• kişilerin, hayatta karşılaşabilecekleri güçlüklerden korkması sonucu ortaya çıkan rahatsızlık.her şey düzenli olursa, başıma kötü bir şey gelmez ,düşüncesi hakimdir.temiz olursam hastalanmam,eşyalarım düzenli durursa ,bir problem çıkmaz v.s.
    yaşam kalitesini düşüren rahatsızlıktır,insan gereksiz ayrıntılara takıldığı için mutlu olamaz,çevresindekileri de bu takıntılarıyla bunaltır.dinsel,simetri,biriktirme,hastalık korkusu(somatik) ,cinsel (utanma, suçluluk, günahkarlık gibi duygular yoğun olarak yaşanır) ,bilme ve hatırlama ihtiyacı, belirli şeyleri söyleme korkusu, doğru şeyleri söylememe korkusu, bir şeyleri kaybetme korkusu, uğurlu ve uğursuz sayılar, özel anlamı olan renkler vb. çeşitleri vardır.kişi bu takıntılarının yanlış olduğunun farkındadır,fakat bu dürtülerini engelleyemez.bu takıntılarının sonucu olarak,defalarca ellerini yıkar,kapı ve pencerelerin açık olup olmadığını tekrar tekrar kontrol eder.takıntılarından dolayı hafızaları iyidir,olayları unutmazlar

    ortaya çıkş sebepleri şunlar olabilir:biyolojik ya da nörolojik etkenler,öğrenme(ebeveynlerinin etkisi ile),yaşanılan bir olay sonucunda(benim tanıdığım bir veteriner ,işi nedeniyle bu hastalığa yakalanmıştı,ellerini altı sefer yıkıyordu).

    bu hastalıkla başa çıkmanın en güzel yolu(çevremde örneklerini gördüğüm için söylüyorum)sosyal olmak,topluma karışmak ,yani kendini insanlardan soyutlamamak.
  • --- spoiler ---

    bu meslekte geçirdiğim beş yıl boyunca n.ninki gibi birçok vakayla karşılaşmıştım. bazen bu şanssız insanları yırtıcı kuşlar tarafından ölene kadar gagalanan kadınlara ve erkeklere benzetiyordum. bu kuşlar gözle görülmezler -en azından hem iyi, hem de şanslı bir psikiyatr onların üstüne ışık tutana kadar- ama yine de gerçektirler. işin şaşılacak yanı birçok okb hastasının bu durumlarına rağmen hiçbir şey yokmuşcasına üretken bir hayat sürdürebilmeleri. çalışırlar, yemek yerler (çoğu zaman ya çok az ya çok fazla), sinemaya giderler, sevgilileriyle veya eşleriyle sevişirler ve onca zaman kuşlar hep oradadır, üstlerine tünemiş, minik parçalar halinde etlerini koparırlar.

    stephen king- karanlık çökünce (n.)

    --- spoiler ---

    "yaptıklarımın saçma olduğunu biliyorum, bunları anlatırsam bana güleceğini de; fakat bu farkındalığımın gücü ne kadar gerçekse bu saçma hareketlerin yaptırım gücü de o kadar gerçek" hastalığıdır.
  • nasıl oluştuğu ve neden kişinin o davranışı sergilediği konusunda kendi gözlemlerimi anlatayım. bu bilgiler bir kaynaktan alınmamıştır. ondan dolayı da bilimsel bir tarafı yoktur ama sonuçta bir bakış açısıdır.

    örneğin sık sık el yıkama davranışını ele alalım. ya da karo taşlarını sayma. ya da çift sayı takıntısı...

    işte tüm bunlarda düşünmemiz gereken şudur. kişinin sorunu gerçekten ellerinin pis olması mı? ellerini ve ayakalrını klorakla yıkayan insanlar var. mesela çoraplarını hiç çıkaramayan insanlar var. burada sorun çorap mı? tabi ki hayır. bir çok farklı kişide birçok değişik şekilde ortaya çıkan bu kompulsif davranışlar eğer yapılmadığında ne oluyor. çokı basit. ciddi bi kaygı(anksiyete) ve "tamamlanmamış" hissi. dikkat edelim davranışlar her kişide farklı farklı ortaya çıksa da tek bir his var.
    tamamlanmamışlık. yani mükemmleliyetçi bir kişilikle karşılaşıyoruz.
    peki mükemmeliyetçilik nasıl oluşur. hayatta hep sorumluluk almış, ciddi anksiyete durumlarıyla karşılaşmış, dominant kişikli anne babayla büyümüş(baskılanmış), travmatik olaylar yaşamış kişiler genellikle böyledir. peki şimdi tekrar başa alalım. takıntılı davranışların mükemmeliyetçilikle ne alakası var. kişi eğer sorunlu bir hayat yaşamışsa, tamalanmamışlık güdüsü onu hiç rahat bırakmıyorsa, içinde sürekli ve hiç geçmeyen bir kaygı varsa doğal olarak bunu günlük basit davranışlarına da yansıtacaktır. düşünceklerini engelleyemediğinde rahatlamak adına tekrarlayan ve kendini rahatlatan davranışplar sergileyecektir. anksiyete hastaları bu zorlayıcı davranışları yaptıklarında rahatlarlar. ancak tabi ki sonu yoktur bu davranışların.

    bu kişilere doktor basit ilaçlar verip savar genellikle. önemsiz olduğunu düşünür. biraz derine inildiğinde ise mutlaka başka şeyler çıkacaktır altından.

    şu kadarını söyleyebilirim ki. ayağından hiç çorabı çıkaramayan bir vakada uzun süren görüşmeler sonucunda küçükken ailesi tarafından terkedilme korkusunun olduğu, çoraplarını çıkarırsa hazır hissetmediği biliniyor. ailesiyle olan sorunlar için gelmemişti halbuki kliniğe. söyeyeceğim o ki bu hastalık başlı başına bir hastalık değil derinlemesine incelenip altında yatan sorunların incelenmesi gerektiği bir nevrotik durumdur.
  • buna sahip olduğunu sananların çoğunda obsesif kompülsif yatkınlığa sahip kişilik vardır. bozukluk diyebilmeleri o kadar kolay değil. üzülmeyin.
  • eğer gerçekten obsesif kompülsif bozukluğu varsa yüzde yüz tedavisi imkansızdır. ilaçla bir süre bu takıntılardan kurtulsanız bile tekrarlama olasılığı yüksektir. üzülebilirsiniz.
  • eğer yurtta kalıyorsanız duşlarda hep sol taraftaki duşa girersiniz,
    pizza hut'ta 4 yıl boyunca sadece acılı pizza yersiniz,
    mc donalds'ta sadece double köfte burger yersiniz,
    sodaya alışırsanız, eğer dolapta soda bitmişse gece sinir krizine girebilirsiniz.
    eğer yakındaki marketten haberiniz yokken uzaktakine alıştıysanız daha doğrusu takıldıysanız, yakındakini öğrenseniz de gitmezsiniz gidemezsiniz.
    daha iyisini bulsanız da börekçinizden vazgeçemez, amfide farklı tarafa oturamazsınız.
    bazen 'eğer kalemle kanepeye 7 kez vurmazsam evrene zarar gelebilir' diye düşünüp vurursunuz evet evet gayet normal de gelir.
    pardon?
    iyiyim.
  • ütüyü fişten çektim mi, ocagı kapattım mı, açık elektrikli alet kaldı mı diyerek eve kaç kez dönüyorsan o kadar vahim durumdasın demektir dostum!
  • en ufak şeyler takılıp sinir-stresten çatlama, kendinden geçme durumu. tek bir takıntı değilde vücutta kendini 4-5 takıntı ve paranoyalar halinde gösterebilir. cipralex veya prozac ile hayat bir anda cennet dönüşebilir, o takıntı ve paranoyaları törpüleyip hayatın tadını damağınıza bir parmak bal gibi çalabilir.

    eğer tedaviye gidilmezse insanı daha yirmilerindeyken otuzlarında gösterir, bunalımdan bunalıma sokar. yeri gelir kendinizi arabanın göğüs kısmında durmayıp kayan, yere düşen peçete paketini yumruklayıp "dursana laaan" diye çığlıklar atarken bulabilirsiniz. allah düşmanımın başına vermesin.
  • bu hastalıktan muzdarip kişilerin "ben iyileştim yaa kalmadı bişi sanki, hissediyorum" diyerek ilaçlarını bırakmamaları şiddetle tavsiye edilir. yoksa kitaplarının köşesi ezilse morali çok bozulan hastanın, kitabının başına vahim bir ev kazası geldiğinde sinirden titreyerek o çok sevdiği kitabı duvara fırlatabilir, onunla da yetinmez kitabı eline alarak paramparça edebilir. e tabi işin içinde mükemmelliyetçilik ve farklı takıntılar olunca kişiye zor anlar yaşatabilir-yaşatır.
  • bazen kendime çok çok acayip hedefler koyuyorum-
    - bir şarkı açık arkaplanda ve bitmesine 8 saniye kalmış diyelim ve ben bir şey yazmaktayım. ne yazacağım belli. nereden estiğini anlamadan kendime emir veriyorum bir anda, "şarkı bitene dek cümleyi de bitirecek, noktayı koymuş olucaksın. yoksa bu gece çok kötü bi şey olucak!"
    - kendi halimde egzersiz yapıyorum evde mesela. mekikteymiş sıra. peki. aniden "hemen 77 tane mekik çekmezsen (yine bir şey çalmaktaysa eğer, o şarkı bitmeden) yarınki sınavın bok gibi geçicek!"

    ocd'li miyim? ocd'li olmaya "yatkın" mıyım? nedir?
hesabın var mı? giriş yap