• yaşadığım ülkede böyle bir sanatçı olduğu için gurur duyduğum nadir insanlardan biri.
    bir duruşu var; sinemasında, ideolijisinde.
    bir derdi var, bir şeyler söylemek istiyor ve bunu en iyi şekilde yapmak için uğraşıyor.
    üç maymun ile ödül aldığında "'bu ödülü, tutkuyla sevdiğim, yalnız ve güzel ülkeme armağan ediyorum'' demesi, kış uykusu ile ödül aldığında "bu ödülü türkiye'de son bir yılda hayatını kaybeden gençlere hediye ediyorum" demesi çok ince ve bir o kadar vurucudur, tıpkı sineması gibi.
  • bir röportajında: "film çekemiyordum ve bu üretememe sancısını, kendimi sinemaya adeta fırlatarak dindirdim ve ilk filmim koza'yı çekmeye böyle başladım." demiş olan, büyük usta.

    bazen böyle yapmak gerekiyor sanırım. üretim sancısının kök saldığı anlarda, o köklerden kurtulup, esen üretim rüzgarına emanet etmek gerekiyor gövdemizi. bu insanın hayatı, bana bunu teşvik ediyor her nedense.
  • sinemada fotoğrafik öğe ve nuri bilge ceylan

    sinemanın öncüsü fotoğraftır. sinema ve fotoğraf sanatlarının, dolayısı ile sinemacı ve fotoğrafçının ilk ve en önemli paydası ise kuşkusuz görüntüdür. joseph nicéphore niépce, camera obscura yoluyla oluşan görüntüyü 1826 yılında ilk kez bir yüzey üzerine sabitlemeyi başarmış, bu yeni resmetme biçimi müthiş bir hızla gelişmeye başlamıştır. görüntüyü saptamaya ve sabitlemeye yarayan araç gereçler küçülüp modernleşirken, bilmeden de olsa sinemanın temelini oluşturacak teknolojik gelişme de sağlanmış oldu. 1869 yılında örtücü düzenek icat edildi; şimdiki adı ile “perde”, “örteç” ya da “obtüratör”. bu gelişme ile görüntünün çok daha kısa bir ânı daha keskin bir şekilde saptanabiliyordu. ancak hâlâ, bir nesneyi hareket ederken kaydetmenin ve bu kaydı görmenin yolları aranmaktaydı.

    sinemanın ortaya çıkması, başta fotoğraf olmak üzere pek çok bilgi ve deneyin bir araya gelmesini gerektirmiştir. “ağ tabakası izlenimi” denilen bir göz kusurunun fark edilmesi de bu bilgilerden biridir. insan gözü bir nesneye baktığı zaman ağ tabaka üzerinde o nesnenin imgesi oluşur. nesne yok olduğunda ya da göz başka bir nesneye çevrildiğinde, ilk imge kısa bir süre gözün ağ tabakası üzerinde kalır. buna ağ tabakası izlenimi denir. durağan fotoğraf görüntülerine art arda bakıldığında göz, her bir görüntü arasındaki boşluğu imgenin ağ tabakası üzerinde belli bir süre kalması nedeniyle doldurabilmektedir. böylece nesne hareket ediyormuş gibi görünür. bu bir yanılsamadır ve sinema bu yanılsamayla fotoğrafı bir araya getirme düşüncesinden doğar. (*)

    teknik anlamda bu kadar iç içe olan bu iki disiplinin uygulayıcılarının da her iki alana da ilgi duymaları şaşırtıcı olmasa gerek. sinemanın icadı, yaygınlaşması ve gelişmesi sürecinde hep var olan fotoğrafçılar, ortaya çıkardıkları eserlerde diğer sinemacılardan hep aynı kavram açısından farklılaşmışlardır: “görsel estetik”.

    görsel estetik üzerine…

    estetik sözcüğü yunanaca “aisthanesthai” (duymak, algılamak) ve ‘aisthesis’ (duygu, duyum) sözcüklerinden gelmektedir. alman filozof alexander baumgarten 1750’de yayınladığı “aesthetica” adlı kitabında estetiği “duyulardan elde edilen bilginin bilimi ve mantığın kız kardeşi” olarak tanımlar. (**)

    estetiğin gelişimi ve gu¨nu¨mu¨ze kadarki evrimi, gu¨nu¨mu¨z sanatlarından özellikle fotoğraf açısından can alıcı bir önem taşır.

    çağdaş estetiğin öncülerinden biri olan fransız kuramcı etienne souriau’ya göre estetik; “dönüşlü düşüncenin bir biçimidir ve insan aklının kendisine bütün tapınakları, katedralleri, sarayları, heykelleri, resimleri, ezgileri, senfonileri ve bütün şiirleri yaratma olanağı veren kendi eylemi üzerinde durup düşünmesidir.” (**) bu tanıma göre, estetik aslında öznel bir düşünce biçimidir ve sadece ‘güzel’ ile sınırlı değildir, duygusal bilginin alanını araştıran bir disiplindir.

    estetik algı nasıl farklılaşıyor?

    nesnel çevrenin algılanmasında ilk basamak görme işlemidir. görme işlemi dediğimiz bu süreç, ilke olarak her gözlemcide aynı şekilde çalışmaktadır. ancak görme sürecindeki benzerliklere rağmen, anlamlandırma kişilerde farklı varlık göstermektedir. görmek, ilişkilendirmek, anlamak demektir. görülen şeyler, önceden bilinen, "görüntüye dönüştürülmüş" bir şeylere benzetilerek tanımlanmaya çalışılır.

    görüntü, görsel verilerin zihinde işlenip anlamlandırılmasıyla oluşan bir üründür. bir şeyin görüntüsü, onu gören kişinin kafasında, ona denk düşen bütünün bir parçası haline getirildiğinde, başka bir deyişle sınıflandırılabildiğinde bir anlam taşır ve kalıcı olur. yani tanımlayabildiğimiz, benzetebildiğimiz, bildiğimiz şeyi görürüz; aksi takdirde o bir lekedir, gürültüdür; uçar gider; sonuçlandırılmamış, ürüne dönüştürülmemiş bir atık gibi beynin çöplüğüne dökülür. (***)

    görsel algının en önemli bölümü olan bu aşamada, duyumların örgütlenmesi, yani anlamlandırma, bireyin; sosyokültürel durumu, zekâsı, eğitimi, edinilmiş deneyimleri ve içinde bulunduğu toplumun değerleri ile doğrudan bir ilişkiye sahiptir. (****)

    sinematografik anlatım sinema seyircisini, kendine özgü olan dilin anlatım olanaklarını kullanarak, beyaz perdede gördüğü şeyin gerçek olduğuna inandıran bir yanılsamayı yaratmak zorundadır. her film yüzlerce farklı plandan oluşmaktadır ve her plan filme belirli bir anlam yüklemektedir. bir oyuncunun elbisesinin renginden duvar kâğıdının desenine kadar her şey, belirli bir anlamı aktarmak için seçilmektedir. ayrıca çekimi yapan kameranın açısı, yüksekliği, çektiği nesneye olan mesafesi ve hareketi, düzenlenen her kadraja belirli anlamlar yüklemektedir. dolayısıyla, sinematografik anlatım dilinde görüntünün biçimi, seyircinin gündelik görme açısından değil, yönetmenin karar vermiş olduğu belirli açılardan iletilmektedir.

    görüntüdeki nesne gerçek dünyadakinin tıpatıp benzeri olsa bile, seyircinin onu gördüğü açı sıradan olanın çok ötesinde ve estetik olarak kurgulanmış bir açıdır. yönetmen, nesnel gerçekliği kendi anlatım estetiğine göre özgürce değiştirmektedir. (****)

    bu bilgiler ışığında; aslında fotoğraf kökenli sinemacıların, fotoğrafçı olmalarının filmlerine doğrudan etki ediyor olması kaçınılmaz.

    fotoğraf kökenli sinemacıların, fotoğrafçılık deneyimlerinden sinemaya aktardıkları başlıca görsel estetik ögeler şunlardır:

    - ışık kullanımı
    - sadelik
    - geometrik öğeler
    - denge
    - perspektif
    - yaşam öğesi
    - uyum
    - bu¨tu¨nlu¨k

    bu kavramlara, nuri bilge ceylan’ın film sahneleri ve fotoğraflarındaki kendine has özelliklerle gelin birlikte bakalım.

    bu üç görüntüde ceylan’ın temel görsel estetik öğelerden biri olan ‘denge’yi nasıl kurduğunu açıkça görebiliriz. üstte ‘kasaba’ filminden alınan iki sahnede de alttaki ’türkiye sinemaskop’ serisinden alınan fotoğrafında da ceylan, asıl görüntülemek istediği lekeyi vurgulamış ancak estetik açıdan kompozisyonu tamamlamak ve görsel dengeyi kurmak adına ardalanı da sırasıyla kedi, leylek yuvasının olduğu elektrik direği ve bisikletin üstündeki çocukla desteklemiştir ve asimetrik dengeyi sağlamıştır.

    üstteki ‘üç maymun’ ve ‘kış uykusu’ filmlerinden alınan sahnelerdeki iki kadın portresinin ve alttaki ‘for my father’ fotoğraf serisinden mehmet emin ceylan’ın portresinin ortak özellikleri kuşkusuz modelle çeken arasında duran cam. nuri bilge ceylan bu tarz cam arkası çekimleri çok sık kullanan bir yönetmen. hatta eşinin çektiği, kendisine ait bir portrede bu sefer kamera arkasında değil camın arkasında bulunmuş. ancak burada estetik açıdan dikkat edilmesi gereken husus yansımalar. bir filtre yardımı ile kolayca giderilebilecek yansımaları ceylan tüm doğallıyla veriyor. yaratıcı ışık kullanımı sayesinde görüntülerin hem dramatik yapılarını artırıyor hem de modelin kararsızlığına ve/veya umutsuzluğuna vurgu yapıyor.

    nuri bilge ceylan fotoğrafçılık tecrübesi ve yetenekleri sayesinde, görüntünün temeli olan ışığın kullanımı konusunda çok başarılı sonuçlar elde ediyor. ‘uzak’ ve ‘üç maymun’ filmlerinden alınan sahnelerde ve ‘for my father’ serisinden alınan fotoğrafta ışık kaynağını izleyiciye, bulutların ve ağacın arkasına saklayarak gösteriyor. bu durum, ters ışık nedeniyle aşırı kontrast oluşmasını önlüyor. ayrıca ceylan, ışık kaynaklarını kompozisyona dâhil ederek görsel bütünlüğü ve dengeyi de sağlarken gerçeklik hissini de arttırıyor.

    yukarıda ‘iklimler’ filminden alınan sahne ve aşağıdaki ‘türkiye sinemaskop’ serisinden alınan fotoğraf, hem görsel hem anlamsal olarak tam bir bütünlük sergilemektedir. ceylan elbette bu lekeleri tesadüfi olarak dağıtmamıştır. üçgen kompozisyonu tamamlamak için her birini özenle yerleştirmiş veya hayal ettiği yere geçmesini beklemiş, görüntüyü o anda saptamıştır.

    nuri bilge ceylan görüntüleri oluştururken bulutlu, sert rüzgârlı havaları sık sık kullanıyor. dramatik algıyı arttırmak için oldukça iyi olan bu yöntem, sağlıklı bir çekim için ise hayli zorlayıcı. yukarıda ‘iklimler’ ve ‘üç maymun’ filmden sahneler ve aşağıda ‘for my father’ serisinden alınanın fotoğraf nuri bilge ceylan’ın ışık kullanım ustalığını sadelikle birleştiği örnekler. burada ceylan, kadrajın içine girecekleri özenle seçerek atmosferin de yardımıyla izleyiciyi modelle baş başa bırakıyor.

    ‘yollar’, ceylan’ın anlatı yapısı içinde önemli bir yer tutuyor. hemen her filminde, karakterin geçmişe duyduğu özlemi, gitme arzusunu, arayışını, gidemeyişini, umudunu yollar ile simgeliyor. yukarıda ‘kış uykusu’, ‘kasaba’, ‘iklimler’ ve ‘bir zamanlar anadolu’da’ filmlerinden alınan sahnelerde “yol” görüntüleri, kıvrımları ile tüm kadrajı süslüyor. ayrıca ceylan yolların görsel vurgusunu arttırmak için onları kontrast oluşturacak şekilde karların içinde veya otların arasında görüntülüyor. yollar kadraja fotoğrafta altın kesit olarak tabir edilen noktaların birinden girip diğer bir altın kesitten çıkıyor. ‘yollar’, ceylan’ın perspektifi de ustaca yarattığını göstermesi açısından önemlidir.

    nuri bilge ceylan, saptadığı çoğu görüntüde sadeliği ön planda tutmuş, bununla birlikte ön-arka alan dengesini başarıyla kurmuştur. kadrajı dolduran görüntü sadece vurgulanmak istenen leke ile değil, kadrajın tümü ile izlemeye değerdir. hemen her görüntüde mutlaka bir yaşam öğesi bulunur veya nihayetinde kadraja girer. ceylan, kontrast dengesini sağlamanın ve ışığı ayarlamanın hayli zor olduğu karlı ortamları sıklıkla kullanır. onun karakterleri durağan anlarında, izole olduklarında, yalnız kaldıklarında büyür. izleyiciyle bütünleşir.

    bir yandan da, hollywood sinemasının klasik anlatı yapısına alışmış kimi sinema seyircisi nuri bilge ceylan sinemasını sıkıcı bulmaktadır ve izlemeye değer bir hikâye olmamasından şikâyetçidir.

    ceylan’ın fotoğrafları ile sinemasının bütünleşik yapısını, 12 kasım 2014 tarihli radikal gazetesi’nde yayınlanan nuri bilge ceylan’ın kökleri isimli haber, “türkiye sinemaskop” sergisinden çıkan bir izleyicinin tepkisini anlatarak kanıtlar gibi: “...tam o sırada, serginin kronolojisinden habersiz bir konuk, mehmet emin ceylan’ın karlı bir günü izlediği fotoğrafı ‘kış uykusu’nda gördüğünü zannediyor. işte bir doğru da böylece açığa çıkıyor; kökler, başlangıçta olanın hissini sona taşımaya yarıyor.”

    ---------------------------------------------------------------------

    (*) kılıç, l., bayram, n., altunay, a., cangöz, i., uztuğ, f. ve gökalp, e. (2002) toplum ve iletişim. eskişehir: anadolu üniversitesi yayınları

    (**) kılıç, l., altunay, a., savaş, h. ve durmaz, b. (2013) görsel estetik. eskişehir: anadolu üniversitesi yayınları

    (***) güngör, aktaran gülüş, 2006:13

    (****) uçar, aktaran gergin, 2013:114

    ayrıca aşağıdaki kaynaklara başvurulmuştur:

    - dorsay, atilla (2005) ‘gani turanlı tam bir görüntü sihirbazıydı’, sabah, 22.05.2005.

    - gergin, a., (2013) günümüz seyircisini etkilemede,tiyatral anlatim ve sinematografik anlatim olanaklarının farklı boyutları üzerine bir model önerisi, dokuz eylül üniversitesi

    - güzel sanatlar enstitüsü sahne sanatlari anasanat dalı. doktora tezi.

    - gülüş, i., (2006) sinemada görsel zaman ve mekan kurgusu. selçuk üniversitesi sosyal bilimler enstitisü radyo televizyon ana bilim dalı. yüksek lisans tezi.

    - künüçen,h., künüçen,ş.:(2013) sinemanın türkiye’ye girişi ve ilk yılları. erişim: 07.01.2014

    - scognamillo, g.(2014). türk sinema tarihi. istanbul: kabalcı.

    - sekmeç, a.(2014). türk sinemasında görüntü yönetmenleri. istanbul: uluslararası altın portakal film festivali

    - yıldırım,e. (2010) türk sinemasında fotoğraf ve sinema arasındaki teknik ve estetik tema ilişkileri, marmara üniversitesi güzel sanatlar enstitüsü, fotoğraf anasanat dalı, yüksek lisans tezi

    emre nesli
    http://www.calarsanat.com/…oge-ve-nuri-bilge-ceylan
  • yaşayan en iyi yönetmendir benim gözümde. onun filmlerinin verdiği hissiyatı sinemada bulmak zordur, çoğunlukla rus yazarların romanlarında ve öykülerinde bulunabilir, belki bir de birkaç bresson * filminde. kendisi de, bu başlıkta da daha önce belirtildiği gibi, sinemadan çok edebiyata yakın olduğunu defalarca kez söylemiştir ki nbc'yi nbc yapan da bu özelliğidir kanaatimce.
  • the guardian 'a verdiği bir röportajda sinemada müziği neden çok tercih etmediği üzerine güzel laflar etmiş:

    q: why did you decide not to use a conventional musical soundtrack?

    nbc: ı don't like music in cinema, it seems to me like a crutch; if you cannot express something in cinematic ways, then you call the help of the music to underline it. ı'm not against it, but if possible ı try not to use it. ın the editing, ı try many pieces of music, but eventually ı decide not to use any. and also, the sound of the atmosphere is the nicest sound for me in the cinema, so ı prefer to use atmospheric sound instead of music. because music kills things.

    *röportajın tamamı: [http://www.theguardian.com/…an-interview-transcript http://www.theguardian.com/…an-interview-transcript]
  • "sürekli bir takım grupların, ideolojilerin içinde bir sürüyle birlikte korunaklı bir şekilde yaşamanın insan özgürlüğüyle bağdaşmadığını düşünüyorum belki. bilemiyorum. bünyemde bu tarz bir varoluşu kararlılıkla reddeden ne olduğunu tam olarak bilmediğim bir şey var. belki de çehov ve sait faik’i bu kadar seviyor olmamın nedeni, onlarda da sanki benzer bir ruh hali olduğunu hissediyor oluşum bile olabilir. elbette uğruna savaşacak idealler, insanları bir araya getirecek düşünceler olmasın demiyorum."

    güzel insan.
  • 2 - 12 eylül 2015 tarihleri arasında gerçekleşecek 72. venedik film festivali'nde alfonso cuaron'un başkanlığını üstleneceği jüriye seçilen yönetmen.

    kaynak
  • tipik bir başarılı beyaz türk sanatçı. aynı orhan pamuk gibi. hayatın anlamını -kendince- açıklar.... "yetmez ama evet"
  • youtube hesabına son iki filminin kamera arkası görüntülerini yüklemiş olan yönetmen. sabah gördüm ve oturup ufak ufak izlemeye başladım. bu adam harbiden yaptığı işi mükemmel yapmak için olağan gücüyle çabalıyor. gerçekten şu videolarda uyardığı şeyleri, müdahale ettiği detayları, sağlamaya çalıştığı kusursuzluğu görmek inanılmaz güzel.

    haluk bilginer cannes konferansında söylemişti (cannes'la ilgili videolar da var hesapta), çok fazla tekrar aldığından ve nuri bilge ceylan'ın elinde 200 saat kadar materyal olduğundan bahsetmişti. o zaman fazla bulmuştum ama şu videolardan sonra az bile olduğunu söylemem lazım. muhammet uzuner de bu tip bir şeyi tekrarlıyor videoların birinin sonunda.

    izlediği dizi ve filmlerde neredeyse her zaman o boşluklardan, mantık hatalarından, olayın içinde çok önemli bir yere sahip olan ama özensizlik yüzünden cevabı verilmeyen o soruları bulmaktan ve yakalamaktan çokça rahatsız olan bana inanılmaz bir haz verdi videolardaki tavrı. çok küçük nüansları bile yakalayıp düzeltmeye çalışması vs. çok harika. kendisini iş başında görmek, kendisine olan saygımı kat ve kat arttırdı tekrardan. kıymetini bilmek lazım.

    neyse videolar için şöyle alalım;
    https://www.youtube.com/…d4rqecu5_oaq4-rlw2a/videos
hesabın var mı? giriş yap