• efendim, ilber ortaylı'nin bir pazar yazısı'ndan öğrendiğimiz kadarı ile, gençliğinde çok alımlı bir hanım olan nurhan atasoy, hem cinslerinin aksine kendisini ilme irfana adamıştır. (ilber ortaylı'nın bu konunun üzerinde ısrarla durmasının sebebi, hanımların fıtratlarındaki kabiliyet ve sonrası kendilerine yaptıkları yatırımı, çoğunlukla bir çırpıda silip attıklarına dair hissettiği kızgınlıktır.)
    müzmin bekar olan nurhan hanım, kardeşinin torunları (yanlımıyorsam) ile nenelik duygusunu da yaşamaktadır. yıllar önce hürriyetgazetesinde yapılan bir röportajda, torunum dediği çocuklardan o kadar içten bir sevgi ile bahsetmişti ki; hayran olmuştuk. efendim, bu çocuklardan biri nurhan hanım'ın karşısında okuma-yazmayı öğrenmekle cebelleşirken, daraldığı bir sırada nenesine dönüp, hayret ve bıkkınlıkla: "nene bu kitapları gerçekten mi sen yazdın?" diye sormuştur. nenesinin imkansızı baardığına kanaat getiren çocukcağız, yapılan işin azameti ile herkesin 'nurhan atasoy'u tanıyacağına hükmetmiş ve bir gün fenerbahçe parkında dolaşırken, kimsenin nenesi ile ilgilenmediğini görünce; onu tanıyamadıklarına hükmedip "bakın bu nurhan atasoy" diye bağırarak, nenesini mahcup etmiştir. (hikayemiz, tamamen seneler öncesi okuduklarımızdan hatırladıklarımıza dayanmaktadır, hafıza-ı beşer, elbet şaşar. varsa hatamız, düzeltilmesini arz ederim.)
    nurhan hanım'ın bu millete yaptığı büyük hizmetlerden biri de, "çadır medeniyeti" diye dudak büktüğümüz çadırların ihtişamını ortaya koymasıdır. mateessüf, düne kadar harbiye askeri müzesinde iki büyük galeride sergilenen otağ ve çadırlar, şu an 'adam kıtlığı' sebebi ile tehşire kapanmıştır. ve böylece, bizler nurhan atasoy'un dikkat çektiği ihtişamı temaşa etmekten mahrum kalmışızdır.
    nurhan atasoy'un çalışmaları ve basılan kitapları, ait oldukları mecranın yegane eserleri olmasalar da en yetkin eserleridir.
    maalesef bu kitaplar, teklikleri nisbetinde de pahalıdırlar efendim.
    hulasa, nurhan hoca'yı sadece kitaplarından ve bir de verdiği bir ropörtajtan tanıyan biri olarak, senakârı, hayranı ve duacısıyımdır.
  • dünyanın en sabırlı insanı olabilir kendisi.. ama -ne yalan söyleyeyim- "neden?" diye de sormuyor değilim..

    murat bardakçı'nın eline aldığı ve tanıtırken: "türkiye'de ve tüm islam coğrafyasında basılmış ilk kitaptır" dediği ibrahim müteferrika tarafından matbaada basılan ilk kitabı* parmaklarını yalayarak, yüzlerce yıllık kurumuş sayfaları yırtarcasına haldır huldur özensizce çevirerek, üzerine eğilip höpürdeterek (şaka yapıyor güya, hocayı kızdırmak için) çay içerek, cildin sırtından kanırtarak, sanatın "s" sinden bîhaber ben gibi bir ahmağı bile çileden çıkartan hallerine "aman, yapma, dur" falan demekle yetinmesini anlamıyorum..

    sabırla anlatmaya çalıştı sonra; "kitap şöyle tutulur, sayfalar böyle çevrilir, yapışmışsa ayırmaya zorlanmaz aralarına üflenir..vs" diye ama sonra hoca'nın bu hassasiyeti bir dalga geçme merasimine dönüştü.. her hafta olduğu gibi..

    sonra onlarla beraber gülüp geçti o da.. her hafta olduğu gibi..

    hoca'nın sabır konusundaki bu inadını gerçekten anlamıyorum..

    anlam veremiyorum, affetsin beni..
  • zamanında iran şahına ''how do you do'' demiştir.
  • böyle hocalarım olsun diye gittim tarih okudum. olmadı. malmıyım neyim.
  • bu gece tarihin arka odası programında; sabırla, yapılan 5 yaş seviyesi esprilere tahammül etmekte olan değerli tarihçi.
  • lisede tarihten nefret ettiren gülten hanım yerine nurhan atasoy gibi tatlı bir hocamız olsaydı; bugün, tarihini doğru dürüst öğrenememiş bir neslin fertlerinden biri olmanın acısını çekmezdim.
  • öğrencilerini çok sever, bilgisini çok canlı aktarır. yüzünden gülümsemesi eksik olmaz. toplu olmasına rağmen inanılmaz çeviktir. hemen hemen bildiğiniz tüm müzelerin açılmasında emeği vardır. onunla müze gezmek kahveli dondurma tadında bir deneyimdir. çalışmalarından bazıları:

    a garden for the sultan (2003)
    boğaziçi'nde bir yalının hikayesi (2004)
    hasbahçe / osmanlı kültüründe bahçe ve çiçek (2003)
    otağ-ı hümayun / osmanlı çadırları (2002)
    surname-i hümayun (2002)
  • 1990-1994 yılları arasında istanbul üniversitesi edebiyat fakültesi dekanlığı yapmış bir profesörümüzdür.oldukça ileri görüşlü olup öğrenciyi çok sever.
  • murat bardakçı yı azarlayarak beni yer yer mutlu etmiş büyük ilim kadını.
  • aslen tokat reşadiyeli olan prof'tur. yeri geldiğinde * murat bardakçı'yı azarlaması ile beni benden almaktadır.

    ibrahim paşa sarayı'nın yerini doğru teşhis edebilmek için; bugünkü sultanahmet adliyesi'nin erkekler tuvaletine girip oradaki pencereden topkapı sarayı'nın kulelerinin görünüp görünmediğini kontrol etmiştir.

    tarihin arka odası'na ve bilhassa murat bardakçı'ya katlanma sebebidir gerçekten.
hesabın var mı? giriş yap