• sevgili dostlarım, bundan tam 6 ay önce hesabımı 6 aylığına dondurmuştum. hesabımı donduruşum ile ilk pişmanlığımı yaşayışım arasında geçen süre miladi takvime göre yaklaşık 2 dakikadır.

    şimdi yatayım yarın erkenden kalkıp ders çalışırım ideolojisinde bir insan olduğum için 'şimdi hesabımı dondurayım aklıma gelenleri 6 ay sonra yazarım' düşüncesiyle bastım düğmeye. bastığım andan itibaren, yazıldığında okuyanları gülmekten yere serecek bir sürü olay yaşamaya / duymaya / görmeye başladım. bu olaylardan bazılarını küçük bir kağıda yazıp kaybettim, bazılarını aklımda tutarım deyip unuttum, bazılarını bilgisayarda bir dosyaya kaydedip sonra dosyasıyla birlikte hiç ettim... sözün özü 6 aylık periyottan sözlüğe ulaştırabileceğim hiçbir halt kalmadı kafamda. ama bu hafta sonu yaşadıklarımı unutmam mümkün değil. olayın vehameti, sözlük geleneklerine uygunluğu ve bizzat benim başıma gelmiş olması onu diğerlerinden ayırdı, ayrı bir yere taşıdı, aldı götürdü.

    6 aylık kayıp'lığım süresince başıma gelen ilginç olaylardan birisi evlenmek oldu mesela. 6 mart 2010 tarihinde nihayet evlendim 10 yıllık, biricik sevgilimle. dünyanın en güzel gelinini, kendi düğününde, nikah masasında görmek... unutulur gibi değil! (normalde hep 'inanılır gibi değil' şeklinde kullanılır bu kalıp ve unutmakla ilgili söyleniyorsa da 'unutulacak gibi değil' şeklinde cümleye gelecek zaman serpiştirilerek dile getirilir ama benim canım böyle istedi. yargılamadınız... yargılamayacak... yargıladı... yargılamayın! oh be, 6 ay yazmayınca zaman - mekan kalmamış bende. yargılamayın! sorgulamayın ya, sorgu olacak o. sorgulamayın! tamam böyle kalsın.) her neyse evlendik, düğün - dernek derken zaman geçti işte. derneğimize siz de üye olabilirsiniz. (swinger gibi algılamayın ha! şakasına yazıyorum böyle.)

    normalde insanlar evlenip barklanırken biz sadece evlendik. bark konusunda kaderimizi devletin eline emanet ettik. evlilik cüzdanımızı cebimize koyup ayrı yerlere gittik. eş durumu denilen lanet prosedürü hala tüketemedik. ayrı yerlerde, ayrı evlerde yaşayan bir -sözüm ona- çift olduk. lisedeki çoraplarım gibi bir çift olduk yani. birini buluyorsun, diğeri yok!

    hafta sonundan hafta sonuna kilometrelerce mesafenin kat edilmesi ve sevgilisine koşan diri bir vücudun bu yollarda katledilmesi şeklinde aylar geçti.

    şimdi asıl konuya gelelim. ben her ne kadar gelişmiş bir yerde yaşasam da eşimin bulunduğu yerde doğru düzgün bir market bile yok. gerekenleri her hafta ben götürüyorum. bazen çarşamba günleri de akşam iş çıkışı gidip perşembe sabah dönüyorum. cuma tekrar gidiyorum tabii. yine böyle bir çarşamba günü çift olduğumuzu hatırlamaya giderken markete uğrayıp birkaç şey aldım. aldıklarımdan biri de 800 gr civarında bir kavanoz nutella idi. ne benim daha önce bir nutella bağımlılığım vardı ne de eşimin; ama o an -belki sözlüğün de etkisi ile- alıverdim işte koca nutella'yı.

    eşimin yanına gidip aldıklarımı mutfağa yerleştirdik. film izle, yat, kalk derken kendimi tekrar işte buldum perşembe sabahı. bir gün sonra cuma akşamı ise tekrar yola koyuldum. eve ulaştığımda acıkmış durumdaydım ve doğrudan mutfağa yöneldim. mutfak tezgahının üstünde, gözlerim beni yanıltmıyorsa, bir nutella kavanozu öylece durmakta idi fakat önden baktığımda kavanozun -o 800 gramlık kavanozun- arkasını rahatlıkla görebiliyordum. üstelik kavanozu elime alıp altından baktığımda da kapağının iç kısmını rahatlıkla görebiliyordum. sanki nutella fabrikasında az sonra içine nutella doldurulacak sıfır kilometre bir kavanoz gibiydi. bir önceki gün benim getirmiş olduğum kavanoz olma ihtimali olmadığı için dolabı açtım ama nafile. dolu kavanoz hiçbir yerde yoktu. eşimle göz göze geldiğimde sözlükte bu merete 650 entry'nin neden yazıldığını bir anda anlayıverdim. oracıkta aydınlandım resmen.

    olayımız bu kadar basit değil. 2 günde 800 küsur gram nutella yiyen insan:

    - 49 kg'lık bir iştahsız
    - tatlıyla arası çok iyi olmayan bir turşucu
    - yediği her şeyin kalorisini, muhteviyatını inceleyen bir rejimci
    - 500 gr'lık sarelle'yi 2 ay dolapta süründürüp çöpe atan bir müsrif

    mutfak kapısının önünde dikilmiş, başını iyice eğmiş, alttan alttan gözlerimin içine masumca bakmaya çalışıyor hafif gülümseyerek:

    - getirdiğin kavanoz o. bitti.
    + kim geldi?
    - kimse gelmedi, tek başıma yedim.
    + sen kimsin? hatice nerde?

    ** içinde ne var bunun? öğrenmek istiyorum. **
  • hedef kitlesi ekşi sözlük içinde barınırken, bu kitleyi görmezden gelen bir marka. birlik ve beraberliğe en çok ihtiyacımız olan şu günlerde nutella aldatmacası ve çokokrem gerçeğini hatırlayalım gardaşlar. ekşifest'e dev çokokrem çeşmesi kurduralım ve mini etekli çokokrem kızları çeşmeyi ağzımıza dayasın. nutella'ya nispet yaparcasına fotoğraf çekip çekip yollayalım.

    genç pms'liler rahatsız!
  • nutella, çocukluk yıllarımda çeşmelerden akması için mahallemizdeki yatıra yani soğan dede'ye çaput bağladığım bir tatlıdır. lakin bizim yatır adresi karıştırdığı için nutella olmasa da sonradan sağra'nın sarelle çeşmesi ortaya çıkmıştır. bu konudaki uhrevî telifimi bir yana bırakıyorum. nutella, her şeyden evvel biz almanya'da akrabası olanların dört gözle beklediği bir tatlıydı.

    zira 80'li yıllarda nutella yoktu türkiye'de [ya da vardı da biz bilmiyorduk] bu yüzden almanya'daki akrabalar getirirdi. nutella getirmeye programlı tam beş akrabamız vardı ve biz dört kardeştik. o artı değer olan bir tanenin kavgasını ileride uzun metraj yapacağım için anlatmıyorum. şu kadarını söyleyeyim, kardeş kavgası-sınıf mücadelesi-karl marx nedir bilmiyorduk ama artı değerin hakikaten bir çatışma unsuru olduğunu anlamıştık.

    devamı gelmeyeceği için yani aslında seneye geleceği için çay kaşığıyla ve de handiyse koklamak suretiyle bitirirdik bu tatlıyı. genelde en sabırlı bendim ve biraz da uyuzluk olsun diye bütün kardeşlerim kavanozlarını bitirdikten sonra bitmemiş nutella'mı çıkarır şerefsizce tüketirdim. kavanozlar ise asla atılmazdı. hâlâ valide sultan onların içinde tuz-karabiber-nane-vegeta filan saklar.

    nutella tıpkı clementine, leblebi tozu ve icraatın içinden gibi çocukluğuma vurulmuş bir damgadır. bu da böyle bir anımdır.
  • kavanoz ergonomisi bozuk çikelata. kaşıklasan olmuyo bıçaklasan olmuyo çatallasan olmuyo. güzel ama.
  • gelmiş geçmiş en overrated şeyler listesinde yıllardır birinciliği kimselere kaptırmayan vasat yiyecek. nutella ekşi sözlüğün afyonudur bence.
  • okuduklarıma inanmakta cidden zorlanıyorum.. gaza gelen onca sözlük yazarı markanın kötü yönetildiğinden filan (da) bahsetmiş üstelik.. hayır kardeşim, firma gayet doğru bir karar almış..

    nutella niye sizin festivalinize sponsor olsun?? yazarları zaten yıllardır markaya olan tutkusunu açık etmiş.. evet, o yüzden karşınıza çıkıp "ekşi sözlük bizim hedef kitlemiz değil.." diyorlar: az buçuk marka/reklam konusunda bilginiz olsaydı, şirketin neden bunu dediğini anlayabilirdiniz.. zaten keşfettikleri topraklara yeniden girsinler ki?? size vereceği sponsorluk parası ve ekşi fest için onca masrafı başka bir kampanya ve hedef kitle için kullanmayı düşünüyorlar belli ki.. her yıl kapılarını aşındırmanıza gerek yok anla/ma/yacağınız..

    eleştirilmesi gereken nutella'nın tutumu değil, ekşi-fest organizatörlerinin tarif edecek kelime bulmakta zorlandığım çirkin yaklaşımıdır.. "sponsorumuz olmazsanız, bize para vermezsiniz, biz de sizi rezil ederiz.." yaklaşımından bahsediyorum..
    bu yaklaşım içinde şunu da barındırıyor: "birkaç kanaat önderi olarak hiçbir şeyden haberi olmayan sözlük yazarlarını da organize eder, marka imajınızı/satışlarınızı da düşürürüz.."

    çözemediğiniz meselenize sözlük yazarlarını bari karıştırmayın.. ne pis insanlarsınız..
  • "suphesiz ki her kim kaymak ile nutella nin degerini bilmez, onlar ki odun firininda ek$i koy ekmegi gibi kizaracaklardir." (kavanoz suresi, 17)
  • haddinden fazla abartılan ürün. bilmiyorum da, sanırım bunda etken olan şey, belli bir grubun beğenisinin, daha sonra sürü etkisi yaratması gibi bir şey olsa gerek. hayır yani biz de yedik, yeriz de, kötü demiyoruz elbette. ama bu kadar "of ölürüm, aman olmassa mahvolurum, hayatım nutella'dan ibaret!" ayakları da hiç samimi değil doğrusu. çikolata işte alt tarafı, ne bu fanatizm?
  • yüzde 56'sı şeker olan ürün. kaç gündür yok palm yağı var mıymış yok muymuş. ciddi ciddi palm yağı varmış yemem diyen var. yüzde 56'sı şeker olan şeyi yiyorsun palm yağı değil makine yağı olsa sikinde olmaması lazım. köy tereyağı olsa ne farkeder 56 gram şeker alo?
  • hep memeye sürüp yeme fantezim vardı bu zamazingoyu. bir gün taksim sıraselviler'de günü birlik ev kiraladım yanlış hatırlamıyorsam 100 lira verdim öncesinde de hatunla buluşacağım diye berbere gidip 30 lira bayıldım amk çırağı ne kadar da müdahale de etsem ptt ligi topçusu traşı yaptı. cebimde kalan son 10 lira ile nutella aldım, elimde amele gibi bim poşeti ile gezdiriyorum koyacak bir yer olmadığı için. sabah 10 civarı istiklal'de galatasaray lisesinin önünde buluştuk hatunla beklediğimden biraz daha kilolu çıktı ama her türlü gideri vardı. öncesinde bir şeyler içelim diye bir mekanda oturduk gözlerim ister istemez memelere kaydı nutella sürmeye uygun mu diye aklımdan hesaplamalar yapıyorum, hesabı mecburen pederden çarptığım kredi kartı ile ödedim öğrendikten sonra muhtemelen ağzıma sıçacaktı ama mühim değil yeter ki şu nimeti o memelere bandırıp bir yiyeyim. mekan çıkışı ya şu istiklali bir gezelim dedi hatun, kız edirne'den geliyordu ve her istanbul dışından gelenler gibi bok varmışçasına bu siktigimin caddesini gezecekti en ucuna kadar. biraz sinirlensem de meme ve nutella ikilisini düşünüp motivasyonumu korumayı bildim. bir kaç yere girip hatırı sayılır bir şeyler aldı bir kısmını bana köstü peder bu kez nutellayı bana sürüp sabaha kadar mukoko yapacak diye geçirdim içimden. gezme işi bitince yorulmuşsundur bir yerlerde oturalım dedim maksat konuyu msn'de yazıştığımız gibi "gece beraber uyumaya" getirmekti. teyzesine gidecekmiş hanfendi her sey için teşekkür ediyormuş, bir de elimdeki poşet ne diye sordu.hic çikolata işte dedim nutella mı ayy bayılırım dedi vermedim tabi. öğleden sonra yürüyerek eve gittim elimde bim poşeti ve içinde nutella ile.kapıdan girer girmez abim gördü o ne la nutella mı o deyip kaşıkla yumuldu hemen hayvan herif bilmiyordu ki o yediği nutella değil de hayallerimin olduğunu...
hesabın var mı? giriş yap