdun sen rahip frollo amca!

    fleur de lys kızım sen nası bi hastasın? nasıl bir psikopatsın. tamam günümüzde özellikle sen beni aldatsan da ben yine severim kızlarından son derece mevcut. ancak onu astır ondan sonra aganigi naganigi nasi bi şarttır lan? gerçi nişanlının boş vakitlerinde şehrin genel evlerinde takılan bir sapık olduğundan sadece aganigi nagani kısmına odaklanıp esmeralda ölsün dileğini hiç düşünmeden yerine getirmesi normal. esmeralda ölsün kaşları çift şeritli yok yapılacak kalınlıkta olan pheobus'um bana kalsın. ilerde beni aldatıkça astırırm kızları oh oh! en olmadı pheobusun pipisini keserim kaşları yeter.
    hasta manyak!

    pheobus sana bundan sonra piç kurusu diye hitap edicem kusura bakmazsan. zira her sahneye çıkışında pff geldi yine piç kurusu dedim sana. bu tiksintim dechire den sonra başladı tahmin edersin ki. şarkının özetinin "ehe mehe çok şükelayım ben iki hatun var ikisi de hasta onu mu seçsem bunu mu seçsem ama dur yaa zengin flör delisim evlenmelik çingen esmeralda eğlenmelik ehe mehe süperim lan ben" işte bu şarkıdan sonra sevgili piç kurusu ağzına ağzına çakasım o kaşlarını cımbızla tek yek yolasım geldi. lan nasıl astırdın kızı? nasıl gözünü bile kırpmadın. bi de o koca manyağı nişanlına aklımda hep sen vardın falan dedin ya çok güldüm. sevgilisini aldatan tipler nasıl yaparken hep seni düşündüm diye af dilerlerse sen de öyleydin lan. bence sorun sende değil bendenin mucidi de sen olabilirsin araştırmak lazım. o karın olacak manyak ilerde inşallah savaşa gittiğinde yanındakilerin tek tek isimlerini say aşkaaamm diye başının etini yer sen de mala bağlarsın. pislik!

    quasimodo anneemmm kıyamam sana. içli içli ağladım lan haline resmen. phebous frollo falan hikaye. oğlum en çok sen hak ediyodun esmeraldayı. o muhteşem belle de bile biri der esmeraldanın gizli bahçesine giricem öbürü der esmeraldanın çiçeğini koparıcam filan. hepsinin aklı fikri oynaşta. ama sen öyle mi? tek dileğin esmeraldanın saçlarını okşamaktı be quasimodocum. işin komik tarafı bi de bu isteklerine kulp uydurup (esmeralda büyücü aklımı çeldi ondan yoksa bende sorun yok) sorumlu oldukları kişilere ( tanrısına nişanlısına) hadi be hacı be bi kereden bişey olmaz valla bak diye yalvarmaları senin sadece ve sadece yanında dursun ne bileyim sana gülümsesin istedin. sana su verdi diye aşık olacak kadar temiz bi kalp ama çirkin bir surat hayat hakaten çok ibne olabiliyo bazen. hele son şarkıda öyle bi içli içli ağladın ki taş olsa kalkıp dans ederdi yemin ederim. hak etmedin bu sonu quasimodo. en ballınız pheobus çıktı sinirim ona aslında frollo geberdi. sen mutsusun ama bu salak evlendi. birilerinin pipisini kesip pariste ibret olsun diye gezdirdiği bi versiyonu yapılmazsa gözlerim açık gidicem. çok kinliyim bu piç kurusuna!

    oyuncular bi kere detone olaydınız lan! hayır insan olduğunuzu anlardık iyi olurdu. moralimiz düzelirdi falan..yuh ağzım açık dinledim yemin ederim performanslarınızı. esmeralda sana en kötüleri dedim ama sen bile detone olmadın.canlı izleyemediğim için pişman olup olacağım tek eser.. o salondaki binlerce kişi acayip şanslınız hacı!

    garou aslında bunu başlığına da yazmıştım ama senin gibi bi insan evladına quasimodoyu oynatmak hakkaten sağlam bir ironinin ürünü. o yakışıklı olması gereken pheobus halt etmiş yanında. yahu o müzikalın sonundaki dik durup gülümsediğin yerde bildiğin o ne lan diye kaldım. senin çirkin olman lazım ama yok quasimodoyken bile giderin var. normal halin nasıldır acaba dedim googled it. sonuç: ergenlere döndüm yemin ederim şurda allah sahibine bağışlasın maşallah. esmeralda kızım sağlam alt yapı varmış quasimodo da kaçırdın valla.

    belle hep o sütü seven kamyoncu çocukları yüzünden en güzel sahneyi ilk seferinde yarılmamadan mütevellit bir kaç kez izledim. zira hep ne yazık ki dansözler burs almalı kısmına kadar tutabiliyorum kendimi.. off zaten odun bişeydim bu şarkıda da gülerek iyice kanıtladım bu durumu..

    sonsöz: geberemedin pheobus!
  • denilene göre, ki kitabın girişinde de bahsi geçer, victor hugo'nun, notre dame katedralinin duvarlarından birinde gözüne çarpan kader kelimesinden esinlenerek yazdığı romanıdır. bön, narsist subay phoebus, aşkı ve tanrıya olan bağlılığı arasında kalmış başpiskopos frollo, toplumun redettiği, çirkin, kambur zangoç quasimodo ve şapşal çingene kızı esmeralda etrafında geçen, 15. yüzyılın pis kokulu paris'ini kendisine mekan edinmiş, sefiller'in hazırlığı nitelinde değerlendirilebilecek enfes bir romandır. zamanında balzac tarafından "iyi, kötü bir kaç betimleme ve pis kokulu bir tufan" şeklinde nitelendirilmiş olsa da, notre dame de paris, insanı dünyanın bütünü içinde işlemeyi başarmış leziz bir eserdir. frollo'nun mazur görülebilen tutkusunun, quasimodo'nun karşılıksız sevgisinin, katedralin çanlarının etkisindne kurtulmak kolay değildir. notre dame de paris müzikali de gerek sözleri gerek müzikleriyle romana cuk oturmuştur zati.
  • yanmasına üzülmüyor değilim, hayvanlık etmenin alemi yok şimdi fakat instagram'da herkesin sike tuzla koşar gibi tatil fotosunu paylaşıp üzgün surat koyduğu bir eser şu an kendisi. baktıkça tiksiniyorum insanlardan. bi kova su at desen erinir, kalkıp ben de ordaydım deme şansı buldu diye göbek atıcak pezevenk. nerdesin aşkım burdayım aşkım gülücük-gülücük-gülücük şeklinde bir seri oluştu hikayelerimde.

    "daha yeni notre-dame'daydık... hüzüncük-hüzüncük-hüzüncük"

    herkes aynıdır demiyorum, muhakkak oradaki kıymetli anıları canlanan ve içi yanan da vardır da seviyoruz milletçe böyle varoşlukları, kabul edelim.

    notrdam röno paği üzgün surat
  • maalesef zorlu psm'nin altyazıları yalan yanlış çevirttiği, kontrol etmeden sunduğu müzikal. ki yani müzikalin kendisi zaten iyi, yapacakları neredeyse tek katkı buydu türkiyeli izleyiciler için, onu da yapmamışlar. çeviri o kadar "serbest çeviri" ki, o kadar olur! şairane anlatımları içeren sözleri herhalde "bunlar anlamaz" diye düşünüp özet geçmeler mi istersiniz, yalan yanlış kelime kullanımları mı istersiniz, yoksa metinde hiç yer almayan anlamlar/sözler eklemeleri mi dersiniz, gerçekten rezaletti. sevgilimle birlikte anne-babayı da alıp gittik, ikimiz de müzikali baştan başa ezbere bilen ve fransızca anlayabilen insanlar olduğumuzdan altyazılara pek bakmadık, fakat her gözüm takıldığında duyduğumla okuduğum arasında yanlışlık olduğunu fark ettim. sonra arada konuştuğumuzda, fransızca bilmemelerine rağmen anne-babadan da "ya altyazılarda bir tuhaflık mı vardı sanki?" yorumu geldi, zira cidden anlam kopuk ve üslup korkunç! öyle ki, rahatsız olmak için kelimelerin yanlış çevirildiğini bile anlamaya gerek yok. e kardeşim bu müzikali izlemek isteyen herkes fransızca bilmek zorunda mı? satırların güzelliğini okuyarak anlayıp takdir etmeye hakkı yok mu? bu müzikal sadece "şarkıları" itibariyle ünlü değil ki, gerçekten son derece simgesel anlama sahip birçok satır içeriyor o sözler, birçok gönderme var filan, siz niye onlara girmeyip özet geçerek bu zevkten mahrum ediyorsunuz insanları, niye efendi gibi çevirip sunmuyorsunuz?

    şiir/şarkı sözü çevirmek zaten zor bir iştir de, keşke en azından okuduğunu bire bir çevirebilecek kadar fransızca bilen birine çevirtselermiş. korkarım ucuza gelsin diye fransız dili ve edebiyatı birinci sınıf öğrencisi bir arkadaşa yaptırdılar işi.

    bunun dışında, müzikalin kendisi elbette gayet iyi, her ne kadar insan ezbere kafasında çalan orijinalini arıyor olsa da, onu bir daha asla bulamayacağının bilinciyle izleyince bir sorun yok. fırsatı olan muhakkak izlesin...
  • 'senin için ölmek, ölüm bile değildir'

    gibi insanın beynine ve hayatının orta yerine bina gibi düşen bir cümle ile biten, hiç oynamadan öleceğimi bildiğim için yaşamı bile kimi zaman anlamsız kılan, oradan çaldığı tüm anlamları nereden olduğunu kestiremediğim bir boşluktan hayatıma akıtan, anlatırken bile fazla abartmış olmaktan haz duyduğum, ancak abartılarımı bile az bulduğum, beni kendime getiren ve kendimden götüren müzikaldir.

    sahi, hayatın neresinde kalmıştık?
  • 1562'de başlayıp 1598'de biten fransız din savaşları, fransız devrimi, 1. ve 2. dünya savaşı'ndan, nazi işgalinden sağ çıkıp 21. yy'da çıkan yangında çatısı çökmüştür.
  • aslında ne quasimodo ne de esmeralda olan eser..."güzel-çirkin" aşkı hep prim yaptığı için toplumlarda eserden yansıtılan,çekilen filmlerde önce çıkarılan bu ilişki olmuştur.çocuklar üzerinden sermaye yapmak uğruna eseri maymun eden disney şirketi de phoebus-esmeralda aşkını yüceltip,quasimodoyu da "çirkin iyilik meleği" haline soktuktan sonra geriye kalan kötü adam karakterini doldurmak için de frollo'yu seçmiştir.bu da yetmemiş acımasız,cani,kural tanımaz bir şeytan yaratmıştır frollo'dan...
    oysa notre dame de paris frollo'dur,ikisi birbirinden ayrı düşünülemeyecek bir bütündür.frollo ortaçağ-rönesans arasına sıkışmış dönem insanının bir yansımasıdır.dogmalarla hür düşünce arasında çırpınmakta,bedeninin çağrısı altında yıpranmakta,bilgelik ile delilik arasında zaman zaman sıkışmaktadır.müzikalde tu vas me détruire şarkısını söylerlen frolloyu iki yandan sıkıştıran duvarlar sadece esmeraldanın aşkını değil,tüm bu çelişkileri temsil eder.esmeralda bir araçtır eserde frollo'yu anlayabilmemiz için...frollo edebiyat tarihinde yaratılmış en derinlikli karakterdir belki de ve notre dame da paris'in de temel taşıdır.
hesabın var mı? giriş yap