• bir de söyle bir sey varmis:

    obsesif kompulsif kisilik bozuklugundan müzdarip kisi ile obsesif kompulsif kisilik özelliklerine sahip bir kisi olmak ayri seylermis.

    yani bu kisilik özelliklerine sahip olmak demek, bunun bir bozukluk/rahatsizlik oldugu anlamina gelmezmis. hayat standartlarini ve insan iliskilerini tehlikeye atici ve kisiyi zorlayici boyutlarda olmamasi, bu durumu "bozukluk" olarak degil de "özellik" haline getiriyormus. hatta bu durumun (özellik olani) mesleki anlamda kisilere avantaj sagladigi bile olabiliyormus.

    arada incecik bir cizgi var yani. anlayan beri gelsin. ben sordum tatmin edici cevab veremedi uzman kisi. psikiyatride ciddi bir terminoloji sorunu olsa gerek. ha bir de anlatim kitligi.

    ic ice gecmis iki cember, biri kücük digeri büyük heralde. a kapsar b'yi! o halde her a ayni zamanda b iken her b, a degildir gibi mi? ne demek istiyon allahasen?

    derecesi düsük okkb ve dercesi yüksek okkb desek suna ortak paydada anlasiriz belki. bak daha okb var elleri ceplerinde disarida bekleyen.

    (bkz: obsesif kompulsif kisilik özellikleri)

    editoryal: okkb'li imla düzeltmesi.
  • hangimiz biraz obsesif değiliz diye yumuşak bir giriş yapmak istiyorum bu tatlı entrye.
    bende olduğunu düşünüyorum ocd'nin gittiğim psikiyatriste sordum, olabilir ama bipolar daha çok yakışır bence sana dedi. adama yıllardır dikkat eksikliği ve hiperaktivite yuzünden gidiyorum böyle komikli bi iliskimiz var. neyse bu ocd dikkat eksikliği ve hiperaktivite sendromu ile de birliktelik gösteriyor bu arada.
    sanırım her hastalıkta olduğu gibi bunun da dereceleri var. benim takıntılarım beni birkaç kere çok zor duruma düşürdü ama genel anlamda idare ediyorum.
    yakın bir arkadasım var, baya bildiğin tanılı ocd. ilaç falan kullanıyor uzun zamandır, ben takıntılarının ne olduğunu bilmiyordum, hatırlatmamak adına sormadım. neyse işte bi gün içmeye gittik. giderken de toktuk. icki geliyor, kafalar güzelleşiyor falan, bu arkadaş garson ne getirse silip süpürüyor. en son dayanamadım ya mal misin miden bulanmadı mı yeme be daha dedim. yakın arkadasım ondan böyle konuşuyorum tabi yoksa hanım hanımcık bi kızım. neyse sonra söyledi işte takıntılarından biri buymuş, bir tabakta yemek kalmasına tahammül edemiyormuş, kusacaksa da onu yiyip öyle kusacak yani.
    bu da kompülsiyon işte. benim de var takıntılarım ve hatta kompülsiyon da oluyor genelde ama bir miktar daha durdurabiliyorum diye düşünüyorum.
    o yüzden galiba ben aslında bipolarım.
    ocd ilaçla tedavisi mümkün ve oldukça rahatlayabileceginiz bir hastalık. şüphelilerin psikiyatriste görünmesini tavsiye ederim.
  • obsesif kompulsif bozukluk'dan çok ama çok başka bir bozukluk. zira bu bozukluk kişilik bozuklukları spektrumunda yer alan bir psikiyatrik tanıdır. evet belirtileri de mükemmelliyetçilik, hata yapma korkusu, hata yapmanın dünyanın sonu olduğunu düşünme, her işi daha ince ayrıntılarına dikkat ederek ve daha uzun sürede yapmak vs.'dir. ama lütfen obsesif kompulsif bozuklukla karıştırmayalım. okb'de hasta günlük hayatını bu takıntılar nedeniyle idame ettiremez. kompulsif davranışlar son derece fazladır. obsesif düşünceler bazen uyumasına bile engel olur. oysa kişilik bozukluğunda bunlar görülmez.
  • hayatların çok büyük mutsuzlukları olan insanlarda görülen rahatsızlık. daha çok beynin problemden uzaklaşmak için takındığı bir stratejinin ürünüdür. mesela siz takıntılı olarak etrafınızı toplarken, daha çok toplarken, en derli toplu siz olurken aslında problemi beyninizin öteki tarafına ötelemiş oluyorsunuz. o kadar.
  • bugünlerde kendini zeki göstermek için kastıranların bende ocd var yaaaaaa diyerek sahiplendiği bir değişik hastalık.
  • tedavi gören herkesin iyileşebileceği bir rahatsızlıktır.
  • kişinin kendisi için de, çevresi için de giderek çekilmez olan saplantısal - zorlayıcı kişilik bozukluğu.

    temel özelliği, zihnin düzenli olma konusundaki sürekli meşguliyeti, işlevselliği, verimliliği feda etmek pahasına olayları ve kişileri manyakçasına kontrol etme çabasıdır.

    tablo yetişkinliğin başlarında belirginleşir, çeşitli ortamlarda devamlılık gösterir, ağırlaşabilir ya da hafifleyebilir. biraz kısmet yani. bu arıza bireyler, kurallara özenle uyma, önemsiz detaylar, prosedürler, listeler, takvimler, bok püsür üzerinde kontrol duygusunu korumaya kasarlar ama bunu başardıkları pek söylenemez. genellikle aktivitenin temel hedefini yitirene dek şekilcidirler. aşırı dikkatli ve tekrarlamaya yatkındırlar, detaylara karşı olağanüstü özenli ve titizdirler. olası hatalara karşı aynı şeyleri pekçok kez kontrol eder, gözden geçirirler ve çevredekileri adeta bayıltırlar. (örneğin evden çıkmadan beş kez kontrol edilen ocak, kapının kilidi, cam, pencere, zart zurt.)

    başkalarının bu davranışlardan kaynaklanan gecikme ve rahatsızlıklardan bunaldığını asla göremezler. zaman kaybına en belirgin örnekse, bu tür kaçıkların, yapılacak işler listesini kaybettiklerinde, listeyi hafızadan hemen yazarak sadece birkaç dakika harcamak yerine kayıp listeyi bulmak için çok daha uzun bir süreyi seve seve harcayabilmeleridir. zaman değerlendirmeleri azdır, en önemli iş, en sona kalır. mükemmellik ve kendi kendilerine empoze ettikleri yüksek performans standartları, bireyde ve çevresinde önemli işlev bozukluğu yaratır. asla bitmeyen bir projenin her detayını mutlak mükemmel yapmak için uğraşıyor görünümündedirler. erişilen "mükemmellik" asla yeterli olmadığı için projeler daima gecikmeye, hedeflenen süreler tutturulamamaya mahkumdur.

    bu bireyler, boş zaman aktiviteleri ve arkadaşlıktan çok çalışma ve verimliliğe aşırı düşkünlük gösterirler ama bu seçimi ekonomik nedenlerden dolayı yapmazlar. genellikle insan ilişkileri için yitirecek zamanları olmadığını hissederler. eğer arkadaşları ile zaman geçireceklerse, bu genellikle bir şekilde biçimsel anlamda organize edilmiş bir aktivite olmalıdır (örneğin, spor) hobi ve dinlendirici aktivitelere dikkatli organizasyon ve usta olmak için sıkı çalışma gerektiren ciddi görevler olarak yaklaşırlar. açılım yine mükemmel performans üzerinedir. bu arıza bireyler, en eğlenceli oyunları bile kuralları katı görevler haline getirebilirler (örneğin, çocuğunu köpeğiyle aynı hizada yürümesi için zorlamak, yeni yürüyen bebeğe üç tekerlekli arabasını düzgün bir hat üzerinde yürütmeyi öğretmek, bir futbol oyununu keskin bir "derse" dönüştürmek gibi) dünyaya karşı aşırı vicdanlı, insaflı bir tutum takınabilir ama buna karşın ahlaki veya kutsal değerler hakkında hiç de esnek olmayabilirler. kendilerini ve arkadaşlarını katı ahlak prensiplerine uymaya ve çok keskin performans standartlarını kabullenmeye zorlayabilirler. hatalara karşı hoşgörüsüz, otorite ve kurallara saygılıdırlar. hafifletici hiçbir neden olmaksızın yasalara harfi harfine uyumda ısrarlıdırlar. genelde, "ne borçlu ol, ne de alacaklı" kuralıyla hareket edip, örneğin bir telefon etmek için arkadaşına bozuk para bile vermeyebilirler. (sıçayım böyle arkadaşlığa)

    eskimiş, yıpranmış veya değersiz eşyaları falan atamazlar. eşya atmayı "ne zaman, neye ihtiyacın olacağını bilemezsin" türünden sikim tanımlamalar eşliğinde israf olarak değerlendirirler ve denetimleri dışında atılan en basit çöpe bile tepki gösterebilirler. genellikle bu bireylerin eş veya oda arkadaşları, eski eşyalar, dergiler, kırık cihazlar, vb. gereksiz eşyalarından şikayetçidir. işlerin kendi yöntemleriyle yapılmasında ve insanların bu yönteme uymasında inatla ve nedensiz olarak ısrar ederler. genellikle işlerin nasıl yapılacağına dair son derece detaylı talimatlar verirler (örneğin, çimen biçmenin, bulaşık yıkamanın, bir köpek kulübesi yapmanın sadece ve sadece tek bir yöntemi vardır) ve başkaları tarafından yaratıcı alternatifler önerildiğinde şaşırarak rahatsız olurlar.

    yaptıkları programın gerisinde kalsalar bile yardım taleplerini, başka hiç kimsenin doğru birşey yapamayacağına olan değişmez inançları nedeniyle reddederler. gelecekteki muhtemel felaketler için hazır olmak amacıyla son derece cimri davranabilirler ve yaşayabileceklerinden çok farklı yaşamlar sürebilirler. tamamen kendi perspektiflerine bağımlıdırlar ve başkalarının bakış açışını değerlendirmede başarısızdırlar. ödün vermek gerektiğini bilseler bile, aslında vermemenin daha doğru bir "prensip" olduğu fikriyle, inatla uzlaşmayı reddederler.

    kısacası, çekilmezdir bunlar.
  • bu kişilik bozukluğunun obsesif kompulsif bozuklukla ile ilişkisi hala tartışmalı bir konudur. bazı çalışmalarda aralarında benzerlik kurulmadığı halde, bazılarında ise bir süreç ilişkisinden bahsedilmektedir.
    bu kişilik bozuluğu olanlarda, major depresyon, anksiyete bozuklukları, ve obsesif kompulsif bozukluk görülme oranı artmıştır.
    dsm-4 de toplumdaki toplumdaki prevelansı %1, ruh sağlığı kliniklerine başvuranlar arasında %3-10 arası bildirilmektedir. ayırıcı tanının okb ile yapılması gerekir.

    bu kişilik bozukluğunu gösterenler çeşitli zorlantılı davranışlar da bulunmayabilirler okbden farklı olarak.

    not: ingilizcesi obsessive compulsive personality disorderdır.
  • cogunlukla okb ile ayni oldugu sanilir. okb'niz yoksa bu okkb'li olmadiginiz anlamina gelmez.
  • telaffuz etmesi yasamaktan daha zor olan durum.
hesabın var mı? giriş yap