• hoca nasreddin, camiie gidip vaaz dinlemiş bir gün.

    vaiz efendi cennetin güzelliklerini sayıp dökmüş, sonra da ''kimler cennete gitmek istiyor'' diye sormuş cemaate. hocamız hariç, bütün eller kalkmış. bunu farkeden vaiz, ''kimler cehenneme gitmek istiyor'' diye buyurmuş. bu kez hiçbir el kalkmamış, hocanınki dahil. pek şaşıran vaiz, sormuş: ''peki sen nereye gitmek istiyorsun hoca?''

    nasreddin hoca cevabı yapıştırmış: ''ben yerimden memnunum''.

    yaşa var ol hocam!
  • cogunlukla olumle eslestirilse de aslinda hayatin kendisi icinde de obur dunyayi tecrube ediyor lakin bunu farketmiyoruz. aslina bakilirsa hayatla ilgili verilen her radikal karar, bizi bir obur dunyaya atiyor. mesela askere gitmeye karar verirseniz, kisla sizin obur dunyaniz olur, zira yasadiginiz tecrube alisageldiginiz hayattan tamamen farklidir. amerika'ya gidip calismak isterseniz jfk'de aktarma yaptiginiz terminal sizin arafiniz olur. yurtdisindaki hayatinizi birakip geri turkiye'ye donerseniz de eve donmekten ziyade aslinda o yillar suresince tamamen baska bir obur dunyaya donusmus bir yere adim atmis olursunuz.

    obur dunyaya nasil giris yaptiginiz uyum saglayabilmeniz icin onemlidir. oyunlarda oldugu gibi geldiginiz obur dunyanin da baslangicinin kolay, ogretici, keyifli olmasi, tutorial kivaminda ilerlemesi iyidir. aksi halde damdan duser gibi geldiginiz dunyada bocalar sikinti yasarsiniz. mesela geldiginiz obur dunyada yapmaniz gereken ilk is oranin en guzel taraflariyla tanismak, en harika kisimlarini tecrube etmek olmalidir. bu sekilde geldiginiz yeri hemen sevecek, cok daha kolay adapte olacaksiniz.

    omrumuz dahilinde tecrube ettigimiz obur dunyalar bize ulvi olan obur dunya hakkinda da fikir verir. her yeni bir obur dunyaya geciste sonsuza kadar yasamak istedigimiz obur dunyanin nasil bir yer olmasini istedigimiz fikri de sekillenir. bu acidan hayat icinde her obur dunyaya geciste aslinda olumden sonraki obur dunyamizi da yavas yavas belirginlestirdigimiz soylenebilir. bu bir obur dunyanin varligindan bagimsiz olarak gelisir ve tahminim odur ki, olume yakin deneyim denen seyden gelen obur dunya tasvirleri de bu birikimden gani gani etkilenir.

    sahsen bunca obur dunya tecrube etmis biri olarak soyleyebilirim ki, en sahane obur dunya, guzelligini manzara gibi seyrettiginiz bir kadinin elinizden tutup palmiyeler arasindan goturdugu, yemyesil agaclar arasindan denizin gorundugu bir kaleici kafe'sidir.
  • nasıl ki tüm dinler, bu dünyadaki keyif verici şeyleri yasaklayıp bunları sonsuzluk olduğunu söylediği öbür dünyaya ertelememizi istiyorsa; o öbür dünyada da birileri çıkıp "olm burası sonsuz değilmiş 15000 yıllık bir yermiş eski insanlara 15000'i kavratmak zor olur diye sonsuz dedik, burda da bu keyif verici şeyleri yapmayın bir dahakine söz vallahi sonsuzluk var orda eğlencenin dibine vuracaksınız" diyecek gibi geliyor.
  • ellisine merdiven dayamış balkan göçmeni bir amcanın sözleri: "hep öbür dünya bıraktık hesapları. hep öbür dünyaya. bi de öbür dünya yoksa gitti bir ömür." adam türkiye'ye geldi geleli kazık yiyor. elinden de bir şey gelmiyor.

    ilk kazık trende. amcanın balkanlardan türkiyeye gelirken üzerinde çok güzel kalın deri mont vardır. kondüktör üstündeki bu güzel deri montu görüp "bu ne?" diyor. "deri gocuk. nolmuş?" diyor bizimki. "olur mu hemşerim bu kominist montu. bunla türkiyeye indiğin anda polis biner tepene. bak allahtan bana denk geldin. ver şimdi ben onu kaybedeyim yoksa başın belada." tamam der verir montu kondüktörün gidiş o gidiş.

    aynı vatandaşın tarlada öğle uykusuna yattığında kafayı güneşte bırakıp vücudu gölgede kalacak şekilde yattığı söylenir. "neden böyle yapıyorsun?" diyenlere bu "vücut bu kafadan çok çekti." diye cevap verir.
  • “öte dünyanın nasıl olduğunu anlama yolundaki çabalar ne denli artmışsa, insan, içinde yaşadığı dünyayı o denli az tanımıştır. içinde yaşadığı, ona sahip olduğu her şeyi veren, bildiği, tanıdığı tek sevgili dünya, vaize ve papaza göre, insan düşüncesinde, en az yer tutması gereken dünya olmuştur. kişiye doğduğu günden başlayarak, o dünyaya veda etmesi öğütlenmiş, veda etmesi buyurulmuştur.”
    (bkz: herbert marcuse)
  • nacizane fikrimce olmayan sey. varolusuna yonelik inanis bir kac ayri sebepten ileri gelmektedir kanimca.

    ilk olarak "o kadar ugrastik, olaylar yasadik, ziyan mi olacak daha neler" sekli bir dusunce vardir. bu da insanin kendini ustun gormesinden kaynaklanmaktadir. yani insan o kadar degerli, o kadar degerlidir ki, yasadigi, tattigi, tecrube ettigi seylerin asagi yukari 60-70 yillik kisitli bir sure sonunda kaybolup gitmesi akla mantiga aykiri gelmistir. bu yuzden, kendisi de onlardan biri olmasina ragmen, diger biyolojik turlere pek aldiris etmeden kendine bu dunyadan baska bir dunyada da yasamayi layik gormustur.

    buna ek olarak insanin dogasinda bulunan bir adalet hissi de 'obur dunya' fikrini besler. insanin icindeki adalet anlayisina ek olarak, cektikleri acilarin veya katlanilan gucluklerin mukafatsiz kalmasi endisesi, keza (genelde dini olan) kurallara uymayanin yaptiklarinin yanlarina kar kalma dusuncesinden dogan rahatsizlik da insanlari 'obur dunya' inancina iter. iste bu arzu edilen obur dunya oyle bir yerdir ki, mazlum hakettigini alacak, zalim de cezasini cekecektir. bu sekilde isleyen bir zihin de "ahmet esyami caldi, mehmet hasan'i soydu, simdi onlar rahat, ben niye oldurmuyorum, ben niye calmiyorum?" seklinde bir "enayi miyim acaba" fikrinden de kurtulacaktir.

    son olarak da olumle gelen bir ebedi ayrilik fikri de cok sert oldugundan, herkesin en sonunda birlesecegi, sevenlerin birbirine kavusacagi bir yer olmasi insana daha hos gelmistir. "bunca sene birlikteydik, en sonunda yine birlikte olacagiz" mantigindaki cekicilik, "karim oldu ve onu bir daha asssssslaa goremeyecegim" secenegine kiyasla suphesiz bir hayli fazladir. bu durumda da olum hali, gecici bir mecburi ayrilik sureci sekline burunmektedir.

    iyidir hostur ama bence boyle bir durum soz konusu degildir. dogum oncesi nasilsa olum sonrasi da oyledir. zaten dogum oncesine dair kendi icinde hic bir bilgisi / hatirasi olmadigi icin insan 'obur dunya' olgusunu olum sonrasina koymayi secmistir. fakat insan son nefesini verince her sey de bitmektedir. ama gururundan, kutsal sayilan yasamin bir anda oylesine bitivermesi insanogluna nahos ve inanilmaz, obur dunya fikriyse cekici gelmistir.
  • bir bu dunya birde obur dunya varsa 3. dunya neci peki
    seklinde soz obegini aklıma getiren kelime grubu.
  • uyuklarken ben de böyle ortamlara gidip döndüğüm için hakkında yeteri kadar şey bildiğim yer. don feci durumda, görmezden gelmenin veya saklamanın faydası yok.
  • rüyamda gördüğüm günden beri inandığım mekan.

    --- spoiler ---

    ben öbür dünyaya giriş yapamadan üç harfli mi, beş harfli bilemeyeceğim varlıklar tarafından enselendim. benim ölmeden öbür dünyaya gidemeyeceğimi belirttiler. gerçekten çok nazik varlıklardı haklarını yemeyeyim. zaten mekan itibariyle de hak yemekten imtina ediyor insan, istese de yiyemez. neyse ben de onlara canımın tatlı olduğunu, böyle bir şeye gerek olmadığını söyledim. ancak kendileri başka bir yol olmadığına beni ikna ettiler. bilmiyorum söyledim mi ama çok naziktiler. araya adam koymak geldi aklıma ama işte öbür tarafta pek iyi konumda tanıdıklarımın olmadığını hatırladım. neyse ben o zaman gideyim ama merak ettiğim bir şey var dedim. yine sağolsunlar bildikleri bir şeyse yardımcı olabileceklerini söylediler. ben de tamam giremiyoruz içeri de ama girecek olsak nereye alırsınız diye sordum. kimliğim cebimde hazırdı herhangi bir olumlu yanıt durumunda buyrun tc falan yazıyor üzerinde bundan bakın diye uzatacaktım. yanıtları netti: "e-devlet şifrenizin olması gerekir". yuh artık dedim. e-devlet şifresinin her yerde lazım olmasına değildi şaşkınlığım. e-devlet şifremi unutmuştum. bir kere unuttuğumda 10 tl istemişlerdi. bu sefer kimbilir kaç lira isterler diye düşündüm. cebimde de para yok, malum öbür tarafı görmeye gitmişim. paranın bir hükmü olmadığını kefenin cebi olmamasından mütevellit biliyorum. abicim bakın cennete gitmeyeceksem boşuna ptt'ye para bayılmalım diye acıtasyon yaptım. ziraatte çalışırken insanların param gelmemişse beklemeyelim bir bakıver gelmiş mi şeklindeki taleplerini daha iyi anlamıştım. ben öbür tarafa kadar ziraat bankası müşterileri ile empati kurmaya gelmedim diye biraz fevri şekilde bir cümle kurdum. bu taraf diye düzelttiler. istanbul'daki "karşı" kavramı orada da vardı. onların öbür tarafı burasıydı. benim tabi tepem attı. ulvi bir yerdeyiz her yer maneviyat. bu kimbilir kaç harfliler kelimelere takılıyor. tabi tepem attıysa içimden attı. sonra görüşürüz diyip ayrıldım. tabi bu yetkili abiler sinsi sinsi gülüyorlardı arkamdan. tırsmadım değil hani.

    --- spoiler ---
  • yaşama katkısı olacak şekilde en güzel yorumlarından birini rainer maria rilke'nin yaptığı kavramdır. ''… ölüm, bizden öteye dönük olan, bizim aydınlatmadığımız yüzüdür yaşamın … gerçek yaşam biçimi her iki bölgeye uzanır, en büyük kan dolaşımı her ikisi boyunca … yapılması gereken, burada bakılmış, dokunulmuş olanı o daha geniş, o en geniş çemberin içine almak. gölgesiyle yeryüzünü karartan bir öbür dünyaya değil, bir bütüne, bütünün kendisine … evet, bizim ödevimiz bu gidici, dayanıksız yeryüzünü öyle derin, öyle acıyla, tutkuyla kavramak ki onun özü ‘görünmez. olarak’ bizde yeniden dirilsin. bizler, görünmez’in anlarıyız. “ şu anki yaşadıklarımızdan memnun olmadığımız anda tamamlanmak adına sığındığımız şeydir, öbür dünya. öbür dünyayı da bu tarafa almak, kendiliğinden akan yaşamın parçası olmak mümkün müdür? bence hedef bu olmalı. şu anki yaptıklarımızın sonsuza dek arkasında kalabilme becerisi kazanmak, erdemini oluşturup kendini onaylamak. onaylarken kuralların cenderesinde cebelleşmek değil, gülümseyerek, kendinden hoşnut olarak akışta huzurlu kalmak şeklinde yaşamak. ölüm gelince hayatın, hayattayken ölümün bir gerçekliği kalmayacaksa bu bütünlüğe ulaşmak her an cenneti yaşama arzusu, var olduğumuz dünyayı öbürüyle birleştirmeye götürür insanı...
hesabın var mı? giriş yap