• çözümü çok basit olan sorunsal: arabayı satıp at almak. çünkü bildiğim kadarıyla bu konuda yasalarda bir boşluk var. hep merak ederdim a1 kapısına fırtına gibi esen doru atım üzerinde gelsem ne olur diye. yaptım, olacak! yok henüz yapmadım ama en büyük hayalim bu. "hocam öğrenci misiniz? yalnız sticker yoksa alamıyoruz." diyemezler çünkü kedi köpeklerin sticker'sız girip çıktığını biliyorum. atımı da dört nala bölüme sürdükten sonra dekanlık kapısı önünde şaha kaldırıp kişneterek en yakın iğde ağacına park edeceğim. trafik kilit takmaya gelirse taktırmaz, basar çifteyi. otostopçu da alırım gerekirse oturturum arkama. bir kişi bir kişidir. yaparım bilirsin.
  • öğrenciliğim zamanında gerçekten önemli dertlerden birisiydi. bir kere geçerli bir sebebi olan herhangi bir vatandaş kapıya kimlik bırakıp arabasını misafir araç olarak içeri sokabilirken, öğrenciler misafir kartıyla hiçbir şekilde içeri alınmaz, ısrarla "öğrenci değilsiniz di mi hocam!!!" tacizlerine maruz kalırdı. sanki kabahat öğrenci olmak, zihniyetini ziktimin hıyarı! öğrenciysen kucağa alınma faslı bununla da bitmez, o cüzi parayı (2000 yılında 100 milyon* verdiğimi hatırlıyorum) her sene zam yaparak alırlardı.

    bitti mi, bitmedi. sarı öğrenci stickerını o zamanlar öyle herkes alamazdı, özellikle otopark alanı/öğrenci sayısı oranı yerlerde sürünen bölümlerde** insanlar günler öncesinden sıraya isim yazar,heyecanla sonucunu beklerdi sanki başka derdi yokmuş gibi. ha o sarı stickerı alamazsan ne olur, yine hayvan gibi ama diğerine göre daha ucuz bir paraya siktiriboktan kahverengi sticker alırdın. bu stickerla ortak alanlar** dışında hiçbir yere parkedemez, stickera bir sürü para verip, arabanla okula gelip, yine o sabahın soğuğunda derse-sınava bir dünya yol yürürdün.

    bitti mi,bitmez! sonra aceleyle sınava yetişmeye çalıştığın bir sabah, ulan kkm'ye park etsem hayatta yetişemem sınava diyip bölüm otoparkına parkedersen, sınav çıkışı arabanın lastiğinde kafam kadar kilidi görür (bkz: kafam kadar gülşah) onu açtırmak için de bir sürü park cezası öderdin. sınav vardı bilmem ne dediğinde kesmezlerdi sağolsunlar. şaka lan şaka, kesmez olurlar mı "erken kalksaydın hocam" diye ayar verirlerdi bir de empati yoksunu herifler, sanki o sınava sabaha kadar çalışıp değil de yataktan kalkıp gelmişsin gibi.

    bir de bu "ulan arabası var, hala ağlıyor, bir sürü o arabayı alacak parası olmayan adam var" diye düşünen arkadaşlardan o zamanlar da vardı. araba diyince akıllarına ne geliyor bilmiyorum ama benim mercedeslere lamborghinilere binen bir arkadaşım yoktu çevremde, genellikle dandik arabalar kullanıyorduk ve 2 depo benzin parasını haraç gibi okula verecek kadar zengin gönüllerimiz de ceplerimiz de yoktu.
  • bu çıkartmaların ucuzlatılması istenmiyor çünkü odtü öğrencisine kelle başı üzerinden rant diye bakan yer*, mesela: hafta içi günler geçerli olmak üzere, ayın tek günleri çift günleri şeklinde bir uygulamaya gidilmesi bunun karşılığında da fiyatların kırılması istenmişti bi zamanlar dilekçeynen. reddedildi. yani carpool özendirilsine yatıldı, giriş ücreti olsun içeriye arabada 3 kişi girenden alınmasın mesela dendi ı ıh olmadı!

    burada bilmeyene laf anlatmak zor. odtü altında arabası olana yurt bursu verebilen bir yer. yani odtü'nün burs dağıtımı bile abuktur. ayrıca insanlara orantısız fiyat çekiliyor. bölümlerde otopark sorunu var ama çözülmesi için hiçbir çaba gösterilmiyor. çünkü personele ucuz ve sınırsız verilen çıkartmalar yüzünden bölümlerde insanlar birbirinin üzerine parkediyor araçları. hatta bazı bölümlerin otoparklarında yeni laboratuvar kompleksleri dikilmesi planlanıyor. yani odtü plansız büyüyor. içine bir sürü enstitü ve araştırma kurumları dikiliyor kampüse para akıyor, ne kampüsle ve kampüs içi ulaşımı rahatlatacak adımlar atılıyor ne de içeri araba sokuluyor.

    ben bu okulda okuyup yurtta kaldığımda, araba sağolsun kampüs dışında ucuza getirdiğim gıda harcamam sayesinde benzin parasının farkı çıkıyordu, düşün pahalılığı! asistanlık zamanında bir ara benim bu okula evden arabayla gidip gelmem, dolmuşla gidip gelmenin yarı parasına patlıyordu. arabayla 10 dakka dolmuşla 35 dakika tutuyordu! arabayla gelebilecek kadar uzak yerde ödediğim kira, okula yakın çok kötü bir eve ödeyeceğimden 175 lira daha düşüktü.

    bu ülke her şeyin rant yüzünden böyle garip bir çelişkiye düştüğü yerdir. ben kampüse günlük bağımlıyken yaşlı ve bakımsız bir arabaya verdiğim para sayesinde yıllarca ayda kaç yüz para daha az harcadım! hatta yarım sene asgari ücretle yaşadım öğrenci olarak çalışırken! komik di mi? ulan araba alcak durumdaysam zaten benden fakirden daha fazla harcayacak param olmalıydı di mi? ama yok işte arabasızlar daha fazla para harcamak zorunda kalabiliyordu! işte düşünün öyle pinti biriyim ki yemek yemeye 10 lira vermek bana koyarken araba masrafını kaldırabiliyorum!

    *(odtü içinde yemek yenilecek yerlerde fiyatlar kolum gibi. niye kiraları yüksek, kime gidiyor bu para, okula! sonra dışardan yemek sipariş ediyorsun, kampüse girmesini yasaklıyor, niye? çünkü kiraların ödenememesinden korkuyor! ulan öğrenciyi yürüyen banknot olarak mı görüyorsun da kampüs içerisinde fiyatların şiştiği bir pazar oluşturuyorsun? tekno kentte çalışıp öğrenciye göre fersah fersah daha katlı para kazanan mühendis arkadaşlarla öğrenciler aynı çarşıda yemek yemeye para yetiştiremiyor şu bu.. her tür emek sömürüsü teknokentte de bölümlerde de sürüyor. mobbing, taciz ve süründürme devam ediyor iş yerlerinde. ama yurtlarda hala namus bekçiliği ve güvenlik kameralarına akıtılıyor para. odtü bu ülkenin tüm çürümüşlüklerinden fazlasıyla nasibini almıştır. sorunu bitmez zaten. )
  • bu "sorunsal" sayesinde ne kadar zenginlik düşmanı sözlükçü varmış onu da öğrenmiş olduk.
    (küçük kafalı sözlük yazarlarına baştan belirteyim, çünkü onlar yaftalamayı severler, ona göre okusunlar, ben de odtü'de okudum ama arabam filan yoktu zengin kalantor çocuğu filan değildim, dolmuşta otobüste geçti hayatım, sizin sevdiğiniz gibi zorlukla geçti öğrenciliğim yani merak etmeyin).
    yahu ee babanın parasıyla arabaya biniyosun 500 lira da ver ne olacak gibi bir zihniyet olabilir mi? sokaktaki lüks arabaları da durdurup para isteme hakkını kendinde görmek gibi bir şey bu. sticker olayı odtüde herkesin zaten bildiği gibi resmen bir haraç müessesesidir.
  • babasının parasıyla değil ama kendi bursuyla okuyan, yurtta rahat edemeyen, ama 100. yıl gibi lüks! bir semtte eve çıkamayacağı için uzak ev tutan, ve dersini zamanında takip etmek isteyen, bu nedenle dişinden tırnağından artırarak eski bir tosbağa alan öğrencinin sorunsalı. herkes babasının parasıyla araba almak zorunda değil ya aq, adam güç bela 1000 liraya araba almış, her yıl 500 lira da sticker parası mı vercek lan!!
  • bi kere sorunsal lafından ölesiye tiksindiğim için bu satırları yazarken de hafif bi mide bulantısı içerisindeyim.

    "bu mu lan derdin" diyerek elemana dalıp zamanının ötesine postalayabilirsiniz. yalnız gerçekten böyle bir sorun var. yiğidi öldür yoğurdunu yeme. benim arabası olan arkadaşlarım da var. o açıdan..

    odtü öğrencisine, personeline, teknokent çalışanına farklı farklı süpersonik sticker'lar/geçiş kartları çıkarmış. her istediğin geçiş kartını alamıyosun. bazıları pahalı bazıları ucuz. yine de parasını bastırayım da en güzelini alayım olayı yok. bir de kartların hepsi farklı farklı giriş ve park yeri haklarına sahip. misal, bi kart alıyosun, sadece a4'ten ve bilkent kapısından girebiliyosun. eskişehir yolundan geçiş yassah!. başka bir kart alıyosun "sadece şuralara park edebilirsin" diyo. fakat şurdaki bariyerlerden de geçemezsin bıdı bıdı vik vik.
    "oraya park etme, bu kapıdan girme, çek arabanı lan it" tarzında istekleri var okulun. gerçekten akademisyen olmayıp da arabası olanın derdi var. haa varsa var, zerre skimde değil afedersin. arabanla tiril tiril gezerken öğrencilere su sıçratmayı biliyosun ama.

    bence "otostopçu almak zorunludur" kuralı da koysunlar stickerlara..
  • odtü'nün aldığı "çok sağlam toplu taşıma hizmeti" ile odtü-emek arası en iyi ihtimalle 25 dakika, genelde de 35-40 dakika sürerken, araba ile aynı yol max. 15, genelde ise 10 dakikadan az sürede alınabilmektedir. ringlerin hali ise özellikle öğle saatlerinde içler acısıdır. metrobüs o ringlerin yanında şöförlü mercedes gibi kalıyor, o derece. bir de bu dönem eğitim fakültesinden elektronik bölümüne 10 dakikada yolculuk yapmak gibi bir challenge içeren ders programım olduğunu hesaba katınca, eminim ki arabam olsa ne ringle ne de toplu taşımayla işim olur.

    bir de şöyle bir saçmalık var. mesela dikmen tarafına gideceksiniz. arabayla 10 dakika olan bu yolu toplu taşımayla gitmeye kalkarsanız ya semt servislerini bekleyeceksiniz, ya da kızılay üzerinden gidip 45 dakikaya varan bir yolculuk yapacaksınız. özellikle konya yolu civarındaki semtlerin çoğu için geçerli bir sıkıntı bu. okulun metro ve ankaray hatlarına da bir bağlantısı olmadığını düşününce iş çığrından çıkıyor. hele hele demiray yurtlarında kalan adamlara "toplu taşıma bikbikbik" etmeye kimsenin hakkı yok.

    stickerları paralı yapmanın trafiği azalttığı falan da yok, sonuçta araba alan adam, 1000 tl de olsa o parayı ödüyor bir şekilde. sorun da burada zaten. 520d ile gezen adam ile lpg'li 93 corollası olan adamın aynı muameleyi görmesinde. hani şu yıllardır atıl duran a1 kapısındaki monorail inşaatını sticker geliriyle tamamlayıp kullanıma açsalar eyvallah. veya ringleri sıklaştırın. günde ortalama 1 saatimi sırf okul içerisinde ulaşım için harcamayayım mesela. ama şu durumda, idari ve akademik personele beleşe sticker dağıtıp, öğrencilerin götünden kan almanın mazur görülebilecek bir tarafı yok.

    ders saatlerinde, içerisinde tek kişi olan araçlardan okula giriş başına 5 tl gibi bir ücret alınabilir. insanları otostopçu taşımaya da özendirir, bir nevi carpool uygulaması olur, ringlerin yükü de azalır hem fena mı.

    edit: bu dediklerim işletme bölümü için geçerli değildir. daha geçen gün cayenne gördüm amk. onların stickeri paralı olsun*.

    ikinci edit: ismini vermek istemeyen bir izleyiciden aldığım istihbarata göre monorail inşaatının bitmeme sebebi, o güzergahta yapılacak olursa oluşacak olan yangın riskiymiş. memleketin sözümona en iyi teknik üniversitesindeki bu rezalete güler misin ağlar mısın.
  • dışardan algılanamayan bir sorundur bu. şöyle ki odtüde olanların anlayabileceği diğer birçok sorun gibi temelinde, öğrenci 4. sınıf vatandaştır mantığı yatar. örneğin spor salonları ve havuzları öğrenciler genelde ders saatlerinde kullanabilirler, ders saatleri sonrası personel ve ailesinindir(ücretleri tabii ki öğrenciden düşük). neden? çünkü personel çalışıyor( vakti olana göstermek isterim nasıl çalışıyorlar!) mesai saatlerinde, öğrenci ne yapıyor? geziyor pezevenk! ders saatinde değil dersleri. son cümle ne kadar saçma değil mi? odtü yönetimine göre değil onlar öyle düşünüyor.

    sticker mevzusunda ise anlaşılmayan nokta şu. bir insanın babası da kendisi de zengin olabilir ve dilediği parayı bayılabilir seçtiği arabaya, seçimdir bu. ama bir insanın arabaya 140.000 tl veriyor olabilmesi, herhangi bir malın veya hizmetin pahalı olduğu gerçeğini değiştirmez. şimdi bu adam bakkaldan 50 kuruşluk ekmeği 1,5 tl ye alsa ve 1,5 tl bu adamın hiç umrunda olmasa, bu ekmeğin pahalı olduğu gerçeğini değiştirmez ki.

    odtü böyle süper bir mekandır. değişik başlıklarda da anlattım ama yinelemek istiyorum başıma gelen bir olayı. şenliklere gelenler bilir, içeride insanlar sırt çantasında bira satar kimisi öğrencidir ama inan çok küçük bir yüzdesi. geri kalanlar ise yalnızca özel mesajla anlatabileceğim, öğrencilerin jandarma ve polis eşliğinde arandığı kapıdan mucize eseri(!) geçenlerdir içeride güvenlik görevlilerin kendilerini görüp ilişmemesi ise işin pişkinliğidir. ve bu geçenlerin şenlik gecelerinde öğrencilerle şiddet dolu iletişimleri senelerdir vardır. gelelim olaya, ben de kendi halimde tüketebileceğim miktarda alkolle giriş yapmak isterken yakalandım! sonrasında alkolü bırakmak istemediğimi ve kampüse girmeyeceğimi belirttim fakat sorun şuydu ki içkileri geri alamıyordum ve bu sırada 3 güvenlik görevlisi tarafından darp ediliyordum. darp edilmekten kaynaklı suçum jandarma tarafında kelepçelenmemle son buldu allahtan, yoksa çok fena darp edilip suç işliyordum!

    odtü böyle ilginç bir yerdir, her sene jeoloji mühendisliği sınıflarında böbreklerinizi kaybetme tehlikesi yaşarsınız, çünkü o kalorifer yanmaz. neden çünkü termostat güneşi çok güzel alan açık bir alandadır ve bizim(öğrencilerin) ordan(bölümün belki 30 mt dışarısında açık alan) dersleri takip etmemiz gerekmektedir, biz öğrenciler bunu yeni anladık. o termostatın yeri değişmez fakat odtüde hemen her sene kaldırım yenilenir.
  • turkiye'de solun kalesi olarak bilinen bir okulda olmasi neticesiyle daha da ilginctir. ogrencilere, egitime turlu kolayliklar saglamasi gerekirken, ogrenci soguslemek cidden okulun durusunu dusunurseniz oldukca ironik.
  • kahverengi (fakir öğrenci) versiyonunun 300 lira ve ekim ayına kadar geçerli olmasıyla, okulun "alırsanız ekime almazsanız sikime kadar" mesajı verdiği olaydır. bu sistemi kim kurduysa tebrik ediyorum ama telefondaki adamı bu durumun avantajını kullanmadığı için kınıyorum. mesela iç hizmetleri arıyorsunuz:

    - iyi günler. kahverengi sticker kaldı mı acaba?
    + evet, var ama 290 lira ve ekim ayına kadar geçerli
    - hmm piki

    halbuki insan şunu bekliyor

    - iyi günler, kahverengi sticker kaldı mı acaba?
    + 290 kağat. alırsan ekime, almazsan sikime kadar gardaaaaaşş
    - siz biraz daha samimi gibisiniz
    + elbette yarraam
hesabın var mı? giriş yap